Özel ordu oldu hudut birliği

Haberin Devamı

Kim ne derse desin, yeni kurulmak istenen askeri (ya da polis) birlikler konusu bana iyi bir fikir gibi gelmiyor. Çünkü iş daha başından garip yürümeye başladı. Başbakan pek çok konuda olduğu gibi burada da önce sessizce bekleyip sonra “geri” sayılabilecek bir adım attı.

Tartışılan konu, Güneydoğu Bölgesi için kurulacak yeni bir orduydu. Bu söz durup dururken çıkmadı. Başbakan’la görüşen DSP Genel Başkanı Masum Türker açıkladı. Başbakan’ın “teröre karşı görev yapacak, tamamen profesyonellerden oluşan yeni bir kuvvet kurmaya hazırlandığını” söyledi. Herhalde Masum Türker‘in zekâsı ve hafızası “hudut birlikleri” ile “özel ordu”yu karıştıracak gerilikte olamaz değil mi?

Üstelik bu açıklamadan sonra özellikle AKP yanlısı gazeteler birinci sayfalarından bu “özel orduyu” anlatan ayrıntılar yayınladılar.

Görev süresinin 10 yıl olacağını, 32 yaşından sonra bu görevde olanların başka görevlere kaydırılacağını, bu gücün dağlarda gerilla gibi çalışacağını yazdılar iki gün boyunca.

Derken dün Başbakan konuştu ve “Özel ordu değil, hudut birliği” dedi. Aslına bakarsanız ikisi arasında dağlar kadar fark var. Sanıyorum Başbakan, konunun uzmanlarının eleştirileri üzerine bu fikrini yeniden şekillendirdi.

Tabii, adı ne olursa olsun, böyle bir girişim ilk anda mantıklı gibi görünmekle birlikte pek çok sakıncayı da yanında taşıyor.

Birincisi, kurulacak birliğin askere mi polise mi bağlı olacağı konusunda hâlâ net bir bilgimiz yok. Kısa bir süre önce Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “ancak ordularda bulunan ağır silahlar almak üzere ihale açmak istemesi” kafaları karıştırmıştı. Kim bilir belki sonra akamete uğrayan bu girişim “polise bağlı hudut birlikleri” konusunun ilk sinyalleriydi.

İkincisi “belli bir konu” için bir silahlı güç kurulması, daha önce yaşanan JİTEM benzeri son derece rahatsız edici sonuçlara da kapı açılmasını kolaylaştırılır. “İyi niyetle” bile kurulsa, bu tür bir silahlı gücün özellikle iktidar elinde inanılmaz suistimallere yol açması tehlikesi asla gözardı edilemez.

Üçüncüsü, eğer söylendiği gibi 10 yıl görev yapanlar başka kamu kurumlarına aktarılacaksa bunun da umulmadık sonuçlarıyla karşılaşabiliriz. 10 yıl boyunca dağlarda, sadece silahlı mücadeleye alışmış kişilerin, geri plandaki bir kamu görevinde rahat durabileceklerini düşünmek safdillik olur. Bunun tipik örneğini Güneydoğu’da yıllarca özel harekât polisi olarak çalışanların, daha sonra büyük kentlere atanmalarında yaşamıştık.

Ve tabii belki de en önemlisi, kamuoyunun önemli bir bölümünün zihninde “AKP kendi ordusunu mu kuruyor?” sorusu oluşuyor. Bunu paranoya olarak görmek yanlış. Çünkü geçmişte Özel Harekât timleri için de “Çiller Özel Ordusu” tanımı yapılmıştı. Özel Harekât elbette “Çiller Özel Ordusu” değildi ama, bu ekipler içinden çıkan pek çok kişinin daha sonra suç dünyası ile nasıl içli dışlı hale geldiklerini de ibretle izlemiştik.

***


İlk kez kurdele kesip açılış yaptım

Kanal D’de yayınlanan Abbas Güçlü ile Genç Bakış ekibinden Meryem Şengül Kala “Kardeşlerimle birlikte bir pastane-restoran açıyoruz, açılışa davet etmek istiyorum gelir misiniz?” diye sordu. Neden olmasın?

Meryem’i tanıyorum ama kardeşlerini tanımıyorum. Kavacık’taki Dilek Pastanesi’ne gittiğimde kapıda ilk karşılayan genç kadın “Ben Meryem’in kardeşiyim” dedi. Sonra bir başkası, ardından bir başkası, hepsi de “Ben Meryem’in kardeşiyim” diyor. Say say bitmiyor, Meryem televizyoncu ya “Kamera şakası mı yapıyorlar yoksa” diye geçirmedim değil içimden.

