Mayın neden bu kadar öfkelendirdi?

Haberin Devamı

Kime sorsam tatmin edici bir cevap alamıyorum. Bir hafta yazı yazmadım, bıraktığım gün mayınlı arazilerin temizlenmesi konusu tartışılıyordu, tekrar başladım, tartışma hâlâ aynı noktada. Fark şu: AKP giderek daha öfkeleniyor.

Peki neden? Nedir bu mayın temizliğinin önemi? Başbakan neden Meclis kürsüsünden adeta haykırarak konuşmasının neredeyse tamamını mayın konusuna ayırıyor? Ve neden basit bir mayın temizliği için tek kullanımlık bir yasa çıkarılıyor?

İşin püf noktası, mayından arındırılacak bölgenin, temizliği yapacak olan firmaya kullandırılacak olması. Yani bir özel firma mayınları temizleyecek, sonra temizlenen bu araziyi 44 yıl boyunca kullanacak. İşte bunun için yasa gerekli.

Yoksa mayın temizliği için yasa çıkarılmasının pek bir anlamı yok, buna karşı temizlenen bölgenin kullandırılması için yasa şart.

İşte AKP’nin öfkelendiği nokta burası.

AKP konunun tartışılmasına böylesine öfkelendiğine göre, demek ki yasa tasarısı hazırlanmadan önce bazı kişilerle anlaşmalar yapılmış. Meclis çoğunluğu olduğu için bir engel çıkmayacağı hesaplanmış. Ama muhalefet sesini yükseltince önceden hazırlanmış senaryonun uygulanması suya düşmüş oluyor. AKP de öfkeleniyor.

Bu yazdıklarım kesin doğrular değil. Ama AKP’nin ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın aşırı tepkisi nedeniyle, insan manzaraya bakınca başka türlü düşünemiyor.

Erdoğan dün Meclis kürsüsünden hemen herkesi suçladı. Muhalefete, gazetecilere çattı. Söylediği şu: “AKP iktidarı olarak bir şey yapmaya çalışıyoruz, ama kafasında mayın olanlar engelliyor.”

Parlak sözler bunlar da hata kimde acaba? Başbakan o kadar konuşuyor ama mayından arındırılacak toprakların neden birilerine kiralanmak istendiğini açıklamıyor bir türlü.

Başbakan açıklama yapmayınca iyi, “neden” diye sormak ise ülke yararına işlere çomak sokmak oluyor.

Erdoğan herkesi suçlamak yerine, bütün bu tartışmalara rağmen neden bu arazilerin 44 yıl devredilmesinde bu kadar ısrarlı olduğunu mantıklı bir gerekçeyle açıklamak zorunda.


*****



ARINÇ’A OLAN GÜVENİM SARSILDI


Bülent Arınç’ın fikirleri ile bağdaşmam mümkün değil. Bunu yıllardır karşılıklı olarak biliyoruz. Ama sosyal ilişimiz, nezakete dayalı diyaloğumuz hep sürdü. Bülent Arınç benim için son derece dürüst, fikirlerini samimiyetle savunan, yalana dolana sapmayan dobra biri oldu hep.

Ancak RTÜK Başkanı ile ilgili konuşmaya başlamasından itibaren bu güvenim sarsılmaya başladı.

Yolsuzluklara, hırsızlıklara şiddetle karşı olduğunu “sandığım” Bülent Arınç, Deniz Feneri olayına bakışıyla büyük hayal kırıklığı yarattı. Arınç yolsuzluk yapanları “edepsiz” olmakla suçladı. Bu güya eleştirirken, aslında hırsızlara sahip çıkmak gibi bir şeydi.

Adamlar, dünyada görülmemiş biçimde vicdanları, inançları kullanarak milyonlarca euro toplayıp zenginleşmişlerse bunun adı “edepsizlik” olamaz. En azından “dürüst Arınç” öyle bir şey söyleyemez.

Arınç ardından RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın istifa etmesi gerektiğini söyledi. Hatta bunu kendisinin yüzüne karşı söylediğini de belirtti. Ama RTÜK Başkanı bu ifadeyi yalanladı. Arınç’ın karizması fena halde çizildi.

