Kimliğini yitirmiş aydının isyanı

Haberin Devamı


Bu ülkenin gerçek demokratları, hukuka, insan haklarına saygılı duyarlı insanları Hrant Dink’in öldürülmesine ilk andan itibaren çok büyük bir tepki gösterdi.

Bu nedenle mahkemeden çıkan “bu işin arkasında terör örgütü yok” kararına tepki de çok büyük.

Sahici insanlar büyük bir üzüntü içinde. Kararın ne kadar kötü olduğunu görüyorlar ama bunun nedenini de biliyorlar.

Buna karşı, kimliğini yitirmiş aydınlar, yıllar boyu AKP iktidarına payanda olmanın hiçbir rahatsızlığını duymadan şimdi timsah gözyaşı dökerek ortalığa saçıldılar.

Hepsinde müthiş bir öfke, müthiş bir saldırganlık.

İktidarı bunların eline verseniz parça parça edecekler.

Neden?

Çünkü bir anda kendileriyle ters düştüler.

Son 10 yıldır yaptıkları yalakalıklar, şirretlikleri, ettikleri hakaretler, aşağılamalar, iftiraları bir anda yüzlerine gözlerine bulaştı.

“Yetmez ama evet” çığlıkları atarak iktidarın Türkiye’yi dönüştürme planına ortak olanlar şimdi şaşkınlık içinde dövünüyorlar.

Asıl korkuları “son kullanma tarihlerinin” artık çok yakın olduğunu anlamalarıdır. Bugüne kadar yaptıkları yalakalıklarla sağladıkları avantaların kesilmeye başlayacağını görmeleridir.

Hrant Dink sadece üç beş kendini bilmezin kurbanı mı olmuştur?

Bu mümkün mü? Arkasında büyük güçler olmadan kimsenin böyle bir eyleme kalkışamayacağı kesin.

Ama o güç nedir? Sorun bu.

Kimliğini yitirmiş aydınların hevesi, bu cinayetin de Ergenekon’a yüklenmesiydi.

Öyle olmadı.

Hesap bozuldu.

Şimdi çılgınca soruyorlar “Herkesi susturan bu büyük güç nedir?”

Evet, sahi, nedir bu büyük güç?

Ergenekon değil demek ki. Bir genelkurmay başkanını bile tutuklamaktan çekinmeyen iktidar, nasıl oluyor da Hrant Dink’in katilleri karşısında bu kadar çekingen olabiliyor?

Ergenekon’dan bile büyük bir örgüt var o halde.

Başbakan’ın kendisine “Beni de öldürmek istiyorlar” dediğini söyledi geçen akşam televizyonda Oral Çalışlar. Sonra da eklemiş Başbakan “Siz kim olduğunu bilirsiniz.”

Bu oyun artık bitmeli.

Beş yıldır iktidarın yürüttüğü bir “intikam operasyonu” kimliğini yitirmiş aydınların cazgır korosu eşliğinde Türkiye’ye nefes aldırmadı.

Nice aydınlar gazeteciler, akademisyenler, rektörler, askerler bu cazgırlığın yarattığı psikolojik iklim yüzünden acılar çekiyor.

O acılara hiç kulak asmayan, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını ayaklar altına alanlar bugün bir dava ile duvara çarptılar.

Şimdi “derin devlet” arıyorlar.

Oysa burunlarının ucunda belki.

Elbette hemen

uyanmayacaklar.

Ne zaman ki iktidar, bunların tamamını tarihe gömecek, o

zaman anlayacaklar belki ama

ne çare?

*****


Aferin be jandarma

Hrant Dink’i öldürtmeye azmeden isimlerden biri olarak sayılan “Büyük abi” Erhan Tuncel mahkemeye göre “masum” çıktı.

Meğer o “büyük abi” bir şey yapmamış. Ama yine de bir suç bulmuş mahkeme. Büyük Abi’nin geçmişte bomba attığı McDonald’s olayı akıllarına gelmiş. O yüzden ceza vermişler. Yattığı süre de yeterli görülünce “abi” serbest bırakıldı.

Ama kahraman jandarma hemen devreye girmiş ki bu yüreklerimize su serpti.

