Kılıçdaroğlu-Kıraç görüşmesi

Haberin Devamı

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nin 12 Ekim’de yapılan açılış töreninde çok ilginç bir buluşma yaşandı. Uzun yıllar Koç Grubu’nun en tepe noktasında oturan İnan Kıraç ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu rektör Metin Lütfi Baydar’ın makam odasında 45 dakika sohbet ettiler.
Tabii bu görüşme önceden planlanmamıştı, tamamen tesadüf eseri yaşandı. Ama bu tesadüf sanıyorum Kılıçdaroğlu ile büyük sermaye arasında başlayacak muhtemel bir dizi görüşmenin de ilk ayağı oldu.

Size öğrendiğim bazı ayrıntıları yazayım.
İnan Kıraç, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nin kendisine vereceği fahri doktora ödülünü almak üzere açılış törenlerine katılıyor. Kıraç’a yakın dostları İstanbul Üniversitesi eski rektörü Mesut Parlak ile doktor Doğan Sarıbeyoğlu da eşlik ediyor.

Kıraç rektörün makamında otururken CHP lideri Kılıçdaroğlu da Isparta’ya varıyor. Rektör Baydar doğal olarak CHP liderini de karşılayıp odasında konuk ediyor.
Böylelikle önceden planlanmamış biçimde Kılıçdaroğlu-Kıraç görüşmesi yapılıyor. Bu görüşme tam 45 dakika sürüyor. Çünkü Kılıçdaroğlu da Kıraç da törenin yapılacağı saatten çok önce gelmişler İsparta’ya ve törenin başlaması için Süleyman Demirel’in uçağının inmesini bekliyorlar.
Açılış töreni sırasında ben de Antalya’daydım. Ancak aynı gün, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın düzenlediği bir ödül törenine katılmak üzere Ankara’ya gidip geldim. Bu nedenle Isparta’ya gidemedim.

Ertesi gün İnan Kıraç’la Kılıçdaroğlu buluşmasını konuştuk. Gördüğüm kadarıyla İnan Kıraç, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan çok etkilenmiş. “Öncelikle bir beyefendi, konusuna hâkim, ben Türkiye adına umutlandım” dedi. “Neler konuşulduğunu” sordum, Kıraç “Çok özel değildi, tabii ki ülke sorunlarını konuştuk, Kemal Bey güzel bir vizyon çizdi, söylediklerini uygulayabilirse Türkiye için çok yararlı olur” karşılığını verdi.

Kıraç’a “Sizin görüşmeniz CHP’nin sermaye çevreleri ile ilişki kurması için bir adım olur mu?” dedim. İnan Kıraç “Öyle demeyelim ama, ben en azından bazı dostlarıma bu görüşmeyi anlatırım, hatta onların da Kemal Bey’i dinlemelerinin yararlı olacağını söylerim” dedi.
İnan Kıraç’tan sonra Mesut Parlak ve Doğan Sarıbeyoğlu ile de konuşurken, bu sohbeti nasıl değerlendiklerini sordum. Her ikisi de “Çok hoş bir görüşmeydi, Kemal Bey’in görüş ve düşüncelerini yakından görmek iyi oldu. Kendisine destek olmak için üzerimize düşeni yapabileceğimizi ilettik” dediler.

*****

Sinema star yaratmıyor

Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay’ı Kanaltürk’teki 2. Sayfa programında izledim önceki gün. Dorsay Antalya Film Festivaline eski Yeşilçam şöhretlerinin sırf tatil yapmak için katıldığını belirterek “Filmleri 30 yıl geride kalmış isimler aileleriyle birlikte bir hafta ağırlanıyor, festivali düzenleyenler halkın parasını harcarken dikkat etsinler” dedi.

Doğru mu? Doğru. Ama biraz eksiği var ve biraz da haksızlık etmiş.

Antalya Film Festivali 47 yıldır yapılıyor. Türk sinemasının en büyük yönetmenleri, en büyük starları hep bu festivalde yarıştı, ödüller kazandı.

Oysa şimdi sinema değil televizyon dönemi.
Türk sineması artık eskisi gibi star yaratmıyor. Artık televizyon dizilerinin starları var.

