Futbol dışındaki sporları ancak böyle hatırlıyoruz

Haberin Devamı

Hafta sonunda Fransa’nın en güzel yerlerinden Cannes’daydım. Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımı’nın Avrupa Şampiyonası’ndaki final maçlarını izledim. Kızlarımız müthiş bir başarı göstererek finalde mücadele etti ve ne yazık ki bir şanssızlık sonucu ikincilik kupasıyla yetinmek zorunda kaldı.

Ama açıkçası hiç önemli değil. Gelinen nokta ve kazanılan başarı hepimizi “şampiyon olmuş kadar” sevindirdi.

Spor konusunda biraz “entelektüel” takılanların en önemli eleştirisi şudur; “Bu ülkede futboldan başka spor yok mu?” İlk duyulduğunda “haklı” gibi görünen bu eleştiri aslında çok da haklı değil. Futbol tüm dünyayı kasıp kavuran bir seyir şöleni. Büyük kitleleri statlara toplayan, artık spor dışına çıkmış, kazanılan büyük paralarla ciddi sektöre dönüşmüş bir olgu futbol.

Medyanın ilgisinin bu yönde olması da çok doğal, ki dünyada da bu böyle.

Diğer sporlar ise bizim gibi “yetenek çıkarmakta” pek başarılı olmayan ülkelerde diğer sporlar gibi ilgi görmeyebiliyor. Nereye kadar? Öyle ya da böyle bazı yeteneklerin ortaya çıkması ve başarılar kazanmasına kadar.

Voleybol bir süre önce bayan milli takımımızın başarısı üzerine dikkat çekmiş ve ilgi alanı haline gelmişti. Yıllarını bu spora verenler bu ilgiyi çok iyi değerlendirdiler ve bu spora gönül verecek yetenekleri keşfetmeye başladılar.

Ancak işin bir de maddi boyutu var. Yetenekler ne kadar çok olursa olsun, amatör olarak yapılan bu sporlara para yatıran olmazsa, o yetenekler yine bir işe yaramayabilir. İşte Fenerbahçe’nin başarısının arkasında, voleybola para yatırmaktan çekinmeyen bir iş adamı var.

Acıbadem Hastaneleri sahibi Mehmet Ali Aydınlar, Fenerbahçe sevgisini, futbol dışı, ama giderek ilgi görmeye başlayan bir spor dalında göstermek istiyor. Voleybolu seçiyor ve bayan takımının sponsoru oluyor.

Genç yetenekler, dünya çapındaki yeteneklerle bir araya getirilip, başlarına da iyi bir hoca konunca işin çapı değişiyor. Fenerbahçeli kızlar bu alanda tarihi bir başarı kazandılar, ama önemli olan bu başarının sürmesi ve başta voleybol olmak üzere tüm spor alanlarında benzer başarılar için kolların sıvanması.

Bugünlük bu kadar, Cannes izlenimlerine devam edeceğim.

*****


Yaz bir ihbamektubu!

Türkiye’de en kolay şeylerden biri galiba kafanızı bozan biri hakkında “ihbar mektubu” yazmak. Yazıyorsunuz bir ihbar mektubu, savcılık hemen harekete geçiyor. Doğru olsun olmasın, işaret ettiğiniz kişinin başı derde giriyor.

Tabii buradaki temel kıstas, ihbar edilen kişinin aynı zamanda “iktidar zihniyetinin de işine gelmeyen biri” olması. O zaman galiba iş çok daha kolay yürüyor.

Koskoca “darbe iddiaları” dahi imzası bile olmayan ihbar mektuplarına dayanılarak açılmıyor mu?

Geçen hafta yaşanan bir olay “ihbar mektubu” furyasının, eğer iktidar mensuplarının işine geliyorsa her alanda kullanıldığını gösterdi bizlere.

CNR kısa adlı fuarcılık şirketi ile İstanbul Ticaret Odası davalık. Kim haklı kim değil, bilmem mümkün değil tabii. Ama CNR bu davalardan birini kazanmış. Ticaret Odası Başkanı AKP’nin kurucularından. Zaten bu davaları da anladığım kadarıyla iktidar gücüne dayanarak açtı.

Dava kaybedildikten sonra savcılara bir ihbar mektubu gidiyor ve kararı alan hâkimin rüşvet aldığı iddia ediliyor. Savcılık harekete geçiyor, kararı veren hâkim hakkında dinleme kararları çıkarılıyor, yani bildiğimiz süreç.

Gerçi rüşvet olayının doğru olmadığı, ihbar mektubunun da sahte olduğu anlaşılıyor da ne fayda? Hâkim dinlenmiş, izlenmiş, hakkında raporlar tutulmuş, rencide edilmiş. Kimin umurunda? O hâkim iktidar yanlılarının açtığı bir davada ters karar vermiş. Hak etmiş mi yani?

Nasıl bir ülke burası yarabbim?

*****


Anlamadım, yazamam

Aslına bakarsanız bugün gözaltına alınan, tutuklanan generallerin “tutum ve davranışlarını” konu alan bir yazı yazacaktım. Tam başlayacaktım ki, Balyoz Operasyonu’nu yürüten savcılarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın “görev değiştirme” kararı haberi geldi.

Tabii doğal olarak ben de “Nedir bu, ne anlama geliyor?” diye düşündüm. Güvendiğim bir iki hukukçuya sordum. Net cevap alamadım. Tamam, Başsavcı’nın böyle bir yetkisi var. Ama niye şimdi kullandı? Daha önceki tutuklama kararları ne olacak? Balyoz durduruldu mu?

Bu sorulara sıcağı sıcağına cevap bulmak mümkün değil göründüğü kadarıyla.

Ancak belli ki iş artık çığırından çıkıyor. Kendilerini herkesten fazla demokrat ve hukukçu görenler, bunu iktidar lehine mi kullanmaya çalışıyor yoksa? Ve acaba Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek hâkimleri, savcıları, hukukçuları harekete mi geçiyor? Bu garip gidişe bir “dur” deyip neyin ne olduğunu tekrar düşünmek mi istiyor?

Sorular çok. Konuyu anlamak zor. Hepimize biraz zaman gerek.

*****


Tayyip Bey bunu mu kastetmişti?

Daha önce de görüşlerimi yazmıştım. Başbakan’ın muhalefeti kastederek “Bunlar Sivas’tan öteye gidemezler” sözünün yanlış olduğunu belirterek “Başbakan bu sözü çok kullanıyor, muhalefete gözdağı mı veriyor, giderlerse başlarına bir şey geleceğini mi ima ediyor” diye de sormuştum.

İşte CHP Genel Başkanı Baykal Van’a gitti ve taşlı yumurtalı bir saldırı gerçekleşti.

Şimdi Sayın Başbakan’ın eleştirmek adına aklına her geleni söylemeden önce düşünmesi gerektiğinin önemi de ortaya çıktı.

Ana Muhalefet liderine taşlı saldırı yapılabiliyorsa, bunun sorumluluğu iktidara düşer. Demek ki iyi güvenlik alınmadığı gibi istihbarat çalışmaları da yeterince yapılmamış.

Ama iktidarın asıl amacı muhalefeti korkutup “Gidersen başına bunlar gelir” demekse, yapılacak bir şey kalmıyor.

*****


Halkımız, dağıtılan yardımlardan sonra seçim sandığını, “geçim” sandığı

olarak görmeye başladı!

(Gani Yıldız)

DİĞER YENİ YAZILAR