2009-2010 Güvenlik Konseyi adayı Türkiye

Haberin Devamı

Türkiye 2009-2010 dönemi için Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi (GK) geçici üyeliğine aday. Daha önce GK üyesi olduğu 1951-52, 1954-55 ve 1961’de BM’de 60 eski, 30 kadar da çiçeği burnunda bağımsız ülke vardı. Bugün 192 ülke BM üyesi. Yani bugün seçilmek daha zor. Türkiye’nin dahil olduğu Avrupa grubundaki diğer iki aday Avusturya ve İzlanda. İzlanda’nın bugüne kadar hiç GK üyeliği yapmamış olması bizim açımızdan handikap. Diğer iki adayın arkasındaki Avrupa ve Kuzey Amerika desteği ise diğer bir zorluk. Ancak tüm bu zorluklar aşılır yeter ki hükümet bu adaylığı BM vecibeleriyle ilintilendirsin.

Yaklaşım, hükümetin konuya uluslararası bir aktör olmanın getirdiği yükümlülük ve sorumluluklar bağlamında değil bir prestij meselesi olarak baktığı şüphesi uyandırıyor. Önümüzdeki Eylül ayında yapılacak Genel Kurul’da oy verecek ülkeler nezdinde yapılan lobi faaliyetleri meselenin tamamen ikili ilişkiler açısından ele alındığı hissi uyandırıyor. Sanki BM ve teşkilâtın uzman kuruluşları ile sözleşmeleri ayrı bir konu, GK’ne seçilmek ayrı bir konu.

Türkiye yeni donör ülke olma yolunda ve dışyardım sicili güçleniyor. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ve başka kaynaklar vasıtasıyla nakdî ve aynî yardımları giderek artıyor. Yardımların sağlam bir istatistiği daha mevcut değilse de 2006 rakamının 1 milyar dolara ulaştığı belirtiliyor. Ancak kritik nokta Türkiye’nin bu ikili lobi çalışmalarını BM’nin görev alanlarına giren uluslararası tutum ve kararlarla tamamlamakta zorlanması. Dört canalıcı örnek verelim.

Sudan Darfur’da olup bitenler Hartum ve Pekin dışında cümle âlem tarafından soykırım olarak nitelendirilirken Ankara kendi bildiğini okudu ve Sudan hükümetinden yana tavır koydu. Başbakan Sudan ziyaretinde Kara Afrikalı Müslümanlara yapılan mezalimin soykırım olmadığını ifade etti, geçenlerde de Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir Ankara’da kırmızı halıyla ağırlandı. Şu sıralarda BMGK için lobi yaptığımız Kara Afrika ülkelerinin bu küstahlığı unutmuş olmaları nasıl beklenebilir?

2008 BM yılı?

Türkiye 2004’ten bu yana verilen tüm sözlere rağmen, teröre karşı mücadele kapsamında TSK komutanlarına bu mahkemede açılabilecek davaları öne sürerek BM’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’nü bir türlü onaylıyamadı. AB’nin de talepleri arasında bulunan bu onay için lobi yapan çok güçlü bir uluslararası sivil koalisyon mevcut.

Üçüncüsü, Türkiye, artık sağır sultanın duyduğu iklim değişikliğinin önünü almak amacıyla yapılan BM’nin İklim Değişikliği Sözleşmesi Kyoto Protokolü’nü onaylamadığı gibi 2012’de bu sözleşmenin yerini alacak yeni anlaşmanın toplantılarına bakan düzeyinde katılmadı. Hükümet çevre konularıyla yatıp kalkan uluslararası kamuoyunun endişelerini paylaştığını göstermekte gayet yetersiz.

Ve insan hakları sicili. BM’nin insan hakları sözleşmeleri ile sendika haklarını belirleyen BM Dünya Çalışma Örgütü sözleşmelerine uyumda nasıl zorlanıldığı mâlum. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin görev alanında bulunan mülteci sorunları ile yine BM’nin sorumluğundaki ’ülke içinde yerlerinden edilmiş kişiler’gibi nazik ve uluslararası kamuoyunun çok hassas olduğu konularda ise sicil parlak değil. En çarpıcı örnek canlarını kurtarmaya çalışan Iraklı mültecilere sığınma konusunda gösterilen son derece sert tutum.

Çoktaraflı ilişkilerdeki bu sorunlu tavır petrol zengini Orta Doğu ülkelerinin BM ve uluslararası kuruluşları düşman Batı’nın denizaltıları olarak gören ve onları ciddiye almayan zihniyetiyle çok benzeşiyor.

Merkez ülke olma iddialarına rağmen uluslararası olmak öyle kolay değil. BMGK geçici üyeliğini hak etmek için bir çok konuda politika değiştirmek ve yarım kalmış işleri bu yıl içinde tamamlamak gerekiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR