Gazete Vatan Logo

İbrahim Kalın'dan flaş emeklilikte yaşa takılanlar açıklaması

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, emeklilikte yaşa takılanlar hakkında açıklama yaptı. Kalın, "Bu konu bugün gündeme gelmedi. Hükümetin gündeminde de yok" dedi.

İbrahim Kalın'dan flaş emeklilikte yaşa takılanlar açıklaması

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı ile ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Kalın, Kasım ayı içerisinde ikinci 100 günlük icraat programının açıklanacağını ve bununla ilgili hazırlıkların devam ettiğini ifade etti.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomiyle ilgili bir sunumunun olduğunu kaydeden Kalın, “Türkiye’deki pozitif yatırım ortamının devam ettiğini ifade etmek istiyorum. Türk ekonomisi özellikle uluslararası yatırımcılara güven veren bir ekonomi olarak yoluna devam etmektedir. Bilindiği gibi ikinci çeyrek büyümemizde 5,2 oranında geldi. Bu da Türk ekonomisin bütün bu zorluklara, olumsuz etkilere rağmen Türk ekonomisinin büyümeye devam ettiğini gösteriyor. Önümüzdeki günlerde bu konuyla ilgili alacağı tedbirler, temaslar da devam edecek. BM Genel Kurulu münasebetiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın bir New York Amerika ziyareti olacak. Orada da yatırımcılarla bir takım görüşmeleri olacak. Türk ekonomisiyle ilgili bir panik havası olmadığını ifade etmek istiyorum. Türbülans gibi görünen dönemin de kısa sürede aşılacağından biz eminiz” ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

“Yeni görevlendime için çalışma başlatıldı”

Hafta başında yeni eğitim yılının başlayacağını hatırlatan Kalın, “Milli eğitim bakanımızın sunumu oldu kabine üyelerine. Yeni dönemle ilgili alınan tedbirler takdim edildi. Güvenlik noktasında, bütün öğrencilerimizin huzur içinde yeni öğretim yılına başlaması için Milli Eğitim Bakanlığımız ile İçişleri Bakanlığımız arasında çalışma yapıldı. Güvenlik görevlilerinin görevlendirilmesi noktasında gerekli bütün tedbirler alındı. Pazartesinden itibaren bu uygulamaları da hep birlikte göreceğiz. Özellikle velilerin, ailelerin bu konuda müsterih olmalarını söyleyebiliriz. Bunun yanında Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız arasında 60 bin temizlik 20 binde sivil güvenlik görevlisinin görevlendirilmesi ile ilgili bir çalışma başlatıldı. Bunları özellikle güvenliğin yanı sıra okullarımızın temizliği okul çevrelerinin bahçelerinin temizliği konusunda önemli bir ihtiyaçtı aslında bu vesileyle bu çalışmada şu anda tamamlanma aşamasına girmiş durumda. Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında yapılan mutabakat çerçevesinde 60 bin temizlik 20 bin kadar da sivil güvenlik görevlisinin görevlendirilmesi konusunda mutabakata varılmış durumda. Bu vesile ile yeni öğretim yılına başlayacak bütün öğrencilerimize hayırlı bereketli feyizli bir öğretim yılı temenni ediyorum. Aynı şekilde öğretmenlerimize idarecilerimize ve bütün yöneticilerimize de gençlerimizin ufkunu daha da açacak onları parlak bir geleceğe hazırlayacak bir öğretim yılı olmasını temenni ediyorum” açıklamasında bulundu.

