‘Recep Bey’ neden kimya bozdu?

Haberin Devamı

Kiminle konuşsam Başbakan Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na verdiği cevapları beğenmemiş. En azından herkes Erdoğan’ın konuya biraz daha yukarıdan bakacağını tahmin etmiş. Ancak Erdoğan bırakın yukarıdan bakmayı tam tersi davrandı.

Bu ilginç bir psikolojidir. Demek ki Kılıçdaroğlu ile başlayan rüzgâr AKP’nin tepe noktalarında uğultular yaratıyor.

Gerçi yandaş ve maskeli medya bu endişe ve paniği sergiledi.

Peki AKP neden bu kadar endişeli?

Bir küçük “Recep Bey” esprisi bile koca partinin kimyasını bozdu?

Çünkü AKP iktidar dönemi boyunca ilk kez “muhalefetle” karşılaştı.

Tabii bunu yazınca, “CHP bugüne kadar hiç mi muhalefet yapmadı?” sorusu sorulacaktır, ama o farklı. CHP, özellikle Baykal, müthiş muhalefet yaptı ama, bu kamuoyuna yansımadı, yansıtılmadı, tam tersine koca parti ve lideri “hiç muhalefet yapmamakla” eleştirildi.

AKP iktidara geldikten ve devlet gücünü ele geçirdikten sonra her türlü muhalefetin önüne geçecek önlemler aldı. Medyayı önce korkuttu sonra önemli bir bölümüne bizzat sahip olarak tek sesli hale getirdi.

Müthiş bir propaganda atağı ile “muhalefetin olmadığı” imajını beyinlere işledi. Böylelikle “muhalefet olmamasından dolayı da rahatsızmış” gibi davrandı.

Medyanın önemli bölümü AKP’nin bu stratejisini alabildiğine destekledi. AKP’li olmayan medyadaki AKP kalemşorları ve sözcüleri de sürekli CHP muhalefeti yaptı. Partiyi ve liderini karaladı.

Hiç muhalefetle karşılaşmayan Erdoğan, ara sıra bu boşluğu kapatmak için medyayı suçlama yolunu seçti. Bu, aslında hiç muhalefet yapmasa da medyaya gösterilen sopaydı. Nitekim bu tür her çıkıştan sonra medyada uzun süre sessizlik yaşandı. O süre de yine CHP’ye muhalefetle dolduruldu.

Ama ilk kez kaset olayı ile başlayan gelişmeler nedeniyle CHP “doğal ilgi odağı” haline geldi. AKP’yi belli ki önce bu rahatsız etti. Ardından Kılıçdaroğlu olayı patladı. Halk bu formülü sevdi.

Gazeteler yine “doğal olarak” CHP’yi manşetlerden indirmediler. Böylelikle 8 yıla yakın AKP iktidarı boyunca ilk kez CHP’nin eleştirileri ve muhalefeti neredeyse tüm gazetelerin manşetlerine çıktı. İşte AKP’nin dengesini bozan durum budur.

Muhalefete hiç alışık olmayan AKP ve yandaşları muhalefetle karşılaşınca ne yapacağını şaşırdı.

Durumu özetlemek istedim.

***


Başbakan CHP için “teneke” dedi. CHP için iyi tarafı da var bu sözün. AKP’yi seçimde yenerse arkasından teneke çalmaları kolay olur. (C.A.)

***


Candaş-yoldaş medya

Ortada çok ilginç bir durum var. Yandaş medya, ne yaptığının kendisi de farkında olduğu için “yandaş” eleştirisine doğru dürüst cevap veremiyordu. CHP Kurultayı imdada yetişti. CHP’nin manşetlere çıkmasına alışık olmayan yandaşlar, bunu bahane ederek “İşte” diye çığlıklar atmaya başladılar, “Onlar da yandaş olduklarını ortaya koydular.”

“Onlar” denilenler kim? Eksikleriyle de olsa, ağır baskılar altında kalsalar da, kendi kurumlarını korumak zorunda olduklarını hissetseler de, mesleklerini haysiyetli biçimde yapmaya çalışanlar.

