Cumhuriyet’i de iptal edin bari

Haberin Devamı

Bugün 29 Ekim. Büyük önder Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in 88’inci yılını kutluyoruz.

Cumhuriyet’e, Atatürk ilke ve devrimlerine yürekten bağlı, çağdaş ve gerçek vatanseverler bu günü elbette hakkıyla kutlayacaklar.

Ama her biri oturdukları makamı Cumhuriyet’e borçlu olan resmi kişiler ve temsil ettikleri kurumlar bu yıl, ilk kez, Cumhuriyet’i kutlamayacaklar.

Çünkü tüm Türkiye’de kutlama törenleri iptal edildi. Kim etti? Başbakanlık. Öneri de Cumhurbaşkanı ile baş başa konuşan Genelkurmay Başkanı’ndan geldi.

“Acımız büyük, o halde Cumhuriyet Bayramı gibi ayrıntı ile uğraşamayız.”

İşin öncülüğünü Cumhurbaşkanı Gül yapmıştı. Çankaya Köşkü’ndeki, yani Atatürk’ün makamındaki resepsiyonu iptal etmişti Cumhurbaşkanı.

Milletçe acı içindeyken resepsiyon verilmesi uygun görülmemişti.

Sanki o resepsiyon denilen şey çalgılı, türkülü, dansözlü, eğlenceli bir toplantı.

Ama içki servisi var. İçki ise herhalde eğlence, sefahat olarak algılanmış ki resepsiyon iptal edilmiş.

Ancak asıl bomba dün geldi. Tüm Cumhuriyet Bayramı törenleri iptal edildi.

Türkiye büyük bir felâket yaşayabilir. Hepimiz acı içinde olabiliriz. Terör canımızı çok yakmış olabilir. Bunların hiçbiri Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümünü yok saymamız için bahane olamaz.

Bu karar iyi bir karar değil. Türkiye’nin götürülmek istendiği hedef doğru bir hedef değil.

“Acımız büyük” bahanesi ile Cumhuriyet’i kutlama törenlerini iptal etmek ayrıca milyonlarca kişiye inandırıcı da gelmeyecektir. En azından bana gelmiyor. Cumhuriyet’in kuruluşunu kutlamak ile yaşadığımız acının ne ilgisi var. Cumhuriyet’i kutlama törenleri bir eğlence festivali değil ki.

Tamam, her yıl yapılan büyük havai fişek gösterileri, konserler, danslı balolar ve hatta fener alayları yapılmayabilir.

Ama devlet kurumlarının, öğrencilerin, halkın katıldığı törenleri aynı kaba koyarak toptan iptal edilmesi anlaşılır gibi değil.

Bu zihniyet yakın bir gelecekte “Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e gerek kalmadığını” da söyleyebilir. “Cumhuriyet de iptal edilsin” diyenler çıkabilir.

Eğer acımız nedeniyle Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal ediyorsak, birkaç gün sonra kutlamaya başlayacağımız Kurban Bayramı’nda ne yapacağız? Küslerin barıştığı, birbirini görmeyenlerin buluştuğu, ailelerin kaynaştığı, fakirlerin karnının doyduğu bir şenlik havasında kutlanan Kurban Bayramı’nı da mı iptal edeceğiz?

Kurban Bayramı’nı bilemiyorum tabii de, hemen iki gün sonra saltanatın kaldırılışının yıldönümü var. Saltanatın kaldırılışı her yıl sembolik törenlerle kutlanır. Öyle sanıyorum ki o da iptal edilecektir.

Sonra 3 Mart’ta hilafetin kaldırılmasının yıldönümü var, bir bahane ile iptal edilebilir.

Onu bunu bilmem, ama sanki Türkiye’nin üzerine kalın bir yorgan örtülmüş gibi. Herkes korkmuş, sinmiş halde. Sessizlik hâkim. Sesi çıkanlar sadece iktidarın nimetlerinden yararlanan ve bunun kesilmemesi için yırtınırcasına destek verenler.

***


Salak yerine bile konmuyoruz, düpedüz salak diyorlar bize

Pek çok kişi gibi ben de sordum; 1999 depreminden sonra bir kerelik diye çıkarılan deprem vergisi 12 yıldır kesintisiz alınıyor. Toplanmış olması gereken para 50 milyar lira dolayında. Peki bu para ne oldu?

Sorunun muhatapları bir süre sustu. Sonunda Maliye Bakanı konuştu.

Meğer o paralar yol olmuş, köprü olmuş, sağlık hizmetlerinde kullanılmış.

Daha önce, zamlara güncelleme denmesi üzerine “bizi salak yerine koyuyorlar” diye yazmıştım. O ifade hatalı. Salak yerine koymuyorlar, düpedüz “siz salaksınız” diyorlar.

Deprem için toplanan paralar yola, suya, kavşaklara gittiyse, işçinin, memurun, emeklinin henüz almadığı maaşından kesilen vergiler nereye harcandı?

Her yıl açıklanan “İlk 500 firma” listelerinde gördüğümüz milyonlarca liralık vergilerle ne yapıldı peki?

