Artık Ramazan için bir reform gerekmiyor mu?

Haberin Devamı

Yıllardır aklımda olan, sanıyorum milyonlarca kişinin de kafasını karıştıran bir konuyu yazmak istiyorum. Belki dini konularda daha hassas olunması gerektiği için ben dahil pek çok kişi bugüne kadar bu konuya girmemiş olabilir. Süleymaniye Vakfı’nın “Kutuplarda namaz ve oruç” konulu araştırmalarını görünce, bunun aslında Türkiye için de düşünülmesi gerektiğine inandığımı söylemeliyim.

BAĞNAZLARA SÖZÜM YOK: Öncelikle belirteyim ki, bağnaz biçimde “Bu konular tartışılmaz” diyecek olanlar ilgi alanımda değil. Ama din bilgisi ve kültürü konusunda derinliği olanların akıl ve mantık süzgeçlerini çalıştıracaklarını ve benim merak ettiğim konunun gerçekleşip gerçekleşemeyeceğini söyleyebileceklerini sanıyorum.

BAKARA SURESİ: Şu anda Ramazan ayındayız. Türkiye’nin büyük bölümü oruç tutuyor. Oruç Kuran’ı Kerim’in Bakara Suresi’nde yer alıyor. Oruç tutma süresi de aynen şu şekilde emredilmiş; “Tan yerinde beyaz iplikle, siyah iplik ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra da orucu geceye kadar tamamlayın.” Demek ki oruca gün ağarırken başlayacağız ve güneş battığında da bitireceğiz.

KAMERİ TAKVİM: Dini günlerimizi kullandığımız Miladi Takvim’e göre değil de Kameri dediğimiz “Ay takvimine” göre belirliyoruz. Miladi Takvim “Dünyanın güneş etrafında bir dönüşünü” yıl olarak kabul eder. Kameri Takvim ise “ayın dünya etrafında 12 kez dönüşünü” bir yıl sayar. Bu nedenle Kameri Takvim Miladi Takvim’den 11 gün kadar kısadır.

DİNİ GÜNLER KAYIYOR: Bu böyle olunca dini günler Miladi Takvim’e göre her yıl 11 gün daha önceye gelir. Bu da dini günlerin Miladi Takvim’e göre bir yılın her dönemine rast gelebilmesi demektir. Örneğin bu yıl Şeker Bayramı 1 Eylül’de. Gelecek yıl 20 Ağustos, daha sonraki yıl

9 Ağustos. Bir dini günün yılın aynı gününe denk gelmesi yaklaşık 33 yılda bir gerçekleşir.

SAAT FARKLARI: Dini günler her yıl 10-11 gün geri giderek 33 yıl içinde yılın her dönemine denk geldiği için, Kuzey Küre’de olan ülkemizdeki saat farkları da bu dini günlerde etkili oluyor. Kandiller, bayramlar için belki fark etmiyor ama namaz ve oruç için bu çok önemli. Çünkü “yılın en uzun gününü” yaşadığımız “21-22 Haziran” tarihlerinde oruçlu geçen zamanımız (İstanbul) 17 saati biraz geçiyor. “En kısa gün” olan “21 Aralık’ta” yine İstanbul’da yaşayan biri 11 saat 8 dakika oruç tutuyor.

ARABİSTAN’DA DURUM: Oysa Kuran’ı Kerim’in indirildiği Mekke ve Medine’de gece gündüz farkı çok olmadığı için Müslümanlar hemen her yıl yaklaşık 12 saat 50 dakika ile 13 saat 15 dakika arasında oruç tutuyor. Ekvatora yakın ülkelerde yaşayanlar başka yerlerde oruç süresinin her yıl daha farklı olduğunu hissetmiyor bile. Bundan 1400 yıl önce, pek çok bilimsel gerçek henüz keşfedilmemişti. Saat kullanılmıyordu ve en önemlisi büyük ihtimalle herkes yaşadığı yerin dünyanın diğer her tarafı ile aynı olduğunu sanıyordu.

DOĞAYA GÖRE KURAL: Bu nedenle pek çok dini kural doğal koşullara göre düzenlenmişti. İnsanlar güneşin doğuşu ve batışına göre biçimlendiriyordu hayatlarını. Bundan 150 yıl öncesi için de durum çok farklı değildi. Ancak özellikle son 75 yıldır teknoloji başdöndürücü biçimde gelişti. Yaşam biçimleri çok farklı hale geldi. Artık insanlar güneşin doğuşu ve batışıyla birlikte hareket etmiyor.

YENİLİKLERE AÇIK: Bu durumda örneğin Arabistan’da yaşayan bir Müslüman ile Türkiye’de veya daha kuzeyde (ve tersi tabii) yaşayanlar arasında büyük farklar ortaya çıkıyor. Bu da en azından Müslümanları eşit kılmıyor. Dinimiz yeniliklere açık bir din. Elbette Kuran’ın emrettiği kurallar değiştirilemez ama herkesin yaşamını etkileyen bazı durumlarda, kuralların özüne dokunulmadan, ortak akılla reformlar yapılabilir.

