Gazete Vatan Logo

Davutoğlu: PYD'ye 3 şart ileri sürdük

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cenevre görüşmeleriyle ilgili, "PYD'nin bu sürece katılmaması için ağırlığımızı koyduk gerekirse bir daha koyarız. Bizim boykot etmemizle birlikte süreç biraz da Birleşmiş Milletler tarafından yürütülecek" dedi.

Davutoğlu: PYD'ye 3 şart ileri sürdük

Başbakan Davutoğlu, "İskele Sancak Başbakan Özel" programında Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. "Türkiye, Cenevre görüşmelerinin başlangıcı ve katılım noktasında istediğini elde etti mi?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Zorlu bir süreç, yüzbinlerce kaybedilen insanın, milyonlarca mültecinin olduğu çok büyük, derinleşmiş bir krizden bahsediyoruz. Türkiye olarak en başından itibaren ilkeli bir tavır sergiledik. Önce sistem çökmesin, devlet yapısı dağılmasın diye Suriye rejimini ikna etmeye çalıştık. Halkına karşı savaş yapmaması için. Daha sonra Suriye rejimi kendi halkına zulmetmeye başladığında ve mülteciler Türkiye'ye doğru akın akın gelmeye başladığında bu sefer, 'ılımlı bir muhalefetin varlığı ile belli bir aşamada bir barış sürecinin önünü açabilir miyiz' diye bu muhalefetin ılımlı bir çizgide kalması, iyi organize olması için çaba sarf ettik. Daha sonraki aşamalarda baskı ve zulüm arttıkça ortaya çıkan terör tehditlerine karşı da Türkiye'nin güvenliğini temin edecek adımlar atmakta da tereddüt etmedik. Bugüne kadar da gelindi" yanıtını verdi.

Haberin Devamı

Suriye'de toplumun çok derinden fay hatlarıyla kırılan bir toplum oluştuğunu belirten Davutoğlu, "Bunun en büyük vebali Esad rejimine sonra bu zulme sessiz kalan uluslararası toplumun ve nihayet bu boşlukla birlikte ortaya çıkan ve Esad rejimi kadar barbarca cinayetler işleyen DEAŞ gibi terör örgütlerinin, PYD ve YPG gibi kendi bulunduğu bölgelerde etnik kıyım yapacak şekilde Kürt Suriyelilere de baskı yapan organize gruplarındır" dedi.

MASADA KİMLER OLMALI?

Uzun zamandan beri "Masada kimler olmalı?" sorusuna yanıt arandığını anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bütün bu formatı şekillendiren Cenevre-1 görüşmesini 2012 Haziran'ında Cenevre'de yapmıştık. Çok zorlu bir süreçti. Orada Dışişleri Bakanı olarak ülkemizi temsil etmiştim. Hillary Clinton, Lavrov ve bütün diğer şeylerle zorlu bir çerçeve oluşmuştu. Bu çerçeve şu esasa dayanıyordu: Bir geçiş süreci olsun. Bu geçiş süreci esnasında iki tarafın da kabul edebileceği isimlerden müteşekkil bir geçiş hükümeti kurulsun ve bütün otorite bu geçiş hükümetine devredilsin. Tabi bu Esad'ın gücünü de bu geçiş hükümetine devredeceği bir model öngörüyordu. 2012'den bu yana 3.5 yıl geçti ve 2014 Şubat'ında gene Cenevre'de bir araya gelindi, orada da netice alınamadı. Çünkü rejim bütün bu süreci kendi zulmünün devamı, hükümranlığının devamı için bir araç olarak kullanıyor, gerçek bir müzakereye girmiyor. Şimdi de değişik kanallardan gelen bilgilere baktığımızda rejimin, böyle bir Cenevre mutabakatı çerçevesinde bir adım atacağına dair kesin bir yaklaşımı yok. Bu arada ortaya çıkan bazı grupların burada nasıl yer alacağı... PYD, YPG bunlardan biri. DEAŞ bizim için bir terör örgütü zaten masanın dışında, herkes öyle görüyor fakat biz YPG ve PYD'yi de bir terör örgütü olarak gördüğümüz için masada olmaması konusundaki ilkesel tutumumuzu sergiledik ve önemli bir netice elde ettik."

Haberin Devamı

"YPG VE PYD'YE DAVETİYE GİTMEDİ"

"Terör örgütü PYD ve YPG'ye davet gitmediğini" kesin bir dille ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

Haberin Devamı

"Türkiye'nin tutumu kesinlikle Suriyeli Kürt kardeşlerimize karşı değildir. Nitekim Irak'ta Kürt kardeşlerimizi temsil ettiğine inandığımız Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin yöneticileri ile Sayın Barzani ile çok yakın işbirliği içindeyiz. Dolayısıyla bizim herhangi bir etnik gruba karşı hele hele ülkesinde en fazla Kürt nüfus barındıran bir ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürt'lerin menfaatine karşı Irak, Suriye ve İran'da, herhangi bir yerde tavır alması söz konusu değildir. Aksine Kuzey Irak'ta bir problem olduğunda hem Kürt kardeşlerimiz Türkiye'ye sığınmışlardır hem de bugün bütün imkanlarımızla onlara destek oluyoruz. Karşı çıktığımız husus, PKK ile doğrudan organik bağa sahip olan YPG ve PYD yani YPG silahlı kanadı, PYD de siyasi kanadı."

