Geçen yıldan kalan laforizmalar

Haberin Devamı

Cihan Demirci ne zamandır ortada görünmüyordu. “Ortada” derken bu sayfadan söz ediyorum tabii. Yoksa Cihan Demirci aralıksız çalışıyor, mizah eserleri üretiyor, sadece bizi biraz ihmal etmişti.

Geçen yılın sonunda bir dizi “laforizma” göndermişti. Bir türlü yayınlamak kısmet olmamıştı. Bu yıla kalmış demek ki.

Sizlere bugün Cihan Demirci’nin 2012’den kalma laforizmalarından bir demet sunuyorum:

Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre hapiste bulunan gazeteci sayısı: 71... Gazetecileri Koruma Komitesi raporuna göre: 61... Bülent Arınç’a göre ise: 3... Bunların enflasyon hesabının nasıl yüzde 6’larda dolaştığını şimdi daha iyi anladınız mı?

***


Yargının tamamen iktidara bağlandığı bir yerde Ombudsman’lar da, iktidardan olmayanlar için sivriltilmiş sağlam bir kazığa bağlanır elbet!

***


Gene mi “İnsan Hakları Günü” gelmiş... Yaa bu ülkeye yakışıyor mu? Ne günü, ne saati, şunu “İnsan Hakları Saniyesi”ne çevirin gitsin, bir süre sonra salise olur, sonra da hepten kalkar!

***


Ortalık her türlü “yaşam koçu”ndan geçilmez oldu malumunuz... Ülkede öylesine bir “Kendinden olmayanın yaşamını germe koçu” var ki, gerisi hikâye!

***


AKP’li vekil, başbakanının yol göstermesiyle “Padişahlara dokunulmazlık yasasını” Meclis’e sundu!.. Başkanlık sisteminin ısınma turları öncesinde bu yasa sayesinde sadece tarihteki padişahlara dokunulmazlık olacağını sanmayın!

***


Yıllar yıllar önce, ta 90’lı yıllardaki bir laforizmamda şunu demiştim: “Dizi filmlerin gerçek sanıldığı bir ülkede, gerçekler de bir süre sonra dizi film olarak izlenecektir!” Laforizmamız o zaman için erkendi belki ama bugün başbakanın da katkılarıyla tam yerine oturdu.

***


Kadına şiddet, son 10 yılda yüzde 1400 arttı filan deniyor ya, iş öyle bir hale gelmiş ki AKP’li kadın vekil bile dayak yemiş sonunda... Konu insan hakları olunca hep sınıfta kalan bir partinin bırakın kendinden olmayanını, bu konuda kendine bile hayrı yok gördüğünüz gibi.

***


Mısır bile diktatörlüğe soyunan lideri Mursi’ye karşı direniyor!.. Mısır kadar olamadık!.. Eee demek ki adamların Mısırı bizimki gibi kadar GDO’lu değilmiş kardeşim...

*****


Gani Yıldız’dan

“Fareler ve İnsanlar” ile “Şeker Portakalı” kitapları için sansür talep edilmiş. Güzel de, bu kitaplar basılmış ve yıllardır okunuyor. Eyvah, basılmamış kitabın toplatılmasıyla zirveye çıkan ileri demokrasimiz inişe geçti!

***


Yaşlanan nüfusa dikkat çeken Başbakan, “1 çocuk iflas, 2 çocuk iflas, 3 çocuk yerinde saymaktır” demiş. Bu durum nüfus istatistiği açısından doğru olabilir. Ancak birçok aile için de 3 çocuk “iflas” demektir.

***


AB Bakanı Egemen Bağış, “Avrupa Birliği’nin Türkiye İlerleme
Raporu’nu beğenmedik, alternatifini kendimiz yazdık” demiş. Üyelik yolunda uzun süredir “kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz” durumundaydık. Şimdi buna “kendimiz yazıp kendimiz okuyoruz”u da eklemiş olduk.

***


Vatandaş diyor ki: “Yeni yıldan en büyük beklentimiz Esad’ın gitmesi. Esad gitsin ki iktidar, kendi vatandaşının sorunları olduğunu da hatırlasın!”

***


Beğendikleri mizah dergisi kapaklarını sosyal paylaşım sitelerine koyan memurlar hakkında “devlet büyüklerini küçük düşürmekten” soruşturma açılmış. Peki böyle bir soruşturma sebebi, “büyüklerini düşündükleri devleti küçük düşürmek” anlamına gelmiyor mu?

