Dindar gençlik nedir Sayın Başbakan?

Haberin Devamı

Sayın Başbakan; partinizin toplantısında dün yaptığınız konuşmayı hayretle izledim.

CHP’li bazı milletvekillerinin katsayı konusunda Danıştay’a başvurmalarını şiddetle eleştirdiniz.

Uzun yıllardır bu konudaki düşünce ve tavırlarınızı biliyoruz. Bunda hiç sorun yok.

Elbette yanlış da olsa sadece imam hatipleri öne çıkararak katsayı konusunda hassas olmanız normal geliyor bana.

Mezun olduğunuz okulu savunma ihtiyacı duyabilirsiniz.

Ancak belki hep zihninizde olan ama çok açıkça söyleyemediğiniz bir görüşü dile getirdiniz.

“Dindar bir gençlik yetiştirmek” istediğinizi söylediniz.

Bu sizin şahsi görüşünüz olabilir. Ama yönettiğiniz devletin böyle bir görevi yoktur ve olamaz da.

Devletin görevi inançlara saygılı ve eşit davranmaktır. Devlet herkesin dinini layıkıyla öğrenmesi için özgür bir ortam sağlamakla görevlidir.

Sayın Başbakan, siz de mutlaka biliyorsunuz ki, imam hatip liseleri birer din okulu değildir.

Müslüman halka din hizmeti vermek üzere uzman yetiştiren meslek okullarıdır.

Bu nedenle imam hatip mezunları dini bilgi açısından elbette diğer okullardan mezun olanlardan üstündürler ama bu onların daha dindar ya da daha iyi Müslüman olmalarını sağlamaz.

Oysa sayın Başbakan siz daha da ileri giderek katsayı konusunda hassas olanları “ateist bir gençlik” yaratmayı istemekle suçladınız.

Bu çok vahim bir konuşmadır. Toplumda yanlış anlaşılabileceği gibi kin ve nefret duyguları da oluşturabilir.

Çünkü sizin sözlerinizin tercümesi şudur: İmam hatiplerden yetişen nesil dindar olur. Muhafazakâr olur. Bunun dışındaki eğitime tabi olanlar ateist yani bir anlamda dinsiz olarak yetişir.

Bir imam hatip mezunu duygusallığı taşımanıza rağmen kastınız bu olmasa bile kamuoyunun bir kesiminde böyle algılanacağını bilmemeniz mümkün değil. Unutmayın ki Türkiye’de milyonlarca kişi belki imam hatip liselerinin önünden bile geçmemiştir ama en az onlar kadar dinlerine bağlı ve inançlıdır. Ne sizin ne de başkasının; ne dindar bir gençlik yetiştirme ne de inançların düzeyini ölçme hakkı vardır.

*****


Kar keyfi - kar eziyeti

İstanbul çok uzun yıllardan beri böyle bir karla karşılaşmamıştı.

Galiba 1987 kışında benzer bir durum yaşamıştık. O kadar yoğun karı bir de bu yıl gördük.

Karlı havayı çok severim. Ama başka işim olmayacak. Dışarı çıkmak zorunluluktan değil keyiften olacak.

İşte onun mutluluğu başka.

Ama bu dediğim İstanbul’da olmuyor.

Kar İstanbul için bir çile.

Kimi okurlar bazen kızarlar. “Anadolu’da ne koşullar yaşanırken İstanbul’a biraz kar yağınca ortalığı birbirine katıyorsunuz” derler.

Mantıken doğru gibi ama öyle değil. Anadolu’nun birçok yeri kar koşullarına alışık. İnsanlar çok aksi koşullar olmadıkça o hayatın gereklerine uyuyorlar.

Oysa İstanbul kara alışık değil. Bunun da ötesinde, kar 15 milyonluk kentte her şeyi durduruyor.

Önceki gece Kanaltürk’teki programımız saat 02.00’de bitti. Bir çıktık ki yoğun tipi var.

Mecidiyeköy meydanında bile asfalt görünmüyor, her yer bembeyaz. Kayak pistini andıran E-5’ten zar zor eve vardım.