"Karşı çıkmamız, mutlak bir karşı çıkış değildi başta" diyen Davutoğlu, "2013 yazında Türkiye'deki çözüm süreci bağlamında 'bütün silahlı unsurlar Türkiye'den çıkacak' taahhüdü yapıldığında görüşmeler de sürdü. O zaman PKK'nın bütün silahlı unsurlarını Türkiye'den çıkarıp Türkiye'de bir daha silahlı mücadeleye girmeyeceği taahhüdü vardı. Dolayısıyla PYD'ye de yaklaşımımız aynı değildi. Ama zamanla özellikle 2014 baharından itibaren PYD, PKK ve YPG'nin tutumunda bir değişim gözlendi. O da Suriye'deki konjonktür, DEAŞ'a karşı mücadele için YPG'yi elverişli bir unsur olarak görmeye mütemayil bir ortam doğurduğu için bazı ülkeler nezdinde, başta ABD... Açıkçası PYD, YPG ve PKK, bu durumu fırsata çevirip netice almaya ve Türkiye'yi de hedef almaya başladılar" şeklinde konuştu.

Haberin Devamı

"O ZAMAN PYD'YE ÜÇ ŞART İLERİ SÜRMÜŞTÜK"

Davutoğlu, 2013 yazında PYD'ye üç şart ileri sürdüklerini açıklayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir, Türkiye'ye karşı hiçbir terörist veya zarar verici eylemde bulunmayacaksınız. Zaten o dönemde PKK da silahlı unsurlarını çekeceği için buna 'evet' diyorlardı. İki, Suriye rejimi ile işbirliği yapıp Suriye halkına zulmetmeyeceksiniz, rejime karşı net tutum tavır koyacaksınız. Bunu yapmadılar. Üç, de facto bir yapı oluşturmaya kalkmayacaksınız. Sonuçta bir masa oluştuğunda o masaya diğer muhaliflerle birlikte oturup birlikte Suriye'yi inşa edeceksiniz, diğerlerini bağlayıcı bir adım atmayacaksınız. Şimdi baktığımızda bu üç şey yapıldı mı? Yapılmadı. Türkiye'ye dönük olarak açık bir tehdit halinde önce Kobani eylemleri bahane edilerek arkasından da 21 Temmuz'dan itibaren daha önce de başlayan 7 Haziran'dan itibaren silahlanma, ayaklanma çağrılarıyla Suriye'deki mücadeleyi Türkiye'ye taşımaya kalkıştılar. Bugün dahi Cizre'de, Silopi'de yapmak istedikleri bu. Suriye'deki yöntemleri Türkiye'ye taşımaya kalktılar. Suriye'den silah aktarma ki artık Suriye-Irak sınırı olmadığı için pratikte, Suriye-Irak sınırı diye bir sınır işlevselliğini kaybettiği için Irak'taki PKK ile Suriye'de PYD arasında bir fark kalmadı. Çatışan militanlar ordan oraya geçiyor, silahlar geçiyor, her iki kanattan Türkiye'ye sokmaya çalışıyorlar."

"BU KONUDA KİMSE HAYAL ALEMİNDE YAŞAMAMALI"

"ABD'ye göre PKK ayrı PYD ayrı" sorusuna yönelik Başbakan Davutoğlu, "Amerika, kendi ulusal tanımlamasını... Joe Biden'le bu konuyu çok açık bir şekilde konuştuk, kendisine elimizdeki tüm belgelerle hangi yollardan nasıl bir PYD ve PKK'nın Türkiye'deki terör faaliyetlerini kanalize ettiklerini gösterdik. Bu konuda kimse hayal aleminde yaşamamalı, istihbarat verileri elimizde" dedi.