Yok doğruymuş. Meryem, Ayşegül, Mehmethan, Ceylan, Zeynep Beyza ve Gülizar. Tam 6 kardeş, anne ise hepsinden genç.

Adı pastane ama yemek içmek konusunda yok yok. Pastaların baklavaların, unlu mamüllerin yanında dünya mutfağının tüm yemekleri de var. Benim gibi yemeye meraklı biri için ideal yer.

Derken bir anons, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da açılışa gelecekmiş. Az sonra başkan geldi. Kapıya kırmızı kurdele çekildi. Başkan beni görünce “Can Bey siz de gelsenize” dedi. Bana da bir makas verdiler. Hayatımda ilk kez bir kapı önünde kırmızı kurdeleyi kestim.

Ekranlardan görüp hep merak ederdim, hayli eğlenceliymiş. Bir kere keser gibi yapıp bir iki dakika fotoğraf çekimi için beklemek komik oluyor ama zorunlu da tabii.

Açılıştan sonra ikramlardan birer lokma tattık, Başkan’la biraz sohbet ettik. Aklımdan hiç çıkmayacak sözü şu oldu: “İstanbul’un pek çok sorunu var, hepsini çözene kadar gitmeyeceğim.” Ben de “Çok iyi olur, ama biraz acele edin o zaman” deyiverdim, güldük.

***


Sayın Başkan, lütfen soruşturun

Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş‘la karşılaştıktan sonra yanıma yaklaşan biri “Ben İstanbul İtfaiyesi’nde görevliyim, tatsız bir olay yaşadık, keşke sizi daha önce görseydim de Başkan’a iletseydiniz” dedi.

Anlattığı konu çok can sıkıcıydı. Özetle şöyle: Geçen ay Cemal Reşit Rey Salonu‘nda İslam Ülkeleri toplantısı vardı. Topbaş da bu toplantıya katılmıştı. Salonun altı itfaiye merkezi.. Topbaş’ın makam arabası ile koruma araçları tam itfaiyenin önüne park etmişler. Görevliler ise “Burası çıkış noktası, arabaları çekin, yol açık kalmalı” demişler. Buna her nedense korumalar öfkelenmiş. Ufak çaplı bir itiş kakış yaşanmış. Korumalar giderken “Siz görürsünüz gününüzü” demişler.

Bu olayın ardından 7 itfaiye eri Silivri’ye gönderilmiş. Olayı anlatan “Hepsi de olay sırasında oradaydı” dedi.

Kadir Topbaş‘tan ricam bu olayı soruşturması. Gerçekten o itfaiye erleri bu nedenle mi sürüldü? Ama bunun da ötesinde aracının sürücüsü ve korumaları itfaiyenin önünün kapanmaması gerektiğini bilmiyorlar mı? Makam aracı olunca akan sular duruyor mu?

***


Askeri bota kredi kartı ile yakıt

Poyrazköy davası duruşmasında “terör sanığı!” SAT komandolarından biri Kardak olayını hatırlatarak “Kendi kredi kartımızı kullanarak bota yakıt aldık” demişti. Tesadüfe bakın ki, haberin çıktığı gün, Çetin Güvenlik şirketi sahibi Ahmet Çetin‘i ziyaret etmiştim. Çetin de eski SAT komandosu. Aksaz’da düşen Skorsky helikopterinden kurtulan iki kişiden biri. Kardak operasyonuna da katılmıştı.

Laf tam üstüne gelince “Bu nasıl iş, o botlarda yakıt yok muydu?” diye sordum.

Güldü ve anlattı: “Olur mu öyle şey. Ama biz Bodrum’a gitmek üzere yola çıkarken uçağımıza yakıt koymadık. Tüm techizatı yüklendik, yakıta yer kalmadı. Onu da yerinden alırız diye düşündük. İşe bakın ki Gümüşlük’teki ekip bunu düşünmemiş. Operasyona geç kalıyorduk, Bodrum’dan yakıt beklemek yerine Gümüşlük’ten aldık. Bu nedenle de kredi kartlarımızı kullandık.” Öyle ya da böyle, bugün özellikle AKP ve yandaşlarının terörist diye aşağılamaya çalıştığı bu kahraman evlatlar görev olduğu an hiçbir olumsuzluğa meydan vermeyecek kadar da engin yürekliler.

***


Meclis Başkanı, TBMM Üstün Hizmet Ödülü’nün iktidara yakın isimlere verildiği eleştirisine, “Ödül sahipleri, özel idareler ve valilerce Meclis’e önerildi” cevabını vermiş. Soru basit: Önerenler devletin valisi miydi yoksa AKP’nin valisi mi? (Gani Yıldız)

DİĞER YENİ YAZILAR