Ağlaşmayın, o kadar söylemiştik

Haberin Devamı

Son günlerde AKP’li olmadıkları, AKP’nin zihniyeti ile uzaktan yakından ilişkileri bulunmadığı halde yıllardır canhıraş biçimde iktidarı destekleyen bazı çevrelerde bir telaş gözlüyorum.

Hükümete ateş püskürüyorlar.

Hatta kimileri işi hakarete kadar vardırıyor.

Başbakan’ın demokrat olmadığını söyleyenler, hukuku ayaklar altına aldığını iddia edenler ekranları ve gazete sayfalarını doldurmaya başladı.

Ancak tedbiri de elden bırakmıyorlar. Diyorlar ki “Biz Başbakan’ı demorasi konusunda attığı adamlar nedeniyle destekledik. Darbeler dönemini bitirdiği, darbecileri içeri attığı için alkışladık. Ama şimdi öyle işler yapıyor ki, anlamak mümkün değil.”

Yani kurnazlar ya, Başbakan üzerlerine gelirse “biz aslında yine destek veriyoruz da, bir parça eleştirelim dedik” diyecekler.

Tayyip Erdoğan’ın, bunu kendi deyimiyle “yiyeceğini” sanmıyorum.

İşin aslına bakarsanız bu sözde aydın maskeli faşistlere yıllardır bu gerçeği söylüyoruz.

Ama tınmadılar bile.

Dedik ki “Kanmayın demokrasi söylemlerine, darbelere karşı olma tavırlarına. Bunlar sizi kullanıyor, işleri bitince kâğıt peçete gibi bir kenara atılacaksınız.” Cevap olarak bize “Haydi oradan darbeciler, postal yalayıcılar, statükocular” diye saldırdılar.

Şimdi bakıyorum, benim cesaret edemediğim ya da terbiyeme sığmayan ölçüde ağır şekilde eleştiriyorlar.

Bu kendine aydın süsü veren maskeli faşistlerin anlamadığı şu idi:

İktidar zihniyetinin entelektüel birikime sahip kadroları yoktu. Dinsel temelden geldikleri için de çekingen davranıyor, her şeye rağmen mevcut sistemin gücünden korkarak görüşlerini açık açık söyleyemiyorlardı.

Bunlar ise iktidar zihniyeti için bulunmaz Hint kumaşı gibiydi.

Çoğu zaten Türkiye’ye hınçlı bu kesimin önüne “demokrasi, insan hakları, hukuk” gibi havuçlar attılar. Hepsi birer tavşan gibi atladılar havuçlara. 8-9 yıl özgürlüklerinin tadını çıkardılar.

Darbe ihtimali olmadığını bildiklerinden askere vurdular; yetmedi, Cumhuriyet dönemine saldırdılar, o iş halledilince Atatürk karalandı, aşağılandı, ülkenin gerçek demokratları, aydınları bunların ağızlarında, kalemlerinde ağır hakaretlere uğradı.

İktidar zihniyetinin arayıp da bulamadığı bir nimetti bu.

Ancak yıllar geçtikçe, iktidar zihniyeti maddi manevi güçlendi. Dar da olsa entelektüel bir kesim yaratıldı. Medya sahiplik olarak ele geçirildi.

O zaman dedik ki “bakın zamanınız geliyor, hepinizi buruşturup atacaklar.”

Atıyorlardı da zaten. Kendisini aydın, demokrat gören ve iktidarın payandalığını yapmaya soyunanların bazıları kendilerini gerçekten özgür zannedip de ufak tefek eleştiriler yapmaya başlayınca şimşekleri üzerlerine çektiler.

Bir baktık ki bunların bazıları ortadan kayboluyor.

Ya dostları? Seslerini bile çıkarmadılar. Sarı Öküz’ü verir gibi arkadaşlarının harcanmasına göz yumdular. Bugün durum gerçekten çok vahim hale geldi. İktidar giderek daha otoriter oldu, asker vesayetinin yerini sivil vesayet almaya başladı, tek adamlık cazip kılındı.

Şimdi ağlaşıyor bu maskeli faşistler.

Ağlayın ağlamasına ama çok da ses çıkarmayın. Şakası yok bu iktidarın. Bunlar iyi günleriniz.

Yine “demedi” demeyin.

*****


Ne konuşacaklar?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Başbakan‘la görüşecek.

De, ne görüşecek?

Erdoğan’ın “küçültücü” ifadelerine katlanarak “Kürt sorununu çözecek 10 maddem var” demenin bir anlamı olduğunu hiç sanmıyorum.