Haberin Devamı

“Beklemediğimiz bir biçimde müzakere kısmı canlı yayınlandı”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemdeki yurtdışı temaslarıyla ilgili konuşan Kalın, şunları kaydetti:

“Geçen cuma günü Astana Üçlü Zirvesi'nin 3. toplantısını yapmak üzere Tahran'da idik. Orada yapılan görüşmeleri ve müzakereleri canlı yayından hepiniz izlediniz. Açıkçası bizim de beklemediğimiz bir biçimde müzakere kısmı canlı yayınlandı. Aslında bu da bir hayra vesile oldu. Bunu neden söylüyorum özellikle Cumhurbaşkanımızın insani duyarlılık noktasında ve İdlib'e yönelik muhtemel bir saldırının önlenmesi için nasıl bir gayret ve mücadele içerisinde olduğunu bütün dünyada görmüş oldu. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Zira Tahran zirvesinden sonra bile maalesef geçtiğimiz günler içerisinde dün bugün İdlib’in Güney uçlarından itibaren bir takım saldırıların hala devam etmekte olduğunu görüyoruz. Bu süreç içerisinde biz hem Tahran'daki zirvede muhataplarımıza yani Rusya Federasyonuna ve İran'a hem de dünya kamuoyuna Cumhurbaşkanımızın çok açık net çağrıları oldu. Bu İdlib'e yönelik bir saldırının sadece bir insani felaketle sonuçlanmayacağını bunun çok ciddi siyasi diplomatik sonuçları olacağını da ifade ettik etmeye de devam ediyoruz.

Haberin Devamı

"Ciddi bir güven bunalımına yol açacaktır"

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanımızın bugün bir Amerikan gazetesinde yayınlanan yazısında da ifade ettiği gibi bu konuda sadece Türkiye'nin çaba göstermesi asla yeterli değildir. Dünya kamuoyunun da burada elini taşın altına koyması gerekiyor ama bunu hakikaten samimiyete ve ciddiyetle yapması gerekiyor. İdlib'e yönelik bir saldırı her şeyden önce şu ana kadar devam eden siyasi süreçleri dinamitleyecektir. Ciddi bir güven bunalımına yol açacaktır. Yüz binlerce insanın Türkiye'ye doğru tekrar hareket etmesine göç etmesine sebep olacaktı. Zaten milyonlarca mülteciyi Türkiye'de barındırdığımız bir dönemde yeni bir göç dalgasının on binler yüz binleri kapsayacak bir göç dalgasının Türkiye’ye dönük gerçekleşmesi başka komplikasyonları ortaya çıkaracaktır. Bunun etkileri sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacaktır. Buradan Avrupa'ya başka ülkelere de sıçrayacaktır. Dolayısıyla burada bizim çağrımız bütün dünya kamuoyunun batılı ülkelerin Amerika Birleşik Devletleri'nin bölge ülkelerinin ve bu konuda eşgüdüm ve koordinasyon içerisinde hareket ederek İdlib'e yönelik muhtemel bir saldırıyı durdurmasıdır. Burada bir noktanın da altını çizmek istiyorum Sayın Cumhurbaşkanımız da bunu Tahran'daki zirvede dile getirdiler. Zaman zaman batılı ülkelerin Esad rejimi idlib’de kimyasal silah kullanırsa müdahalede bulunuruz açıklamalarının son derece yetersiz ve tutarsız olduğunu ifade etmeliyiz. Çünkü şu ana kadar Suriye Savaşı'nda öldürülen yüz binlerce insanın yüzde 99’undan fazlası konvansiyonel silahlarla öldürüldü.

"Ortada insani siyasi bir kriz var"

Kimyasal silah kullanılırsa müdahale ederiz ama konvansiyonel silahlarla saldırmaya devam ederse hiçbir şey yapmayız anlamına gelen bu açıklamaların Suriye bağlamında oyun değiştirici bir unsur olmayacağı caydırıcı bir nitelik arz etmeyeceği çok açık ve net olsa gerektir. Ayrıca kimyasal silah kullanırsa müdahale ederiz demek konvansiyonel silahlarla saldırmaya yani şu andaki katliamları yapmaya devam edebilirsiniz demektir. Bunun hiçbir tutar tarafı olmadığını ifade etmeliyiz. Burada kimyasal ya da konvansiyonel bütün silahlarla ölümlerin tamamen durdurulmasına dönük bir çağrının yapılması ciddi bir diplomatik çalışmanın yapılması Esed rejimine ve onun destekçilerine yönelik birtakım başka girişimlerin devreye sokulması gerekiyor. Bütün bu süreçte hakikaten insani duyarlılık gösteren tarafın Türkiye olduğu açık ve net bir şekilde ortada. Ama biz duruşumuzu sergiledik yapacağımızı yaptık artık gerisine karışmıyoruz diyecek durumda da değiliz. Ortada insani siyasi bir kriz var. Bu büyüyerek herkesi içine çekecektir. Dolayısıyla burada bizim beklentimiz bütün tarafların bütün paydaşların mutlaka bu süreç içerisinde önümüzdeki günlerde yapıcı katkılar sunacak şekilde bir tutum içine girmeleri ve İdlib'e yönelik bütün bu mahzurları ortadan kaldıracak bir siyasi çözüm üzerinde mutabık kalmalarıdır. Biz Türkiye olarak bu konudaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Ama bunu sadece Türkiye'nin omuzlarına bırakmak bu yükü ne adildir ne de insaflı bir yaklaşımdır. Burada önümüzdeki günlerde müttefiklerimizden de ciddi katkılar beklediğimizi özellikle ifade etmek istiyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konuları önümüzdeki günlerde yapacağı temaslarda ayrıca Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Kurulunda hem yapacağı konuşma da hem de temaslarında dile getirecek.”

“Bu ziyarete son derece pozitif bir gündemle gideceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler ziyaretinin hemen ardından Almanya'ya bir devlet ziyareti gerçekleştireceğini söyleyen Kalın, New York'tan Berlin'e geçmek suretiyle 28 ve 29 Eylül tarihlerinde burada 2 günlük bir devlet ziyareti gerçekleşeceğini ifade etti. Almanya ile Türkiye’nin çok köklü kapsamlı ilişkilerinin olduğunu ve insani yönden ticari yönden siyasi diplomatik kültürel ve diğer alanlarda Almanya’nın Avrupa'daki önemli ortaklardan birisi olduğunu kaydeden Kalın, “Ciddi ekonomik ilişkilerimiz var. Binlerce 7 binin üzerinde Alman şirketi Türkiye'de iş yapıyor. Aynı şekilde 2 buçuk 3 milyona yakın Türk Almanya'da yaşıyor. Çok güçlü bağlarımızın olduğun bir ülke. Avrupa'nın da lider ülkelerinden birisi. Dolayısıyla bu ziyareti bir son derece önemsiyoruz ve bu ziyarete son derece pozitif bir gündemle gideceğiz. Anı şekilde Alman mevkidaşılarımızın da bu ziyaret için çok kapsamlı içerikli bir hazırlık yaptıklarını biliyoruz. Bununla ilgili ön görüşmelerimizi de geçtiğimiz hafta zaten yaptık. Bunun da iki ülke ilişkilerine o bağlamda da Türkiye ile Avrupa ilişkileri ne de olumlu katkı sağlayacağını ümit ediyoruz. Bu arada cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Azerbaycan seyahati olacak. Azerbaycan'ın kurtuluşunun yüzüncü yılı aslında.Orada önemli büyük törenler anma programları olacak. Sayın Cumhurbaşkanımız da programlara katılmak suretiyle orada bir konuşma yapacak ve bugünde de Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanlarında olduğumuzu bir kez daha bu vesileyle ifade edeceğiz” dedi.