***


ODTÜ, dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasındaymış. Başbakana göre, öğrencilerine molotof kokteyli yapıp atmayı ve lastik yakmayı öğreterek bu başarıyı elde eden üniversite, kendini bilime verdiği zaman kim bilir nerede olacak!

*****


Haftanın fıkraları

Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla biraz daha gülelim:

Tamir

Karım, “Bugün arabamı tamirciye götürdüm” dedi. “Hay Allah, bana söyleseydin.. Seni dolandırmışlardır..” dedim üzülerek. “Saçmalama.. Bende öyle bir göz var mı?” dedi sinirlenerek, “Sadece sinyal lambasının yağı değişecekmiş, hallettiler işte!”

Voleybol maçı

Tatil köyünde voleybol maçı izlerken tam yanımda oturan iki turist ateşli bir şekilde aşk yapmaya başladılar. Bir gözüm onlarda diğeri maçta, konsantrasyonumu tamamen kaybettim, “Öffff!” dedim sıkılarak, “Yahu maçı mı seyrediyoruz bunları mı.. Anlamadım ki!” Karım, “Onları seyret!” dedi dişlerini sıkarak, “Nasıl olsa az veya çok voleybol nasıl bir şeydir biliyorsun!”

Şarkı

Kadın: Yahu ne zaman şarkı söylemeye başlasam balkona fırlıyorsun.. Saygısızlık bu..

Kocası: Hayatım ne alakası var? Komşular seni dövüyorum sanmasınlar diye uğraşıyorum bir tanem..

Muayene

Geçen gün çalıştığım fabrikanın dispanserine gidip viziteye çıktım. Doktorun odasına girince gördüğüm güzellik karşısında resmen nefesim tutuldu. Kumral, incecik, badem gözlü, müthiş bir kadın doktor şaşkınlığımı fark edince, “Sakin olun, ben bu dispanserde bugün işe başladım. Hangi konuda bir sıkıntınız varsa bana rahatlıkla açılabilirsiniz, anında çözerim” dedi. “S.. Sağ olun..” dedim yutkunarak, “Karım ‘öpüşürken dudaklarının tadı çok komik’ dedi, onun için buradayım!”

Merak işte

Adam bara gidip müthiş güzel bir kızın yanına oturmuş. İlk bakışta gözü kızın giydiği dap daracık üzerinde ne bir fermuar, ne de bir düğme olan deri pantolona takılmış. Bütün cesaretini toplayıp “Affedersiniz.. Bu pantolonu nasıl giyip çıkartıyorsunuz?” diye sormuş. “Öğrenmen kolay” demiş kız gülümseyerek, “İşe önce bana bir içki ısmarlayarak başlayabilirsin!”

*****


Düzelecek bunlar

“Şeker Portakalı” ve “Fareler ve İnsanlar” kitapları ‘Sakıncalı olabilir’ diye incelemeye almışsınız doğru mu?

Elbette..

Çocuklarımız bizim geleceğimiz değil mi? Bu kitaplarla onların beynine küçücük yaşlarında soktuğumuz dehşeti görmüyor musunuz?

Ormanda 7 tane erkekle yaşayan Pamuk Prenses’e ne demeli?

Tayt giyip orasını burasını teşhir eden “Örümcek Adam.”

Peki, pantolonunun üzerine donunu giyip ortalıkta gezen

Süpermen.

Tanrının verdiği nimeti hayasızca yerlere atan Hansel ve Gratel.

Gecenin 12’lerine kadar annesine haber vermeden orada burada sürten bir Kül Kedisi?

Erkekleri kulesine almak için saç uzatan azgın Rapunzel?

Yahu şimdi hangisini sayayım size?

Tarihi filmlerde, TV’lerdeki dizilerde şanlı tarihimizle de alay ediliyor. Bizans surlarının üzerinde ha bire Bayırgülü, tekfurlarımızın küçücük kızlarını sıkıştıran bir Malkoçoğlu, haremde dili dışarıda kadın kovalayan padişahlar, hanlarda şarap içip kafayı bulduktan sonra yanındaki sünepe sokak köpeğini kurt zanneden bir Tarkan...

Olmuyor işte...

Düzelecek bütün bunlar...

(Yıldırım Tuna)

DİĞER YENİ YAZILAR