Bir işte çalışan, azıcık mürekkep yalamış herkes bilir ki devletin hangi adla olursa olsun topladığı vergiler kasalarda nakit olarak saklanmaz. Bunlar kayda girer. Sonra ihtiyaçlar saptanır. İhtiyaçlar mal niteliğindeyse ya satın alınıp saklanır ya da üretilir. Hizmet ihtiyacı içinse gerekli birimler kurulur ve toplanan paralar buraların bütçesine aktarılır.

Bakandan öğrendiğimiz kadarıyla bunların hiçbiri yapılmamış. Deprem fonu için toplanan paralar normal vergi gibi bütçeye eklenip harcanmış. Deprem için mal alınmadığı gibi hizmetler için de hazırlık yapılmamış, destek sağlanmamış.

İşte bu nedenle Van’da çadır yok, başta gıda olmak üzere tüm ihtiyaçlar halkın yardımları sayesinde sağlanabiliyor.

Bakan ise bize “Ey salaklar, deprem için vergi topladıysak depreme harcayacak değildik ya, açıkları kapattık” diyor.

Ülkeye bak.

***


Televizyon kanalları, deprem bölgesine yardım toplamak için “ortak yayın” yapmış. Sanki normal zamanda “çok sesli” bir görsel medyamız vardı da!

(Gani Yıldız)

***


Kaçak sigara içmeyin parası PKK’ya gidiyormuş

Maliye Bakanı açıkça bize “salak” diyor dedim ya, alın size bir haber daha, aynı mantık, aynı yöntem.

Kaçak sigara ile ilgili bir toplantı yapılmış. Maliye Bakanı kaçak sigaradan yakınmış. Vatandaşı da “can evinden vuracağını” zannederek uyarıda bulunuyor. “Kaçak sigara işini terör örgütleri yapıyor. Kaçak sigara alırsanız bu para terör örgütlerine gidiyor.”

Terör ögütünden kastın PKK olduğunu biliyoruz. Yıllardır bu tür kaçakçılıklarla silah ve patlayıcı aldıkları sır değil.

Ama garip olan bizim bildiğimizi bu ülkenin istihbaratının, güvenlik güçlerinin de bilmesi. Biliyorlar ama yakalayamıyorlar.

Maliye Bakanı aslında bilerek bilmeyerek bir ayıbı da itiraf ediyor ki, o işin başka acıklı tarafı.

Ancak şunu söylemeliyim; Maliye Bakanı herhalde ekonomi işlerini benden daha iyi biliyordur. Kaçakçılık nasıl oluşur.

Bir: Bir mal sizde yoksa ya da çok az varsa.

İki: Bir mal normalden çok pahalı ise.

Birinci madde bizim için geçersiz, çünkü sigara var. Var ama, devlet sigara üzerinden çok para kazanmak için vergi üstüne vergi bindiriyor. Bu durumda hemen yanıbaşımızdaki bir ülkede çok daha ucuz olan sigara, kaçakçılar için bulunmaz nimet haline geliyor.

O halde Maliye Bakanı sigara paralarının terör örgütlerine silah ve patlayıcı olarak kaynak yaratmasını istemiyorsa, sigara fiyatlarını kaçakçılar için cazip olmaktan çıkarmalıdır.

Efendim, pahalı sigara aynı zamanda sağlığımız için yararlıymış, böyle yazarak sigara lobilerine destek veriyormuşum.

Geçiniz, kaçakçılara sigarayı da o lobiler sağlıyor zaten. Siz milyonlarca liranın terör örgütüne silah olarak gitmesini istiyor musunuz istemiyor musunuz?

İstemiyorsanız alın önlemi. Yapabiliyorsanız kaçakçılığı kurutun. Kurutamıyorsanız ağlaşmayın.

***


Ya yıkılmayan binalar

Van depreminde hep yıkılan binalar üzerine konuşuyor ve yazıyoruz. Oysa bir de yıkılmayanlar var. Örneğin Van 100. Yıl Üniversitesi kampüsünde hiçbir hasar olmadığını öğrendim. Binbir entrika ile hapse atılan, onuru ve kariyeri ile oynanan eski rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın Deprem Evleri Projesi kapsamında yaptırdığı ahşap evlere de hiçbir şey olmamış. Oysa bu projede Yücel Aşkın’ın büyük yolsuzluk yaptığı ileri sürülmüştü. Gerçi sonra beraat etmişti ama ne fayda.

Her nedense Van için çok gerekli olan bu proje iktidar Yücel Aşkın’dan kurtulduktan sonra rafa kaldırılmıştı.

İşini doğru dürüst, namusluca, ahlaklıca yapanların eserleri dimdik ayakta duruyor, ne deprem ne başka bir şeyden etkileniyor. Yapanlardan intikam alınıyor.

Diğerleri ise gözlerimizin önünde, üstelik bizlere alay ederek bakıyorlar. Yoksa müstahak mıyız?

DİĞER YENİ YAZILAR