"BİDEN, 'BU KONUDA TÜRKİYE'NİN KAYGILARINI ANLADIKLARINI' SÖYLEDİ"

"Bu konuda Biden ne dedi?" sorusu üzerine ise Davutoğlu, şöyle yanıt verdi:

"Bu konuda Türkiye'nin kaygılarını anladıklarını' ifade etti zaten anlamamış olsalardı heralde PYD'nin masaya davet edilmesi için Amerika farklı bir tutum alırdı. Özellikle Sayın Biden'ın ziyaretinde getirdiğimiz argümanların hepsi etkili oldu. Gerek İngiltere'de Almanya'da yaptığımız görüşmeler, ABD ile yaptığımız görüşmeler ve çok net ifadeyle uluslararası basına da söyledim: Suriyeli Kürtler olmadan masa kurulmaz çünkü Suriyeli Kürtler mutlaka masanın parçası olmalıdır; Araplar, Türkmenler, Sünniler, Nusayriler, Hristiyanlar olmalıdır. Bunların hepsi masa etrafında olmadan nihai netice alınmaz. Ama terör unsurları olmamalıdır. Bu anlamda da PYD'nin bu sürece katılmaması için ağırlığımızı koyduk gerekirse bir daha koyarız. Bizim boykot etmemizle birlikte süreç biraz da Birleşmiş Milletler tarafından yürütülecek yani herkesin oturduğu bir masa olmayacak muhtemelen ilk aşamada. Ama muhalefet ki hepsine bu anlamda şuanda toplantı olan Suriye Ulusal Koalisyonu ve Suriye Muhalefet Cephesi'ne, ılımlı cepheye de teşekkür ediyoruz çünkü onlar da Türkiye'nin tavrını benimsediler, Türkiye'ye olan yakınlıklarını, sadakatlerini gösterdiler ve 'PYD masaya oturursa biz masaya gelmeyiz' dediler."

"BİZ TEK BAŞIMIZA MUHATAP ALINACAĞIZ' DİYORLAR"

Muhalefetin taleplerini anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Onlar birkaç unsuru öne çıkarmışlar; bir, Suriye'de rejimin yürüttüğü barbarca saldırıların durması. En çarpıcı olanı da Madaya'da olduğu gibi bir mahalleyi, bir bölgeyi bütün insani yardımlardan, yiyecekten, gıdadan, suyu kesip açlığa mahkum etmek suretiyle Ortaçağ zihniyetini yansıtan bir savaş taktiği uyguluyor. İnsanlar iskeletler haline dönüşmüş, yıllardır bu takip ediliyor. Buna karşı muhalefetin haklı talepleri var. Bu saldırılar durmalı. İkincisi de muhalefet tarafı net olmalı. Yani nasıl rejim bir tarafta oturuyor, muhalefet de karşı tarafta pür ve açık bir şekilde oturmalı. Veya ayrı odalarda ise muhalefetin odası bir oda olmalı. Yani muhalefetin içinde rejimle işbirliği yapan unsurlar olmamalı. Nitekim PYD bu unsurlardan biridir, 'Tensik' denilen grup bu unsurlardan biridir. 'Bunlar olmayacak biz tek başımıza muhatap alınacağız' diyorlar. Şimdi bu görüşlerini olgunlaştırmaları açısından kendi aralarında müzakereler sürüyor, Birleşmiş Milletler'den cevap bekliyorlar. Özellikle insani bakımdan büyük trajedi yaşanan bölgelerde rejimin zulmünün durdurulması ve müzakerelere giderken buralara insani yardımın ulaşması için bir talepleri var. Bunlar yerine getirilmesi durumunda hemen gerekli adımlar atılacak."

"YÜZBİNLERCE İNSANIN CANSIZ BEDENİNDEN BAHSEDİYORUZ"

Başbakan Davutoğlu, Cenevre'deki yapılması planlanan müzakerelerden bir sonuç alınıp alınmayacağına ilişkin, "Ben bu şekilde onlarca müzakerede bulundum açık söylemek gerekirse kısa sürede netice alınmasını kolay görmüyorum. Yani birçok zorlu müzakerelerin içinde bulundum ancak ortada o kadar büyük bir insani suç var ki yüzbinlerce insanın cansız bedeninden bahsediyoruz ve uluslararası toplumun bütün bunlara sessiz kalmasından bahsediyoruz. Dolayısıyla kolay değil. Maalesef Suriye içinde zaten hassas olan etnik ve mezhebi gerilimler derinleşmiş durumda ama başka da bir alternatifi yok. Yani oturulup konuşulacak ve mutlak surette bir geçiş süreci kabul edilerek bu geçiş süreciyle birlikte Suriye'de tekrar yaraların sarılmasını getirecek bir dönemin açılması için gayret sarf edilecek. Bunun başka yolu yok" ifadelerini kullandı.

