Paşa tutuklamak vaka-ı adiye oldu

Haberin Devamı

Başlıktaki kelime herhalde anlaşılıyordur ama daha genç okurlar için anlatayım. Vaka “olay” demek. “Adiye” ise sıradan. Yani adi-sıradan olay.

Vaka-ı adiye eski bir gazetecilik deyimidir. Alışılmış, kanıksanmış, haber yapsan da yapmasan da olur cisten haberler için kullanılır.

Örneğin yankesicilik, araba hırsızlığı, gasp, mahallenin namusu için adam dövmek vs.

Bunlar hemen hergün yaşanan olaylardır. Gazetelerde yer alır ya da almaz. Alsa da iç sayfalarda görürsünüz. Bazı eski iyi muhabirler işte bu “adi olaylardan” bir hikaye çıkarmayı başarırdı. Hikaye deyince aklıma geldi, Amerikan filmlerinde rastlamışsınızdır. Muhabirler aralarında konuşurken “Story- hikaye” derler. Filmlerde biraz da bilgisizlikten tam tercüme yapılınca “haber eşittir hikaye” gibi bir anlam çıkıyor. Gazeteci olmayanlar da “Yahu siz hikaye yazıyormuşsunuz” diye takılıyor bazen.

Oysa haberin İngilizcesi “News”tür. “News” düz haberdir, içinde yorum, ruh yoktur. “Kartal’da bir otobüsün çarptığı Mehmet Yeşil isimli vatandaş öldü” bir news’tür. “Story” ise kazadan yola çıkarak yazılan bir yaşam öyküsüdür örneğin. Muhabir ölen kişinin evine gider, o kişi beş çocuğunu geçindirmek için iki ayrı işte çalışan biridir belki. Ölen kişinin yürek paralayan öyküsü artık “news” olmaktan çıkar “story”e dönüşür.

Söze vaka-ı adiye’den girdik. Önceki gün yine bir korgeneral tutuklandı. Baktım da birçok gazetenin ilk sayfasında bile yok bu haber. Oysa 2013’ün Hava Kuvvetleri Komutanı söz konusu olan komutan. Yandaş medya bile ilgi göstermemiş. İlk sayfalarında yok, içerde de ya tek sütun ya çift sütun kadar yer almış.

Neden? Çünkü Türkiye’de paşaların tutuklanması artık “Vaka-ı adiye” oldu da ondan. Haberlerdeki “kasıtlı” ayrıntılar bile yok olmuş. “Bir eve yapılan baskında bulunan belgeler üzerine sorgulanan falan paşa tutuklandı.” Hepsi bu.
12 Eylül’den önce yaşanan şiddet olayları da öyle kanıksanmıştı ki, yazıişleri müdürleri birinci sayfayı tamamlarken haber müdürlerine seslenirdi “Tek sütun yer kaldı, bugün ölen kaç kişi var?” diye.

Hiç unutmuyorum, 12 Eylül döneminde Günaydın’daydım. Darbe olunca gazete tabii ki tamamen değişmişti ama, darbe öncesi hazırlanan 12 Eylül sayısının birinci sayfasında tek sütun bir haberin başlığı şöyleydi: “Dünkü olaylarda 33 kişi öldü.”

Öyle kanıksanmış ki milletin birbirini öldürmesi sıradan olay olarak kabul ediliyordu.

Bugün aynı durum paşalar için söz konusu. İyi bir şey değil ama.

*****

Komutan çocuklarından babalar günü mektubu

Silivri’de ve Hasdal’da tutuklu olan subayların çocukları ve bazılarının torunları bu yıl buruk “Babalar günü” yaşadıklarını belirterek bu günün anlamına uygun olarak Babalar Günü’nü bir mektupla kutlamak zorunda kaldıklarını söylediler. Çocuk ve torunlardan hapisteki babalara, dedelere yazılan mektubu biraz kısaltarak sizlere de sunuyorum;

Canım Babam; Sormuşlar; “Ölüm mü daha ağır çeker, ayrılık mı?” diye. Ayrılık bir katre ağır basmış... Bizim bu ayrılığımız ne planlı, ne istemli, ne anlamlı, ne de süresi belli...

...Bu sene daha bir hüzünlüyüm, senden ayrı olmanın, senin dört duvar arasında olmanın verdiği mutsuzluk yanına tüm tutuklu olup özel günlerini sevdiklerinden ayrı geçirenler de eklendi kalp ağrıma ve sırtımdaki ağırlık, gönlümdeki yorgunluk milyonlarla katlandı.

