Anneler Günü’nü 53 yıldır kutluyoruz

Haberin Devamı

Bugün Anneler Günü. En değerli varlıklarımız, annelerimizin günü. Bu duygularla öncelikle sevgili annemin ellerini öperim. Tüm anneleri kutlarım.

Bugün sizlere Anneler Günü’nün tarihçesinden söz etmek istiyorum. Anneler Günü fikri nasıl çıktı, ne zamandan beri Anneler Günü kutlamaları yapılıyor?

Türkiye’de 1955 yılından bu yana her yılın Mayıs ayının ikinci pazarı resmi olarak Anneler Günü olarak kutlanıyor. Türk Kadınlar Birliği çeşitli dünya ülkelerinde daha öncelerden beri kutlanmakta olan Anneler Günü’nün Türkiye’de de resmiyet kazanması için girişimde bulundu. Bu fikir kabul görünce Türkiye de bu günü resmen kutlamaya başladı.

Anneler Günü’nün başlangıcı olarak Amerika’nın Philedelphia kentinde yaşayan Ana Jarvis adındaki genç kız esas alınır. Jarvis annesini kaybettikten sonra bütün milletvekili ve senatörlere mektuplar yazarak Mayıs ayının ikinci pazar gününün “Anneler Günü” olarak kutlanmasını önerdi. Kısa bir süre sonra Jarvis’in çabaları destek gördü. Desteğin çok büyümesi üzerine Meclis tüm eyaletlerde Anneler Günü’nün resmi olarak kabul edilmesini kararlaştırdı.

Amerika’da ilk Anneler Günü kutlandı. Şair Julia Ward Howe bundan böyle her Paskalya Yortusu’nun dördüncü Pazarı’na denk gelen tarihin kendi şehrinde Anneler Günü olarak kutlanacağını ilan etti. Jarvis’in girişimi bu kutlamanın tüm Amerika’ya yayılmasını sağlamış oldu.

Ancak Anneler Günü kavramı Jarvis’ten çok uzun yıllar önce filizlerini vermişti. 1600’lü yıllarda İngilizler “Mothering Sunday” (Anneler Pazarı) kutlamaları yapmaya başladılar. Hıristiyanlığın Avrupa’ya yayılmasından sonra “Anneler Pazarı” kutlamaları ruhani bir güç sayılan “Anneler Kilisesi”ni onurlandırmak amacıyla düzenlenmeye başlandı.



***




Her ülke değişik tarihlerde kutluyor

Anneler Günü dünyanın pek çok ülkesinde Mayıs ayının 2’nci pazarı olarak kabul edilmiş. Ancak bazı ülkeler bu tarihe uymayarak kendi belirledikleri tarihlerde Anneler Günü’nü kutluyor.

Mayıs’ın ikinci pazarını Anneler Günü kabul eden ülkeler şunlar:

Anguilla, Aruba, Almanya, Avustralya, Avusturya, Bahamalar, Barbados, Bangladeş, Belçika, Belize, Bermuda, Bonarie, Brezilya, Borneo, Kanada, Şili, Çin, Kolombiya, Küba, Hırvatistan, Bulgaristan, Curacao, Kıbrıs, Çekoslavakya, Danimarka, Ekvator, Estonya, Hong Kong, İzlanda, Hindistan, İtalya, Jamaika, Japonya, Latviya, Malta, Malezya, Myanmar, Hollanda, Yeni Zelanda, Pakistan, Peru, Filipinler, Porto Riko, Singapur, Slovakya, Güney Afrika, St.Lucia, Surinam, İsviçre, Tayvan, Trinidad ve Tobago, Türkiye, Ukrayna, Amerika, Uruguay, Venezuela, Zimbabve.

Başta Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere birçok Müslüman ülkenin Anneler Günü tarihi 21 Mart.

Maceristan, İspanya ve Portekiz Mayıs ayının ilk pazarını Anneler Günü olarak kutluyor. Arjantin ise Ekim’in 3. pazarını uygun görmüş.

Kendilerine göre gün belirleyen ülkeler de var. Örneğin Slovakya 25 Mart, Ermenistan 7 Nisan, Bolivya 27 Mayıs, Polonya 26 Mayıs’ı Anneler Günü olarak seçmiş.