“HİÇ KİMSE HAM HAYALE KAPILMASIN, SİLOPİ BÜTÜN SOKAKLARIYLA TEMİZLENDİ”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Şırnak'ın Cizre ve Silopi ile Diyarbakır'ın Sur ilçelerinde yoğunlaşan terör operasyonlarına yönelik, "Hiç kimse ham hayale kapılmasın. Silopi bütün sokaklarıyla temizlendi, şimdi operasyon sonrası sürece geçiyoruz. Birkaç gün içinde Cizre'de de operasyonun tamamlanacağını hesap ediyoruz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "İskele Sancak Başbakan Özel" programında Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. "Suriye konusunda ABD ve Rusya'nın anlaştığı" ve "bu iki ülkenin Türkiye'nin pozisyonuna ters düştüğü" iddialarına yanıt veren Davutoğlu, "Bazen bu çok gündeme gelir, 'Zaten herkes anlaştı, Türkiye dışarıda kaldı.' Böyle bir şey yaymak isteyenler var. Şuanda uluslararası konjonktür o kadar dinamik ki Suriye'deki dengeler de o kadar dinamik ki öyle iki tarafın, ABD ile Rusya'nın bir çerçevede anlaştığını ve bunun sabit kalacağını öngörmek mümkün değil" dedi.
"HERKESLE GÖRÜŞÜYORUZ"
3-4 gün önce aynı çevrelerin "PYD masaya gelecek, Türkiye'nin dediği yine olmadı" dediğini ancak sonucun öyle olmadığını belirten Davutoğlu, "Üç gün önce bunu söyleyen şimdi dönüp de 'hata yaptık' demiyor. Yine sanki Türkiye yalnız kalacakmış gibi psikolojik bir ortam oluşturmaya çalışıyorlar. Bunların hiçbirisi doğru değil. Biz herkesle görüşüyoruz tabi Rusya ile şuanda sıkıntılarımız var, o anlamda farklı kanaatlerimiz var. Ama bu farklı kanaatler geçmişte de vardı yani uçak düşmeden önce. Herkes biliyor ki Türkiye'nin kabul etmediği, öngörmediği, arzu etmediği bir çözüm Suriye'nin hiçbir yerinde başarılı olamaz. Mümkün de değildir. Şuanda Suriye nüfusunun yüzde 10'undan fazlasını biz barındırıyoruz. Toplam nüfusun yüzde 12'sini falan barındırıyoruz. Yani Türkiye'yi rahatsız edecek bir çözümün yaşayabilir olması mümkün mü? Onun için son kertede PYD'ye yakın duran kesimler dahi Türkiye'nin net tutumu karşısında yeniden durumu değerlendirme ihtiyacı hissetiler dolayısıyla böyle bir şey söz konusu değil" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, uluslararası konjonktürün son derece dinamik olduğunu dile getirerek Türkiye'nin insani ve stratejik olarak en doğru tutumu almaya gayret ettiğini belirtti.
"OLMASI GEREKEN DÜZEYDE CENEVRE'DE OLACAĞIZ"
"Cenevre'de Türkiye adına kim olacak?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Öncelikle şu sürecin sonucunda, hangi formatta nasıl bir düzeyde bir şey olacağı... Bunlar belirlenecek. Biz olması gereken düzeyde orada olacağız" yanıtını verdi.
"FIRAT'IN BATISI'NA KİMSE GEÇMEDİ"
Başbakan Davutoğlu, YPG'nin Afrin'in doğusundan sızarak "güvenli bölge" olarak planlanan Cerablus'a saldırması durumunda Türkiye'nin ne yapacağına şöyle yanıt verdi:
"Fırat'ın batısına YPG geçmeyecek. Fırat'ın batısına YPG geçmedi. Bizim sınırımızın çok güneyindeki Teşrin operasyonu esnasında bazı Arap unsurlar da YPG'nin geçtiği bilgisi geldiği anda biz gerekli uyarıları yaptık. Cerablus en kuzeyde, bizim yanımızda, Teşrin güneyde. Ama buradaki DEAŞ mevcudiyeti de orada kalacak anlamına gelmiyor. Biz Mare-Herece-Cerablus ile Mare-Hercele hattının DEAŞ'tan temizlenmesi için ılımlı muhalefete gerekli desteği veriyoruz. Bu anlamda da ılımlı muhalefetin, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) buraları kontrol altına alması bizim öncelikli tercihimizdir. Arfin ile Cerablus arasında zaten çok ciddi mesafe var. Yani arada muhaliflerin kontrolünde olduğu Azzaz ve diğer bölgeler var. Bunlar kolaylıkla oluşacak hususlar değil. Biz sınırımızda ne rejim istiyoruz ne YPG istiyoruz ne DEAŞ istiyoruz. Sadece orada değil Kamışlı'da da Türkiye, kendisine dönük her hareketi gerektiğinde bu hareketi durdurma konusunda her türlü adımı atar. Nitekim DEAŞ'a son 3 hafta içinde, özellikle bu Mare-Hercele hattı