Diş eti tedavisinde 2 yıl sonra randevu veriliyor

Haberin Devamı

İktidara en muhalif tutumda olanların bile “ama sağlık alanında çok başarılı işler yaptılar” dediklerini duyarsınız. Ben duyuyorum örneğin. Evet hastaların artık hastanelerde daha insanca davranış gördükleri, muayene olabilmek için kör karanlıklarda buz gibi havada sıraya girmedikleri bir gerçek.

Sorun sağlık hizmeti kalitesinin ne oranda arttığı? İşler kolaylaştı ama vatandaşlar hakettikleri hizmeti tam olarak alabilliyor mu? Burada henüz sorunlar olduğu sır değil.

Bugün sizlere bir dostumun başından geçenleri aktarmak istiyorum.

Geçirdiği kalp krizinden sonra by pass ameliyatı oldu. Türkiye’nin sakin köşelerinden birini seçti, başını dinliyor, stresten uzak durmaya çalışıyor.

Kalp soruundan kendini kurtarmış ama dişlerinde sorun çıkmış. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ne başvurmuş, birçok dişi çekilmiş. Dostum “Bu sayede çene kemiğime yerleşen ürkütücü kistlerden kurtuldum” diyor.

Diş Merkezi bu tedaviyi yapmış ama protez bu merkezin işi değilmiş. Yani protez başka yerde yapılacak. Yine devlet karşılayacak masrafı. Zaten dostum da “Emekli maaşıyla geçiniyorum, özel bir merkezde tonla para ödeyemem ki” dedi.

Bunun için Nişantaşı Diş Hekimliği Fakültesi’ne başvurmuş, internet üzerinden randevu almış, belirlenen gün ve saatte gitmiş.

Kendisine denmiş ki “Protezden önce diş etleri tedavisi gerek, bu durumda protez takamayız.”

Dostum “Tamam” demiş “Bu ne kadar sürer, çünkü İstanbul dışında oturuyorum.”

Cevap gelmiş. Sıkı durun. “Tahminen” iki yıl sonra. “Şu anda 2009’daki randevulara bile sıra gelmedi” demiş uzman doktor.

Dostum şaşkınlıkla “İyi de iki yıl ağzım boş buzdolabı gibi mi dolaşacağım?” diye soracak olmuş, aldığı cevap bu kez biraz sert olmuş “Bu bizi ilgilendirmez.”

Üstelik by pass’lı dostum “Diş eti hastalıklarının kalple direk bağlantısı var. Eğer ben bu randevuya sadık kalırsam, iki yılı nasıl geçireceğim. Kalp krizi riskim artacak, bunun hesabını kim verecek” diye yakındı.

Peki sonuç ne olacak? Dostum ağzında kalan beş dişi de yine Sağlık Bakanlığı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde çektirecek. Sonra kendisine damak yapılacak özel bir yerde.

Sağlık Bakanı “münferit bir durum” diyebilir. Ama o çok öğünülen sağlık hizmetlerinden küçük bir kesit sundum sadece.

*****


İşte bu haftanın fıkraları

Yıldırım Tuna’dan yine çok güzel fıkralar geldi. Hepinize keyifli pazarlar dilerim;

Bardak

Sevgili iyimser, kötümser ve realist; Siz bardağın dolu mu boş mu olduğunu tartışırken ben içindeki suyu içtim. (İmza: Fırsatçı)

Evlilik

Annemle babamın 30. evlilik yıl dönümlerini yakın akrabalarımızla bir otelde yemek yiyerek kutladık. Babama bir konuşma yapması için ısrar ettim, “Neler hissediyorsun anlatır mısın baba” dedim, Ayağa kalktı, “Çocuklar ‘Evlilik’ iyi bir öğretmendir” diye söze başladı, “Size sadakati, sabırlı olmayı, tahammül etmeyi, uysallığı, kendi kendinizi kontrol edip kısıtlamayı, sınırlı davranmayı, fedakar olmayı öğretir.. Ve buna benzer bekar ve özgür bir insanın ihtiyacı olmayacak bir sürü lüzumsuz safsatayı işte..!”

Boşanma

Adam barda kendi kendine içip homurdanırken tam yanında oturan kadın “Neden söylenip duruyorsunuz?” diye sormuş. “Yahu sormayın, hiçbir şey anlayamadım“ demiş adam şaşkın bir ifadeyle, “Geçen ay nikah dairesinde 2 kelime söylettiler evlendik, geçen gece uykumda 2 kelime etmişim ‘boşandık..!”

