Hüsnü abi sen ne biçim diktatörsün?

Haberin Devamı

Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker, Mısır olayları üzerine oturup bir yazı yazmış. Hem çok komik hem de ders niteliğinde. Hafta içinde bazı köşelerde yazının bazı bölümleri yayınlandı. Burada ise tamamını bulacaksanız:

Hüsnü abi,
Hayretler içindeyim!! Seninki nasıl bir diktatörlük abi?
Ne demek muhalefet? Ne demek gösteri? Ne demek koskoca Mısır Devlet Başkanı’nın maketlerinin yakılması? Bu ne edepsizliktir? Bu ne çirkinliktir?
Gösteriler başlar başlamaz, gelişigüzel 10-15 göstericiyi “provokatör” ilan edip kemiklerini kırdırtacaktın.

Dayayacaktın biber gazını suratlarına, bak bakalım gösterici mi kalıyor sokaklarda.
Bu duruma nasıl düştün sen abi?

Bunca yıldır iktidardasın. Kusura bakma ama uyumuşsun sen.
Haddime düşmez ama telefon dinleme, teknik takip, kaset yayma, medyaya gözdağı, yargıya gözdağı, köşe yazarlarına, iş adamlarına üstü kapalı tehditler, vergi denetlemeleri gibi kavramları hiç duymadın mı sen abi?

Dünyada 88. sırada bulunan ama bölgenin en demokratik ülkesi Türkiye’de bir siyasetçi olarak ben mi öğreteceğim sana bunları diktatör Hüsnü abi?

Galiba senin en büyük hatan her gün sabahtan akşama kadar “demokrasi, cumhur, milli irade” diyerek nutuklar atmaman. Öyle bir konuşacaktın ki, değil Mısır halkı, bütün dünya, Amerikalısı, Avrupalısı bile seni demokrat bir lider zannedecekti.

Biraz nohut, mercimek, makarna dağıtsan millet öyle sokağa dökülmezdi. Oralar sıcak ama sözümü dinle, sen kömür de dağıt.

Garanti ederim, yanında biraz da fakir fukara, garip gureba edebiyatı parçaladınmı, cahil cühelanın da desteğini sağlarsın.

Telefonları da dinletmedin sanırım. Yoksa haberin olurdu bu gösteriler planlanırken. “Milli güvenlik için” deyip ortam dinleme araçları alıp kullansaydın ya canım abicim.
Sinirine dokunan muhalefet varsa, mesela liderinin kaçak et kesen bir videosunu piyasaya sürdürseydin.

Diktatörler çevrelerine biraz korku salmalı Hüsnü abi.
Seni desteklemeyip sessiz kalanlar olursa “bitaraf olan bertaraf olur” diyeceksin bak nasıl hizaya geliyorlar.
Söz dinlememekte ısrar eden gafillere de “sizi de zamanı gelince halledeceğiz” dedin mi iş bitti abi.

Sana ters gelen gazeteciler filan varsa orada, medya patronlarına söyle koysunlar kapının önüne. Sözünü dinlemeyen varsa Maliye Bakanı’na söyle, hemen bir vergi incelemesi başlatsın.

Hüsnü abi, senin galiba Washington’da adamın da yok. “Aman Hüsnü abiyi musluktan aşağı süpürmeyin, kullanın” diyecek bir adam bulundur Washington’da mutlaka.
Millet senden serbest ve adil seçim istiyor değil mi? “Tamam” de abi.

Bırak partiler seçime girsin.
“Hazine yardımı” diye bir kanun yaptır. Kendi partine 100 milyonlarca dolar para al, diğer partiler kuruş verme. Bak bakalım muhalefet mi kalıyor ortalıkta.

Seçimi yap, oylar sayılırken cereyanlar kesilsin. Tek tek sandık sonuçlarını filan da yayınlatma.
Neyse artık olan oldu.

Ama şunu bilesin ki, senin yüzünden benim Ahmedinecad kardeşim, Esad kardeşim, Kral Hüseyin kardeşim, El Beşir kardeşim hepsi diken üstündeler.

Sana çocukken kimse söylemedi mi Hüsnü abi? “Başkan sensin, istediğini asarsın, istediğini kesersin.” Şimdi ayıkla pirincin taşını bakalım.

Dün ülkemin Başbakanı konuşmasında sana mükemmel bir demokrasi dersi verdi. Ben demokrasiden kendisi kadar anlamıyorum. Bu aralar otokrasiyi öğrenmekle meşgulüm.

*****

Haftanın keyifli fıkraları

Yıldırım Tuna’nın geçen haftadan kalan fıkraları bunlar. Yenileri o kadar çok ki, üstelik bu hafta da hiç yerimde durmayınca başa çıkamadım, gerisi haftaya artık:

***

Dünyada tek

Kadın, yorgun argın işten dönmüş. Kapıyı çubuklu pijamalarla işsiz kocası açmış, “700 dolar telefon parası geldi beyefend” demiş kadın sinirle posta kutusunda bulduğu faturayı göstererek, “900’lü hatları arayıp kızlarla sohbet edersen sonu bu olur işte..!” Adam “Yahu bir kere aradım..” demiş, “Onu da samimiyetle sana anlattık suç oldu.. Topu topu 10 cümle söyledi kapattık..” Karısı sinir içinde, “On cümle söyledi ha?” demiş, “Dünyada bu işi yapan tek kekeme fahişe sana rastlamış anlaşılan..!”