dediğimiz bölgede çok yoğun top atışları yapıldı. Kilis'e bir mermi düşmesi üzerine mukabele edilmesinin çok ötesine gidecek şekilde buraya top atışlarıyla cevaplar verildi ve muhalif unsurlar yani Özgür Suriye Ordusu, burada 7-8 yerleşim yerini ele geçirdi ve önemli bir kazanım elde etti. Bunu geçen gelen Avrupa Birliği temsilcilerine de ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'a da söyledim, nasıl Kuzey Irak'ta, Kandil'de Türkiye'ye dönük eylemler gerektiğinde sınır ötesi operasyon yapmaktan çekinmediysek Suriye'de de Türkiye'ye dönük eylemler gerçekleşmesi durumunda, bunu yakından takip ediyoruz, her türlü hakkımızı mahfuz tutuyoruz, her türlü müdahalede bulunuruz. Bizim en asli ve öncelikli görevimiz Türkiye'nin sınırlarını korumak ve Türkiye'nin güvenliğine halel getirecek her türlü eyleme karşı gerekli tedbiri almak."
"YANLIŞ HESAP YAPTILAR"
Terörle mücadele bölgesinde yaşayan halkın rehabilitasyonu ve terör örgütü PKK'nın yakması sonucu kullanılamaz hale gelen evlere dönük kentsel dönüşüm çalışmalarını anlatan Davutoğlu, "Son Bakanlar Kurulumuzda biz zaten 23 Temmuz'da, hemen yandaki salonda karar verdiğimiz zaman operasyon süresi, operasyon sonrası planlamalar yaptık. Kırsal kesimde ne yapılacak, sınır ötesinde ne yapılacak, mücavir alanlarda ne yapılacak ve şehirlerde eğer bir bu anlamda illegal bir eylem gerçekleşirse ne yapılacak? Dolayısıyla bu planlamaları yaptık. Nitekim Cizre'de, Sur'da ve Silopi'de bu tür illegal faaliyetler, çukur kazmak, barikat oluşturmak gibi yoğunlaştığını fark ettiğimiz anda da gerekli müdahalede bulunduk. Bunlar yanlış hesap yaptılar. 7 Haziran'dan sonra özellikle tırmanacak şekilde silahlanma çağrısı yaparken hükümetimizden böyle bir kararlı tutum göreceklerini hesap etmediler. Özellikle de geçiş hükümetleri döneminde ama aynı başbakan yönetimdeydi. Bu anlamda süreklilik devam etti, şuanda da aynısını söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.
"HİÇ KİMSE HAM HAYALE KAPILMASI"
"Hiç kimse ham hayale kapılmasın" diye konuşan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Silopi bütün sokaklarıyla temizlendi, şimdi operasyon sonrası sürece geçiyoruz. Birkaç gün içinde de Cizre'de de operasyonun tamamlanacağını hesap ediyoruz, planlıyoruz aynı durumun Sur için de diğer ilçelerde, kırsal kesimde atılacak adımlarla ilgili takvimlendirilmiş adımlar düşünüyoruz. Nitekim bunun birçok boyutu var. Özellikle sosyal destek ve sosyal hizmetlerin planlanması, eğitim faaliyetleri... Şuanda 15 bin öğrenci Batman başta olmak üzere başka illerde eğitime alındı eğitim kaybı yaşanmasın diye. Öğretmenlere, öğrencilerimize teşekkür ediyorum. Ailelerine özellikle teşekkür ediyorum. Bir öğretmen olarak büyük mutluluk duyuyorum, bu 15 günlük süre içinde binlerce öğrencimize bu eğitimi verecek olmaktan. Sağlık hizmetleri bu anlamda yoğun bir şekilde planlanıyor, aile destek programları, insan dönük yardımlar... Sur'dan çıkarak başka yerlerde ikamet etmek zorunda kalan 6 bin aileye kira yardımı yapıyoruz. Otellerde ağırlıyoruz ve masraflarını devlet karşılıyoruz. Kimse sahipsiz değil. Öyle bir hava estiriliyor ki 'bunlar dışarı çıktığı anda sahipsiz.' Hayır, herkese kira yardımı yapılıyor. Bazıları otellerde ağırlanıyor, bize başvuran bu anlamda herkese bu yardım yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, teröristle halkı ayırır. Bu anlamda da kira yardımları, bu vatandaşlarımız evlerine, evleri de rehabilite edilip ya da kentsel dönüşümle sağlam evlere girene kadar bu yardımlar yapılacak."
Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki iki mahalleyle ilgili aynı tedbirlerin alındığını belirten Davutoğlu, bazı mahallelere olan sızmaların yakından takip edildiğini vurguladı.
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU'NDAN 'YENİ ANAYASA' AÇIKLAMASI