Çünkü onlar haber değeri taşıdığı için Baykal’ı da, Kılıçdaroğlu’nu da, CHP Kurultayı’nı da yazdılar, kamuoyunun hassasiyetini dile getirdiler.

Yandaşlar ve özellikle maskeli faşistlerse mal bulmuş mağribi gibi “Foya ortaya çıktı” diye sevinç naraları atıyor. Bu zavallılığa ve haysiyet düşüklüğüne şaşmamak elde değil. Bu arada müthiş bir buluşla iki tanım attılar ortaya: “Yoldaş medya” ve “Candaş medya.”

Yoldaş tanımını bazıları “solculararası dayanışma” gibi tanımladı. Bu arada bir dedikoduya göre de Başbakan’a istihbarat örgütleri “Bazı medya patronları bir araya gelmiş” bilgisini vermişler. Başbakan’ın da bunu ciddiye alarak “yoldaş medya” tanımını kullandığı söyleniyor. Candaş tanımını ise Kılıçdaroğlu’nun Alevi olmasına bağlayanlar var. Her ikisinin de ne kadar yapay ve saçma olduğu her halde aklı başında herkes tarafından görülüyordur.

İşin bir de komik tarafı var. Önce Metin Tumluer aradı. Tumluer’i Atatürk’ün gizli vasiyetinin peşinde koşmasından tanırsınız. Dedi ki “Candaş medya diyorlar. Yoksa siz misiniz?” Güldük karşılıklı.

Sonra Bahattin Yücel arayıp “Bana bak, candaş medya diye seni kastediyor olmasınlar” demez mi?

İnanın böyle bir şeyi asla sahiplenmek istemem. Neme lazım, durup dururken başımı derde sokmanın gereği yok ki...

***


Kılıçdaroğlu en çok Genelkurmay’ın işine yaradı

Deniz Baykal’la ilgili görüntülerin ortalığa çıkmasının üzerinden neredeyse bir ay geçti. Bu süre içinde pek çok gelişme yaşadık. En önemlisi Türkiye’nin siyasi dengeleri sarsıldı, iktidar ilk kez “sandıkta gönderilme” tehlikesinin varlığını sezdi. Kamuoyunun bir bölümü “Bu iktidarı gönderecek gücümüz varmış meğer” diye düşünmeye başladı.

Ama arada sanıyorum kimsenin dikkatini çekmeyen bir şey daha oldu.

Genelkurmay ya da Türk Silahlı Kuvvetleri uzun bir sürenin ardından ilk kez birkaç hafta rahat nefes aldı.

Yandaş medya ve maskeli faşistler CHP’nin arkasına aldığı rüzgârdan paniğe kapılıp partinin yeni Genel Başkanı’nı yıpratma telaşına düşünce Türk Ordusu’na yönelik küfürler, hakaretlere de ara verdiler.

O gün bugündür Ordu aleyhine atılmış manşet, yazılmış ağır bir yazı yok.

Tabii bu uzun sürmez. Kılıçdaroğlu haberleri biraz azalsın, aynı şey tekrar başlayacaktır.

***


Tavukların hakları

Liberal Parti Genel Başkanı Cem Toker kısacık bir mesaj göndermiş. Sizinle paylaşmak istedim. Şöyle diyor Toker:

“Başbakan Erdoğan, ‘Dinlemelerle ilgili yasal düzenleme yapılacak mı?’ sorusu üzerine Başbakanlık ve Adalet Bakanlığı’nın bu konuyla ilgili çalışma yaptıklarını bildirmiş. Bu haber, bireysel hak ve özgürlüklerimizi en kutsal değerlerimiz olarak tanımlayan biz liberalleri mutluluktan havaya uçurdu. Mudurnu Tavukçuluğun ‘tavuk hakları yasası’ hazırlaması gibi bir şey!”

***


Brezilya, Başbakan’a, “Sanayiye yaptığı katkılar” nedeniyle altın kaplama nişan vermiş. İşsiz sayımızı gördükten sonra nedense akıllara Başbakan’ın “Tenekeyi altına boyasan da teneke tenekedir” sözü geliyor! (Gani Yıldız)

DİĞER YENİ YAZILAR