...Tutukluluk garip bir ruh hali yaratıyor, sonu belli değil, bir suç kanıtlanmamış ama yeterli delil olmadığından hapis hayatı yaşamak. İsyanlardayım, ruhum isyanlarda, delil toplamak ve suçu kanıtlamak gerekmez mi? Neyse, bu noktada da ruhani tarafım devreye giriyor. Her şerde bir hayır vardır. Allah bir kapı kapatır, bir pencere açar diyorum. Allah her problemde gücünü de beraberinde veriyor. Ve insan aklının akıl sır ermeyen kendini avutma yetisi devreye giriyor. Bizler yine de çok ama çok şanslıyız. Bugün aramızda olmayan, tüm bu tür süreçlere maruz kalıp katlanamayan ve kendi canına kıyanlar aklıma geliyor. Onlarla bu kalp yorgunluğu biraz daha artıyor...
Kalbinde baba sevgisi olan tüm insanların Babalar Günü kutlu olsun... Babalar ve çocukları Allah’tan olmayan sebeplerle ayrı kalmasın...

*****

Sevgili babama

Ne mutlu ki bana ve kardeşim Cem’e, bu Babalar Günü’nde de yine birlikteyiz. Bize yine güç veriyorsun. Aklımız erdiği günden bu yana bize aşıladığın insan sevgisi, ülkemize bağlılık, Atatürk ve ilkelerine sarsılmaz inanç, kendine güven duygularını her ikimiz de hiç eksiltmeden bugüne kadar taşıdık. Bundanh sonra da taşıyacağız. Çünkü sarsılmaz bir abide olarak önümüzde yürüyorsun.

Babamın ve tüm babaların Babalar Günü’nü saygılarımla kutlarım.

*****

Pazar fıkraları

Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralardan bir demet;

Ne satıyorsun?

İki ortak o gün açılacak mağazalarını açılışa yetiştirememişler, o telaş ve sıkıntıyla içeride rafları düzenlemeye çalışırken ortaklardan biri
“Allah kahretsin..!” demiş, “Şimdi biri gelip ‘ne satıyorsunuz? ’ diyecek diye inan mideme kramp giriyor.” Gerçekten tam 2 dakika sonra meraklı adamın biri burnunu vitrine dayayarak görebildiği her köşeyi detaylı incelemiş, camı parmaklarının arasına sıkıştırdığı bozuk parayla çıtlatarak yüksek sesle “Ne satıyorsunuz?” diye bağırmış. “Öküz satıyoruz öküz” demiş ortaklardan biri hayli sinirlenerek. “Aferin size” demiş meraklı adam duraksamadan, “Mükemmel satıcılarmışsınız.. baksanıza dükkanınızda sadece iki tane kalmış..! ”

Vitrindeki araba

Adam otomobil galerisinin müdürünü telefonla arayarak “Çok affedersiniz, karım biraz önce aradı, sizinle vitrininizdeki Volkswagen Golf hakkında görüşmek istiyor” demiş. “Bizim vitrinimizde Volkswagen Golf marka araba yok ki?” diye cevap vermiş mağaza müdürü. “İşte o da sizinle o konuyu görüşecek” demiş adam sıkılarak, “Kendisi biraz önce aradı ve şu anda var..! ”

Nereden buldun?

65 yaşındaki adam 20 yaşında bir kızla arkadaşlık etmeye başlamış, ona yavaş yavaş aşık olduğunu hissedince soluğu hemen psikoloğunda almış “Benimle çıktığım kız arasında 40 yaş fark olması normal mi? ” diye. “Aa?” diye hayretle şaşırmış psikoloğu “Pes yahu” demiş gülerek, “105 yaşındaki kadını da nerden buldun?”

Kötü hava

Karım bana “Hadi git ekmek al da gel” dedi. “Nee?” dedim “Bu havada dışarı çıkılır mı? Yahu insan köpeğini bile bu havada göndermez”

Bana “Öff, uzatma” dedi “Giderken sana ‘Yanına köpeği de al’ dedik sanki?.. ”

*****

Gani Yıldız’dan

Yağmurda suyla dolan alt geçitler için Melih Gökçek’e kızanları anlamak zor. Zira adı üzerinde; alt geçit. Suyun altından geçip gideceksin!

***

On emekliden dördünün çalışmaya ihtiyacı varmış. Emeklimizin kaderidir: Hans emekliliğinde dünyayı görür, Ahmet emeklerinin boşa gittiğini...

***

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Türkiye raporunu “Kitaptan bomba olmaz!” başlığıyla açıklamış. Belki kitaptan bomba olmaz ama basılmamış kitap için basımevine “bomba gibi” baskın olur!

***

Başbakan, seçim sürecinde siyasetçi ve köşe yazarlarına açtığı davaları geri çekmiş. Bilim adamları, Başbakan’da “balkon etkisi”nin görüldüğünü, bu durumun geçici olduğunu ve birkaç hafta sonra bildiğimiz Başbakan’ın geri geleceğini açıklamış.

DİĞER YENİ YAZILAR