Gazete Vatan Logo
Magazin Çizgi romanlar hala daha çok özgün

Çizgi romanlar hala daha çok özgün

Emmy ve Golden Globe ödüllü yapımcı Noah Hawley’nin yarattığı Legion, 2. sezon bölümleriyle her çarşamba FX’te. X-Men evreninde geçen Legion, dünyanın en güçlü mutantlarından biri olduğu halde kafasının içinde duyduğu sesler yüzünden kendisini şizofreni hastası zanneden David Haller’in hikayesini konu alıyor. Hawley ile yarattığı bu özel dünyayı konuştuk

Çizgi romanlar hala daha çok özgün

Birinci sezonun temel sorusu David Haller’ın bir akıl hastası mı yoksa süper güçleri olan biri mi olduğuydu. 2. sezon ilkinden nasıl farklılaşıyor? İşlenen temel konular neler?

Eğer ilk yılı aklı başında bir dünyada yaşayan delirmiş bir adamın hikâyesi olarak tanımlarsak, bu yıla artık aklı başında olan David’in delirmiş bir dünyadaki yaşantısı olarak bakmak istedim. Bir şizofren olmadığını, bazı yeteneklere sahip olduğunu saptamıştık. Artık bir de geri dönmesi gereken bir zaman sıçraması var ve bir anda dünyayı son derece farklı bir yer olarak buluyor. Bu yıl belirli bir tür kitle psikolojisinin ve zihinsel hastalıkların kültürel boyutu üzerinde durmak istedim. Aynı zamanda bu dünyanın diliyle anlatmak gerekirse- kahramanların ve kötü adamların olduğu bir yolculuğa çıkıyor ve henüz kendisini hangi yanda bulacağı net değil.

Oyuncular senaryoyu anlamaları için birkaç kere okumaları gerektiğini, bazen ondan sonra dahi akıllarında soru işaretleri kaldığını itiraf ettiler...

Eğer beni ararlarsa onlara bilmek istedikleri her şeyi anlatırım. Senaryonun genellikle programdan daha kafa karıştırıcı olduğunu düşünüyorum. Başka kelimelerle anlatmam gerekirse, bilgiyi görsel olarak sunmak yazılı olarak anlatmaktan çok daha kolaydır. Bazen FX ile nelerin nasıl olması gerektiğini konuşuyoruz ve olanları anladıklarında her şeyin son derece mantıklı olduğunu görüyorlar. Bana güvenmelerini, anladıkları zaman her şeyin netleşeceğini ya da en azından yeterli derecede net olacağını söylüyorum.

Haberin Devamı

Bu sezon gizemleri kendiniz çözeceksiniz

Sizce izleyiciler hikâyedeki belirsizlikleri artık daha mı rahat karşılıyorlar?

Herkesin zihni farklı çalışıyor. Bu nedenle dizi ile ilgili kişisel tecrübeleriniz hakkında konuşmam zor. Ancak herkesin aynı fikre sahip olduğu bir şeydense anlamların öznel olduğu bir şey yaratmanın daha ilgi çekici olduğunu düşünüyorum. Size ifade ettiği şeyle bir başkasına ifade ettiği şey farklı oluyor. Ve programı bir bilgi dağıtım cihazı olarak görmüyorum. İlk yıl David’in bir şizofren mi olduğu yoksa bir takım güçleri mi olduğu konusunda ve karşımıza çıkan canavarın ne olduğu konusunda kafa karışıklıklarımız oldu. Süreç ilerledikçe David’in düşünceleri açıklığa kavuşurken bizimkiler de açıklığa kavuşmuş oldu. 2. sezonun, “Artık bundan sonra her şey açık ve net olacak” düşüncesiyle ilerlemesini istemedim. Böylece durulan suları bulandırmak için bir zaman sıçraması ve benzeri birkaç şey inşa ettik. Çünkü umuyoruz ki bu, programı izlemeyi keyifli yapan unsurlardan biri. Gizemler ve onları çözmeye çalışmak.

Haberin Devamı

Son yıllarda çizgi romanlardan yola çıkan, karanlık ve zihinsel daha çok program görmeye başladık. Sizce televizyon bu tür hikâyelerin aktarılması için daha iyi bir mecra mı?

Aslına bakılırsa televizyonların bize kazandırdığı şey zaman. Finansal açıdan da biraz farklı. Çok fazla para yatırmanız gerekmiyor ve filmlerin getirmesinin beklendiği kârı sağlamak zorunda değilsiniz. Yani burada hedef çoğunluğun dikkatini çekmek değil. Her yayın ağı tüm programlarının yüksek reyting getirmesini ister. Ve çizgi roman türü bunu sağlıyor. Koşuşturma ve tekmeler istiyorsanız bunu sağlıyor. Net bir iyi-kötü kavramı görmek istiyorsanız bunu da sağlıyor. Bu türde birçok özgün film de yapıldı. Thor ve Wonder Woman’ın harika filmler olduğunu düşünüyorum. Aslında bu türü kahramanları çözümlemek için kullandığım bir deney olarak görüyorum.

Haberin Devamı

Beklenmeyen şeyler oluşturmalısınız

Dizinin prodüksiyonu çarpıcı derecede sıra dışı. Etkisi altında kaldığınız şeyler ve verdiğiniz hisler neler?

Orijinal senaryonun hiçbir yerinde görselliğin 1964 yapımı bir Terence Stamp filmi gibi olması gerektiği yazmıyordu ancak program bir şekilde 1960’ların ortalarında görülen brutalist mimari tasarımın estetiğine sahip olacak şekilde evrildi. Buna daha acayip unsurlar da eklendi. Beklenmeyen bir şeyler oluşturma fikri önemlidir. Ve ben her şeyi sorgulamayı seviyorum. Örneğin, oda neden düz durmalı? Bunu yapmak oldukça eğlenceli ve kendi aramızda sıkça konuşmamızı sağlıyor. Elimden geldiğince net olmaya çalışıyorum çünkü insanlardan büyük anlamda zihnimde gördüğüm bir şeyi üretmelerini istiyorum.

Haberin Devamı

Dış mekânda olmamız da harika. İlk yıl Vancouver’daydık ve o tabiat programın genişlemesine gerçekten yardımcı oldu. Bu yıl ise Los Angeles’ta çekim yapıyoruz ve Dan çölde tepinip duruyor. Bunun bir tür ölçek algısı yarattığını düşünüyorum. Televizyon hep, tarihi göz önünde bulundurulduğunda, oldukça izole ve set odaklı bir dünya olmuştur ve bu türü alıp dışarıya, doğaya taşımak harika oluyor ve ona bir tür çekim katıyor.