Gazete Vatan Logo

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan flaş açıklamalar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katıldığı televizyon programında gündemi değerlendiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan flaş açıklamalar

Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı programda Nasreddin hoca göndermesinde bulunarak "Ben damdan düşmüş biriyim. Birçok kez önümüz tıkandı. Başkanlık sistemi olsaydı daha ileride olurduk" dedi. Gülen'in iadesiyle ilgili olarak da "Benim için iadesinden öte, deport edilmesi çok daha isabetli olur" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1915 olayları ile ilgili sorulan bir soru üzerine, "“Özellikle dünyada bu diaspora faaliyetlerine karşı zayıf olduğumuz ortada" şeklinde konuştu.

Cizre olaylarıyla ilgii Hatip Dicle'nin paralel yapı açıklamalarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu; "Sayın Dicle bu ifadeleri kullanırken adama sorarlar, Sayın Dicle, buranın belediye başkanı kim ve hangi partiden? Bu kanalları açanlar, bu yolları böyle yaranlar, o makineler, iş makineleri, üzerinde yazıyor, belediyenin adı yazıyor"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TRT ekranlarında canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gündemdeki konuları değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk defa gazetecileri Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ağırladı. TRT özel yayınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Nasuhi Güngör'ün modaratörlüğünde Akif Beki, Hilal Kaplan, Saadet Oruç ve Mahmut Övür'ün sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

BAŞKANLIK SİSTEMİ

Bu konu spekülasyonlara konu oluyor. Özellikle alışkanlıkları değiştirmeye yönelik adımlar atarsanız bunlar spekülasyonlara konu oluyor. Turgut Özal da Demirel de bu sistemi gündeme getirmiştir. Dünyada da G20 ülkeleri içinde 10 tanesi başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Böyle bir yapı için artık bir gerçeği görmek gerekiyor. Daha seri daha hızlı bir şekilde nasıl muasır medeniyetler seviyesine çıkarız? Bunu düşünmemiz gerekiyor. Parlemanto esaslı sistem başkanlık sisteminde dışlanmıyor ki. ABD'de mesela Temsilciler Meclisi ve Senato var. Türkiye bunu yapmak zorunda değil. Türkiye'de tek meclis olabilir. Tabi ki denetim olacak. Yine parlemanto denetleyecek. Denetimsiz bir sistem çok sıkıntı doğrurur ve buna izin verilmez.

Haberin Devamı

(Parlamento, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay gibi kurumların denetiminin geçerli olduğu başkanlık sistemi) Bu sistemler oluyor ama bu sistemlerin işleyişinde başkanın belli bir yere kadar yetkisi oluyor. Başbakan, bu defa başbakan olarak değil başkan birinci yardımcısı, ikincisi yardımcısı olarak görev alanlar var. Onların muadilleri, hükümet başkanlarının olduğu ülkelerde başbakanlar. Bu demek değildir ki başkan, başbakanlarla görüşemez. Onlarla da görüşür. Sistemin omurgaları vardır. O omurgalarla lüzumsuz olanlar varsa onları zaten koyarsınız bir kenara. Olması gerekenler varsa onlarla beraber zaten yola devam edilir" değerlendirmesini yaptı.

'BEN DAMDAN DÜŞMÜŞ BİRİYİM'
“Teori noktasında bir çok insanlar pek çok şeyin teorisini ortaya koyabilir ama yaşayarak bir şeyi yapıyorsanız o noktada çok daha farklı olur. Nasreddin Hoca’nın bana doktor değil damdan düşen birini getirin dediği gibi. Ben damdan düşmüş biriyim. Eğer bizde başkanlık sistemi olsaydı çok daha ileri bir noktada olurduk. Pek çok kez önümüz tıkandı. Abdullah Bey ile Ahmet Bey ile olan durumumuz farklı ama bu sistemde bir üçlü kararnamede bir atama yapmak çok zor. Ben istediğimle çalışırım ama bu sistemde sizinle gelen sizinle gitmiyor. Mesela yargı bunu engelliyor. Yargı ile 11 kere görevden alınan 12. kez geliyor. Mesela Nasuhi Bey’in durumu. Bu hükümet Nasuhi Bey’i TRT Genel Müdürlüğü’ne atadı. Kaç kere alındınız görevden? 2 kez. İşte bu kurum nasıl yürüyecek? Yargı alıyor, siz atıyorsunuz. Yargı alıyor, siz atıyorsunuz. O zaman kurumdaki alt üst ilişkisi bozuluyor. Tabii bu değişiklik için Anayasa değişikliği şart. Bizim hukuku zorlama noktasından sıyrılmamız için başkanlık sistemine ihtiyacımız var. Halkımızın bu tür sistemleri tanıması isabetli olur.”