Buna karşı, genciyle yaşlısıyla, hatta Yeşilçam filmlerini hiç izlememiş olanlar hâlâ film yıldızı olarak Türkan Şoray’ı, Hülya Koçyiğit’i, Fatma Girik’i, Cüneyt Arkın’ı, Kadir İnanır’ı, Tarık Akan’ı tanıyor.

Hatta öyle ki Dorsay’ın eleştirdiği tecavüzcü Coşkun ya da Nuri Alço da Yeşilçam starı olarak algılanıyor.
Sinemadaki yeni anlayış nedeniyle star çıkmıyor. Sadece komedi alanında çekilen filmlerin yıldızları tanınıyor. Onların de ekranda çok görünmesi gerek tabii.

Son festivale ben de katıldım. Ödül kazanan filmlerde rol alanlar ancak TV dizilerinde de oynuyorlarsa halkın ilgisini çekebiliyor. Ama örneğin bir Selma Güneri, Eşref Kolçak kortejde müthiş ilgi gördüler.

Bana göre de festivallerin anlayışı biraz değişmeli. Filmlerden başlamalı işe. “Festival filmi” adı altında herkesin sıkıldığı filmlerle ego tatmini yapmak yerine, yine starlar yaratan, büyük gişe şansı da olan filmler yarıştırılmalı belki de.

*****

hurriyetaile.com

Sessiz sedasız, bir internet sitesinde yazmaya başladım. Tabii şu ana kadar sessiz sedasızdı, oysa şimdi ses de oldu seda da.

Türkiye’nin aile ile ilgili en büyük internet sitesi hurriyetaile.com’un Genel Yayın Müdürü Pınar Reyhan yazı yazıp yazamayacağımı sordu. Ben de “keyifle” yazabileceğimi söyledim. İki haftadır yazılarım yayınlanıyor. Yazılar pazartesi günü değişiyor, yani bir hafta ekranda kalıyor.
Siyasetten, günün çekişmelerinden uzak, hepimizin, her ailenin yaşadığı sorunları ele almaya, tabii biraz da geçmişten gelerek anı ve deneyimlerimi yansıtmaya çalışıyorum. İlk iki yazı benim de hoşuma gitti açıkçası.
İnternet sitesinin yazıişleri müdürü Sedef Batı. Haber merkezinde ise Pınar Eslek, Mehtap Erel, Nilay Uzun, Hanife Yaşar, Funda Çamözü, Ceren Arseven, Seda Yorgancı Ülker Reyhan var.

Sitenin yazarları da şu isimlerden oluşuyor; Pınar Reyhan, Binnur Zaimler, Mehtap Erel, Esat Ahmet Koraltan, Melike Karakartal, Barbaros Şansal, Hakan Hanlı, Sabiha Paktuna Keskin, Nuran çakmakçı, Deniz Berdan.

Anne babalık, hamilelik, çocuk eğitimi, bebekler, kadın ve sağlığından alışveriş ve yemeklere kadar hurriyetaile.com’da adeta yok yok. Öneririm, mutlaka girip bakın.

*****

Türban- başörtüsü

Son günlerde medyada iktidarın baskısı tartışılıyor. Kimse doğru dürüst yazıp konuşamıyor ama yandaşlara sorduğunuzda onlar için her şey güllük gülistanlık. Hele ekranlara çıkıp “Valla ben Başbakan’a her şeyi sorarım arkadaş” diye efelenenlere pek gülüyorum. Gülüyorum da içim de acıyor.
Basit bir örnek vermek istiyorum bu baskılarla ilgili. Başbakan “türban” dendiğinde düzeltiyor, “başörtüsü” diyor. Bakıyorum da birçok yazar artık “türban sorunu” değil, “başörtüsü meselesi” diye yazmaya başladı. Her şeye rağmen biraz dik durmaya çalışanlar ise “türban-başörtüsü” kavramlarını arada bir tire ile birlikte kullanarak şimdilik durumu kurtarmaya bakıyor.

“Cumhuriyet de Atatürk de bitti artık yeni Türkiye var” bağırışları arasında başka ne yapılabilir ki zaten?


DİĞER YENİ YAZILAR