***




Akılsız sözler akılsız kehanetler

Geriye bakınca, kendi alanlarında çok önemli konumlara gelmiş kişilerin nasıl akılsız sözler söylediklerini ve akılsız kehanetlerde bulunduklarını görüyoruz. İşte bunlardan birkaçı;

ELEKTRİK TARİH OLACAK: Oxford Profesörü Erasmus Wilson 1878 yılında: “Bu yıl ki Paris fuarı bittiğinde ‘Elektrik Işığı’ da birlikte bitecek ve bir daha sözü edilmeyecek” dedi.

OTOMOBİL SATILMAZ: Literary Digest Dergisi, 1899 yılında; “Otomobilin elbette bisiklet kadar yaygın kullanımı olmayacak” tespitini yaptı.

TELEFON ÇOK KUSURLU: 1876’da yeni teknolojiyi reddeden Western Union Yöneticisi: “Bu telefon denen şeyin bir iletişim aracı olarak düşünülmesi için çok fazla kusuru var. Bu alet hiç işimize yaramaz” dedi.

UÇAK İMKANSIZ: İngiliz Kraliyet Cemiyeti Başkanı Lord Kelvin, 1895 yılında; “Havada uçan ağır makineler yapmak imkânsızdır” dedi.

Fransız Harp Okulu’nda Askeri Strateji dersi veren Mareşal Ferdinan Foch, I.Dünya Savaşı’ndan önceki günlerde; “Uçaklar ilginç oyuncaklar ama hiçbir askeri değerleri yok” dedi.

SESLİ SİNEMA SAÇMALIK: Warren Bros Stüdyoları’nın Yöneticisi H. M. Warner, 1927 yılında sesli film teknolojisini reddederek; “Oyuncuların konuşmalarını kim dinlemek ister ki?” dedi.

TELEVİZYON MÜMKÜN DEĞİL: Mühendis Lee Deforest, 1926 yılında şu kehanette bulundu; “Televizyon, teorik ve teknik olarak mümkün olsa da ticari ve mâli açıdan imkânsızdır.”

KİMSE EVE BİLGİSAYAR ALMAZ: IBM Yöneticisi Thomat Watson, 1943 yılında; “Dünyada belki beş bilgisayarlık bir pazar ancak var” dedi.

Digital Equeipment Corporation’ın kurucusu Olsen İse, 1977 yılında şöyle diyor: “İnsanların evlerine bilgisayar almak istemeleri için hiçbir sebep yok”.



***




Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: “Annemdir” Lincoln



***




Hiçbir anlamı olmayan fıkra

Bu pazarın fıkrasını okuduktan sonra sakın aklınıza politik bir şey gelmesin. Çünkü bu kasıtla yazılmadı. Her ne kadar iktidardan çok çektiği halde kamuoyu anketlerinde “Oyumu yine de onlara vereceğim” diyenlerin sayısının arttığı iddia ediliyorsa da, bu fıkrayı bir şeye mâl etmenin alemi yok. Okuyun ve sadece gülün. Yorum falan da yapmayın. Ekonomi bakanının deyimiyle: “Okey mi?”

Vezirler padişahın huzuruna çıkmışlar ve “Padişahım, hazinede para kalmadı. Yeni vergilere ihtiyacımız var” demişler. Padişah, kavuğunun altından kafasını kaşıyarak, “Eeee! Ne vergisi koyalım?” diye sormuş. “Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!” demiş vezirler. Padişah onaylamış.

Aradan bir süre geçtikten sonra sormuş vezirlerine: “Tepki var mı?”. “Hiçbir tepki yok!” diye cevaplamış vezirler. Bunun üzerine, “İyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!” diye emretmiş padişah. Aradan bir süre geçmiş, padişah yine sormuş: “Var mı şikayet?”. “Yok!” cevabını alınca halkının tepkisizligine kızan padişah, gürlemiş: “Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin!”. Aradan birkaç gün geçmiş, halktan yine bir tepkinin olmamasına içerleyen padişah, çağırmış vezirlerini, “Halkı dinleyelim hele bir” demiş. Gitmişler köye, padişah sormuş: “Var mı şikayet?”, ses yok. Padişah tekrar: “Var mı şikayet? Şikayeti olan söylesin!” diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş: “Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!”. “Eeee!” demiş padişah bir umutla. “Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, bir adam daha koysanız...”

DİĞER YENİ YAZILAR