"DİASPORA FAALİYETLERİNE KARŞI ZAYIF OLDUĞUMUZ ORTADA"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Birilerinin siparişi üzerine biz bir sözde Ermeni soykırımını da kabul etmek zorunda değiliz. Biz diyoruz yani bu konuda samimi iseniz gelin bunları bırakalım tarihçilere, tarihçiler bu konuda çalışsınlar. Arşivlerimizi açalım. Biz arşivlerimizi açtık. Bir milyonun üzerinde bununla ilgili belge ortaya çıkardık. Ermenistan'ın varsa arşivi onlar da çıkarsın. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da çıkarsın. Ama bunların hiçbirisi böyle bir gayretin içerisine girmiyorlar” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1915 olayları ile ilgili sorulan bir soru üzerine yaptığı açıklamada, “Bu konuyla ilgili olarak bildiniz gibi 23 Nisan’da benim bir mektubum olmuştu ve mektubuma karşı tabi biz Ermenistan’dan olumlu bir cevap almadık. Fakat dünyanın birçok yerinde hatta gittiğim, görüştüğümüz liderler veya bize gelenlerin hepsi mektubumuzdan dolayı bize memnuniyetlerini ifade ettiler. Fakat bu Ermeni diasporası rahat durmuyor. Onlar yine karıştırmaya devam edip ve Türkiye ile bu noktada bir cebelleşmenin adeta bir kavganın içerisinde bu süreci işletmek istiyorlar. Yani bizim üzerimizde olan görev bir defa böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Yani birilerinin siparişi üzerine biz bir sözde Ermeni soykırımını da kabul etmek zorunda değiliz. Biz diyoruz yani bu konuda samimi iseniz gelin bunları bırakalım tarihçilere tarihçiler bu konuda çalışsınlar. Arşivlerimizi açalım. Biz arşivlerimizi açtık. Bir milyonun üzerinde bununla ilgili belge ortaya çıkardık. Ermenistan’ın varsa arşivi onlar da çıkarsın. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da çıkarsın. Ama bunların hiçbirisi böyle bir gayretin içerisine girmiyorlar. Tamam biz tarihçilerimizi tespit ettik, siz de tespit edin üçüncü ülkelerden de tespit edelim. Çalışsınlar bu çalışmaların neticesinde bize raporlar sunsunlar ondan sonra da siyasiler olarak biz masaya oturalım. Eğer hakikaten bunun neticesinde bizlerin bir suçu varsa ödememiz gereken bir bedel varsa kalkar o zaman Türkiye olarak biz bunu değerlendirir ve atılması gereken adımları da atarız. Burada dikkat edelim bir 1915 tarih olarak ortada bir Türkiye Cumhuriyeti devleti ortada birde karşı tarafta açılmayan arşivler ama bizim açılmış arşivler ortada. Sadece yaptıkları iş şu; ‘Türkiye suçlu.’ Böyle demekle Türkiye suçlu olmaz. Arşivlerimizin içerisinde yapılmış yanlışlar olduğu kadar karşı tarafın bu noktada yapmış olduğu katliamlar var. Bunlar da belgelere dayalı. Bütün bunları hep birlikte ele almak ona göre değerlendirmesini yapmak gerekir diye düşünüyoruz ve bu konuda da biz samimi olarak masaya oturma noktasında Ahmet Bey dışişleri bakanıyken İsviçre’de yine bir süreci başlattık. Orada masadan kaçtılar. Kaçan onlar. Ama biz dedik ki yine kovalayacağız dedik yine kaçtılar. Yapmak istedikleri sürekli işte hiç alakası olmayan ülkelere gidip oralardan bakıyorsunuz bir karar kendilerine göre çıkarıyorlar. Alakası olmayan dünyanın değişik bir bölgesinde bir ülke. Yani sorsanız Ermenistan nerede haritada yeri gösteremez orayla ilgili bakıyorsunuz bir iki adamı çok farklı yöntemlerle ele geçirip parlamentosunda oradan bir karar çıkarmak suretiyle filanca ülke de bunu destekliyor. Artık bunlar dünyada kolay kolay yer bulmaz ve bulmayacaktır. Biz samimiyiz ama dediğim gibi ölçümüz şu arşivlerimiz açtık varsa siz de açın. Ve bizim şu anda açılabilecek arşiv noktasında belgelerimiz var. Biz bunları da açmaya hazırız. Varsa üçüncü ülkelerdeki açsın. Tarihçileri koyacaksınız, hukukçuları koyacağız, kimleri görevlendireceksek görevlendirelim, bunlar beraber çalışsın ondan sonra çıkacak rapora hep beraber saygı duyalım” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yayınladığı mektupla ilgili soru üzerine ise, şunları söyledi: “Özellikle dünyada bu diaspora faaliyetlerine karşı zayıf olduğumuz ortada. Burada hem farklı ittifaklar da var. Bunu da söylemek zorundayım. Ben mektubumda gerek Ermeni vatandaşlar, gerekse Osmanlı vatandaşları olarak Müslüman Türkler noktasında onların da ruhuna bir rahmet okudum. Çünkü olay tek taraflı değil. Yani onlardan ölenler olduğu gibi Osmanlı’dan ölenler de oldu. Her iki tarafı bu noktada dile getirdim o mektubumda ve bunu aklıselim sahibi olanlar inkar etmiyor. Onlar da kabul ediyor ama aklıselim sahibi olmayıp da burada ön yargılarla hareket edenler olaya farklı yaklaşıyor. Sıkıntının altında biraz bu yatıyor. Bu lobi faaliyetleri uluslararası anlamda biliyorsunuz birçok lobi şirketleri var. Bunları tabi orada çok ciddi paralar harcamakta? Bu adımları atıyorlar ve bunlar yeni şeyler de değil ve bakıyorsunuz şimdi Hollywood’da filan çok ilginç filmler hazırlıyorlar. Bu filmlerle daha etkin olmaya çalışıyorlar. Biz onların oluşturduğu bir şeye aynı derece de o rakamlarla girmeyi şu anda çok düşünmüyoruz çünkü burada ifade edemem gelen rakamlar öyle basit rakamlar değil. Birde tabi zihniyet noktasında ilişki halinde oldukları yerler bu noktada çok çok farklı.”
KOBANİ'Yİ KİM İNŞA EDECEK?": Şimdi bu DEAŞ terör örgütü tamam oradan çekildi. Ama bakın o kadar insan ne olacak? DAEŞ'in oradan çekilmesi yeterli değildir. Kobani'yi bombalayanlar nerede? Orayı kim inşa edecek. Ben kaç defa kendilerine havadan bombalamayla bu iş çözülmez dedim.
"HAVA HAREKATI BOŞ ÇIKTI": Burada kara harekatı kesinlikle yapılmalıydı. Bu yapılan hava harekatı boş çıktı. Biz kesinlikle sadece DEAŞ ile ilgili yapılacak bir operasyonu da kabul etmiyoruz. Bu operasyon kesinlikle rejim kaynaklı yapılmalı. Benim anlamadığım Kobani neden bu kadar gündeme geliyor. Neden sadece Kobani üzerinden konuşuyoruz.
"İKİNCİ BİR K. IRAK YARATILMAK İSTENİYOR": Ben bunu Sayın Fabius'a da söyledim. Orada ikinci bir Kuzey Irak yaratılmak isteniyor. Ben Sayın Obama'ya da söyledim PYD denen örgüt PKK'nın uzantısıdır. Bunlara silah veriyorsunuz peki bu silahlar ne olacak?
"HALEP'İ YALNIZLIĞA TERK ETTİLER": Rejim Halep'i bombalarken birileri sessiz kalıyor. Halep'te ılımlı muhalefeti bu mücadelede yalnızlığa terk ettiler.
"SEVSİNLER SİZİ": TOKİ gitsin inşaa etsin' diyorlar. Biraz argo olacak ama 'sevsinler seni' derler. Bütünüyle inşaasına giremeyiz.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Ben, Çözüm Süreci'nde hiçbir zaman maalesef, bu arkadaşların samimi olduğunu görmedim. Şu anda da samimi değiller. Eğer samimi olsalar 6-7 Ekim olayları, hala Cizre, Silopi, buralardaki olaylar olmazdı" dedi.