“Abi” meğer askere de gitmemiş henüz. Jandarma’dan kaçar mı? “Abi” hapisten çıkar çıkmaz almışlar götürmüşler merkeze.

Oysa o “abi” hergün jandarmaya gidiyordu geçmişte, oturup konuşuyorlar, çay içip memleketi kurtarmaktan söz ediyorlardı.

Hiçbirinin mi aklına gelmemiş o zaman “Yahu sen askere gitmiş miydin?” demek.

Çok merak ediyorum; Jandarma’dan Genelkurmay’a atlayan paşamız, adamlarının “abiyi” cezaevi kapısından alıp götürmesiyle “Çok şükür bugün de vazifemizi yapmış olmanın huzuru içindeyim” diyerek başını yastığına koymuş ve huzur dolu bir uyku çekmiş midir?

*****


Piri Reis karaya bağlı

Ne zamandır “Piri Reis’in nerede olduğunu” soruyorum ya. Cevabı geldi. Resmi olarak değil, vatandaştan geldi cevap.

Piri Reis Urla’ya çekilmiş, rıhtıma bağlanmış sakin sakin duruyormuş.

Oysa biz Piri Reis’in, Akdeniz’de korsan olarak petrol arayan Rumların ve onların adına iş yapan Amerikan şirketinin ve dahi hepsini koruyan İsrail savaş gemilerinin karşısında kahramanca dikildiğini sanıyorduk.

Donanmamızın da Piri Reis’in hemen yanıbaşında Rumlara, Amerikalı şirkete ve İsrail savaş gemilerine karşı bir abide gibi durduğunu düşünüyorduk.

Hiçbiri değilmiş. Büyük gürültülerle sefere çıkarılan Piri Reis sessiz sedasız dönmüş.

Bu arada Rumlar petrol bulmuş, doğalgazı çıkarmaya başlamış, ne gam.

Bize sadece hava atmak, efelenmek yarar. “İktidar kükredi, Rumları, Amerika’yı, İsrail’i hizaya getirdi” zannediyor bu mazlum halk.

*****


Mehmet Altan olayı

Mehmet Altan Star’dan ayrılmış. İstifa etmiş olduğunu düşünmek istiyorum.

Çünkü iktidar kaynaklı dedikodulara göre Mehmet Altan son zamanlarda yazdığı yazılar nedeniyle zaten sürekli uyarılar alıyormuş. Son olarak bir Kürt televizyonuna verdiği demeçte kendi gazetesini rahatsız edecek sözler söylemiş.

Star yönetimi kendisinden bu sözlerini düzeltmesini istemiş. Altan buna yanaşmayınca da klasik “Hayatta başarılar” mektubu masasının üzerine konulmuş.

Umarım bu doğru değildir, Altan’ın “istifa etmiş olma onurunu” taşımasını isterim.

Ancak bunun kaçınılmaz son olduğunu da söylemeliyim.

Mehmet Altan ve onun gibi bazı isimlerin AKP iktidarıyla ve hele hele zihniyetiyle hiçbir ilgileri yok. Hatta AKP zihniyetinin aslında hiç tahammül edemeyeceği görüşlere sahipler.

Ancak, Türkiye’yi dönüştürme planında iktidarın bazı müttefiklere ihtiyacı vardı. Karşılıklı bir alışverişti bu ve doğal olarak güçlü olan da iktidardı.

İktidarın zihninde bir “son kullanma tarihi” vardı.

Bugüne kadar “son kullanma tarihleri dolan” bazı aydınların nasıl harcanıverdiğini gördük.

Şimdi bu süreç hızlanabilir, çünkü iktidar da hedefine çok yaklaştığına inanıyor.

Yakın dönemin “heyecan veren yeni operasyon dalgası” işte bu “son kullanma tarihi gelenlerin tasfiyesi” olacaktır.

Elbette bugüne kadar cazgırlık yapmayı başaranlar bir süre çırpınış içinde olacaklar, “AKP ayağına kurşun sıkıyor” diye kabadayılık da yapacaktır. Ama kısa sürede seslerinin kesileceğinden de kimsenin şüphesi olmasın.

DİĞER YENİ YAZILAR