"Bir kez daha teyit etmiş oluyor"

Filistin meselesine ilişkin Kalın, “Bir müddettir müzakerelerin durduğu Filistin halkının daha fazla baskılara maruz kaldığı ayrımcılığa ve izolasyona maruz bırakıldığı bir dönemden geçiyoruz. Biz Sayın Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı sıfatıyla bu konuda bildiğiniz gibi gerek İslam İşbirliği Teşkilatı zirvelerinde gerek Kudüs meselesinde gerekse ikili ve bölgesel platformlarda bu konuyu mütemadiyen dile getiriyor gündeme getiriyor.Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ofisini kapatma yoluna gitmesi Trump yönetiminin Filistin meselesinde tarafgir bir tutum içinde olduğunu bir kez daha teyit etmiş oluyor. Bu Amerikan yönetiminin Filistin meselesine Ortadoğu barış sürecine nasıl baktığı ile ilgili son derece kaygı verici endişe verici bir tutum içerisinde olduğunu göstermektedir. Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin halkının özgürlük mücadelesinin önemli kurumlarından biridir. Siyasi meşruiyeti vardır. Ofisin kapatılması görevlilerinin ülke dışına çıkartılması veya gönderilmesi gidin denmesi açıkçası burada Amerika'nın iddia ettiği gibi tarafsız bir arabulucu olma vasfını yitirdiğini göstermektedir. Bu bağlamda yine Birleşmiş Milletler mülteciler komiserliği olarak bildiğimiz bütçe payının kesilmesi Amerika Birleşik Devletleri tarafından verilen bir başka endişe kaynağıdır. Bu hizmetlerden yarım milyondan fazla Filistinli bildiğiniz gibi istifade etmektedir. Bu hizmetlerden yarım milyondan fazla Filistinli bildiğiniz gibi istifade etmektedir. Bu hizmetlerinde büyük bölümü eğitim sağlık gibi temel ihtiyaçlarla ilgilidir. Siyasi bir tarafı da yoktur. Dolayısıyla burada gençlerin çocukların yaşlıların faydalandığı bir programdan bahsediyoruz. Adeta Filistinlileri cezalandırırcasına bu tür kararların alınmasını da biz asla kabul etmiyoruz. Bunları kınıyoruz. Bunları Filistin halkına yönelik bir haksızlık ve hakaret olarak değerlendiriyoruz. Biz tabii ki çaresiz değiliz. Elimiz kolumuz bağlı oturup bu süreci izlemeyeceğiz. Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak bununla ilgili bir kampanya zaten başlatmıştı. Hem İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler ile hem diğer dünya ülke liderleriyle de bu konuda görüşmelerini devam ettirecek. Avrupa Birliği başta olmak üzere Amerika Birleşik Devletleri'nin kestiği fonların telafi edilmesi o katkı payının başka kaynaklardan sağlanması konusunda da bir dizi girişim oldu. Biz Türkiye olarak da bu sürecin içinde olmaya devam edeceğiz. Biz burada Filistin halkının meşru davasında yanlarında olmaya devam edeceğiz. Fakat özellikle iki devletli çözümün hayata geçirilmesi Kudüs'ün statüsünün korunması ve mültecilerin ülkelerine dönme haklarının kendilerine verilmesi yani Filistinli mültecilerin noktasında biz girişimlerimizi devam ettireceğiz. Filistin halkının bir bütün olarak iradesini dikkate almayan hiçbir çözümün çözüm olmayacağını herkesin bilmesi gerekiyor. Zaten işgal altında yaşayan Filistin halkının şu veya bu gerekçeyle tekrar bir yalnızlığa izolasyonu ambargolara maruz kalması asla ve asla kabul edilemez. Öz yurdunda adeta bir parya haline getirilmesi Filistin halkının ve bütün insanlığın vicdanını sızlatmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Son derece olumlu neticeler verdiğini hepimiz görüyoruz.”

Kalın, konuşmasına şöyle devam etti:

“Terörle mücadele konusunda İçişleri, Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatımızın da sunumları oldu kabine toplantısında. Terörle mücadelenin son dönemde son derece olumlu neticeler verdiğini hepimiz görüyoruz. Son yıllarda terör örgütüne katılım noktasında çok ciddi düşüşlerin olduğunu terör örgütleri mensuplarını hem Türkiye topraklarında hem de sınır ötesinde Suriye Irak ve diğer bölgelerde etkisiz hale getirildiğini ve bu başarı oranın her gün biraz daha arttığını memnuniyetle görüyoruz. Bu Cumhurbaşkanımızın tarif ettiği şekliyle tehdidi ve terörü doğduğu yerde ortadan kaldırma stratejisinin bir tatbikidir ve ilgili kurumlarımız İçişleri Bakanlığımız, Milli Savunma Bakanlığımız, Silahlı Kuvvetlerimiz, Milli İstihbarat Teşkilatımız da son derece iyi bir eşgüdüm ve koordinasyon halinde işbirliği içerisinde bu stratejiyi hayata geçiriyorlar. Tabii terörle mücadele sadece teröristle mücadeleden ibaret değil güvenlik bahsi söz konusu olduğunda başka başlıklarda var.Uyuşturucu ile mücadele organize suçlarla mücadele düzensiz göç ile mücadele ve benzeri konularda da ilgili kurumlarımız çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyorlar.”

"Cumhurbaşkanımızın Sayın Bahçeli'ye bir daveti söz konusu olmadı”

Basın mensuplarının sorularını da cevaplayan Kalın, AK Parti ile MHP arasında yerel seçimlerde bir ittifak olup olmayacağının merak edildiği hatırlatılarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan MHP Lideri Bahçeli’ye bir görüşme daveti olup olmadığı sorusu üzerine, “Cumhur ittifakının genel ruhunun muhafaza edilmesi hem yerel seçimlere giderken yaşayacağımız şu önümüzdeki aylarda hem de sonrasında önemsediğimiz bir yaklaşımdır. Bunun muhafaza edilmesi genel olarak kabul edilen tutumdur, yaklaşımdır.Spesifik olarak daha detaylı yani yerel seçimlerde bu ittifak nasıl uygulanır onun detaylarının çalışılması gerekiyor. Bunu tabii liderlerimiz oturacaklar görüşecekler ondan önce ilgili arkadaşlarımız komisyonlarda iki parti arasında bu konuları görüşecekler. Olgunlaştıktan sonra da liderlere arz edecekler. Onunla ilgili çalışmalar henüz başlamış değil ama önümüzdeki günlerde başlayabilir. Bu çerçevede de dün bugün yarın itibarıyla Cumhurbaşkanımızın Sayın Bahçeli'ye bir daveti söz konusu olmadı. Sayın Bahçeli'nin de böyle bir görüşme talebi şu an itibariyle söz konusu değil ama zaman zaman bildiğiniz gibi görüşmeleri oluyor. Önümüzdeki günlerde böyle bir talep söz konusu olursa bu görüşme gerçekleşebilir” diye konuştu.

Tahran Zirvesi'nin sonrasında 14 Eylül’de İstanbul’da bir zirve gerçekleşeceği belirtilerek, Erdoğan'ın Tahran'da Ateşkes çağrısının olduğu ve İstanbul’da da Türkiye’nin yeni çağrılarının olup olmayacağının sorulması üzerine Kalın, şöyle konuştu:

“Ayın 14'ünde İstanbul'da yapılacak toplantı bizim ev sahipliğimizde yapılacak. Burada Türkiye Rusya Almanya ve Fransa liderlerinin katılacağı zirvenin ön hazırlık toplantısı yapılacak bu cuma günü. Siyasi danışmanlar düzeyinde bu toplantıda biz liderlerin zirvede ele alacaklıları gündemi çalışacağız şu an itibariyle her şey taslak halinde. Orada bir mutabakata vardıktan sonra bunlar liderlerimize arz edilecek. Ondan sonra da nihai onay alındıktan sonra da bir takvim üzerinde de tabii ki çalışacağız. Şu anda bir şey diyemiyorum çünkü henüz toplantı yapmadık. Cuma günü mevkidaşlarımızla oturup bunları konuşacağız orada bir takvimde belirlemeye çalışacağız ana hatlarıyla. Amaç Suriye başta olmak üzere bölgesel konuları eşgüdüm içerisinde ele almak. Bu mekanizmanın biz faydalı olacağını düşünüyoruz. Zira bu ülkeler hem bölge konuları Ortadoğu konuları olsun güvenlik olsun terörle mücadele Suriye ve diğer konularda zaten ikili üçlü dörtlü formatlarda sürekli temas halinde olan ülkeler ve bunun somut neticeler çıkartacağına inanıyoruz. İdlib'te yaşanan sıcak gelişmeleri de dikkate aldığınızda bu toplantının ve zirvenin önemi biraz daha artmış olacak. Bu meselenin bütün yükünün ağırlığını Türkiye'nin omuzlarına bırakıp kenara çekilmek adil bir tutum olmaz çözüm de üretmez. Türkiye olarak biz elimizden geleni yaptık yapmaya da devam edeceğiz.Bu insani duyarlılık noktasında Cumhurbaşkanımızın tavrı zaten net bunu her platformda ifade ediyor. Meseleyi daha fazla büyütmeden nasıl çözebiliriz diye baktığımızda bütün paydaşların bu sürecin içinde yer alması gerekiyor. Bu toplantıda buna katkı sağlayacak toplantılardan birisi olacak. Bahsettiğim o dörtlü zirveden önce New York’ta da Sayın Cumhurbaşkanımızın dünya liderleri ile pek çok görüşmesi olacak Yani bu konuyu da gündeme getirmeyi orada da devam edecekler.”

