Bu pazar bol fıkra var

Haberin Devamı

Yıldırım Tuna’dan bu hafta yine çok sayıda fıkra geldi. Sayfaya sığdırabildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Uzatın ayağınızı rahat koltuğunuzda ve keyifli dakikalara başlayın.

Şarkılar

Arkadaşım kendisinin devam ettiği Türk Sanat Müziği korosuna benim de gitmem için ısrar edip duruyordu. “Yahu kaçırma” dedi, “Her gece bol bol rakıyla envai çeşit mezeleri götürüp duruyoruz.” Ben de “Peki ne zaman şarkı söylüyorsunuz ki?” diye sordum. “Arkadaşlarla akşam eve dönerken, kaldırımda sallana sallana” dedi.

Fark

- Optimist ile Pesimist arasında ne fark vardır?
- Optimist uçağı icat eder, Pesimist ise paraşütü.
Akrep

Yazlığımızdaki banyoda tıraş olurken küçük kızım yanıma gelip “Baba” dedi, “Kuyruğunda dokuz boğumu, ucunda iğnesi olan kıvrık kuyruklu siyah bir hayvan..” Saçlarını okşayarak “Akrep” dedim, “Bilmece mi çözüyorsun bir tanem?” Kızım “Hayır baba” dedi, minik parmağıyla işaret ederek, “Şu anda bacağından yukarı tırmanıyor.”

Kim o manyak

Patron bürodan çıkmadan önce sekreterine “Benimle görüşmek için bekleyen var mı?” diye sormuş. “Bir kişi var efendim” diye cevap vermiş sekreteri. “Konu nedir?” diye sormuş patron. “Maaşına zam yapmanızı istiyor efendim” demiş sekreter. “Boş ver.. Çıktı de.. Atlat..”
Sekreter, “Atlatılacak biri değil, son derece sinirli ve azimli biri. Sizin de burada olduğunuzu biliyor efendim” deyince patron “Aa?.. Kimmiş o manyak?” diye şaşırınca sekreter cevaplamış: “O manyak benim efendim.”

Kahvaltı

Evin hanımı işe yeni başlayan hizmetçiye yapacağı işleri tek tek anlattıktan sonra “Kahvaltımız sabah saat tam 7 dedir” diye tembih etmiş. “Çok teşekkürler efendim” diye cevap vermiş hizmetçi, “Ben kalkamazsam ne olur siz beni beklemeden başlayın.”

Vidanjör

Adam su yutup boğulunca tesadüfen kıyıda bulunan belediyenin vidanjörünün emici borusunu ağzına sokup başlamışlar adamın içindeki suyu boşaltmaya. Deniz yıldızları, midyeler, yosunlar rıhtımın üzerine gürül gürül boşalmaya başlamış. Hayli vakit geçip gelen deniz suyu ve malzemeler kesilmeyince “Heyyy” diye bağırmış oradakilerden biri, “Herifin kıçını denizden çekin yoksa vidanjörün motoru yanacak.”

Zarar

Delikanlı ünlü bir holdingin sahibini “Bu adam benim 10 milyon dolar sahibi olmamı engelledi” diye mahkemeye vermiş. “Peki, ne yaptı sana?” diye sormuş hakim. “Kızını istedim vermedi efendim.”

Aman ha

Savaş sırasında tepenin üzerindeki bir noktadan düşman askeri sürekli ateş edip durunca tim komutanı çavuşuna bir işaret çakıp “Şuraya birkaç kişi gönderip o silahı susturuver” demiş. “Aman komutanım sakın” diye atılmış çavuş, “Herif bir haftadır ateş edip duruyor, devamlı karavana. Şimdi biz onu halledersek yerine mazallah nişancı birini gönderirler yanarız.”

*****

Bir zamanlar bir ülkede “Yerli Malı Haftası” varmış

İstanbul Teknik Üniversitesi Dil ve İnkılap Tarihi Bölümü emekli öğretim görevlisi Nadiye Sarıtosun’un Türkçe” ile ilgili yazılarından birini daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Zorunlu olarak biraz kısalttım. Gelin birlikte okuyalım ve haklı mı haksız mı karar verelim:

Türk işçisinin emeği ile üretilen Türk sabununa “caprice” adını koyup bununla da yetinmeyerek “strawberry glycerine soap.. Made in Turkey by Komili” diyebiliyorsak; tümü Türk işçisinin emeği, alınteri halılarımızı “violet, gabbe, Nepal, standart gabbe, avangart, lost” diye adlandırıyorsak; yerli malı yurdun malı, her Türk bunu kullanmalı.

Bu arada “Türkmen, Yörük, Uşak, İzmir Yörük” diye ünlenen kilim adlarımız çok “banal” kaçıyor, tez elden bu adlar değiştirilmeli.

Acıkınca “simitland, mantı house, dürümtrak, dürümbüs, aşroom, Tas’s, Memo’s” gibi yerlerde “fast food ya da light” yiyeceklerle karnımızı doyuruyoruz.

Mega kentlerimizde “ekmek shop’lar” açılıyor. Shoping Center’lardan shoping yapıyor, Tower’larda yaşıyor, “Sun Hill” sitesinde “Dream House” tipi villalarda oturuyoruz.
“Globalleşirken, ambiyansı yakalayıp, konsensusu sağlayarak bu konjüktürde spesifik kriterleri, eldeki datalarla mas edip” okeyliyoruz.

Örneğin mesela, yan profilden resim çektiriyor, çocukları okul mektebine gönderiyor, her zaman full dolu oluyor, kuvvet gücümüzü gösterip her şeyi açık seçik net bir biçimde anlatıyor, imkansızlıklara olanak sağlıyor, nüans farklarını irdeliyor, geçmişe özleme “nostalji” diyor, hastaları rehabilite, yapıları restore ettiriyoruz. Hastalarımızı cankurtarana değil, “ambulance”ye bindiriyoruz.

Kafalarımız çok karışık çooook. Anlayamıyoruz, “oha falan” oluyoruz, “kal geliyor” ya da “daral” geliyor, tüm bunlar bizi ajite ediyor, irite ediyor.

Çünkü Türkçe’yi, Türk kültürünü ve değerlerimizi Türklere öldürttürüyoruz.

Gani Yıldız’dan
* En yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 8.5 katmış. Ne tesadüf! AKP de tam 8.5 yıldır tek başına iktidarda.

* Tutuklama ve gözaltılardan sonra Kılıçdaroğlu, seçim beyannamesindeki Aile Sigortası’nın yanına “Gazeteci Tazminatı”nı eklese iyi olur.

* Yoksulluk sınırında yaşayan insanımızın sayısı 12 milyon. Nedense yoksullukla sınır kapımızı kapatıp vatandaşlarımızı yurdun içine bir türlü sokamıyoruz.

* Nüfusun yüzde 43.9’u yeni giysi alamıyormuş. Böylece sosyal adaletsizliğe çözüm üretemeyen iktidarın, “Kimsenin giyim kuşamına karışmıyoruz” sözü doğrulanmış oldu.

* Ülkemizde fikir özgürlüğü, fikrin iktidara özgülüğüyle bağlantılı. Fikrinizi, fikriniz ancak iktidarınkiyle örtüştüğü zaman özgürce ifade edebilirsiniz.

* Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği, Meclis’te 275 kadın görmek istiyormuş. Umarız Meclis’teki kadın sayısının artması, toplumsal bir yara haline gelen kadına şiddeti fiilen Meclis’e taşımaz.

DİĞER YENİ YAZILAR