CHP bilmeli ki; kimse CHP’ye mecbur değil

Haberin Devamı

Sevgili okurlar; bu hafta sizlerle CHP üzerine biraz sohbet etmek istiyorum. Çünkü özünde AKP iktidarından hoşnut olmayan ama kendisini çaresizlik içinde gören pek çok kişinin ortak endişesi CHP’nin beklentileri karşılayıp karşılamayacağı. En çok duyduğum soru “CHP iktidar alternatifi olacak mı, bu partiden bir şey olur mu?”

Cevabı zor

Çok açık söyleyeyim, bu tür sorulara hemen ve net bir cevap veremiyorum. Çünkü milyonlarca insanın kuşkusunu ve endişesini taşıdığımı söylemeliyim. Bu CHP gerçekten iktidara alternatif olabilecek mi, daha da önemlisi bu parti tek başına ya da bir koalisyon ortamında başarı sağlar mı, bu gerçekten meçhul.

Bir şey söylemiyor

CHP yeni Genel Başkanıyla birlikte güçlü bir rüzgâr yakalamıştı. Ancak geçen zaman içinde o kadar pasif kalındı, o kadar hata üstüne hata ve gaf üstüne gaf yapıldı ki, umutlar hayal kırıklığına doğru yelken açtı. Hele ülkedeki tüm gündemi AKP’nin belirlemesi CHP’nin ise geriden bile gelememesi öfke de yaratmaya başladı.

Vaat yok, slogan bile yok

Kamuoyuna göre CHP’nin eksiği, umut verecek hiçbir vaadinin bulunmaması. Bir ara ortaya atılan Aile Sigortası gibi bir proje dışında partinin söylediği hiçbir şey yok. Bu olmadığı gibi partinin geçerli bir sloganı da yok. CHP’ye destek olmak isteyenler çevrelerine ne anlatacaklarını bilemiyor. Partiye üye olmak ise çok büyük bir dert.

Sanki herkes mecbur

Gözlediğim kadarıyla CHP’nin yeni yönetimi temel politika olarak “AKP’ye karşı nasıl olsa bizden başka gidecek yer yok” zihniyetini belirlemiş gibi. AKP’ye karşı olan seçmenlerin büyük bölümü “çantada keklik olarak” görülüyor. Bunun böyle olmadığının anlaşıldığı gün herhalde iş işten geçmiş olacak. Bakalım bu ne getirecek?

Gürsel Tekin sorunu

Örneğin Kılıçdaroğlu’nun Gürsel Tekin’e tam teslim olmasını kamuoyu pek anlamıyor. Kılıçdaroğlu adı ortaya atıldığında karşı çıkan, sonra çark eden, ilk yapılan MYK seçimini kazanamayan, ikinci kurultayda en az oyu alan Gürsel Tekin’in hangi özelliği nedeniyle Kılıçdaroğlu’nun yanında durduğunu çözebilen yok.

Genel Başkan olmak için

Kemal Kılıçdaroğlu kurultayda en az oyu alan Tekin’e eğer o gün “teşekkür edebilseydi” herhalde tam anlamıyla genel başkan olabilecekti. Oysa Kılıçdaroğlu’nun şu anda güçlü bir genel başkan olduğunu söyleyebilmek çok zor. Gürsel Tekin çok değerli bir kişi olabilir, ama partililerin güven ve sevgisini kazanamadığı bir gerçek.

Oylamada operasyon

Elbette Gürsel Tekin kurultayda Baykal’cıların ve Sav’cıların kendi adını çizdiğini söyleyebilir. Bu doğrudur da. Belli ki partideki bu gruplar Kılıçdaroğlu’na “Biz seni destekliyoruz amaÖ” demişlerdir. Kılıçdaroğlu’nun bu mesajı anlamamış olması herhalde önümüzdeki günlerde başını çok ağrıtacaktır. Ama asıl Türkiye’nin başı ağrıyacaktır.

Tek alkış da mı yok!

Sadece bir örnek vermek istiyorum. Geçtiğimiz pazar günü Beykoz Vakfı’nın düzenlediği bir paneli izledim. Konu CHP’nin seçimde ne yapacağı idi. İkisi Parti Meclisi üyesi 4 CHP’li konuştu. Panele Gürsel Tekin de bir mesaj göndermişti. Okundu. Bir kişi bile alkışlamadı. O gün toplantıya katılan herkes Baykal’cı ya da Sav’cı değildi herhalde.

Ya Süheyl Batum?

Yine partiye büyük umutlarla alınan ve hatta “potansiyel genel başkan” olarak görülen Süheyl Batum’dan haberi olan da yok. Batum nerededir, ne yapar, ne konuşur kimse bilmiyor, duymuyor. Herhalde holding binasını andıran parti içinde bütün Türkiye’nin CHP’li olduğu zannına kapılıp “Artık bir şey yapmanın gereği yok” diyordur belki.

Kale gibi parti

Dikkat çekici konulardan bir diğeri, “yeni CHP’nin halkla arasına çektiği duvarı hâlâ koruyor olması.” Ne Türkiye’de ne başka bir ülkede CHP dışında binasının etrafını duvarla çeviren, demir parmaklık yaptıran, kapısına da devletin polisini oturtan parti gördüm. Gidin AKP’ye bakın; yolun kenarında, isteyen partinin duvarına dokunabilir.

