Demirel çok önemli görüşmede nasıl uyudu?

Haberin Devamı

Geçen hafta Habertürk’te Ahmet Tezcan’la “liderlerin görüşmelerini” konuşurken, aklıma gelen bir anıyı anlatmıştım. Daha sonra programı izleyemeyenlerden hayli mesaj aldım. Diyorlardı ki “Demirel ve Erbakan’la ilgili çok ilginç bir anı anlatmışsınız, ama kaçırdık. Anlatanlardan dinledik. Sizden ricamız, olayı ayrıntılarıyla yazmanız.”

Peki; anlatayım o zaman.

Yıl 1979. Ecevit yapılan ara seçimlerde 5 ilde birden, ki biri CHP’nin kalesi olarak bilinen Edirne, “Halkın desteğinin kalmadığını gördüğüm için istifa ediyorum” demiş.

Tabii yeni bir hükümet krizi... Cumhurbaşkanı Korutürk hükümeti kurma görevini parlamentodaki ikinci büyük parti olan Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’e veriyor.

Demirel’in amacı MC yani Milliyetçi Cephe hükümetini yeniden kurmak. Turlara başlıyor. MHP, Güven Partisi hükümete gireceklerini açıklıyorlar. Geriye kalıyor Erbakan’ın Milli Selamet Partisi.

Erbakan o yıllarda kendisini anahtar olarak görüyor. Onsuz hükümetin mümkün olmadığını düşünüyor.

Demirel görüşmek üzere MSP Genel Merkezi’ne geliyor. Erbakan kapıda karşılıyor. Demirel “Baş başa görüşelim, biz çıkıncaya kadar da içeri kimse girmesin” diyor. Erbakan kabul ediyor.

Demirel “Kapıyı da kilitle” diyor. Kapı kilitlenince, Demirel İstanbul Teknik Üniversitesi’nden de arkadaşı olan Erbakan’a adıyla hitap ederek “Necmettin, bir kerede söyle, var mısın yok musun?” diyor.

Erbakan “Abi tabii varım, zaten başka çare mi var?” dedikten sonra Demirel odadaki deri koltuğa yönelerek; “O zaman” diyor, “O kadar yoruldum ki ayakta duramıyorum, şurada biraz kestireceğim.”

Ve lafını bitirir bitirmez de ayakkabılarını çıkartıp koltuğa uzanıyor, bir iki dakika sonra da uykuya dalıyor.

Erbakan ise masasına geçiyor ve çalışıyor. Demirel tam iki saat hiç uyanmadan uyuyor. Uyandıktan sonra birer kahve istiyorlar, yarım saat sonra da kapıdan birlikte çıkıyorlar.

Dışarıdaki manzara ise başka alem. Çünkü kimsenin aklıma Demirel’in içeride uyuduğu gelmiyor. Görüşmenin alışılmadık biçimde uzaması ise “Erbakan çok direndi, istediği bakanlıkları alabilmek için çok uğraştı” yorumlarına neden oluyor. Tabii ertesi gün gazeteler de bu başlıkla çıkıyor.

Bilmiyorum ama herhalde Demirel de Erbakan da bunları okurken nasıl da gülmüşlerdir.

Diyeceğim, bazen liderler arasındaki görüşmeleri çok önemseriz. Kapalı kapılar ardında yapıldıkları için de kendimizce ne yorumlar üretiriz.

Oysa içeride ne olduğunu hiç bilemeyiz...



*****



Kısacık kısacık

Yine Yıldırım Tuna’dan...



Bir adam arabaya binerken karısına arabasının kapısını tutuyorsa emin olabilirsiniz: Ya arabası yenidir, ya da karısı!


***


Pamela Anderson 10 yaşındaki çocuğunun yanında üstsüz güneşlendiği için magazin basınınca hayli tenkit edilmiş. Bu konuda basının suçlamalarının gereksiz olduğunu ileri süren Pamela “Büyütmenize gerek yok..” demiş, “Ben sadece çocuk gölgede otursun istedim!..”


***


- Sence dünyanın en cesur adamı kimdir?..