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yeni anayasa konusunda bir takvim ilan ettim. Bunun ne öncesine geliriz ne sonrasına. Kimsenin de telaşa, gereksiz spekülasyona girmemesi lazım" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "İskele Sancak Başbakan Özel" programında Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Diyarbakır'ın Sur ilçesine özellikle 1990'lı yıllarda köylerin boşaltılması sonrası gelenler ile Cizre ve Silopi'de de ani nüfus artışıyla gelen vatandaşların bir kısmının derme çatma evlerde yaşadığını anlattı.
Buralarda en iyi şartlarda, en modern imkanlarla evler yapılacağı müjdesi veren Davutoğlu, "Gerekli kentsel dönüşüm yapılacak ama bu hiçbir şekilde rant üreten veya herhangi bir tarzda salt bir ev, kalacak yer ikamesi gibi değil çevre düzenlemesiyle, yeşil alanlarıyla, bütün okullarıyla, imkanlarıyla çok daha çağdaş bir şehircilik, yerleşim alanı olacak şekilde çalışmalar yürütüyoruz" dedi.
"HEPİMİZİN DAYANIŞMA İÇİNDE OLMASI LAZIM"
Başbakan Davutoğlu, Sur ilçesini bizzat takip ettiğini dile getirerek, "Çünkü ben Diyarbakır'a aşığım, herkes bilir ne kadar sevdiğimi. 'Gideceksiniz tekrar bölgeye' diyorsunuz ama ben başbakan olduktan sonra Diyarbakır'a 6 veya 7 kere gittim, yani neredeyse Konya kadar gittim Diyarbakır'a diyebilirim. Yani sokak sokak bilirim, her bir taşını, toprağını. Bir peygamberler şehri olarak da ulvi görürüm. Onun için Fatih Paşa Camii'ne yapılan saldırı ve yakıldığı zaman büyük bir ızdırap duydum. Yani aynı zamanda da bu terör örgütünün ne kadar vahşi olduğunu ortaya çıkarıyor. Diyarbakır'da tarihi niteliğe sahip hiçbir eser, sadece camiler değil hanlar ki çok güzel hanları vardır, kiliseler, diğer tarihi Diyarbakır evleri hepsi en iyi şekilde korunarak Sur'u, tekrar tarihi Diyarbakır'ı aslına uygun bir şekilde ve nezih bir ortam haline getireceğiz. Bu bizim Diyarbakır'a olan tarihi borcumuzdur, bu bizim tarihe olan borcumuzdur, bu bizim oradaki vatandaşlarımıza olan borcudur. Hepimizin dayanışma içinde olması lazım" ifadelerini kullandı.
"MARDİN ZİYARETİMDE ANA ÇERÇEVESİNİ KAMUOYUNA AÇIKLAYACAĞIM"
Kapsamlı bir programla mesela psikolojik rehberlik boyutu da dahil olmak üzere bu öğrencilere hizmet verildiğini belirten Davutoğlu, "Şimdi Batman'da yani bu gerilim ortamından etkilenmelerini engellemek için. Bunların hepsini inşallah bir Mardin ziyareti planlıyorum orada bu planın ana çerçevesini kamuoyuyla da paylaşacağım haftaya. Ondan sonra da yurt dışı ve Türkiye içindeki gündemi de göz önüne alarak her hafta sonu mutlaka bölgede bir vilayetimizde olacağım" şeklinde konuştu.
"BU OLMADAN BARIŞ HAVARİSİ KESİLMEK İKİYÜZLÜLÜK"
"Muhteşem bir zaferdi, 1 Kasım seçimleri" diyen Davutoğlu, ardından teşekkür ziyaretleri yapamadığını anımsatarak, "Hem Doğu'da hem Batı'da hem Kuzey'de Güney'de, Trakya'da, Anadolu'da her yerde inşallah baharın da gelmesiyle birlikte ziyaretlerimizi artıracağız, halkımızla bir araya geleceğiz, onların derdini dinleyeceğiz, tek bir gözü yaşlı vatandaşımızı bırakmayacağız ama bir tek terör mensubu da bırakmayacağız. Bunun özellikle altını çiziyorum, bazen kararlılığımızdan, yani anlamıyorlar ve zannediyorlar ki 'bir masa kurulsun tekrar konuşalım.' Hayır, önce bu ülkedeki her vatandaş hayat yaşama hakkına sahip olacak şekilde kimsenin elinde silah kalmayacak. Bu olmadan barış havarisi kesilmek ikiyüzlülüktür. Yani 'bırakın bu teröristlerin elinde silah kalsın, bırakın oralarda çukurlar olsun, barikatlar olsun, hastaneye 20 roket atılsın Cizre'de, o olsun, bu olsun, bu arada da bir takım görüşmeler olsun', hayır" açıklamalarında bulundu.
Davutoğlu, kendisinin 1 Ekim 2014'te HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la görüştüğünü belirterek, "Bakın yanlış hesap ediyorsunuz, yanlış işler yapılıyor, ben yeni başbakan oldum, bu ülkede kamu düzenini ilga edecek hiçbir şeye izin vermeyiz. Çözüm Süreci'nden istifade bir şeyler yapmaya kalkarsanız, yanlış bir hesap içine girersiniz" dediğini dile getirdi. Davutoğlu, görüşmeden iki gün sonra Kobani eylemlerinin başladığına dikkat çekti.
"CİZRE YEPYENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI OLARAK İNŞA EDİLECEK"
Temmuz ayında hükümet kurma çalışmalarına ilişkin tekrar bir araya geldiklerini söyleyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Biz görüşürken ve bu uyarıları yaparken, operasyonlar başlamadan 8 gün önce, Ceylanpınar'daki aziz polislerimizin şehadetinden uykuda 7 gün önce, Suruç saldırısından 5 gün önce, 'Bakın bir takım oyunlar oynanıyor, buna alet olmayın, yapmayın' dedim. Daha ben o odadayken Kandil'den silahlanma ve ayaklanma çağrıları yapıldı. Şimdi biz bunları bugünlere böyle fevri bir adımla öfkeyle gelmiş, bir öfke var duyuyoruz, o ayrı bir şey ama 'hani şimdilik bir şunlara göstermelik 1-2 operasyon yapalım kararı' almadık 23 Temmuz'da. 23 Temmuz'da ben burada verdiğim Başbakanlık direktifiyle bütün Silahlı Kuvvetler'e, bütün güvenlik birimlerine, 'Türkiye'nin her dağı, Türkiye'nin her ovası, Türkiye'nin her ilçesi, sokağı temizlenecek' dedim. Şimdi de takip ediyorum, dün gece 1'de dahi Cizre'deki operasyonla ilgili bilgi alıyordum. Önce Cizre'de hiçbir terör unsuru kalmayacak, sonra da Cizre, o güzel Cizre, tarihi Cizre yepyeni bir dönemin başlangıcı olarak en iyi şekilde inşa edilecek. Aynı şey Diyarbakır ve diğer yerlerimiz için de geçerli."
"HEPİMİZ İMTİHAN EDİLİYORUZ"
Belediye başkanlarına yönelik uyarılarının devam edip etmeyeceğine ilişkin soru üzerine Davutoğlu, "13 yıllık bir dönem itibarıyla bakıldığında, 13 yıl iktidarda bulunup da hem bu büyük hizmetleri yapmış olmak hem de bu anlamda sicili en temiz parti konumunu sürdürmek kolay bir şey değil. Bu bir ahlaki meziyettir. Ama her insanda olduğu gibi her sosyal varlık da sürekli imtihan edilir. Hepimiz imtihan ediliyoruz, birçok sınamalardan geçiyoruz. Aldığımız tavır ya da almadığımız tavırla halkın önüne çıkıyoruz. İnananlar için de Allah'ın önüne çıkıyoruz. Bu anlamda baktığımızda ola ki münferit bazı yanlış uygulamalar vardır, ola ki münferit olarak bu güç yoğunlaşmasından doğabilecek bazı yanlış yaklaşımlar vardır, buna karşı da uyanık olmamız lazım" yanıtını verdi.
"Beyaz olmamız yetmiyor, ak olarak kalabilmek önemli" diye Davutoğlu, şunları söyledi:
"Yanlış yapan kim olursa olsun uyarmak, uyarıdan bir netice alınamıyorsa da cezalandırmak zaruret halini alır. Çünkü nihayetinde kullandığımız kaynaklar bizim babamızdan miras kalan kaynaklar değil. Ben şu anda günde onlarca imza atıyorum. Her imzayla bir kaynağı, bir yerden bir başka hizmete aktarıyorum. Bu, bakanlarımız için de daha alt kademedeki bürokratlarımız için de belediyelerimiz için de geçerli. Bu kullandığımız kamu kaynaklarını en titiz şekilde kullanmak bizim asli görevimiz. Şu ana kadar bunu böyle yaptığımız için başarılı olduk. Tek tek farklı icraatlar söz konusu olmuşsa ki var, bunu da ben şimdi her yerde ifade ediyorum, her toplantıda dile getiriyorum, hepimizin buna halkın önüne çıkarken özen göstermemiz gerektiğini söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim. Bunun üzerinde bir gelir sıçraması, kamu görevi yürütürken bende birisi görürse bunun hesabını benden sorsun."
"BİZ HİÇ SAHADAN ÇIKMADIK Kİ"
Yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sahaya indi tabirini kullanmamız yanlış olmaz sanırım" sorusu üzerine Davutoğlu, "Sahadan hiç çıktı mı ki? Hep böyle deniliyor. 'Cumhurbaşkanı sahaya indi, başbakan sahaya iniyor.' Biz hiçbir zaman sahadan çıkmadık ki hep halkla beraberiz, hep halkın yanındayız. Seçim kampanyası başlatırız, 'Sahaya indi.' Ondan önce de kongre yapmıştık. Seçim kampanyasından önce başka açılışlar için indik. Yani, Sayın Cumhurbaşkanımız da halkla beraber oldu, ben de hep halkla beraber oldum. Hiçbir zaman biz sahanın dışında değildik ki sahaya inmiş olalım. Futbol turnuvalarında ara verildiği için sahaya inmek olur da siyaset ara vermez. Gece rüyalarınıza kadar hükmediyor" dedi.
