Herkes aklını başına almalı

Haberin Devamı

Sevgili okurlar; ana gündemimiz “barış!” süreci geçen haftaya da damgasını vurdu ister istemez. Ancak gözlediğim kadarıyla işler başladığı gibi gitmiyor. İktidarın giderek oluşmaya başlayan tepkiler karşısında kara kara düşündüğü gözlerden kaçmıyor.

AKP’de çözülme

Sahte anketlerle sanki halkın “barış!” süreci başlatan iktidarın arkasında olduğu baskısı yapılmak isteniyor ama gerçeğin bu olmadığı da kesin. Ciddi kamuoyu araştırma şirketleri iktidar partisinin söylenenin tam tersine düşmekte olduğunu gözler önüne seriyor.

Örgütten istifalar

Medyaya pek yansımıyor ama, AKP’nin pek çok yerdeki teşkilatlarında gözle görünür bir istifa dalgası var. Başbakan’ın “Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldık” sözleri özellikle genç AKP’lilerde şaşkınlık ve öfke yarattı. AKP Gençlik Kolu’ndan kopuşlar hızlanıyor.

TC tepkisi

İktidarın sadece Kürtlerden söz etmesi, bundan yararlanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine yönelik giderek artan çökertme çabaları da halkın tepkisini çekiyor. Bakanlıklardan ve kamu kuruluşlarından TC rumuzunun çıkarılması da öfkeyi daha artırıyor.

10 milyon TC

Bunun en somut örneği sosyal medyada adeta patlama şeklinde gelişti. 10 milyona yakın Facebook ve Twitter kullanıcısı profillerinin önüne TC rumuzu koydu. Bu da “sayısal” çoğunluğa güvenen iktidar ve yandaşları için herhâlde çok ciddi bir tehlikenin işaretidir.

Akillere güvensizlik

İktidar, aralarına halkın çok sevdiği bazı sanatçıları da katarak oluşturduğu “akil insanlar” heyetine çok güveniyor. Ancak, halkta bu isimlere karşı olan tepki de giderek derinleşiyor. Akil denilenlerin bir süre sonra insan içine çıkamaz hâle gelmeleri şaşırtıcı olmaz.

Dikiş tutturamaz

Akil denilenlerin güneydoğu illeri dışında dikiş tutturabilmeleri, halkla karşı karşıya gelerek ikna çalışmaları yapmaları çok zor. Bu heyettekiler gittikleri her yerde protestolarla da karşılaşacaklardır. Kimse buna “provokasyon” demesin. Bu bir etki-tepkidir.

Düşmanlık yaratmak

Bu nedenle akil denilenlerin piyasaya sürülmesi sorunun çözümüne değil tam tersine bugüne kadar hiç yaşanmamış olan düşmanlıkların, kin ve nefretin filizlenmesine yol açacaktır. Medya da iktidar baskısıyla akillerden yana tavır alacaktır, ama nereye kadar?

Yol yakınken

Akil denilenler arasında birkaç “iyi” unsur da var elbette. Onların da aklını başına alması ve bu oyundan henüz yol yakınken çekilmesi en “akil” tutum olacaktır. Bu anlamsız kurgunun içinde olmalarının kendi şöhretlerine de yararı olmayacaktır.

Türk-Kürt kavgası

Sevgili okurlar; hafta içinde Dicle Üniversitesi’nde bir dizi olaya tanık olduk. Ne yazık ki medyamız bunu “karşıt görüşlerin” çatışması diye sundu. BDP de taraf olunca çatışmalar kamuoyunun bir bölümünde sanki Türk-Kürt çatışması yaşanıyormuş gibi algılandı.

İki taraf da Kürt

Oysa “karşıt görüşlü” denilenlerden biri PKK sempatizanları diğeri ise yine ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan Hizbullah adlı aşırı dinci bir örgüt. Dicle’de çatışanlar bunlar. Oysa kamuoyu Hizbullah’ı sanki Türklerden oluşuyormuş gibi anlıyor. Bu büyük yanlış.

Temel çelişki

PKK Hizbullah çatışması ilk kez gerçekleşmiyor. 90’lı yıllardaki “faili meçhul” cinayetlerin arkasında bu örgüt vardı. PKK laik anlayışı temsil ederken Hizbullah bir “şeriat özlemi” içindedir. Temel çelişki Kürt halkı üzerinde kurulmak istenen egemenliktir.

Özerk bölge olursa

Şurası bir gerçek ki, eğer söylendiği gibi bir “Kürt özerk bölgesi” kurulur ve bölgesel seçimler yapılırsa burada hâkimiyeti PKK değil, şeriatçı akımlar ele alacaktır. Bölgenin demografik yapısı “kimlik”ten önce “din” ağırlıklıdır çünkü. Bu gerçeği kamuoyu pek bilmiyor.

Şeriatçı bir çevre

Durumu sadece Kürt özerk bölgesi olarak ele almak da yanıltabilir. Çünkü yeniden oluşturulacak bölgede, Irak, Suriye ve İran’dan da bazı parçaların koparılması öngörülmekte. Bunların temel benzerliği, hepsinin “Sünni” şeriatçı özerk bölgeler olacağıdır.

Amerikan politikası

İsrail bir süre önce Orta Doğu’da İran’a karşı bir “Sünni hilal” oluşturulmasından söz etmişti. Bu Amerika’nın Büyük Orta Doğu Projesi’nin temel direğidir. Amerika “barış! sürecini” Türkiye’nin hayrına değil kendi çıkarları gereği bu kadar hararetle desteklemektedir.

Oyunu görelim

Türkiye’de kan akmasını, anaların ağlamasını kimse istemez. Ama iktidarın içeriği boş bir süreç başlatıp kamuoyu üzerinde vicdani baskı kurmasındaki oyunu da herkesin görmesi gerekir. Türkiye bir uçurumun kenarında, bunun artık fark edildiğini hissediyorum.

Hepinize iyi haftalar dilerim...

DİĞER YENİ YAZILAR