- Evine sabaha karşı her tarafı ruj içinde, kadın parfümü kokarak sarhoş gelen ve eve girdiğinde onu kapıda bekleyen karısının poposuna bir şaplak atıp “Şişkom, şimdi de sıra sende” diyebilen adam!..


***


Soru: Kız arkadaşla, eş arasında ne fark vardır?

Yanıt: 20 kilo!..


***


Erkek evlenene kadar yarımdır!.. Evlendikten sonra ise bitmiştir!


***


Sadece kültablasını döküp sanki bütün evi temizlemiş havasını verebilen kişiye “koca” denir..


***


Evli erkek hatalarını unutmalıdır.. İki kişinin birden aynı şeyi akılda tutmasına gerek yoktur..



*****



Bu pazarın fıkraları


Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla

yine keyifli pazarlar dilerim...


Şaşırmasın

Emektar boğanın hızlı günleri sona erip yaşlanınca çiftçi onun ineklerin arasında ömrünün son yıllarını geçirmesine izin verip çiftliğe yeni bir genç boğa satın almış. Dev gibi yeni boğa çiftliğe gelir gelmez büyük bir iştahla ve inanılmaz bir süratle bir o inekle, bir bu inekle beraber olmaya başlayınca bizim eski boğa homurtular çıkarıp ön ayaklarıyla yerleri eşelemeye başlamış, boynuzunu sinirli sinirli sağa sola oynatmış. “Boşuna gaza gelmeye çalışma” demiş onu gören çiftçi, “Bu işler için artık çok yaşlısın.” Yaşlı boğa “Biliyorum, biliyorum” demiş ön ayaklarıyla toprağı tozuturken, “Şu şerefsiz beni diğer ineklerle karıştırmasın diye böyle farklı havalar vermeye çalışıyorum işte.”



***



Yanlışlık

Sevaptır diye kız ve erkek arkadaşlarımdan ikisinin arasını yaptım.. Aradan bir gün geçti kız telaşla beni aradı, “Ne kadar ahlaksız bir arkadaşın varmış, benimle neden tanıştırdın?” diye azarladı. “İlk tanıştığımız gece bana kalkmış (Sekste güçlü müsün) diye soruyor terbiyesiz.. Yapıştırdım tokadı..!” dedi. Şaşırdım hemen erkek arkadaşımı aradım “Ne oldu?” diye. “Kardeşim kadınların yaşı sorulmaz derlerdi de inanmazdım” dedi, “Seninkine (Seksen üçlü müsün) dedim, birden delirdi manyak.”



***



Tokat

Yeni sefere konulan süpersonik uçaktan indikten sonra gazeteciler ilk yolcunun izlenimlerini almak için adamın etrafını çevirmişler ve sormuşlar “Seyahatiniz nasıldı, ne fark vardı?” diye. “Anlatayım kardeşim” demiş adam, “Bir kere anormal hızlı.. İnsanın heyecandan nutku tutuluyor.. O nedenle uçak kalktıktan sonra hostesler ‘Ne içersiniz?’ sorusuna cevap alabilmeleri için yolcuları mecburen tokatlamak zorunda kalıyorlar!..”


***



Bir kerecik

Adam eşiyle aşk hayatındaki problemlerden ötürü bir psikiyatra gitmiş. Doktor ona bir sürü sorular sormuş ama net bir çözüme ulaşamamış. Sonunda “Aşk yaparken hiç onun yüzüne baktınız mı?” diye sormuş. “Bir kere göz göze geldik” diye cevap vermiş adam. “Nasıl görünüyordu?” diye sormuş doktor. Adam “Bana çok kızgın bakıyordu” deyince doktor bir çözüme yaklaştığını hissedip daha detaya girmek istemiş. “Kızgın ha? Nasıl fark ettiniz?” Adam cevaplamış tekrar: “O gün işinden erken çıkmış, aksilik bu ya yatak odasının perdesi açık kalmış, o da burnunu cama dayamış bizi seyrediyordu!”

DİĞER YENİ YAZILAR