AK Parti'nin seçim vaatlerinin Meclis'ten birer birer geçtiğini vurgulayan Davutoğlu, "Şu anda oylarımızda bazı yerlerde yüzde 52'ye, bazı yerlerde yüzde 55'e kadar çıkan anketler geliyor. Çünkü samimiyetimizi, gayretimizi görüyor, verdiğimiz sözü yaptığımızı görüyor. Bu anlamda yeni anayasa konusunda da bir takvim ilan ettim. Bunun ne öncesine geliriz ne sonrasına. Kimsenin de telaşa, gereksiz spekülasyona girmemesi lazım" ifadelerini kullandı.
'BAZILARI BU ÜLKEDE ANAYASA YAPILAMAYACAĞINI İSPAT ETMEYE ÇALIŞIYOR'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili, "Olmayacak' diye başladığımız zaman zaten kendi kendini getiren bir kehanet haline dönüşür, olmaz. Bırakalım, olmaması halinde dahi şartları öyle olgunlaştıralım ki 'Bu ülkede, anayasa yapılamaz' gibi bir kanaat oluşmasın. Bazıları bu ülkede anayasa yapılamayacağını ispat etmeye çalışıyor" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "İskele Sancak Başbakan Özel" programında Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Yeni anayasa çalışmaları kapsamında vatandaşlara, "Niye yeni anayasaya ihtiyaç duyuyoruz?" konusunda anlatılması, bunun da siyasi edep ve nezaket kuralları içinde yapılması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "Birbirimizi itham ederek, birbirimiz hakkında ileri geri konuşarak ve anayasa tartışmalarını sadece başkanlık meselesine irca ederek netice almamız çok zor. Yani muhalefetin, Türkiye'nin sanki anayasa meselesi bir tek başkanlığı engellemek gibi bir boyutta görmesi kendileri için de doğru değil. Konuşalım, başkanlık meselesini de tartışalım, onların bir teklifi varsa onu da tartışalım. Ama artık şu anayasa yükünü omzumuzdan atalım" ifadelerini kullandı.
"BAZILARI BU ÜLKEDE ANAYASA YAPILAMAYACAĞINI ISPAT ETMEYE ÇALIŞIYOR"
6 ay boyunca herkesin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarına destek vermesi gerektiğini belirten Davutoğlu, "Olmayacak' diye başladığımız zaman zaten kendi kendini getiren bir kehanet haline dönüşür, olmaz. Bırakalım, olmaması halinde dahi şartları öyle olgunlaştıralım ki 'Bu ülkede, anayasa yapılamaz' gibi bir kanaat oluşmasın. Bazıları bu ülkede anayasa yapılamayacağını ispat etmeye çalışıyor. Bizim, sivil otoritenin, halkın seçtiği Meclis'in bir anayasa yapabileceğine inancımızı korumamız ve bunu gösterebilmemiz lazım. Ben, 'Bu olmazsa ne olur?' konuşmasını şimdiden yapanların bu komisyon çalışmalarını sabote etmekte olduklarını görmelerini istiyorum" şeklinde konuştu.
"BASKIN SEÇİM' TABİRİ DOĞRU VE ETİK DEĞİL"
Davutoğlu, erken seçimin olmayacağını daha önceden söylediğini ifade ederek, "baskın seçim" tabirinin ise doğru ve etik olmadığını vurguladı. Halkın normal şartlarda kullanmayacağı bir tercihin, baskın olarak elde edilmeye çalışıldığı takdirde halk tarafından ters tepki verileceğini ifade eden Davutoğlu, şu anda halkın kendilerine yüzde 49,5 oy verdiğini ve cumhuriyet tarihindeki en fazla seçmen desteğine sahip parti olduklarına dikkat çekti.
"TÜRKİYE'NİN KAYBEDECEK VAKTİ YOK"
"Ben, tekrar halkın huzuruna gidip, 'Bize yeteri kadar destek vermediniz, bir daha deneyelim' demeyi doğru bulmam" diyen Davutoğlu, "Önce halkın bizden beklentilerini yerine getiririz. Biz, 'Reform hükümetiyiz' demişiz. Reformları tamamlamadan halkın huzuruna tekrar gidiyoruz. Bu doğru olur mu? Ayrıca yurt dışında yüzlerce yatırımcıyla görüştüm. Oturup konuştuğunuzda en çok Türkiye'ye tekrar ilgi uyanmalarına sebep olan şey 1 Kasım seçimlerinde oluşan istikrar ortamı. Eğer 'yeni bir seçim' dediğiniz anda bütün bu yatırımcılar frene basar. Bütün bu yatırımcılar, 'Bu seçimin de neticesini görelim ondan sonra' der. Türkiye'nin ise kaybedecek vakti yok" şeklinde konuştu.