Galiba yüzde 95’imiz aptalız

Haberin Devamı

İlk Aziz nesin başlatmıştı “aptal” tartışmasını. Aslında 12 Eylül anayasası ile ilgili bir espriydi bu. Bir toplantıda “halkın yüzde 60’ı aptal” deyivermişti rahmetli büyük usta.

“Neden yüzde 60?” diye soranlara 12 Eylül anayasasına verilen yüzde 92’lik desteği kastederek “Aslında yüzde 92 diyecektim ama, ayıp olur diye düşündüm” cevabını vermişti.
Yıllar sonra Müjdat Gezen bir TV programında Aziz Nesin’in bu esprisini hatırlatınca, sanki bu esprinin gerçekliğini ispatlamaya çalışan güya demokratlar kıyameti koparmışlardı. Tabii maksat iktidara yağcılık yapmaktı, yoksa anladıklarından değil. Zaten espriden anlasalar bugüne kadar söylediklerini söyler, yaptıklarını yaparlar mıydı?

Neyse, ben Aziz Nesin’den daha ileri giderek ve içine kendimi de katarak oranı 12 Eylül anayasasına verilen destekten de yukarı çekmek istiyorum.

Sahi yoksa yüzde 95’imiz aptal mıyız?

Yok, yok, aranızda güya damokratlardan olan varsa hemen kıyameti koparmasın.

Sadece bir örnek üzerinden yürümek istiyorum.

Trafikten söz etmek ve yüzde 95’imizin nasıl aptal durumuna düşürüldüğünü anlatmak amacım.

Hepimiz biliyoruz ki büyük kentlerin en büyük çilesi trafik.
Bu kadar çok araba, ama bu kadar yol olursa trafik elbette sıkışacak. Sonuçta örneğin İstanbul’da Asya ile Avrupa’yı bağlıyoruz. Toplam 7 şerit var.

Bütün uluslararası trafik ve İstanbul’un nüfusu bu 7 şeridi kullanarak gidip geliyor. 3’ü Boğaziçi Köprüsü’nde 4’ü de Fatih Köprüsü’nde.

Şehir içlerinde kavşaklar, alt geçitler, tüneller var ama yetmiyor da yetmiyor.

Peki asıl sıkışıklık bu nedenlerle mi oluyor?
Hayır, asıl sıkışıklık aramızdaki sadece yüzde 5’i oluşturan “akıllılar” yüzünden oluyor.

Yüzde 95 ise “aptallığına razı” olarak bu akıllıların yarattığı kaosun içinde ömür törpülüyor.

Çok basit bir deney. Şişenin ağzına bir huni koyun, sonra bir bardağı boca edin. Ne olur? Huninin içi dolar, çok su koyarsanız taşar. Ama bir yandan da huninin ucundan şişeye su akmaya devam eder.

Bizim trafiğin durumu aynen bu. Kavşaklarımız, sağa ya da sola dönüşlerimiz, köprülere giden yollarımız huni sistemiyle çalışıyor.

Gerçi trafiği düzenleyen, şeritleri çizen ilgililerimiz önceden her şeyi düşünmüşler ama o bizim yüzde 5’lik akıllı vatandaşımız yok mu, işte onlara şerit merit gerekmediğinden, yandan gelip hooop bir şerit daha yapıyorlar. Sonra biraz daha akıllı olan üzerine bir şerit daha ekliyor. Oldu mu sana kavşak noktası huni.

O sırada kavşaktan sapacak sapmayacak herkes kaderine razı biçimde oflayıp puflayarak ama elinden bir şey gelmeyerek aracında oturuyor öylesine.

Ya da çevre yolunda gidiyorsunuz. Sağda emniyet şeridi var. Siz yüzde 95’lik aptal kesim içinde olduğunuzdan emniyet şeridinin aslında sizi öncelikle gideceğiniz yere götüreceğini anlayamıyorsunuz.

Ama o ne ki, yüzde 5’lik akıllı kesimden biri “yahu aptallar burada boş bir yol duruyor, niye kullanmıyorsunuz?” diyerek basıp gidiyor yanınızdan. İyi de kavşağa yaklaşırken emniyet şeridi bitiyor, o akıllı kişi normal şeride girmek için kafa sokuyor. Arkası iyice duruyor. Ama sonuçta “o akıllı” yine de senden önce geçip gitmiş oluyor.

Peki bu ülkenin trafik polisi yok mudur?

Yoktur. Sadece boş caddelerden araba çekmek ya da tuzak kurdukları noktalarda aslında genellikle “yüzde 95’lik aptallar” içinde olanları cezalarla bunaltmak için vardır.
Bir gün ben de akıllanmak istiyorum.

50 model tank gibi bir Desoto alıp, çift şerit yapıp sonra içeri girmeye çalışanlara var gücümle vurmak istiyorum. Normal şeridimde olduğum için polisi beklemek ve 8’de 8 haklı çıkmayı planlıyorum.

İçinizde aynı duyguları taşıyan başka “yüzde 95’lik” yok mu?

*****

Haftanın fıkraları

Yıldırım Tuna’dan bu hafta gelen fıkralarla sizi baş başa bırakıyorum

Daire

Sarışın, spor arabası ile giderken direksiyonunu solladığı TIR’ın tam önüne kırması ile TIR devrilme, şoförü de ölüm tehlikesi atlatmış, sinirinden deliren dev gibi deri yelekli TIR şoförü sarışını ileride kıstırıp durdurmuş, cebinden çıkardığı tebeşirle yere bir daire çizip onu tam dairenin ortasına ittirip “Bu dairenin asla dışına çıkmayacaksın..! Asla ..!” diye bağırıp hırsını almak için spor arabanın bütün deri koltuklarını paramparça etmiş, sarışına dönüp baktığında onun ‘sırıtmakta’ olduğunu görünce “Bunu komik buldun ha?” demiş, eline aldığı levye ile arabanın bütün camlarını kırmış, dönüp baktığında sarışının yüzünde hala aynı sırıtışı görünce deliye dönmüş, tornavidasını çıkarıp bütün lastiklerini delik deşik etmiş, sarışın bu sefer gülmeye başlayınca TIR şoförü resmen kendini kaybetmiş, TIR’ın bagajından çıkarttığı bir bidon mazotu spor arabanın üzerine döküp kibriti çakmış, dönüp bakmış ki sarışın gülmekten yerleri yumrukluyor. “Komik olan neee? Neee?” demiş sinirinin son safhasında. “Her.. Her arkanı dön dönüp bu tarafa bakmadığında..” demiş sarışın gülmekten gözlerinden yaşlar süzülürken, “Ben hep çiz..çizdi ğin o dairenin dışına çıkıp durdum..!”

Paganini

Delikanlı yeni çıkmaya başladığı kızı etkilemek için müzikli bir İtalyan restoranına götürmüş, yemekler ısmarlanıp şaraptan ilk yudumlar alındıktan sonra yanlarına gelen garson “Paganini sever misiniz?” demiş keman triosunu masalarına doğru davet ederken, “Hayır” diye cevap vermiş delikanlı, “Biz Spagetti söylemiştik! ”

Beslenme

Doktor bebeği muayene ederken zayıflık hissedince “Bunu nasıl besliyorsun?.” diye sormuş annesine. “Bir taraftan süt, diğer taraftan da meyve veriyorum” diye cevap vermiş genç anne, “Bir dakika, bir dakika” diye kızgın bir şekilde telaşlanarak ayağa fırlamış doktor, “Hangi taraftan meyve veriliyor?”

Şişko

Obez’e “şişko ” deyip toplumda utandırarak onu yemekten vazgeçirmek resmen hikaye.. Kesin yerler. Bırakın birkaç kişiyi 50.000 kişinin maçlarda hakeme ne şekilde bağırdıkları malum, onlar yine de görev almak için araya ‘ricacı adam’ sokuyorlar..

Uçak

Kadın telaşla psikiyatrın muayenesine dalmış “Kocam kendisini uçak sanıyor.” demiş. “Önemli değil hanımefendi ” demiş doktor gözlüğünü düzelterek, “Yarın sabah kendisini getirin, görüşelim” Kadın “İmkansız doktor” diye cevap vermiş sıkılarak, “Kendisine yarın sabah uzak doğuya bir sefer yazmışlar, ne kadar sürer bilemem ama 3-4 gün buralarda yok yani.. ”

Masraf

Düğün salonuna gelen nikah memuruna “Bize özel olarak geldiniz, yol masraflarınız falan da oldu, size ne kadar ödeme yapılır bilemedim, söyler misiniz?” diye sordum nazikçe. “Ağanın eli tutulmaz.. Şu evlendiğin kıza bak.. Şimdi eşin oldu, sence bu olay nelere değiyorsa onu ver..” diye cevap verdi memur gülümseyerek, ben de çıkartıp kendisine 50 lira uzattım nikah memuru endişe ile dönüp eşime baktı, baktı ve bana dönüp 45 lira geri verdi..

*****

Gani Yıldız’dan

YÖK Başkanı, tartışmalı YGS için “tarihteki en ciddi sınav” demiş. Yok canım! YGS’den daha ciddi ve milattan önce yapılmış bir sınav kesin vardır!

***

Çevik Kuvvet polisi kameralı kask takacakmış. Demek ki MOBESE kameralarından izlediğimiz trafik kazaları gibi, kask kameralarından da “cop ve biber gazı kazalarını” izleyeceğiz!

***

Soru: Aşağıdakilerden hangisi ÖSYM Başkanı’nın YGS öncesi yapılanları tanımlamak için kullandığı kelimedir?

a-) Acemilik
b-) İşgüzarlık
c-) Eksiklik
d-) Dikkatsizlik
e-) Hepsi

Not: Soruyu çözmek için şifreye gerek yoktur. Doğru cevap gün gibi meydandadır.

***

Bizi tanımlarken “Anahtar ülke” ya da “Kilit ülke” ifadelerini kullananlardan ricamız: Zaten şifreyle uğraşıyoruz, kilitle anahtarla kafaları iyice karıştırmayın!

***

İdeal milletvekilinin bazı özellikleri: Neden olduğunu bilmeden, saniyeler içinde parmak kaldırıp indirebilme; istediği anda ağlayabilme; Meclis’te yokken oradaymış gibi imza atabilme; uyku probleminin olmaması; yakın dövüşte başarı.

***

Basın özgürlüğü için çalışan Sınır Tanımayan Gazeteciler’e, “Sinir Tanımayan Gazeteciler” de diyebiliriz. Çünkü onlar, ülkelerinde basın özgürlüğü olduğunu iddia eden sinirli politikacılarla da mücadele ediyor.

DİĞER YENİ YAZILAR