Söz konusu olan AKP’nin gücüyse gerisi teferruattır

Haberin Devamı

İstanbul Valisi “Devlete kafa tutulmaz” dedi. Belli ki devletten kasıt AKP iktidarı. Eğer yapacağın eylem AKP’ye karşı ise, AKP’e muhalefetse bu devlete kafa tutmakla eş tutuluyor ve “güç” adeta bir “terör” düzeyinde kanıtlanıyor.
Önceki gün yaşananlar ne sıkıyönetim ne de darbe dönemlerinde görüldü. Hiçbir iktidar “devlet gücünü kanıtlamak” adına halkına karşı böyle davranmamıştı.
AKP kendine yönelik hiçbir muhalefete tahammül edemediğini bir kere daha gösterdi. Bir taraftan “demokrasi, özgürlük, insan hakları” kavramlarını dilden düşürmeyeceksiniz, ondan sonra da tüm dünyada kutlanan 1 Mayıs Bayramı’nı kaos haline getirip tüm halkı terörize edeceksiniz.
Bunun bir tek adı vardır; Faşizm.
AKP lideri sürekli olarak “milli irade”den söz ediyor. Milli iradeden anladığı kendisini destekleyenler. Kendini destekleyenlerin dışında kalanları milli irade saymadığı gibi onlara yönelik her türlü faşizan baskıyı da onaylıyor.
Mantık şu: 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenler zaten bizden değil. Benim “milli iradem” de zaten bunlara karşı sıcak değil. O halde onlara yönelik her türlü şiddet eylemi bana puan kaybettirmez aksine artırır.
Başbakan 1 Mayıs günü gücünü göstermiştir. Demokrasi, özgürlükler ve insan hakları konusunda aslında hiçbir hassasiyeti olmadığını, kendi gücünün kanıtlanması dışındaki her şeyi teferruat olarak algıladığını ortaya koymuştur.
Ama unutulmaması gereken bir nokta var; eğer siz devlet gücü olarak kendinizi görür ve bunu hoyratça, hiçbir kurala uymadan kullanırsanız, yarın öbür gün aynı devletin aynı yöntemle sizin üzerinize gelmesini de peşinen kabul etmiş olursunuz. “Benden olmayana karşı her şey mübahtır” zihniyeti yarın size karşı da kullanılır.

*****


Menderes-Başol

Anayasa Mahkemesi’nde kendini savunmaya hazırlanan Başbakan, sohbetlere çağırdığı milletvekillerine 27 Mayıs’ı hatırlatarak “Bakın Menderes’e idam kararı veren mahkeme başkanını kimse hatırlamıyor bile, ama Menderes’i herkes biliyor” demiş.
Duygusal bir yaklaşım ama böyle örneklerle kendini savunmak hiç de sağlıklı değil. Şunu unutmamak gerek: Evet, Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol’u o dönem hayatta olanlar dışında hiç kimse hatırlamaz.. Evet bugünkü çocuklar bile Adnan Menderes’i biliyor. Fark şu; Adnan Menderes yaşamıyor.
Menderes iktidardaki en güçlü döneminde olduğunu sanıyordu. Arkasında “Milli irade” olduğuna inanıyordu. Oysa Türkiye çok kötüye gidiyordu. Doğru ve demokratik olmayan bir yöntemle bu gidiş durduruldu. Öyle ya da böyle durduruldu. Menderes idam edildi.
Başol’un unutulması, Menderes’in hâlâ bilinmesi Menderes açısından hiçbir şey ifade etmez. Sonuçta Menderes yok. Tabii yok olmuş olmak önemliyse onu bilemem.

*****


AKP AB’yi istemediğini de kanıtladı

AKP iktidarı boyunca hep anlatmaya çalıştım. “Bu zihniyet aslında AB’den yana değil, bu sadece iktidarda kalmak ve sermaye kesimi ile kimi liberalleri elde tutmak için oynanan bir oyun.”
Bu yazılarıma çok kızan olmuştu. “Haksızlık yapıyorsun, en azından bu konuda samimiler” diyenler çoktu.
Ama son iki yıldır AB konusunda hiçbir çaba harcamayan, sadece kapatma davası açılınca yangından mal kaçırır gibi 301’i gündeme getiren AKP artık bu çevrelerde de şüpheyle karşılanmaya başladı.
Ancak önceki gün yaşananlar AKP’nin AB’den tamamen vazgeçtiğinin bir kanıtıdır. AB’ye gerçekten samimiyetle girmek isteyen hiçbir iktidar Avrupa kamuoyunun önüne önceki günkü görüntülerin konmasını istemez. Oysa AKP bunu özellikle, kasıtlı biçimde yaptı. Hangi Avrupa ülkesi 1 Mayıs’a bile tahammülü olmayan, bunu önlemek için kendi halkına gaz bombası atan, özgürlüklerini kısıtlayan, hakaret eden bir ülkeyi arasında görmek ister?

*****


Kanguru

İnternetteki Avustralya Turizm Bakanlığı resmi sayfasında “sıkça sorulan sorular” bölümünden bir soru ve cevabı:
“Avustralya’nın caddelerinde dolaşırken kanguru görebilir miyiz?”
Cevap: “Tabii görebilirsiniz, ama bu ne kadar içtiğinize bağlı.”

*****


Sevgi insanlığın, şiddet hayvanlığın kanunudur. Gandi

*****


4 istifa gerekli

Kriz iyi yönetilirse kriz olmaktan çıkar. 1 Mayıs’ın kriz olacağı belliydi. İşçi sendikaları 12 Eylül darbecilerinin koyduğu yasağa rağmen Taksim’e çıkmak istediler. İktidar darbeci yasağına sahip çıkarak buna izin vermeyeceğini açıkladı. Yani “kriz geliyorum” dedi.
Başbakan ve bakanları buna karşı ne yaptı? İstanbul Valisi’ne emir vererek kenti bir kâbus alanına çevirmesini istedi. Her türlü teknolojik araç gereçle suçlu ve zanlı takibi yapılabilen bir dönemde en ilkel önlemler alınarak kriz körüklendi.
Eğer iktidar gerçekten söylediği gibi Avrupa Birliği standartlarından yana, demokrasi ve hukuka bağlı, insan haklarına saygılı, özgürlüklerden yana ise gereğini yerine getirmelidir.
Bu ağır başarısızlık nedeniyle İçişleri, Adalet, Sosyal Güvenlik bakanları ile İstanbul’a artık hiç yakışmadığı kanıtlanan Vali’nin istifa etmesi gerekir.
Ama bunların hiçbiri olmayacak. Çünkü artık şu anlaşılmıştır ki AKP “Ben gidiyorsam her yeni yakar öyle giderim” mantığındadır.

*****


Hey Olli Rehn neredesin

AKP’ye kapatılma davası açıldığı gün ağzına geleni söyledin: Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş sürecinin askıya alınacağını açıkladın. Sonra Barroso’nun eteğine yapışıp Türkiye’ye koştun. Türkiye’ye hakaret ettin, şantajlar yaptın.
O bayıldığın Erdoğan kanun, hukuk, özgürlük tanımadan, demokrasiyi ve insan haklarını ayaklar altına alarak halkına terörü reva gördü.
Hoooop uyuyor musun? Neredesin Olli Rehn, dilini mi yuttun?
Haydi canım git işine....

DİĞER YENİ YAZILAR