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Avrupa Birliği’nin göçe karşı 10 bin kişilik sınır gücü kuracağına yönelik haberleri değerlendiren Kalın, “Bizde uyandırdığı intiba gene tamamen olaya bir güvenlikçi perspektiften bakıyorlar yaklaşımı oldu. Yani insani noktadan ziyade, bu göçü nasıl durdururuz, eğer gelirse bu insanlara nasıl sahip çıkarız, can ve mal güvenliklerini nasıl sağlarız kaygılarından ziyade, sınırları bir şekilde koruyalım, ülkelerimize almayalım, bu meseleyi uzağımızda tutalım yaklaşımının bir devamı olduğu hissi uyandı bizde. Umarım yanılıyoruzdur. Fakat son 3-4 yıldır mülteci meselesinde genel olarak Avrupa ülkelerinin takındığı tavrı dikkate aldığınızda, bunun dışında bir yaklaşımın da pek hakim olmadığını görüyoruz. Halbuki demin de ifade ettim, Cumhurbaşkanımızın da hem Tahran’da hem de sonrasında ifade ettiği gibi, bu meselenin çözümü yerinde müdahale. Yani İdlib meselesine müdahale. Bundan kastettiğimiz; yeni bir cephe açalım, yeni bir savaş başlatalım değil. Tam tersine, orada büyümekte olan bu ateşi nasıl söndürürüz. Bunun için yani Avrupa ülkelerinin de, Amerika Birleşik Devletleri’nin de, Trump yönetiminin de farklı, yapıcı bir şekilde sürece dahil olması gerekiyor. Yani bu 10 bin kişilik güvenlik gücünü kurabilirler, farklı şekillerde bunu dizayn edebilirler ama bir şeyleri çözmeyecek bu. Bu göç akını devam ettiği müddetçe, Esad rejiminin bu katliamları devam ettiği müddetçe bu insanlar bir yerlere kaçacaklar. İdlib bağlamında da kaçacakları başka bir yerde yok. Zaten bildiğiniz gibi bizim Türkiye sınırının İdlib kısmı yaklaşık 150-160 km. Bunun hemen sınırın öte tarafında sıfır noktasında zaten şu anda 700-800 bine yakın insan var, sınıra dayanmış orada duruyorlar. Türkiye’den yardım gidiyor, gıda gidiyor, giyecek gidiyor. Ama aşağıdan, Güney tarafından büyük bir dalga geldiğinde, 10 binler yürümeye başladığında bu insanları nasıl durduracaksınız. Biz gene insani kaygılarla elimizden geleni yapıyoruz ama bunun yükünü sadece Türkiye’nin omuzlarına bırakmak doğru bir yaklaşım olmayacak. Bu konuyla ilgili dediğim gibi detayları alınır, görüşülür. 10 bin kişilik gücü ne amaçla kuracaklar ama biz de uyandırdığı ilk intiba dediğim gibi meseleye güvenlikçi perspektiften baktıkları ve asıl sorunu çözmeye dönük kapsamlı, uzun vadeli bir perspektiften yoksun oldukları yönündedir” ifadelerini kullandı.
" Acil durumla karşı karşıya kalmayız"
İdlib’den Türkiye’ye olası bir göç dalgası durumunda Türkiye’nin alacağı tedbirlere yönelik açıklamada bulunan Kalın, “Şu ana kadar Cumhurbaşkanımızın talimatları ile açık kapı politikası izledik. Tamamen insani kaygılarla ve zaman zaman bu politikadan dolayı da haksız bir şekilde eleştirildik. Öyle bir şey ki; kapıları açsanız 'herkese izin veriyorsunuz' diye eleştiriyorlar, kapıları kapatsanız 'bu insanları savaşın, varil bombalarının, kimyasal saldırıların kucağına nasıl atarsınız' diye başka bir eleştiriye maruz kalıyorsunuz. Ama eleştiri yapanların kendileri sahada ne yapıyorlar, kaç mülteci aldılar ya da bu çatışmaları önlemek için, durdurmak için acaba ne tür girişimler yaptılar diye baktığınızda, orada da pek bir şey yapmadıklarını görüyorsunuz. Burada böyle bir muhtemel göç dalgasına karşı AFAD başta olmak üzere ilgili bütün birimlerimiz tabi ki tedbirlerini aldılar ve almaya da devam edecekler ama gelecek dalganın şeklini, büyüklüğünü şu anda kestirmek zor. Umarım önümüzdeki günlerde İdlib meselesi ile ilgili bir siyasi çözüm söz konusu olur. Cumhurbaşkanımızın Tahran’da yaptığı çağrıya benzer bir ateşkes, silah bırakma gibi gelişme söz konusu olur ve biz bu acil durumla karşı karşıya kalmayız. Olmaması durumunda Türkiye üzerine düşeni yapmaya devam edecek ama bunun bir sınırının olduğunu da herkesin bilmesi gerekiyor” dedi.
“Emeklilikte Yaşa Takılanlar ile ilgili konu gündemimizde yok"
Emeklilikte Yaşa Takılanların sorununun çözülmesi için MHP ve CHP’nin Meclis’e yasa teklifi vereceğine yönelik sorulan bir soruyu yanıtlayan Kalın, “Bu konu bugün gündeme gelmedi. Bugün ki kabine toplantısında. Şu anda hükümetin gündeminde de bu konu yok. Teklif geldiğinde bir bakılır nedir, ne değildir diye ama bunun maliyeye üreteceği maliyeti de dikkate almak durumundayız. Bugün bu konu gündeme gelmedi, yarın da bu gündemimizde yok” cevabını verdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik söylemlerine karşın ise Kalın şunları söyledi:
“Kılıçdaroğlu’nun bu tür açıklamalarını ciddiye almak mümkün değil. Ana muhalefet liderine de yakışmayan bir sakillikle zaman zaman bu tür açıklamalar yapıyor, daha kötülerini de yaptı geçmişte ve bunların kendisine bir faydası olmadı siyaseten, eğer amaç buradan bir siyasi rant elde etmek ise. Hele ki Cumhurbaşkanımıza bu tür saldırılarla bir yol alabileceğini zannediyorsa yani ne Cumhurbaşkanımızı ne de siyaseti pek bilmediği anlaşılır buradan.”
“OVP’yi beklemekte fayda var ve bununla ilgili hazırlıklar zaten devam ediyor”
“Merkez Bankası’nın 13 Eylül’de yapacağı toplantıda ne tür bir karar alınır?” sorusuna Kalın, şu cevabı verdi:
“Ekonomiyle ilgili gerekli değerlendirmeleri yaptım başta. Bunların hangi gerekçelerle ortaya çıktığını, bu durumun aşılmasına dönük ekonomi yönetimimizin ne tür adımlar attığını da izah etmeye çalıştım. Perşembe günü alınacak kararı ben şu anda kestiremem, bilemiyorum. Ama meselenin sadece bu konuyla ilgili olmadığını, genel olarak birçok unsurun bunun bir ekosistem olduğunu hepimiz biliyoruz. Atılan adımlarda bunu dikkate alan, daha kapsamlı adımlar. O çerçevede de Hazine ve Maliye Bakanımızın hazırladığı Orta Vadeli Programda bu ayın içerisinde, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde açıklanacak ve bu ekonomiye sadece yeni bir perspektif sunmayacak aynı zamanda ekonomik üretimle ilgili dengelerle ilgili de çok önemli bir yol haritası oluşturacak. Dolayısıyla OVP’yi beklemekte fayda var ve bununla ilgili hazırlıklar zaten devam ediyor ve dediğim gibi bu ay içerisinde bakanımız bunu açıklayacak. Bu dar boğazdan kısa sürede inşallah hep birlikte daha da güçlenerek çıkacağız.”
“Karma eğitim aynen olduğu haliyle devam ediyor”
Karma eğitimin kalkıp kalkmayacağı ile ilgili Kalın, karma eğitimin kalkması gibi bir şeyin söz konusu olmadığını belirterek, “Bakanlığımız bununla ilgili sabah bir açıklama yaptı. Burada bir mahkeme kararına istinaden yapılan bir vatandaşın başvurusuna istinaden bir mahkeme kararını esas alan bir düzenleme yapıldı ama bu sanki Türkiye’de karma eğitim kaldırılıyor gibi bir başka propagandaya dönüştürüldü. Böyle bir şey söz konusu değil, karma eğitim aynen olduğu haliyle devam ediyor. Karma eğitimin ortadan kaldırılması diye bir şey söz konusu değil. Fakat belli okullarda kız erkek ayrımı şeklinde eğitim verilmesine imkan sağlayan bir karar da var ortada. Dolayısıyla burada tercihlerin çoğaltılması söz konusu. Daraltılması değil, çoğaltılması. Demokratik toplumlarda da aslolan vatandaşın bu tür taleplerini karşılayacak tercihlerin, seçeneklerin çoğaltılmasıdır. Yani hiç kimse hiçbir veliye sen çocuğunu karma ya da olmayana göndermek zorundasın diye bir şey empoze etmiyor ama alternatifleri sunuyoruz, devletin yapması gereken de budur. İsteyen kendi tercihine göre bu seçeneklerden bir tanesini tercih edebilir. Burada bir kafa karışıklığına mahal verecek bir durumda yok. Karma eğitim sistemi devam ediyor ve bunun yanında karma olmayan eğitim de verilebilir. Bu tamamen gönüllülük esasına bağlı olarak hem veren eğitim kurumu açısından böyledir hem de oraya çocuklarını gönderecek aileler açısından, çocuklar açısından. Burada opsiyonları çoğaltmak suretiyle aslında demokratik bir görev yerine getirilmiş oluyor. Karma eğitim bitirildi vs. gibi bir şeye, dezenformasyona dönüşmesine aman kimse kulak asmasın, buna kimsede müsaade etmesin” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, BM Genel Kurulu’nda ABD Başkanı Donald Trump ile bir görüşme yapmasının planlanmadığını kaydeden Kalın, “Bakalım o güne kadar ne olur, ne yaşanır onların hepsini görelim ve ona göre karar verilir” dedi.
Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak çalışacak kurullar ve ofislere atamaların yakın bir zamanda yapılacağı bilgisini veren Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çalışmalarının büyük bir çoğunluğunu tamamladığını ve kısa bir zaman içerisinde atamaların yapılarak kamuoyu ile paylaşılacağını söyledi.