"SAYIN DİCLE'NİN BUNU BİR KENARA GİZLEMESİ MÜMKÜN DEĞİL"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "BDP, HDP cenahı, özellikle de Hatip Dicle, Cizre'de olup bitenleri paralel yapıyla ve çözüm sürecine yönelik sabotajlarla, provokasyonlarla da izah ediyorlar. İstihbarat akışı doğrudan geliyor size. Sizin bilgileriniz bunu teyit ediyor mu?" sorusu üzerine, "Kısmen. Bunu genellersek burada bir yerde haksızlık olur" ifadelerini kullandı.

"Sayın Dicle bu ifadeleri kullanırken adama sorarlar, Sayın Dicle, buranın belediye başkanı kim ve hangi partiden? Bu kanalları açanlar, bu yolları böyle yaranlar, o makineler, iş makineleri, üzerinde yazıyor, belediyenin adı yazıyor" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"İki, bunlara yönelik mesela çok enteresandır, diyelim ki onarım masrafları çıkarıyorlar ve bu onarım masrafları, onarılması gerektiği için değil, parasal kaynak temin etmek için. Bunların hepsi gelen bilgiler arasında. Şimdi bütün bu gerçekler ortadayken, kalkıp da bunun da onlar tarafından yapıldığını söylemek anlaşılır değil. Bir defa bunu görmek lazım. Yani Sayın Dicle'nin bunu bir kenara gizlemesi mümkün değil. Çünkü bunlar şu anda İçişleri Bakanlığımızın çok açık, net tespitleri arasındadır ve maalesef bölgedeki malum partinin mensubu olan belediyeler bu çalışmaların içerisinde yer alıyorlar ve bu çalışmaların içerisinde yer almak suretiyle çözüm sürecini de şu anda engelliyorlar."

