‘Ottoman Disneyland’

Haberin Devamı

Dün haberlerde Unesco Dünya Miras Komitesi’nin (DMK) İstanbul’un tarihi alanlarının tehlike altında olmadığına karar verdiği vardı. Cuma İstanbul Belediyesi tarafından servis edilen haber kararı bir başarı olarak kayda geçirmiş bulunuyor. İşin aslı elbette öyle değil.
Belediyenin, mâlum, İstanbul için 21 bile değil 22. yüzyıl projeleri var. 19 yüzyılda Batı’daki tekniğe tapınmanın taşralı, kiç ve umumiyetle hatalı kopyaları olan bu kibir projeleri hayatımıza yavaş yavaş giriyor, kentin ve kentlilerin de canına okuyor.

Başlıkta Süddeutsche Zeitung muhabirinin konuyla ilgili haberinden yaptığım alıntı işin trajikomikliğini iki kelimeyle anlatıveriyor. Görüntü ve vitrinden ibaret olma tehlikesiyle karşı karşıya olan şehir bir Osmanlı Dizneyland’ına dönüşüyor.

Gidişat yeni değil. Kente sahip çıkmaya çabalayanlar yıllardır bu bitmez tükenmez rant ekonomisini ve beraberinde gelen tahribata dikkat çekmeye çalıştı. Kentin tarihÓ yarımadası 1985’te Unesco’nun Dünya Miras Listesi’ne aldırıldıydı. Kenti muhafaza etmeye çalışanlar artık bu payenin korunabilmesi için yapılması gerekenlere dikkat çekerek seslerini duyurmaya çalıştılar. Pekiyi Belediye ne yaptı? Bu çabalara ‘mahalle baskısı’ dedi, Unesco’yu küçümsedi, kendi bildiğini okumayı sürdürdü. DMK 2000-2004 arasında rutin izleme ve 2005’ten bu yana her yıl yakından izleme raporları yayımlayarak Belediye’nin yaptığı veya müsaade ettiği işlerin Türkiye’nin taahhüt ettiği miras koruma standartlarına uymadığını tekrar edip durdu. Hiç bir gelişme olmadığını görünce de şu sırada Brezilya’da devam eden DMK yıllık toplantısında tarihÓ yarımadanın ‘Tehlike Altındaki Miras Listesi’ne düşürülmesini talep etti (1 Haziran tarih, WHC-10/34.COM/7B sayılı rapor).
Belediye ne yaptı? Birilerini araya sokup 10 Temmuz’da Unesco’nun ağzından ‘İstanbul tehlikede değil’ diyen Anadolu Ajansı Paris mahreçli palavra bir haber servis ettirdi. Haber Unesco Avrupa Bölümü Başkanı Rossler tarafından yalanlandı. Bu arada işin vahametini kavramış olan Kültür Bakanı devreye girip Başbakanı bilgilendirdi. Verilen talimatla önce Unesco’ya mektup yazıldı, ardından Türkiye heyeti Brezilya’da savunma yaptı ve Şubat 2011’e dek zaman kazanıldı. İBB sitesinde ‘Brezilya’da toplanan Unesco DMK, İstanbul’un tarihi alanlarının tehlike altında olduğu yönündeki talepleri oybirliğiyle reddetti’ ibaresinin zavallılığını anlatmaya gerek dahi yok. Aşağıda bir kaç örneği verilen taleplerin sahibi Unesco’nun kendisi! Karar ‘tehlike sona erdi’ demiyor, ‘tehlikeyi savuşturmak için size bir kaç ay daha mühlet’ diyor.

Unesco başka ne diyor?

Unesco, aklı, gözü olan her İstanbullu gibi şunları gözlemliyor: Geleneksel mimarÓ Zeyrek ve Süleymaniye’de giderek kötüleşiyor; Tekfur Sarayı ve Anemas Zindanları dahil olmak üzere surlar ile bunlara bağlı saray yapılarının tamir ve yeniden inşası sapır sapır dökülüyor; Dünya Mirası yönetim planı hâlâ yok; 5366 sayılı ‘Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’ çerçevesinde Dünya Mirası alanında yapılan inşaatın ve yeni imar projelerinin etkileri muhtemelen olumsuz; geniş çaplı imar uygulamaları öncesinde etki çalışması yok; Haliç’te yapılan metro köprüsü Süleymaniye’nin görüntüsünü bozma potansiyeli taşıyor... Elin DMK’sı tarihÓ yarımadayı 1985’te listeye Süleymaniye’yi ‘insan dehasının emsalsiz bir başyapıtı ve Osmanlı yapılarının en üst mertebesi’ olarak niteleyerek almıştı.

Sonbaharda İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın girişimleriyle Unesco ile birlikte ‘dünya mirası nedir, nasıl korunur’ temalı geniş çaplı toplantılar düzenlenecek. ‘SOS İstanbul’ girişimi tehlikelere dikkat çekmeye devam edecek. Belediye’nin Brezilya’da verdiği taahhütleri nasıl hayata geçireceğini ise göreceğiz.

DİĞER YENİ YAZILAR