Oysa Arınç çapında bir siyaset adamı Zahid Akman’ı istifa ettirecek güçte olmalıydı. Demek ki Akman’ın torpili daha güçlü.

Bülent Arınç’ın “Çeteler bizi yıkmak istiyor” sözleri de beni şaşırttı. Arınç askere gönderme yapıyor tabii ki, nedense askerle uğraşmayı ve her fırsatta laf sokuşturmayı çok seviyor ama, bunu yaparken bizzat kendi hükümetini küçük düşürüyor.

İşte bunlar arka arkaya gelince zihnimde oluşan “Arınç dürüst ve samimidir” imajı giderek sarsılıyor.

*****



MAYIN ÜZERİNE YALANLAR


Suriye sınırındaki mayınlar 1950’li yıllarda döşenmişti. İkinci Dünya Savaşı sonrasının kararlarından biriydi bu,

kaçakçılığın önlenmesi amaçlanıyordu.

Mayınlar kondu ama bir türlü kaldırılamadı. Ne zaman ki Birleşmiş Milletler tüm kara mayınlarının temizlenmesi kararı aldı, biz de harekete geçtik. Diğer ülkeler mayınlı arazilerini temizlediler biz hâlâ tartışıyoruz.

Peki mayınlı arazi kaçakçılığı önledi mi? Hayır, hiç işe yaramadı. Kaçakçılık bütün hızıyla yine sürdü.

Bugünlerde mayın temizlenmesi gündeme gelince bazı medya organlarında yalan yanlış haberler de çıkmaya başladı. Konuyu hiç bilmeyen kimi televizyoncular, yayın yönetmenleri mayınlı bölgelerden “dramatik” öyküler yayınlıyorlar. İzlerken zannedersiniz ki bu mayınlı araziler yüzünden insanlar ölmüş, sakat kalmış.

Ölümler, sakat kalmalar doğru da, bunlar tesadüf değil ki. Bu arazilerden kaçakçılık yapmaya çalışanların dramı bu.

Kaçakçılar mayınlı araziden geçerken önde bir eşek yürütürler. Eşeğin geçtiği yoldan kaçakçılar da geçer güvenle. Ama işte bazen eşek bir mayına basmadan geçer de arkadan gelen kaçakçı basıverir.

İkinci can sıkıcı konu da, Türkiye’ye her fırsatta saldırmayı adet haline getiren çevrelerin mayın konusunu bile Cumhuriyet dönemini karalamak için kullanmaları.

AKP de Cumhuriyet döneminin faşist uygulamalarını ortadan kaldırıyor havasına girmiyor mu...


*****



AMERİKA’DAN İLERİ OLDUĞUMUZ KONULAR


Amerika elbette dünyanın en büyük ülkesi. Ekonomisiyle, teknolojisiyle herkesin önünde. Ama gittiğimde Amerika’nın her konuda “en birinci” olmadığını fark ettim. Çok basit gibi görünen bazı alanlarda Türkiye’nin çok gerisindeler.

BİRİNCİSİ; Cep telefonları henüz bizdeki kadar gelişmiş değil. Açık havada rahat konuşulabiliyor belki ama, bina içlerine girildiğinde durum facia oluyor. Bunda iki faktör etkiliymiş. Birincisi bizdeki kadar çok baz istasyonu yok. Sağlık nedenleriyle engelleniyormuş. Ama asıl gerekçenin sağlık olmadığını söyleyenler de çoğunlukta. Tarifeler çok ucuzladığı için şirketler yatırım yapmaktan kaçınıyormuş.

İKİNCİSİ; Kredi kartı sistemleri çok geri. Şifre kullanımı henüz yok Amerika’da. Pos makinesinden kartınız geçiriliyor sonra imzanızı atıyorsunuz. Bu nedenle kredi kartı kopyalama ya da çalıntı kart kullanma oranı çok yüksekmiş. Dükkânlarda kredi kartı kullandığınızda sizden ayrıca geçerli bir kimlik göstermeniz isteniyor.

DİĞER YENİ YAZILAR