Jinekolog

İşsiz kalan jinekolog oto tamircide iş bulmuş, 12 aylık bir çalışma ile işin inceliklerini öğrenmiş, çalıştığı dükkandaki iş arkadaşlarından biri patrona gidip “Ben de motor tamiratı yapıyorum o da..” demiş sinirlenerek, “Ama o benden hızlı terfi etti ve daha fazla haftalık alıyor neden?” Patron “Tamam, sen de aynı işi yapıyorsun ama“ diye cevap vermiş “O bu işi kaputu açmadan, arabaya dokunmadan sadece egzoz borusundan yapıyor..!”

Bayat balık

Gittiğim ‘sözde lüks’ restoranda garsona seslenip “Bu balık kokmuş” dedim, “Müdürünüzü çağırır mısınız? Bir de o tatsın bakalım ne diyecek?” Garson “Boş ver..” dedi “ Ona biraz önce müşterinin biri ona tavuğunu yedirdi, müdür bey içerde kıvranarak perişan bir şekilde yatıyor, o tavuğun üstüne bir de bu balığı hayatta yediremeyiz, gelmez..!”

Kırmızı gül

Adam barda dertli dertli otururken arkadaşı onun bu moral bozukluğunun nedenini sormuş, “Sorma” demiş adam, “Doktorum her hafta kolon kontrolüne gelmemi istedi.. Neden bu kadar sık bilmiyorum ve çok da umurumda değil ama geçen gün evime kırmızı güller gönderince acayip rahatsız oldum.. Hayır karım duysa vallahi rezil olacağım..”

Kuyu

Amerika’ya ilk defa resmi davetle giden Afrikalı ?ef, gittiği kokteyllerde alışmadığı ançuez, patates tava, peynir salam gibi şeyleri yiyip acayip susaması nedeniyle ikide bir ona su getirmesi için hizmetkarı Abdül’ü de her toplantıya yanında götürmeye başlamış.

Yine bir gün gittikleri davette Abdül işareti almasına rağmen uzun süre su getirmeyip eli boş dönünce “Ulan Abdül? Suyum nerde?” diye sinirlenmiş şef. “Büyük ?ef çok özür dilerim” diye cevap vermiş Abdül, “Sürekli size su aldığım kuyunun üzerine bir adam oturmuş, yarım saattir bekliyorum, kalkmadı..!”

*****


Kuran yakan Amerikalılara neden tepki yok?

Afganistan’da Amerikalı askerlerin çirkin bir marifeti ortaya çıktı 10 gün önce. Amerikalı askerlerin camilerden ve evlerden topladıkları Kuran-ı Kerim’leri ayaklarının altına aldıkları yaktıkları görüntüleriyle belgelendi.

Türkiye’de “tık” yok biliyor musunuz? Bir kere hükümetten hiç ses çıkmadı. Kendilerine sivil toplum kuruluşu diyen bazı dinci örgütlerden de ya hiç ses çıkmadı ya da çok cılız tepkiler geldi.

Peki neden?

Basit, çünkü Kuran-ı Kerim’leri yakanlar Amerikalılar.

Danimarkalı olsalar ya da Fransız falan, hele İsrail, ortalığı birbirine katarlardı.

Ama Amerika olunca iş değişiyor.

Yürekleri yetmiyor besbelli.

*****


Gani Yıldız’dan

TSK’nın Kış 2012 Tatbikatı’nı izleyen Cumhurbaşkanı, kendisine verilen dürbünü doğrudan gözüne götürünce merceklerin kapalı olduğunun farkına varmamış. Yasaları “gözü kapalı” onaylamaktan gelen bir alışkanlık olsa gerek!

***


TÜSİAD, 12 yıla çıkarılması hedeflenen zorunlu eğitimle ilgili olarak endişesini belirtmiş, “Kızlar için sakınca doğar” demiş. Zaten amaç bu değil mi? Kızlar için sakınca doğması ve hatta kızların doğurması.

***


Beklenen İstanbul depreminde, depreme dayanıksız okullar 1 milyon çocuğun ölümüne sebep olabilirmiş. Nesilleri dindar yetiştirmeyi düşünmeden önce onları hayatta tutmayı düşünsek daha iyi olacak!

***


Eğitim sisteminde yapmayı düşündüğü değişikliklerle “etKİN”, “yetKİN” ve “seçKİN” nesiller yetiştirmek istiyormuş. Bu kadar fazla “KİN”in ülkeye faydalı olup olmadığını zaman içinde göreceğiz.

***


Sağlık Bakanlığı’nın yeni uygulamasıyla doktorsuz ambulanslar geliyormuş; doktorun yerini acil tıp teknisyeni alacakmış. Vatandaş doktorsuz hastaneye alışmış, doktorsuz ambulans ona vız gelir!

***


Başbakan, “Kimse kriz duasına çıkmasın” demiş. Ne yani, “Allahım, devletimizin kurumları arasındaki çatışma dayanılmaz hale geldi, sen ülkemizi krizden koru!” diyemeyecek miyiz?!

DİĞER YENİ YAZILAR