Cindoruk olayını ciddiye alın

Haberin Devamı

Hüsamettin Cindoruk 76 yaşında. Taa Yassıada duruşmalarından bu yana siyasetin içinde. Son 10 yılı yine siyaset içinde ama bir “akil” adam olarak geçirdi.

Cindoruk’un bundan sonrası için bir siyasi hırsının, iktidar hevesinin, bir parti başkanı koltuğunda oturma sevdasının olmadığını sanıyorum.

Ama Hüsamettin Cindoruk “siyasette gençler yer almalı” diyerek DP’nin Genel Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladı.

Bakıyorum gazetelere de bir iki kişi dışında Cindoruk’u alaya alanlar çoğunlukta. Oysa diyorum ki “Bu gelişmeyi lütfen ciddiye alın, çünkü bu basit bir parti başkanlığı yarışı değil.”

Açıkçası hiçbir bilgim yok, kimseyle de konuşmadım ama aklım ve mantığım bana merkez sağda yeni ve güçlü bir oluşumun yeşermekte olduğunu söylüyor.

Hüsamettin Cindoruk “bir emanetçi” olarak merkez sağın başına geçecektir. “Emanetçi” tanımı ile ilgili Cindoruk’un hiçbir komplekse kapılmayacağını sanıyorum. Çünkü bu emanetçilik biri adına değil Türkiye adına yapılıyor bu kez.

Sahte bir demokrasi söylemiyle ve konjonktürün iyi kullanılmasıyla AKP’nin ele geçirdiği “merkez sağ”ı geri almaya çalışan pek çok kişi biliyorum.

Ama gerek iktidarın gücünden, gerek yaratılan korku ortamından kimse ortaya çıkıp kendisini gösteremiyor.

İşte Hüsamettin Cindoruk bana göre yiğitliği gösteriyor ve “ununu eleyip eleğini asmasına” rağmen tekrar demokrasi ve siyaset çizmelerini giyip sahneye çıkıyor.

Öyle sanıyorum ki, önce DP Genel Kurulu’nda bazı dağıtılmış önemli isimler partiye gelecekler. Ama asıl dalga ondan sonra başlayacak. İyi eğitim görmüş, aklı fikri yerinde, menfaat sağlamak yerine hizmet etme ideali taşıyan ama adı pek duyulmamış genç isimler partiye katılacak.

Ardından yine kamuoyunun tanıdığı ve hizmet beklediği isimler gelecek.

Peki bu merkez sağın DP etrafında güçlenmesini ve bir alternatif çıkmasını sağlayacak mı?

O kadarını bilemem tabii. Ama uzun yıllardır sessiz duran ve AKP’ye teslim olmuş görünümü veren merkez sağın başka çaresi de yok.

Cindoruk’sa engin siyaset bilgisiyle bu ışığı görmese genel başkanlığa soyunmaz.

****

Çiller hem haklı hem değil

Hüsamettin Cindoruk’un adaylığına en öfkeli çıkışı DYP’nin eski Genel Başkanı Tansu Çiller yaptı. Çiller, Cindoruk’un “parti sandığında gömülmesini” istedi.

Cindoruk’un 28 Şubat’taki tavrı nedeniyle Çiller yerden göğe haklıdır elbette. Eğer o günlerde Cindoruk ve arkadaşları asker ve medya ile birlikte o çirkin oyunlara kalkışmasaydı Türkiye bugünlere hiç gelmeyecekti belki de. Ama Çiller’in haksız olduğu nokta şu: Partililer defalarca Çiller’in kapısına kadar gidip kendisini göreve çağırdılar. Çiller hiçbirini kabul etmedi. Bu durumda artık DP’ye fazla karışmaması gerek. Bıraksın, eğer merkez sağda Cindoruk bir işlevi yüklenecekse önünü açsın. Bir beklentisi varsa bunun kendisine de yararı olacaktır mutlaka.

*****

Devlette gizli görüşme olmaz

Daha yapıldığında da yazmıştım ama emekli Silahlı Kuvvetler personeli (Genelkurmay’ın tanımı böyleydi biliyorsunuz) Yaşar Büyükanıt bir televizyona çıkıp da Dolmabahçe görüşmesini anlatınca tekrar yazma gereğini duydum.

Büyükanıt Genelkurmay Başkanı iken, 2007’de Dolmabahçe Sarayı’ndaki Erdoğan’ın makamına gitmiş, 2.5 saat görüşmüş ve daha sonra hiçbir açıklama yapılmamıştı.

Erdoğan da Büyükanıt da görüşmenin sadece ikisi arasında kalacağını söylemişler, Erdoğan bunun üstüne bir de “Bir ben, bir o, bir de Allah biliyor” demişti.

Büyükanıt televizyonda konuşurken “Bu gizli görüşme değildi, her şeyi konuştuk. Ama konuşulanların aramızda kalmasına karar verdik” dedi. Bu olabilecek bir şey değildir. Devletin en önemli görevlerinde bulunan kişiler, sadece kendi aralarında kalacak konuşmalar yapamazlar.

Bu demokrasiye de hukuka da devlet terbiyesine de sığmaz.Gizli görüşme farklıdır. Gizli görüşme kamuoyuna açıklanmaz elbette. Ama en önemli makamlarda oturan iki kişi arasında “sır” olarak kalamaz.

Aynı şekilde Milli Güvenlik Kurulu toplantıları da gizlidir. Ama burada konuşulanlar ilgili birimlerce paylaşılır ve uygulamaya konulur. Eğer devletin en tepesinde oturan iki kişi, sadece kendilerinin bildiği bir konuyu konuşmuşlarsa, bizim de bundan “bir pazarlık mı yapıldı” şüphesine düşmemize kimse şaşıramaz.

*****

Evren’i kim ressam yaptı?

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay demokratlığını kanıtlamak için “Diktatörü ressam yaptık. Başka ülkelerde katil denilen bir kişi bizde sanatçı ilan edildi olmaz böyle şey” dedi. Yanlış mı? Değil.

Ama ortaya laf da olmaz. Kim yaptı Evren’i sanatçı?

Rivayet odur ki Kenan Evren ya bir sergi gezerken ya da THY uçağında gördüğü bir Picasso resmine baktıktan sonra “Ne var yani bunda, ben de çizerim bunu” demişti. Evren emekli olduktan sonra gerçekten resim yapmaya başlamıştı.

Evren bir sürü resim yaptı ve hatta sattı ama ne sanatçılar ne de kamuoyu Evren’i asla bir sanatçı olarak kabul etti. Hatta alaya aldı.

Peki Evren’e ressam hatta bir “sanatkâr” muamelesi yapanlar kimdi?

Her iktidardan nemalanmaya alışmış kişiler.

Sayın Bakan, Evren’e ressam muamelesi yapanları, kendi partisine yürekten destek olanlar içinde arasın bakalım, sonuç ne olacak?

*****

Aylin’i çok seviyoruz

Aslına bakarsanız eskiden tanışmıyoruz. Aylin Duruoğlu gazetevatan.com’un yayın yönetmeni. Doğal olarak her gün tazelenen bir ilişkimiz var. Aylin gazeteci, titiz, doğrucu ve hızlı. Kulağıma bir haber çalındığında hemen gazetevatan.com’u açıyorum. Eğer haber doğruysa mutlaka orada var demektir.

Aylin’i 15 gün önce sabahın köründe evinden aldılar. Gerekçesi, Bostancı’daki kanlı operasyonda öldürülen kişiyle bir defa telefonla konuşmak, bir defa da hemen yanımızda, akvaryum gibi herkesin gördüğü bir cafe’de kahve içmek.

Öldürülen kişi aynı zamanda bir gazeteci, kitap yazmış bir entelektüel. Alnında da terörist diye yazmıyor. Savcı Aylin’i suçladı, hâkim hapse attı ve çıkarmıyor. Tam olarak neyle suçlanıyor bilen yok, kanıt var mı, o da meçhul. Ama Aylin içeride.

Dün gazetedeki arkadaşlar saat 14.30’da Aylin’le dayanışma için kendisine gönderilmek üzere, hep birlikte fotoğraf çektirdi binanın önünde. Ne yazık ki tam o sırada kızımın Bridges of Fashion İstanbul konferasında yabancı konuklara yönelik bir sunumu vardı. İlk kez böyle bir toplantıda konuşuyordu ve en büyük arzusu yanında olmamdı. Bu nedenle Aylin’le dayanışma gösterisine katılamadım ama “Seni seviyoruz ve hep yanında olacağız” yazılı bir kâğıt bıraktım. Umuyorum ve diliyorum adalet tecelli edecektir mutlaka.

DİĞER YENİ YAZILAR