İşte Yıldırım Tuna fıkraları

Haberin Devamı

Geçen hafta fıkra yoktu, kıyamet koptu. “Nerede bu fıkralar?” diyen okurlar “Ne o yoksa Yıldırım Tuna artık fıkra yollamıyor mu?” diye sordular.

Yollamaz olur mu, tabii ki yolluyor. Geçen hafta ne oldu bilmiyorum, belki de “Du bakali ne olacak?” diye sormak geldi aklıma. Bir alay laf yedik.

İşte bu hafta boyunca Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralardan bir demet:

Günah çıkarma

Kasabasında iyi bir Katolik olarak bilinen Bay George sokakta birden insanlara saldırıp kaldırımlardan söktüğü taşları mağaza vitrinlerine, insanların üzerine fırlatmaya başlamış. Daha sonra ise polis tarafından durdurulmuş: “Bay George?.. Ne yapıyorsunuz?..” Bay Geogre, “Durum şu” demiş, “Kiliseye günah çıkartmaya gidiyorum da... Biraz materyal toplayım dedim!”

Sipariş geldi

İki oğlumu götürdüğüm restoranın başka bir salonunda millet şifreli TV’den maç yayını izliyordu... Garson biz oturur oturmaz siparişlerimizi aldı ama yarım saat geçtiği halde bir daha da görünmedi... Hayli acıkmış oğullarım sinirlenmesinler diye mevzular açıp çaba harcarken, herhalde gol oldu ve birden yan salondan zafer çığlıkları yükseldi. “Hey!” dedi 11 yaşındaki oğlum, “Sanıyorum birilerinin siparişini getirdiler!”

Tam not

Küçük oğlan okuldan eve koşarak gelip “Baba, baba sınıfta bu gün 100 aldım” demiş heyecanla. “Aferin aslanım!” demiş babası “Salona gel de anlat bakayım.” Oğlan “Eveett...” diye başlamış “Resimden 50, matematikten 30, fenden de 20 aldım..!”

Bıçaklama

Kadın kocasını yaralamaktan mahkemeye çıkarılmış, “Neden kocanızı 100 kere bıçakla yaraladınız?..” diye sormuş hâkim. “İstemeyerek oldu efendim” diye başını önüne eğmiş kadın, “Elektrikli ekmek bıçağının kapatma düğmesini bulamadım!..”

Şikâyete bak

Karım benden şikâyetçi... Neymiş? Son senelerde onu hiç pahalı bir yere götürmemişim... İnsaf, vallahi insaf, daha dün birlikte benzin istasyonuna gittik, ne çabuk unuttu!.. Kadınları anlamak gerçekten mümkün değil!..

İlk muayene

Jinekolog, muayene masasında gergin bir şekilde bekleyen sarışın hastasına “Sakin olun” demiş, “Uzun sürmeyecek... Daha önce bu şekilde hiç muayene edilmediniz mi?” Sarışın “Çok edildim” diye cevap vermiş “Ama bir doktor tarafından ilk defa!”

Yeni tanıştık

Kadın kocasına tam yanlarındaki eve yeni taşınan komşularını göstererek “Onları örnek almalısın” demiş, “Adam her gördüğü yerde kadını öpüp kokluyor, sen neden öyle yapmıyorsun?” Kocası “Dur hele hanım” diye cevap vermiş, “Daha yeni yeni tanışıyoruz!”

Yerimiz bu

Kafile başkanları haritayı açmış, ters çevirip bakmış, düzeltip bakmış, arazi üzerindeki nirengi noktalarını araştırmış, elindeki pusula ve güneş konumunu incelemiş, birtakım hesaplar yaptıktan sonra, “Evet arkadaşlar..” demiş, işaret parmağını ileri doğru uzatarak, “Şu ilerideki dağı görüyor musunuz?” Diğerleri hemen onaylamış, “Evet..” diye; “Mevcut harita konumu ve yaptığım hesaplara göre şu anda onun tam üzerinde bulunuyoruz!..”

