Liberal Demokrat Parti “liste partisi” için aday

Haberin Devamı

Konuyu biraz daha ayrıntılı anlatınca en olumsuz görüşlerin bile “bir dakika, bir daha düşünelim” dediğini görüyorum. Seçimlerde barajı aşamayacakları bilinen partilerin bir liste ittifakı yapabileceklerine ilişkin yazılarıma hem okurlardan hem de bazı siyasilerden gelen yorumlara bakınca bu duygu uyandı içimde.

Öyle anlar vardır ki, en olanaksız olduğu düşünülen bir eylem bir anda en geçerli ve yararlı hale gelebilir.
Ben de biliyorum ki, birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan partilerin seçim ittifakı için ortak liste hazırlamaları çok zor. Ancak ülkenin içinde bulunduğu durum, iktidarın Türkiye’yi dönüştürme çabalarının geri dönüşü olmayan bir yola girmemize yol açacak olması, sağduyu sahibi herkesi harekete geçirebiliyor. İttifak ya da “ortak liste” konusuna önce burun kıvıranlar, bunun seçimlerin kaderini değiştirecek çok önemli bir adım olabileceğini görmeye başlıyorlar.

Daha önce okumamış olanlar için çok kısa bir özet yapayım: Seçimde üç partinin barajı aşması kesin görülüyor. AKP, CHP ve MHP. Üç partiye “bağımsız aday” formülüyle katılan BDP’yi ekleyelim. Bu tablodan AKP’nin tek başına iktidar çıkması olasılığı yüksek olabilir. Ancak dördüncü bir alternatif yüzde 10 barajını aşarsa Türkiye’nin siyasi çehresi değişebilir.

Bu nasıl mümkün olabilir? Barajı aşamayan ama hatırı sayılır kamuoyu desteği olan partiler var. Bu partilerin bir ikisinin bir araya gelmesi pek etkili olmuyor. Ancak oy potansiyellerinin toplamı yüzde 10’u hayli aşıyor. O halde fikir ve ideoloji bazında değil, tamamen bölgelere göre güçlerin ön planda tutulacağı bir “ortak liste” ile seçime girilebilir.

Peki bu ortak liste hangi parti çatısı altında olmalı?
En önemli sorunlardan biri bu. Partiler kendi seçmen tabanlarına başka bir partiyi anlatmakta zorlanabilir. Bu nedenle seçime katılma hakkı olan en küçük partilerden biri “liste partisi” olarak kullanılabilir. Seçimden sonra herkes yine kendi partisine gider.

Bir liste partisinin yüzde 10 barajını aşması halinde birkaç parti grup kuracak kadar milletvekiline bile sahip olabilir.

“Liste partisi önerisine” ilk cevap Liberal Demokrat Parti’den geldi. Genel Başkan Cem Toker “Makul siyasetimizle merkez sağa da sola da en yakın parti biziz. Buyursunlar, listeyi LDP çatısı altında yapalım, seçim sonrası herkes partisine geçsin” dedi.

Bu konuda çalışmalar yapan partilerin ilgililerine duyurmak istedim.

*****

Bu olmuyor işte

Yandaş gazeteciler iktidarın olağanüstü bir basın özgürlüğü sağladığını, gözaltına alınan, tutuklanan, dava açılan gazetecilerin aslında “gazetecilik dışı işler” yaptıklarını ileri sürüyorlar.

Bunları ibretle ve hayretle izliyorum. Yandaş olunca demek ki bu kadar kendilerinden geçebiliyorlarmış. Oysa eğer konu “gazetecilik dışı işler” ise yandaş kesimde bugüne kadar “gazetecilik adına yapılmış tek bir iş bile neden göremiyoruz” diye sormadan edemiyorum.

Çünkü yandaş medyada sadece çarpıtma, kişi hak ve özgürlüklerine darbe, itibarsızlaştırma, aşağılama ve hakaret var.

Bir de başka gariplikler oluyor bu medyada. Örneğin Başbakan’ın danışmanlığını yapmış olan Akif Beki birkaç gündür kendi egemenliği sırasında medyaya müdahale etmediğini anlatmaya çalışıyor. Sonra da bunu kanıtlamak için aslında AKP’ye karşı olan ama özel ilişkilerde her türlü çirkinliği yapanlar olduğunu bizzat yaşadıklarıyla anlatmaya çabalıyor.

Beki aynen şunu yazmış: “Mesela, Ana uçağına bilet alma niyetiyle cillop gibi yazılar döşenip, sabahın köründe, “Beğendiniz mi, filan seferinizde uçağa binebilir miyim ben de?” diye arayan mı istersiniz, arzusu yerine gelmeyince, yan çizip aynı köşeden salvo atışlarına başlayan mı...

Yeni çıkardıkları gazetenin satın alma ve reklam yoluyla desteklenmesi için hükümet yetkililerinin kapısını aşındıran mı... Umduğunu bulamayınca hırsla, hınçla vuran mı... Başbakanlık uçağına daha az davet aldığı için gazetesiyle tehdit edip, aleyhte sayısız kez aynı çarpıtma haber ve yorumları yayımlayan mı dersiniz... Kontratı dolmaya yakın ya da koltuğu sallantıdayken patronuna güçlü görünmek için bab-ı devlette bir kare resim dilenen mi... Önemli zevatla birkaç dakikalık görüşme kovalayan mı... Hatta hatta... Daha sayayım mı? Yok, bence yeter. Ayıptır, konuşulmaz böyle şeyler.”

İnsan okuyunca “vay vay vay” demeden edemiyor. Tamam da kim bunlar? Madem bunlar yazılıp çiziliyor o zaman bu kişilerin kim olduğunu da söylemeli. Söylemeli ki normal bir vatandaş karşılaştığı her gazetecinin bu tür çirkin ilişkiler içinde olduğunu zannetmesin.Yazı yazmak, egemen bir dönemin avantajını kullanarak bildiklerini gizemli biçimde aktarmak yazana keyif verebilir.

Ancak bir yazının herkesi töhmet altında bırakacak biçimde olması da ahlâki değildir. Beki “kimilerine mesaj vermek” için herkesi karalayacak bir üslup kullanmak yerine bildiklerini isim vererek anlatmalıdır. Ya da hiç yazmamalıdır.

*****

Kemal Unakıtan 12 Haziran’da aday olmayacakmış. Demek ki Sayın Bakanımız “ununu” eledi ve eleği asmaya karar verdi. (Gani Yıldız)

*****

İddialı aceleciliğe gerek yok

Yazılarımı düzenli okuyanlar, geçmişte nükleer enerji konusuna karşı çıkmadığımı bilirler. Ancak Japonya’da yaşanan korkunç doğa olayının yarattığı sonuçlar bu konuyu bir kere daha düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
Dünyanın en tiziz, en disiplinli ve güvenliğe en düşkün ülkelerinden Japonya’da bile bir doğa olayı nükleer tehdide yol açıyorsa, bundan sonra gözü kapalı “nükleer enerjiye evet” demek mümkün değil.

Bu açıdan Başbakan Erdoğan’ın “iddialı aceleciliği” bana garip geliyor.

Elbette Türkiye’nin çok ciddi bir enerji ihtiyacı var ve nükleer enerji bu açığı kapatmakta önemli bir faktör. Ama nükleer tehlikeyi “mutfaklardaki tüpgazları da mı kullanmayalım” ya da “gördünüz köprüleri yıktı tsunami, köprü de mi yapmayalım” diyerek hafifletmeye çalışmak doğru değil.

Bu nedenle Erdoğan’ın biraz daha temkinli davranmasında ve “örnek olacak bir teknoloji kullanacağız” diye en başta kendisini inandırma çabasında biraz frene basması gerek.
Bunun yanı sıra Türkiye’nin yapması gereken bir şey daha var. Hemen yanıbaşımızdaki Ermenistan’daki nükleer santral çok geri teknolojiye sahip. Buralarda yaşanacak bir kazanın Türkiye’yi de cehenneme çevireceği bir gerçek. Türkiye bu santralin kapatılması için ağırlığını koyabilmeli.

DİĞER YENİ YAZILAR