Gazete Vatan Logo
Magazin Cappadox’ta müzikli bir filmin içindeydik!

Cappadox’ta müzikli bir filmin içindeydik!

Cappadox Festival’in programını ilk gördüğümde, birçok etkinlik kafamı karıştırmıştı. Kimileri konsept festivallerin artık ön planda olduğunu söylese de aslında ilk Cappadox deneyimimizde bir müzikalin içinde gibiydik...

Cappadox’ta müzikli bir filmin içindeydik!

Kapadokya’nın büyüleyici atmosferi, peri bacalarının sırlarla dolu hali, gün doğumu yıldızları balonların sabahtan havalanması... Kapadokya birçok faktörü ile sizi içine çeken bir alanken bir de orada sanat, gastronomi ve müziğin bir arada olduğu bir festival hayal edin. Pozitif ailesinin değerli isimlerinden yakın zamanda kaybettiğimiz Mehmet Uluğ’nun yıllar önce hayalini kurduğu Cappadox Festival, onun da anısını arkasına alarak Kapadokya’yı üç günlük bir festival merkezi haline getirdi. Kafamı karıştıran programa bakarken “festival, bir külfet mi yoksa seneye de gelmek isteyeceğim bir organizasyon mu olacak” diye düşünmüştüm. Ama karşılaştığım manzara ve festivalin getirileri ile seneye eşi, dostu toplayıp tekrar buraya gelmeye karar verdim. İşte festivalin anatomisi...

Peri bacaları ile Múm’ın hayal dünyası

Öncelikle müzik kısmından başlayacağım... Sahnede yer alan çoğu sanatçıyı buraya getiren Elif Cemal’e sanatçılara bu alanı ve festivali nasıl anlattıklarını soruyorum, zaten birçoğunun Kapadokya’dan haberi olduğunu, festivali duyunca ise burada çalmak için sabırsızlandığını söylüyor. Festival kapsamında Cevizlik, Uçhisar Kalesi, Aşk Vadisi ve Bezirhane olmak üzere dört farklı alanda konser izleme şansına sahip oldum. Sabah erken sessiz yürüyüş ile başlayan gün doğumu konserinde sahne alan Grouper’i dinleyen insanların suratındaki huzuru görmenizi isterdim. Mercan Dede’nin Uçhisar Kalesi’ni adeta müzikli bir ayine dönüştürdüğü, ney ve semazen ile taçlandırdığı konseri, peri bacaları arasında başka bir yerde gibi hissetmemize neden oldu. Cevizlik’teki Múm konseri ise merakla beklediğim performanslardandı. Orada da şöyle bir problem var, konser izleyicisinin hiç susmadan konuşması. Oysa ki karşımızdaki grup, yumuşak vokalleri, sakin melodileri ile öyle “car car konuşmanızı” kaldıracak bir müziğe sahip değil. Böyle konserlerde “Sessizlik politikası”nı en azından hatırlatmak gerek. Grup sandığımdan da etkileyiciydi. İzlanda’nın müziği insan bünyesine adeta huzur aşılıyor gibi... Bezirhane’de ise yakında İstanbul Caz Festivali’nde izleme şansınız olacağı Nils Petter’ın performansı kusursuzdu. Bu mekan bence festivalin bel kemiği... Çok güzel bir akustiği var ve müzisyenin seyirci ile anında bağ kurmasını da sağlıyor. Eminim ki seneye gelecek müzisyenler, Kapadokya’daki sahnelerin büyüsüne uygun projeler ile hayranlarını selamlayacaktır.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Sergileri İstanbul’a da getirin

Festivalin gerek mekan gerekse içeriği bakımından en az müzikler kadar özenilmiş bir ayağıda ‘Kapadokya Çarpması’ sergisi. Küratör Fulya Erdemci’nin kıvrak zekası ile sanatçılarınki bir olunca Mustafa Efendi Konağı’ndaki 15 sanatçı yöreye daha farklı bakmanızı sağlamış. Özellikle mekanın dışında yer alan Uçhisar Kalesi’nin en tepesindeki Ayşe Erkmen eseri hepimizin kadrajındaydı. 31 Mayıs’a kadar sürecek olan Kapadokya Çarpması’nda, ses peyzajı Cevdet Erek’in bölgenin geçmişindeki kuşçuluğa atıfta bulunduğu sesli yerleştirmesi festivalin müzik ağına da dokunuyor. Keza Murat Germen’in fotoğrafları ile bölge, farklı bir anlatım dili kazanıyor. Bu binadaki tüm eserleri, şehir şehir gezdirmek gerek. Uçhisar’ın peri bacalarının arkasındaki dünyayı yerel turistin de görebilmesi açısından.

Haberin Devamı

Eksik kalan bazı ayrıntılar

Festivalin biraz aksak taraflarına gelirsek eğer... Doğadan sofraya gastronomik tadımlar başlığındaki etkinlikte yemek kuyruğu katılımcıları yordu. Bu etkinliğin özelliği ise şef Maksut Aşkar’ın yöre halkındaki kadınlarla ortaklaşa yerel tadlardan oluşan bir mönü hazırlamasıydı. Ben şanslılardandım, Aşkar’ın yöre halkı ile damakta tat patlaması yaratan yemeklerini tadabildim. Ama kuyruk sonundakiler için durum böyle olamadı. Ne yazık ki yemekler çok kısa sürede bitti ve katılımcılar haliyle bu durumu sevmedi. Doğa yürüyüşleri ise gerçekten zorlayıcı. Ben katılmadım ama katılanlar bir iki bilgi eksikliği olduğunu, gerekli malzeme ya da parkurda nasıl bir yol ile karşılaşılacağını önceden duyurmak gerektiğini söyledi.

Gençler yeni hedef Kapadokya

Festivalin iyi yanlarından biri ise gençlerin seyahat planlarına Cappadox’u eklemeleri. İlerleyen dönemde çadırla konaklama gibi alternatifler getirilirse festivalin tadı daha çok çıkacak gibi... Çünkü ülkede kamplı festivaller neslini tüketmiş durumda. Hayatımda ilk kez, bir festivalde kampta kaldığım için duyduğum heyecanı hatırlıyorum da... Şimdinin gençleri müzik ile yatıp, kalkma konusunda daha mı uzaklaşıyor ne! Bu gibi festivaller gençlerin müziğe, tarihe, yerel tatlara bakışını da olumlu şekilde değiştirecektir.

Haberin Devamı