Edison’un annesi

“Elbette ampulü bulduğundan dolayı son derece mutluluk duyuyorum.. Ama şimdi hemen onu söndür ve yatağına gir.. Yeter artık..”

Thomas Edison’un annesi..

Büyük stres

- Çok stres altındayım doktor.. İnsanlarla konuşurken birden sinirlenmeye başlıyor, etrafı darmaduman ediyorum.. Bana yardım edebilir misiniz?

- Tabii, bana probleminizi anlatabilir misiniz?

- Deminden beri ne anlatıyoruz hıyar?.. Haa? Ne anlatıyoruzzzz!..

Kötü haber

Memurun biri merdivenlerden düşmüş, iki gün komada kalmış. Gözünü açınca “Geçmiş olsun!” demiş doktoru, “Size bir kötü bir de iyi haberim var.. Birincisi artık ömür boyu çalışamayacaksınız” Memur “Pekii!” demiş “Kötü haber ne?”

Kabızlık

Adam “kabızlık” şikâyeti ile doktora gitmiş. Doktor, muayene edip gerekli ilaçları vermiş.. Aradan bir hafta geçince aynı adam perişan bir şekilde yine gelmiş karşısına “Geçmedi..” diye ağlayarak.. “Gerçekten mi?..” diye sormuş hayretle doktor.

“Ne yani?..” demiş adam burnunu çekerek, “Sürekli size gelip poposunu göstermeğe meraklı biri havasımı veriyorum yani?..”

*****

Annelik galiba böyle bir şey

Yılını tam hatırlamıyorum. 1960’ların ilk yarısı olmalı ama. Gebze Eskihisar’da rahmetli dedem Kurtuluş Savaşı Gazisi emekli general Hıfzı Betin bir köy evi almıştı. Bütün aile gelip deniz tatili yapabilsin diye.

Bütün aile dediğim bayağı büyük. Çünkü annemler 5 kardeş, beşi de kız. Ama tam bir Atatürk Cumhuriyeti kadrosundan olan dedem, o çağın zorluklarına rağmen her türlü fedakârlığı göze alıp 5 kızını da okutmuş. Biri doktor, biri ziraat profesörü, biri eczacı, annem kimya mühendisi ve biri de hariciyeci.

5 kız, 5 damat, o tarihte 9 torun olunca, her ne kadar aynı anda hepimiz birlikte olamasak da hayli kalabalık tatiller yapabiliyorduk.

Yüzmeyi de orada öğrenmiştim ilk kez.

İşte o tatil günlerinden birinde, öğle vakti...

Annem mutfakta kalabalık yemek için hazırlık yapıyormuş. Soğan doğruyormuş galiba, birden içini garip bir his kaplamış, elinde bıçakla mutfaktan fırlayıp evin önündeki rıhtıma koşmuş.

Ve ben o sırada, zaten az yüzme biliyorum, tutunmaya çalıştığım şamrel elimden fırlamış, onu yakalayayım derken çırpınmaya başlamışım, bu sırada ayağıma yosunlar değmiş paniklemişim, su yutmaya başlamışım.

Hayal meyal hatırlıyorum, suyun içine batıp çıkarken bir el saçlarımdan tutup beni yukarı çekti. Havayla karşılaştığımda aldığım ilk nefes sanki doğduğum an aldığım nefes gibiydi.

O elin sahibi annemdi. Rıhtımdaki herkes beni şamreli yakalamak için yüzdüğü sanıyormuş. Oysa ben boğuluyordum.

İşte annem, mutfakta soğan doğrarken başımın belada olduğunu hissediyor, elindeki bıçak ve üstündeki elbiseyle herkesin şaşkın bakışları arasında denize atlıyor beni denizden çıkarıyor, sarıp sarmaladıktan sonra kendi üstünü değiştirip tekrar mutfağa dönüyor. Yemeğe de tam vaktinde oturuyoruz.

İşte annelik böyle bir şey galiba.

Sevgili anneciğim, anneler günün kutlu olsun. Ellerinden öperim. (Babamın da)

DİĞER YENİ YAZILAR