Gaddarlık politikası

Haberin Devamı

Sayın İçişleri Bakanı Beşir Atalay; önceki gün Ankara’da Tekel işçilerine ve yanlarındaki milletvekillerine yapılanları herhalde anında haber aldınız ve daha sonra da ekranlardan izlediniz.

Lütfen elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün; bu kadar gaddar olmak devlet adamlığı ile bağdaşıyor mu?

Sayın Bakan, ne yazık ki son günlerde içinde olduğunuz hükümetin çeşitli bakanlıklarının yaptığı benzer gaddarlıklara çokça tanık oluyoruz. Eczacılar haklarının kaybolduğunu ileri sürerek bir günlük eylem yapıyor, ardından eczacılar cezalandırılıyor. İşleri ellerinden gitme tehlikesi olan itfaiyeciler protesto gösterisi yapıyor, üzerlerine su sıkılıyor. Demiryolu işçileri haklarını arıyor, işçilere 5 yıl hapis istemiyle dava açılıyor.

Anlaşıldığı kadarıyla bu bir tür “devletin gücünü gösterme” politikası. Ama devlet, gücünü gaddarca davranarak mı göstermeli?

Sayın Bakan, Ankara’daki Tekel işçilerinin üzerine acımasızca su sıkıldı. Hepsi iç çamaşırlarına kadar sırılsıklam oldu. Oysa bu işçiler Türkiye’nin en uzak bölgelerinden geldiler. Üç gündür sıcak bir çorba içmeden, bir yatağa yatmadan, yıkanamadan, giysilerini değiştiremeden hak arama eylemi yapıyor.

O polislerin sırılsıklam ettiği, havuza döktüğü halde su sıkmaya devam ettiği işçilerin kalacağı yer, değişecekleri elbiseleri ya da çamaşırları yok.

Büyük ihtimalle çoğu bir iki gün içinde hastalanıp yatağa düşecek. Vicdanınız bunu kaldırabiliyor mu?

Elbette yasaların çiğnenmesine kimse hoşgörü ile bakamaz. Ama o işçiler orada yasaları çiğnemek için toplanmadılar. İşleri gidiyor ellerinden. Söylemesinler mi bunu?

Milletvekillerine gelince; bir polis müdürü uyarıyordu megafonla “Sayın milletvekilleri bu size son uyarımızdır” diye. Türkiye gibi dokunulmazlıkların hayli katı olduğu bir ülkede, bir polis müdürü eğer sizden emir ve talimat almamışsa bir milletvekilinin üzerine su, yüzüne gaz sıkabilir mi?

Eğer “yapabilir” diyorsanız bu devletin içeriden işgal edildiğinin de itirafıdır. Peki Sayın Bakan, bir milletvekiline gaz sıktırma emrini nasıl verebildiniz?

Bundan cesaret alanların çeşitli yerlerde milletvekillerini itip kakmaya başlamaları halinde ne yapacaksınız?

Son olarak Sayın Bakan; Ankara Emniyeti’nin zeytinyağı gibi üste çıkıp milletvekilleri hakkında suç duyurusunda bulunması da işin ne kadar komik hale geldiğini gösteriyor.


***



Boşuna Yıldız Kenter olunmuyor

Hiç kuşkusuz ki Yıldız Kenter Türkiye’nin en başarılı ve hâlâ sahnede kalan en yaşlı (kendisi gururla yaşını söylüyor, 81) tiyatro sanatçısı.

Yıldız Kenter şu sıralar yeni bir oyun sergiledi. Kraliçe Lear adlı oyun yılbaşından itibaren bir süre daha sahnelenecek.

Kraliçe Lear, Shekespare’in Kral Lear adlı oyununu “bir kadın” olarak oynamaya hazırlanan çok yaşlı bir tiyatro sanatçısını anlatıyor.

Artık ezberde zorlanan ve aslında sahneye çıkmaktan da biraz çekinen tiyatro sanatçısı, genç bir kızı ezberinde yardımcı olması için yanına asistan olarak alıyor.