O maddelerin hepsi gerçekten sorunu çözecek nitelikte olsa bile Başbakan’ın bunları ciddiye almayacağı, görüşmenin “havanda su dövme”den öte gidemeyeceği başından belli.

Belki de Kılıçdaroğlu “Biz elimizden geleni yaptık, ama Başbakan ayrı dünyada, bari bunu kayda geçirelim” demek istiyordur.

Elbette kimi kalemler güya demokrasi adına “Bakın uzlaşma adımları atılıyor” diyerek sanki Kılıçdaroğlu’nu övüyormuş gibi yapacaklardır. Erdoğan da nazeket gösteriyormuş gibi davranabilir.

Sonuç alınabilir mi?

Asla.

Çünkü amaçlar ve hedefler farklı. AKP’nin asıl amaç ve hedefi sorunu çözmek değil, bölgedeki parti hâkimiyetini BDP’nin önüne geçirebilmek. AKP’nin oyu bölgede yüzde 60’lara vardığı an göreceksiniz; ne Kürt sorunu kalacaktır ne çözüm çabaları.

CHP’nin insani, hukuki ve demokratik açılardan konuyu çözmek istemesi ise yine göreceksiniz, kendi partisinin tabanında rahatsızlık yaratacak ve oy kaçıracaktır.

Bilemiyorum artık, acaba yeni CHP söyleminin görevi bu olabilir mi?

*****


Koman’ın durumu

Bir üst mahkeme itirazı kabul etti ve Teoman Koman da hapse girdi... Daha ilk gün merak edip sormuştum, “Teoman Koman eski MİT Müsteşarı, bu nedenle savcılar Başbakan’dan izin aldı mı?“ diye.

Bir cevap gelmedi. Zaten gelmesini de beklemiyordum. Ama muhalefet partilerinden birinin soracağını sanmıştım. Çünkü en azından AKP’yi kendi çıkardığı yasaya uymaya zorlayabilirlerdi.

Bugünkü muhalefetin hâline bakınca elbette beklentim çok safça görünüyor, biliyorum.

Bu arada KCK savcılarının MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la bir önceki MİT Müsteşarı ve yardımcısı için başlattıkları soruşturma ne oldu acaba? Güya Başbakan’a “izin vermesi“ için yazı yazılmıştı. Bu yazı gitti mi gerçekten ve hâlâ Başbakanlık’ta bekliyor mu?

*****


Leyla Zana’nın durumu eşitlik ilkesine aykırı

Yaklaşık 10 yıl hapis yattıktan sonra tekrar milletvekili seçilen Leyla Zana için yeniden hapis yolu göründü. Üstelik yine 10 yıl.

Leyla Zana terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan yargılandı. Karar önceki hafta açıklandı.

Leyla Zana milletvekili olduğu için dokunulmazlığı var ve henüz hapse girmeyecek.

Karar Yargıtay tarafından onaylandıktan sonra milletvekilliği otomatik olarak düşecek ve Zana’ya hapishaneye gitmek düşecek.

Ancak Zana’nın durumu tutuklu milletvekilleri için “Anayasa’nın eşitlik ilkesi” açısından bir örnek olabilir. CHP, MHP ve BDP Zana’nın durumunu örnek göstererek tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmasını talep edebilirler, bu nedenle üç partinin hukukçuları konuyu incelemelidir.

Zana da terör suçundan yargılandı, tutuklu milletvekilleri de aynı nedenle yargılanıyor.

Zana, mahkeme tutuklama kararı vermediği için milletvekili seçildikten sonra Meclis’e girmişti. Diğer 8 kişi ise seçildikleri halde mahkemeler serbest bırakmadığı için bir yıldır milletvekili olamıyor.

Yani daha işin başında eşitsizlik var.

Zana ile ilgili karar Yargıtay’da hızlandırılarak çabucak onaylanabilir. Ama 7-8 yıl bekleyebilir de ve hatta Zana bir dahaki seçimlerden sonra bile yine Meclis’e girebilir.

Tutuklu milletvekilleri ise hâkimlerin insafını bekliyor hâlâ.

*****


Fazıl Say yazdığı tweet yüzünden hapse girebilirmiş. İleri demokrasiyi ve basılmamış kitabın toplatılmasını hatırlayıp hâline şükretsin; başı yazmadığı tweet yüzünden de derde girebilirdi... (Gani Yıldız)

DİĞER YENİ YAZILAR