Gazete Vatan Logo

Dahi bilgisayarlar kurtuluşumuz mu?

İnsan dehasınının tek rakibi gelişen bilgisayar teknolojisi...

Dahi bilgisayarlar kurtuluşumuz mu?

2023 yılında üretilecek ilk süperbilgisayar insan beyninin kapasitesine sahip olacak. Peki bunun sonuçları insanoğlu için felaket mi olacak yoksa ölümsüzlüğe kapı mı aralayacak?

Yazı dizimizin ilk bölümünde fizik, müzik, spor, finans gibi alanlarda dehasını konuşturan ölümlüleri konu ettik. Peki ya makineler? Yapay zeka, gün gelip de insan zekasına rakip olabilecek mi? Bilim adamlarına göre evet... Hatta yetişmeyi bırakın insanoğlu zekasını devede kulak bırakacak bir teknolojik çağın hemen kıyısında bulunuyoruz. 1900 ile 1990 yılları arasında yani 90 yılda bilgisayar teknolojisinde alınan yol şu anki teknolojiyle sadece 1 saat içinde alınabiliyor. Sadece bu veriyi baz alarak 90 yıl sonrasını hayal edebilir musunuz?

Dahi bilgisayarlar kurtuluşumuz mu

Bu alanda dünyada en önemli araştırmaları yapan kişi gelecek bilimcisi (Füturolog) Raymınd Kurzweil. “Singularity” yani yapay zekanın insan zekasına üstün gelmesi anlamına gelen teorinin en önemli savunucusu olan Kurzweil’e gore yapay zeka 35 yıl içerisinde dünyada hakimiyet kuracak. Bu da bizim bildiğimiz medeniyetin sonu olacak. O andan itibaren bilgisayarların, robotların medeniyeti insan medeniyetini gölgede bırakan gelişimlere imza atmaya başlayacak. Kendisi de bir süperbilgisayar olan bilgisayar mühendisi bir robot düşünün. Bilgisayar teknolojisinde yeniilikler üretebilmek için artık insan zekasına gerek kalmaz mıydı gerçekten?

Hayal edemiyoruz

Bilgisayarlar kendi gelişimlerini kendi ellerine aldıklarında biz ölümlülerden kat kat daha zeki olacaklar. Hemen hemen her ay bilgisayar teknolojisinde yeni bir atılım yaşanıyor ve saniyede trilyonlarca işlem yapabilen süperbilgisayarların sayısı ve niteliği her geçen gün artıyor. 2020’lerin başlarında insan beyninin sırlarının çözüleceğini düşünen bilim adamlarının tahminlerine göre işlemciler şu anki hızıyla gelişmeye devam ederlerse 2023 yılında üretilecek bilgisayar ilk kez insan beynine eşit kapasiteye sahip olacak. Hayal etmesi bile korkutucu ama aynı hesaplamayla 2045 yılında üretilecek süperbilgisayarın ise dünyada o an var olan tüm insanların beyin kapasitelerinin toplamından 1000 kat daha geniş kapasiteye sahip olacağı tahmin ediliyor. Bunun getireceği sonuçları hayal bile edemiyoruz...

Ölümsüzlük hayal mi?

Hayal edebilen kişiler ise bunu robotların dünyaya hakim olup insanlığı yeryüzünden silme senaryosundan çok insanlığın yararına bir gelişme olarak düşünüyor. Örneğin bu alanda en çok kafa yoran bir numaralı uzman olan Cambridge Üniversitesi profesörü Aubrey De Grey’e göre bilgisayar teknolojisinin insan zekasını geçmesi, insanların kusurlarının kolayca onarılmasına da kapı aralayacak. En büyük ‘kusurumuz’ olan ölüm de bunlardan en önemli olacak. Şu an dünyada hayatını sürdüren insanların tümünün 30 yıl içinde herhangi bir kazaya kurban gitmemeleri durumunda ölümsüz olacağını düşünen De Grey’e göre hücre bozulmaları, yaşlanma gibi rahatsızlıklar bu teknoloji ile kolaylıkla onarılacak ve insanoğlu ölümsüzlük rüyasını gerçekleştirebilecek. Ya da beynimizi bir robota aktarıp hayatımızı o mekanik beden içinde sürdürebileceğiz. Bilim kurgu filmi gibi geliyor değil mi?

BİR DÜŞÜNÜN...

Elinizde tuttuğunuz cep telefonu dünyanın bir numaralı üniversitesi olan MIT’nin 40 yıl önce sahip olduğu bilgisayarın milyonda biri kadar ucuz, milyonda biri kadar küçük ve 1000 kat daha büyük işlem kapasitesine sahip... Şimdi 40 yıl sonrasını düşünün... Heyecan verici değil mi?



Çocuğunuz dahi mi?

Peki çocuk dahiler? Hepimiz sık sık gazetelerde internet sitelerinde ‘3 yaşındaki dahi çocuk’, ‘5 yaşında liseyi bitirdi’, ‘9’unda Harvard’a kabul edildi’ gibi haberler okuyoruz. Hepimiz çocuğumuzun bir dahi olmasını hayal ederdik. Oysa ki çocuk dahiler geçmiş dönemlerde hiç de hayranlık duyulan insanlar değildi. İngilizcede çocuk dahi anlamına gelen ‘Prodigy’ kelimesi bile Latince ‘Prodigium’ yani canavar kelimesinden geliyor. Çünkü insanlar geçmiş çağlarda hep bu çocuk dahilerden ürkmüş ve içlerine kötü ruhlar girdiğine ya da şeytani güçleri olduğuna inanmıştı. Şimdi 4 yaşındaki çocuk üniversite düzeyinde matematik bildiğinde ona şeytan demiyoruz ama bilim bu çocuğun nasıl bu yaşta bu yeteneğe sahip olduğunu da açıklayamıyor. Örneğin Koreli Kim Un-Yong 4 yaşındayken 4 dil biliyor ve integral problemlerini çözebiliyordu.

14’lük Mozart Papa’ya karşı

William James Sidis isimli Amerikalı çocuk 9 yaşında Harvard’a kabul edildi. Her ikisinin de ortak yönü 6 aylıkken konuşup 2 yaşında okumaya başlamalarıydı. Her ikisinin de mükemmel hafızaları vardı. Büyük müzik dehası Mozart 14 yaşında Vatikan’ın en gizemli yeri olan Sistine Şapeli’ne adım attığında başka yerde çalınması ve kağıda dökülmesi Papa kararıyla yasak olan Gerio Allegri’nin ünlü Miserere bestesini duydu. Eve gittiğinde bu besteyi eksiksiz olarak kağıda döktü ve çalmaya başladı. Papa bu genci hemen Vatikan’a çağırdığında afaroz edileceğini düşünüyordu ama onun yerine hayranlık ve övgüyle karşılaştı. Deha, çocuk da olsa artık saygı görüyordu... Buna ragmen bilim adamlarına göre çocuk dahileri yetişkin dahilerden ayıran faktör yaratıcı olmamaları. Kuralları önceden belirlenmiş satranç, matematik gibi alanlarda üstün yetenklerini ortaya koymaları... Tabi Mozart bu alanda bir istisna.

Haberin Devamı