PARALEL YAPI
"MGK'da, legal görünüm altındaki illegal faaliyetleri yürüten örgütler diyerek biz paralel devlet yapılanmasını kayda girdik. Bunu tavsiye kararı olarak hükümete gönderdik. Hükümet de buna uyarak burayla ilgili Bakanlar Kurulu kararını çıkardı. Bu, şu demektir: 2015 Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin içinde PDY veya PY olarak yerini almıştır. Nedir? Legal görünüm altında bir illegal örgüt"
"Emniyet teşkilatı gibi bir teşkilatımızın içinde böyle bir kırılma yaşanırsa, böyle bir ayrılık yaşanırsa, biz nereye varacağız? Güvenliğimizi nasıl sağlayacağız? Aynı şey Silahlı Kuvvetlerimizin içinde olursa, bizim halimiz ne olacak? Bunlar ciddi olarak ele alınması gereken konular. Hükümetimizin vermiş olduğu, bizim verdiğimiz mücadele sıradan bir mücadele değil. Aklıselim sahibi vatandaşlarıma şunu hatırlatmak istiyorum; bu işi lütfen hafife almayalım"
GÜLEN'İN İADESİYLE İLGİLİ
"Benim için iadesinden öte, deport edilmesi çok daha isabetli olur. Deport edilsin ve Amerika, en azından 'Stratejik ortağım' veya 'Model ortağız' dediği Türkiye'ye karşı görevini yerine getirsin. Şu anda Milli Siyaset Belgesi'ne girmiş olan böyle bir örgütün başı, artık bu noktada Amerika'da tutulmamalıdır. Çünkü Amerika-Türkiye ilişkileri açısından bu önemlidir"
“ALEKSİS'İN BU İŞİ İYİ KULLANMASI, İYİ DEĞERLENDİRMESİ LAZIM”
Bu borcun içinde mevcut hükümetlerin puan kaybettiğini, Syriza'nın da hiç denenmemiş bir parti, alanlarda verdiği mesajlarla halktan destek bulduğunu sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“Aleksis'in bu işi iyi kullanması, iyi değerlendirmesi lazım. Ben inanıyorum ki eğer iyi değerlendirirse tabii ki Yunanistan halkı yeni şansları da onun önüne koyacaktır. Yalnız bazı mesajlarda bence çok daha temkinli olmak, mutedil olmak yarın o mesajların altında kalmayı giderir. Siyaset duygusallığı çok kaldırmaz ve popülizmin ayarını iyi yapmak lazım siyasette. Eğer siyasette popülizmin ayarını iyi tutturamazsanız o zaman da vatandaş o soruyu sorar” dedi.
“YUNANİSTAN-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ÇOK DAHA İDEAL BİR NOKTAYA GETİRECEĞİMİZE İNANIYORUM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Yunanistan ilişkileri noktasından birçok şeylerin yazıldığını, çizildiği ve o tür şeyleri de kabullenmediğini dile getirdi.
“Biz 'devletlerin devamlılığı esastır' kuralından hareketle, her yönetimle ilişki halinde olduk” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yunanistan'da biz sosyal demokrat iktidarlarla da çalıştık, Hıristiyan demokratlarla da çalıştık, hepsiyle de bunları yaşadık. Ben Simitis'den bu tarafa hepsini gördüm. Papandereu, Karamanlis ile hepsiyle çalışmalarımız oldu ve ikili münasebetlerimiz her zaman da iyi olmuştur. Temenni ederim ki şu anda da yine Sayın Aleksis ile ki Sayın Davutoğlu'nun Atina ziyaretinde de zaten geniş bir görüşmeleri oldu ve Yunanistan-Türkiye ilişkilerini çok daha ideal bir noktaya getireceğimize inanıyorum ve kendisine de başarılar diliyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşekkür gezilerine ne zaman başlayacağı yönündeki soruya ise, “Başladım” cevabını verdi.
“O TÜR BENCE GRUPLAR VEYA KURULUŞLAR BİZİ ÇOK DA IRGALAMIYOR”
Bu hafta sonu Kırşehir’e gideceğini ve bu ziyaretleri hafta sonları devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Freedom House'un raporuyla ilgili soru üzerine şunları söyledi: “Freedom House'un filan, bunların dünyada itibarı filan yok. Bunların itibarı sıfır. Bunlar kendilerini bir şeye oturtuyorlar, oradan kendilerine bir değer atfediyorlar. Bunlar belki de kurdurulan kuruluşlar olabilir. Biliyorsunuz dünyada bu tür kuruluşlar vardır. Özel olarak bunlar kurdurulmuştur, bunlara özel görevler yükleniyor ve kendileri çalıp, kendileri oynarlar bunlar. Bir defa bu gerçekleri bilmemiz lazım. Cumhurbaşkanlığı makamında, burada, bizim gölge kabine kurmamız için, benim burada 25 tane burada bir defa müdürümün olması lazım veya daire başkanımın olması lazım. Burada böyle bir şey yok. Bunu söyleyenler, bugüne kadar acaba gelip benimle böyle bir söyleşi mi yaptılar, böyle bir görüşmeleri mi oldu? Böyle bir şey de yok. İlgi arkadaşlarımdan Cumhurbaşkanlığı