***

Garip oyun

Gece kapı çalmış. Yaşlı bayan kapıyı açmış. Kapının önünde iyi giyimli iki küçük çocuk, ellerinde bazı kalemlerine çarpı konulmuş uzun bir liste, sırtlarında da zor taşıdıkları bir torba. “Teyzeciğim” demiş biri, “Çöp toplama oyunu oynuyoruz.. Bize dana pirzolası kemiği, kullanılmış karbon kağıdı, bir de mor kağıt havlu kutusu lazım.. Bunları da bulabilirsek 1 dolar kazanacağız..! Kadın “Oh..!” demiş, “Bu saçma sapan şeyleri bulma oyununa sizi kim başlattı ki?” Küçük çocuk, “Annemle babam baloya gittiler de..” demiş, “Gece bize bakmak için gelen kızın erkek arkadaşı..!”

***

İtfaiyeci

Polis komiseri, görevini sabaha karşı bırakması gerekirken evine gece 02’de dönmüş. Karısını uyandırmamak için ışığı yakmadan soyunup yatağa süzülmüş. Biraz sonra karısı uykulu bir sesle “Sevgilim..” demiş, “Başım çatlayacak gibi ağrıyor, nöbetçi eczaneden bana aspirin alır mısın?..”
Komiser “Tabii bir tanem..” demiş. Yine ışığı açmadan el yordamıyla bulduğu elbiseleri giyerek eczaneye gitmiş. Eczacı şaşırarak karşılamış onu, “Aa?.. Siz.. Siz.. 8. bölge sorumlusu Komiser Flick değil misiniz?..” diye sormuş. “Evet benim..” demiş komiser. “Tamam da..” demiş eczacı, “İtfaiye müdürünün üniformasıyla gecenin bu saatinde ne işiniz var?”

***

Tuvalet nerde?

Kolları olmayan adam, bara gelip bir bira istemiş. Barmen köpüklü bir bardak doldurup uzatmış kolları olmayan adama. “Affedersiniz, kolum yok” demiş adam, “Bardağı ağzıma dayayıp içmeme yardım eder misiniz?” Barmen “Ne demek, tabii” demiş ve denileni yapmış. “Şimdi” demiş adam, “Pantolon cebimden mendilimi çıkartıp ağzımı silebilir misiniz?” Barmen adamın mendilini bulup silmiş ağzını. “Çok naziksiniz.. Ama son bir şey daha var.. Erkekler tuvaleti nerde?” Barmen “Dı.. Dışarıda..” demiş önüne bakıp kaçarcasına uzaklaşarak, “Dışarı çıkıp dümdüz yürüyün, iki kavşak sonra köşede benzinlik var..”

*****

Günümüz insanı

Okurlardan Erhan Tığlı bu hafta da çok hoş bir yazı göndermiş. Yazıyı okuyup çevrenize bir bakın, ne kadar çok olduklarını göreceksiniz bu tür insanların:
- Sorma soruşturma, gündem oluşturma merkezinden geliyoruz. Size birkaç soru soracağız. Boş vaktiniz var mı?
- Pek boş vaktim yok ama sorun bakalım.
- Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Şarkıda belirtildiği gibi, aşk eski bir yalan, Ademle Havva’dan kalan.
- Hiç âşık oldunuz mu?
- Çok şükür olmadım.
- Niye şükrediyorsunuz?
- Cinayetler aşk yüzünden işlenir çoğu kez. Gençler anne babalarıyla aşk yüzünden bozuşur, aşk yüzünden intihar ederler. Aşk yuvaları bozar, karı kocayı birbirine düşman eder. Aşk evliliklerinin çoğu ayrılmayla sona erer. Geçenlerde bir iş adamı bir kadına tutuldu. Gece gündüz onu düşünmekten işini ihmal etti ve iflas bayrağını çekti...
- Kitap okuyor musunuz?
- Böyle bir kötü alışkanlığım yoktur. Okuyup da ne olacak ki? Okuyanları görüyoruz işte! Çoğu işsiz ya da hapiste çile dolduruyor. Okumanın sürünmektir sonu.
- Müzik, resim gibi güzel sanatlarla ilgilendiniz mi?
- Sanat karın doyurmaz. Benim böyle boş şeylerle ilgilenecek boş vaktim yoktur.
- Hiç ağaç dikip çiçek yetiştirdiniz mi?
- Parayı verdikten sonra istediğin ağacı, çiçeği satın alabilirsin. Böyle şeyler yapacak işi olmayanlar, emekliler, köylüler içindir. Ben köyden kente göçtüm, işim gücüm var.
- Doğayı kirletenlere engel oluyor musunuz?
- Başımı belaya mı sokayım canım.
- Candan bir arkadaşınız, dostunuz var mı?
- Eskiden mahalle, okul, askerlik arkadaşlarım vardı. Şimdi hiçbiriyle görüşmüyorum. Zaten bu dünyada dostluk, arkadaşlık kalmadı artık. Herkes çıkar peşinde, para pul derdinde.
- Sorular bitti. Bu sonuca göre işgaliye vergisi ödeyeceksiniz.
- Niyeymiş o?
- Niye olacak, bu dünyayı boşuna işgal ettiğiniz için!


DİĞER YENİ YAZILAR