EKİNOKS DÖNEMLERİ: Örneğin bizim coğrafi konumumuzdaki ülkelerde “ekinoks” dediğimiz “gece ile gündüzün eşit olduğu” iki dönem vardır. Biri 21 Eylül diğeri 21 Mart’tır. Ramazan ayı, bu dönemlerden birine sabitlenemez mi? Örneğin 21 Eylül’ü yani gece ile gündüzün eşit olduğu günü oruç ayının 15’inci günü kabul edelim, bu durumda Ramazan her yıl 7 Eylül- 7 Ekim arasında kutlanabilir. Ya da 7 Mart -7 Nisan.

*****


Haftanın fıkraları

Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla hepinize keyifli pazarlar dilerim

Sean Connery

Sean Connery prodüktörü ile öğle yemeğinde buluşmuş. Bir ara özür dileyip tuvalete gitmiş, birkaç dakika sonra pantolonu sırılsıklam dönmüş. “Sean.. Ne oluyor?” diye sormuş prodüktörü, “Yaşlanıyor musun artık?” Connery “Yahu sorma.. Her zaman böyle” demiş “Ne zaman umumi yerlerde tuvalete gitsem, yan pisuvardaki adamlar h ızla bana dönüp “Heyy.. Yahu sen Sean Connery değil misin?” diyip duruyorlar..!”

Uyumuş

Kadın, annesinin araba kullanırken bir trafik kazası yaptığını duyar duymaz hemen aramış annesini “Ne oldu?” diye. Üzüntülü bir ses tonuyla “Sorma k ızım yolda gelirken bir ara uyuyuvermişim” demiş annesi ve hemen eklemiş: “Tabii baban olacak o yararsız adam etrafı seyretmekten dikkatini toplayıp da asla uyarmadı beni! ”

Sadece hakime

Hakaret davasında avukat davacıya dönüp “Size edilen küfürleri burada tekrarlayabilir misiniz?” diye sormuş. Davacı tereddüt etmiş, “Bunları burada söyleyemem” demiş utanarak, “Saygın, seviyeli ve kaliteli bir insanın duyacağı şeyler değil onlar.” Avukat “Tamam” demiş “Sadece hakim beyin kulağına fısıldayın o zaman..!”

Sıkı savunma

Başarılı avukat mahkeme sonunda beraat eden müvekkiline dönüp “Artık duruşmalar bitti, bana doğruyu söyleyebilirsin” demiş; “Gerçekten o parayı zimmetine geçirdin mi?” Adam “Vallahi ben geçirdiğimi zannediyordum ama savunmanızdan sonra içime ciddi bir kuşku düştü doğrusu..!” demiş...

Damat adayı

İş adamı kızına talip olan delikanlıyı, tanışmak için ofisine davet etmiş, onunla uzun bir süre sohbet ettikten sonra “Seni çok sevdim delikanlı” demiş, “O servet avc ılarından biri olmadığın apaçık belli.. Söyle bakayım hangi kızımla evlenmek istiyorsun?” Delikanlı “Şeyy efendim” demiş saygıyla, “Hangisi olursa olsun inanın fark etmez efendim..!”

Guguklu saat

Adam gece yarısı 3’te sarhoş bir vaziyette eve gelmiş, karısı yarı uyanık sinirli bir sesle sormuş “Saat kaç?” diye. “Saat tam bir hanım” dediği anda guguklu saat 3 kere ötmez mi? “Öff, saatin bir olduğunu biliyoruz sersem kuş” demiş adam sallanarak, “Ha bire tekrarlamanın ne alemi var?”

*****

Gani Yıldız’dan

Bülent Arınç’ın üniversite ziyaretini protesto eden ve rektöre, “Biz görevi Atatürk’ten devraldık!” diyen iki öğrenci okuldan “uzaklaştırma” cezası almış. Ve birileri hâlâ demokrasiye “yakınlaştığımızı” iddia ediyor!

***


Sendikalarla işverenler arasında yapılan iş sözleşmesi “toplu” olsa da, maaş nedense hep “zayıf”tır.

***


“İkinci Cumhuriyet”e geçmişiz. Cumhuriyet olduğu gibi kalsaydı ve biz, demokrasinin vitesini birden ikiye, ikiden üçe büyüterek ilerleseydik daha sağlıklı olmaz mıydı?

***


Der Spiegel, yaşadığımız son gelişmeler için, “Türk Ordusu’nun omurgası kırıldı” demiş. Sadece omurgası mı, onuru da kırıldı!

***


Eskişehir’deki Seyyid Battal Gazi Külliyesi’ne, restorasyon esnasında spot lamba, Amerikan mutfak ve beton sütunlar eklenmiş. Buna da şükür! En azından son dönem restorasyonlarının vazgeçilmezi olan yangın, külliyeyi küle çevirmemiş!

***


ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, “Türkiye, terörizmle mücadelede en güçlü ortaklarımızdan birisidir” demiş. Demek bu mücadelede yediğimiz kazıkların büyük olmalarının sebebi, güçlü ortaklardan birisi olmamızmış!

DİĞER YENİ YAZILAR