makamının şunda sözcüsü İbrahim Kalın beydir. Onlarla da böyle bir görüşme yok. Biliyorsunuz dün yine yaptıkları açıklamalarda zaten bu teşkilat yapısını ne anlama geldiğini açıkladılar. Cumhurbaşkanlığı makamında bizim bu yaptığımız çalışmalar bir defa hükümetimizin bütün yatırımlarını takiptir. Biz bunları takip ederiz. Niye? Yardımcı olmak, bu konularla ilgili mesela hazırlanan kanunlar nereye geliyor sonunda, buraya onaya geliyor. Geldiği zaman burada sizin alp yapınız olmazsa bu kanunlar ilgili değerlendirmeyi yapabilirmisiniz, yapamazsınız. Bunları bileceksiniz. Ben Cumhurbaşkanı olarak ülkemdeki bu faaliyetlerden nereden haberin olacak. Bunları takip eden birimlerim olması lazım ki ben bunlardan haberdar olayım. Herhangi bir vilayete gittiğimde orada yapacağım konuşmada, benim bütün bu konuşmalarımla ilgili bilgileri alan arkadaşlarım kimlerden alacak? Bu işleri takip eden birimden alacak. Bunların burada olması lazım. Bundan önce böyle bir şey var mıydı? Bundan önce burada böyle bir şey yoktu. Şimdi biz, bu birimleri çalıştırarak burayı daha aktif, daha koşturan, düşündüren bir yapı haline getirdik. Onun için zaten şu anda bu konuyla ilgili gerek başmüşavirler, müşavirler, gerek genel sekreter yardımcıları, gerek daire başkanları, müdürler noktasında, buradaki yapıyı çok güçlü hale getiriyoruz, getireceğiz. Daha da burada yapacaklarımız var. İnşallah Cumhurbaşkanlığı makamı, bütün bu çalışmalarıyla da sadece Türkiye'de değil, uluslararası camiada da inşallah ses getirecektir, bunu da zaman gösterecek. O tür bence gruplar veya kuruluşlar bizi çok da ırgalamıyor” şeklinde konuştu.
“SİPARİŞ ÜZERİNE HAREKET ETMEM”
“28 Şubat yargısının yol açtığı mağduriyetler halen devam ediyor. Bu hususta sizce bir düzenleme mi yapılmalı, yoksa Cumhurbaşkanı olarak af yetkinizi kullanmayı düşünür müsünüz?” yönündeki bir soruya ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi:
“Bize ulaşanlar var, ulaşmayanlar var. Ulaşanlarla ilgili bazı konularda bizler Adalet Bakanımız olsun başta Başbakanımız olsun bunları aramızda zaman zaman görüşüyoruz. Hatta biliyorsunuz gazeteci Yakup beyle ilgili olarakda bunca zaman içeride yattı ki yatışı neden dolayıydı ‘işte kalem, yapılan iftira’ aslı astara olan bir şey değil. Bunanla ilgili Adalet Bakanlığımızın bir inceleme çalışması var. Temenni ederim ki adalet burada yerini bulur ve buna doğrusu açıklayan olarak kabul edilsede, edilmesede bir zulüm olarak bakıyorum. 14 yaşında içeri alacaksınız 7 sene yatıracaksınız ve gerekçe olarak da ortada neymiş yatak yorgan yakmış bunu sunacaksınız. Arkadaşlarımın bana verdiği bilgileri söylüyorum. 28 Şubat mağdurları noktasında bireysel başvuru olmak üzere attığımız o adımla 2010 referandumunun getirdiği bir kolaylıktı, bu süreci çalıştırdık, çalıştırıyoruz. Herşeyi biz bilmeye biliriz. Ama bunlar bize ulaşması halinde bunlara yönelik yapabileceğimiz ne varsa bunları yapabiliriz. Cumhurbaşkanı olarak bu noktada benim yapabileceğim bir şey varsa bende tabiî ki mazlum olanların yanında yer almaya her zaman kararlıyım. Bu konuda da sipariş üzerine hareket etmem. Neyse yetkim o yetkimi de orada kullanırım.”
“KENDİ ARALARINDA TUTARSIZLIK VAR”
Alevi açılımıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kendi içlerinde bir defa bir tutarsızlık var. Kendi içlerindeki tutarsızlık deniyle işi biryere oturtamıyorsunuz. Yani bu dedelere yönelik diyanete bağlı olsun mu, olmasın mı? Cemevleri ile ilgili söyledikleri şeyler var. Cemevleri ile söylediğimiz bir şey var, belediyeler zaten bu konuda yer ayırmada gerekli yardımı zaten yapıyorlar. Buda ortada ve bütün bunlar yönelik söylenen bir şey var, burası bir ibadethane mi yoksa kültürel etkinlikleri yapıldığı yer mi? Bir grup ibadethane olarak görmek istiyor, bir grupta kendi etkinliklerinin yapıldığı, oturduklarını bir yer olarak görüyor. Bu noktada ortada bir sabitleşmiş değil. Bunlar oluşmayınca sıkıntı doğuyor. Diyanete bağlansın mı bağlanmasın mı bu yöndede sıkıntılar var. Bir defa hükümet ne gibi bir noktaya varacak bilemiyorum. Bizimlede bazı bu konularda yetkili ilim adamları ile bir konuşmamız olacak ve düşüncelerimizi hükümetimizle paylaşmak isteriz”

Haberin Devamı