Aralarında yaş ve çağ farkı yüzünden derin bir anlayış-davranış uçurumu bulunan ikili kâh güldürerek kâh düşündürerek 75 dakika izleyiciyi adeta büyülüyor.

Çok genç ve sempatik oyunca Sedef Şahin, sahnelere ömrünü vermiş Yıldız Kenter’i hiç zora sokmadan müthiş bir performansla tamamlıyor oyunu.

Yıldız Kenter’i ise anlatmaya bile gerek yok. Müthiş bir oyunculuk, müthiş bir kendine güven. Ama bir sahne var ki anlatmak bile mümkün değil.

Çünkü 81 yaşındaki sanatçı 13 yaş çevikliğindeki bir genç kız gibi hiçbir destek ve yardım almadan amuda kalkıyor sahnede. Ve bir şey söyleyeyim mi, ben izlerken amuda kalkmasına değil, bir balerin zerafetiyle önce bir bacağını hiç bükmeden sonra diğer bacağını aynı şekilde yere indirmesine şaşkınlık dolu bir hayranlık duydum.


***



Ne değişir?

Kapatılan DTP milletvekilleri istifa etmeme kararı aldılar. Doğrusu buydu. Ama daha önce istifa edeceklerini söyleyen milletvekilleri “sayın” diye hitap ettikleri İmralı’daki teröristten gelen talimat üzerine kararlarını değiştirdiklerini de belirttiler.

Bu durumda yeni kurulacak olan BDP’ye girecekleri ve hatta transfer yaparak grup kuracakları da çok belli. Demek ki yeni parti ve bu partiye katılma da İmralı’daki “sayın”dan gelen talimat.

Peki parti kurulur kurulmaz yeni bir kapatma davası açılırsa bunun da suçlusu “antidemokratik Türkiye” mi olacak?

Mehmetçik düşmanı denize dökmüştü, polis işçiyi havuza döktü.


***



Yandaş olunca mantık da yok

Başbakan sokakların savaş alanına çevrilmesinin suçunu da biliyorsunuz medyanın üzerine attı ve “Siz bunları haber yaptıkça terör reklamını yapıyor ve olaylar artıyor” dedi.

İlk duyduğunuzda mantıken doğru gibi görünüyor. Ama doğru değil. Saklayarak gerçekleri ortadan kaldıramazsınız. Bir gün öğrenildiğinde de bunun altından kalkamazsınız.

Başbakan’ın “olayları yayınlanamayın” sözleri yandaş medya tarafından “emir” kabul edildi. Bir iki gündür yaşanan olaylar bu medyada ya hiç yok ya da iç sayfalarda basit trafik kazası niteliğinde yayınlanıyor.

Örneğin Ankara’da Tekel işçilerine ve milletvekillerine karşı yapılan görülmemiş gaddarlık “yandaş medyada” hiç yer bulamadı kendine. Çok tirajlı biri hepten yok saydı. Diğerleri de küçücük gösterdiler bu saldırıyı.

Ancak Başbakan’ın talimatıyla bu haberleri görmezden gelen yandaş medyanın manşetlerini “kaos yaratma çabaları, olağanüstü hal ilan etmek için yapılan provokasyonlar” türü haberler kaplıyor.

Şimdi okurun durumunu bir düşünün. Ortalık sanki güllük gülistanlık, Türkiye’de hiçbir şey olmuyor. Ama her nedense okuduğu gazete “kaos çıkarmak isteyenlerden” söz ediyor her gün.

Peki ne oluyor da kaos yaratılmak isteniyor. O yok işte. Çünkü emir büyük yerden, olayı yayınlamayacaksın. Ama yandaşlık mantığı alıp götürünce yorum serbest sanılıyor.

Başbakan’ın bir konuşma daha yaparak “Bu terör olaylarını vermeyin, ama vermediğiniz haberlerle ilgili yorum da yapmayın bu da teröre hizmettir” demesi lazım.

DİĞER YENİ YAZILAR