Halktan uzaklığın simgesi

CHP’yi çevreleyen demir parmaklıklı duvarlar, partinin hâlâ halktan ne kadar uzakta olduğunun bir göstergesi. Yönetimin kendi halkından bu kadar korkuyor olması ve halkıyla arasına demir parmaklıklar örmesi aslında ibret verici . Ve ne yazık ki partinin parlayan yeni Genel Başkanı da aynı korku içinde yaşıyor.

Yanlış seçimler

Gelelim CHP örgütlerindeki bazı sıkıntılara. Birçok ilde henüz dirlik düzenlik sağlanmış değil. Yönetici seçimleri hâlâ halkın taleplerine göre değil de partinin yeni yönetiminin kendi zihinlerinde oluşan kişilere göre yapılıyor. Örneğin İstanbul İl Başkanlığı için yapılan seçim yanlışın da ötesinde facia bir durumdur. Bu seçimden memnun olan, yüzü gülen bir kişi bile görmedim İstanbul’da.

İsim önemli değil

CHP’nin yeni İstanbul İl Başkanı Nebil İlseven, uzun yıllardır tanıdığım, başarılarını yakından izlediğim, gerçekten yüreği CHP ile dolu bir isim. Ama seçimi yanlış. CHP’nin İl Başkanı olarak Türkiye’nin en büyük medya grubunun CEO’sunu seçmesi çok yönlü zarar getirecek bir karardır. Burada sakın Nebil İlseven’in bu görevi yapamayacağını söylediğim aklınıza gelmesin.

Çok yönlü saldırı

Dikkat ediyorsanız AKP medyası ve yandaşları günlerdir Doğan Grubu üzerinden CHP’ye, CHP üzerinden Doğan Grubu’na saldırıyor. Ayrıca bizzat Nebil İlseven de aşağılık yalanlarla ve iftiralarla hakarete uğruyor. Ne gariptir ki İlseven’i seçen CHP yönetiminden bir kişi çıkıp da tek kelime bile etmiyor. Bu büyük bir haksızlık değil mi?

Temel konulardaki sessizlik

Tabii bütün bunların ötesinde CHP’nin temel konulardaki sessizliği hâlâ sürüyor. Örneğin Kürt konusunda CHP’nin politikası henüz belli değil. Genel Başkan ısrarla bu konudan kaçıyor. Bir şey söylemiyor. Ama çok büyük baskı altında olduğu da hissediliyor. Sizlere buradan 10 Ocak günü yapılan MYK toplantısından bir kesit sunmak istiyorum.

Kafasını koparırım

10 Ocak’ta CHP MYK’sı Kürt sorunu için toplanıyor. Toplantı hararetli geçiyor. Kılıçdaroğlu pek açık olmamakla birlikte Kürtçe temel eğitim konusuna olumlu baktığını hissettiriyor. Toplantının sonunda da “Bu konuşmalarımız asla medyaya sızmayacak. Sızarsa ne yapar ne der sızdıranı bulurum, o zaman da kafasını koparırım” diyor.

Sanki başka biri

Bu dedikoduyu aktaran kişi “Kemal Bey’i bugüne kadar hiç böyle görmemiştim. Sanki yüzünde kalın bir maske vardı. O güne kadar gördüğüm munis, sakin ve çelebi Kemal Bey’den eser yoktu” diye tarif etti durumu. Demek ki Kürt konusu CHP’nin çok hassas noktası. Ve bu parti içinde büyük sorunlar yaratabilir. Göreceğiz.

Hangi Kürtler?

Bu konuda bir gözlemimi daha aktarmak istiyorum. CHP Diyarbakır’da Sezgin Tanrıkulu’nu alarak belli ki gözünü daha önce oylarını CHP’ye vermiş olan Kürtlere dikti. Ancak o yılların üzerinden çok zaman geçti. Tanrıkulu’nun çevresindeki Kürtler BDP’ye ve PKK’ya yakın. Oysa bölgede başka Kürtler de var.

İlgisizlikten yakınıyorlar

Güneydoğu’da birçok aşiret BDP ve PKK’ya uzak. Bazıları korucu köyü olarak da biliniyor. Bu kesim Kürtlerin aile temsilcileri bir süredir CHP ile ilişkiye geçmek istiyor. Ancak şu ana kadar CHP’de kendilerine bir kapı açamadılar. CHP’nin de bu kapıyı açıp açmamakta tereddüt geçirdiğini söylemek yanlış olmaz.

Bu yazının anlamı

Sevgili okurlar, tahmin ediyorum bu pazartesi yazısı pek alışık olmadığınız bir üslupla yazıldı. Ancak bana göre bu eleştirilerin CHP’ye üstelik sert biçimde yapılması gerek. Seçimlere sadece 5 ay kaldı. Ve ne yazık ki AKP iktidarına karşı en güçlü rakip olan CHP’nin kolaycılığa kaçarak durumu idare etmesinin önüne geçmek gerekiyor.

Erdoğan’a protesto

Cumartesi günü Galatasaray’ın yeni stadının açılışına gelen Başbakan Erdoğan, yükselen protestolar nedeniyle stadı terk etti. Bu konudaki görüşlerimi sizlerle yarın paylaşmak istiyorum. Konu Erdoğan açısından da demokratik hayatımız açısından da çok önemlidir.
Hepinize iyi haftalar dilerim

DİĞER YENİ YAZILAR