Sabah evin önü yıllardır görmediğim kalınlıkta bir kar örtüsüyle kaplı. Araba hiç görünmüyor neredeyse.

Mecburen evde çalışılacak. Ama işe bakın ki internet yok. Her şey normal gözüküyor ama bağlantı yok. Soruyorum, İstanbul’un birçok yerinde durum böyleymiş.

Yazıları yazıyorum ama internet açılacak ve ben yazımı gazeteye geçebilecek miyim bilmiyorum.

Eğer şu anda yazımı okuyorsanız talih bana gülmüş demektir.

Ama ne olursa olsun mahsur kaldığım evin penceresinden İstanbul çok güzel görünüyor.

*****


Berlin Kaplanı

Hazır kar yağıyor, hayat zorlaştı, pek çok kişi işine bile gidemiyor. Size bir tavsiyem var.

Trafiğe çıkmak belki zor ama artık o kadar çok alışveriş merkezi var ki, herkesin evine yürüme mesafesinde birini bulmak mümkün.

Sinemaya gidin. Eğer görmediyseniz Berlin Kaplanı’na gidin.

Hem çok komik ve eğlenceli hem de çok yumuşak, duygusal bir film.

Ata Demirer Eyvah Eyvah ikilisinde de aynı duygusallığı yakalamıştı.

İyi ama saf bir karakter, abartmadan sergilenen sıradan ama sahici bir yaşam.

Berlin Kaplanı da böyle bir film.

Hele Ata Demirer’in Almanya’da büyümüş, asıl dili Almanca olan, Türkçeyi kırık konuşan tiplemesi gerçekten görülmeye değer. Hatta sırf bu konuşma için bile izlenebilir.

*****


Arayış

İki adam alışveriş merkezinde çarpışmış. Biri “Hey ne oluyor?” derken diğeri “Yahu kardeşim, kusura bakma karımı kaybettim ondan telaşlıyım” demiş. Öteki “işe bak ben de karımı kaybettim” demiş sonra da “Beraber arayalım bari, karın nasıl biri?” diye sormuş. “Karım” demiş “1.75 boyunda. Sütun gibi bacaklı. Beline kadar uzun saçlı, yemyeşil gözlü. Dar bir kırmızı mini etek giyiyor, üstünde dekolte bir bluz var” dedikten sonra sormuş “Senin karını tarif etsene.” Diğeri şöyle bir bakmış “Boş ver şimdi benimkini, gel seninkini arayalım” demiş.

*****


Kaçak elektrik kullanana verilen hapis cezası kalkarken, abonelerden alınan kayıp kaçak bedeli aynen duruyormuş. Her zaman olduğu gibi, namuslu vatandaş sadece faturayı değil, “kurallara uymanın bedeli”ni de ödüyor! (Gani Yıldız)

*****


Fransa’yı seviyor muyuz?

Fransa once Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını kabul etti etti. Nerede? Kendi parlamentosunda.

Çok kızdık, öfkelendik.

Aradan 10 yıl geçti, önce Temsilciler Meclisi sonra da Senato soykırım yoktur demeye hapis ve para cezası getirdi.

Köpürdük haklı olarak. Fransa’dan ve Fransızlardan nefret etmeye başladık. Fransız mallarını boykot etmeyi, Fransız şirketlerini kovmayı, Fransızlara hiç iş vermemeyi ve hatta Fransızları Türkiye’ye hiç sokmamayı bile düşünenler çıktı..

Sonra bir baktık 77 senatör çıkan yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor.

Hava birden değişti. “Fransa yakışanı yaptı” diyoruz şimdi.

Bakalım bu hava ne kadar sürecek? Eğer Anayasa Mahkemesi yasayı iptal ederse çok sevineceğiz ve Fransızları baş tacı edeceğiz.

Ama ya aksi olursa? İşte o zaman yandı gülüm keten helva.

Artık Fransa diye bir ülke kalmaz zihnimizde.

Bilgeler ne güzel söylemiş: Ülkeler arasında ebedi dostluklar da düşmanlıklar da olmaz. Karşılıklı çıkarlar önemlidir.

Bu gerçeği bilip ona göre davranmayı bir öğrensek ne kadar rahat edeceğiz değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR