Yarışma matrakları

Haberin Devamı

Televizyonlarda dizilerden sonra bir de yarışma furyası var. Gerçi bu yarışmaların çoğu bilgiye değil şansa dayanıyor. Bilgiye de dayanan yarışmalardan “Kim Bir Milyon Lira İster” yarışmasında bazı basit sorulara yarışmacıların verdikleri tepki ve cevaplar bazen güldürüyor bazen düşündürüyor.

Bir okurum geçen hafta içinde yayınlanan bu yarışma programında dikkatini çeken bazı noktaları yazıp göndermiş. Birlikte okuyalım isterseniz;

Olay 1: Bir ilkokul müdürü Diyarbakır’dan. Emrinde 22 öğretmen varmış. Soru: Kış uykusuna yatmayan hayvan. Uzun bir düşünce süreci ve joker hakkı kullanımından sonra şıklar ikiye indi. Timsah ve ayı. Ve cevap: Timsah. Bu cevap üzerine Kenan Işık’ın yorumu; eminim 400 öğrencinizden en az 250’si bu soruyu bilirdi!

Olay 2: 20 yaşlarında elektronik müzik yapan bir genç. Liseyi bu sene bitirmiş, ÖSS sınavına girecek. Soru: Osmanlı devletinde, padişahtan sonra devlet yönetiminde kim gelirdi? Cevap şıkları ite kaka ikiye iniyor, Şeyh-ül İslam ve Sadrazam. Kenan Bey soruyor, “Üniversite sınavına gireceğinize göre hazırlanmış olmalısınız, bana birkaç sadrazam ismi sayar mısınız?” Ve gençten gelen cevap: Bu sadrazam kelimesini ilk defa duyuyorum!

Olay 3: Konuk bir öğretmen. Soru: Aşağıdakilerden hangisi “hemen yapılmalı” anlamına gelir? Yine ite kaka şıklar ikiye iner; mamafih ve binaen aleyh. Yarışmacı yine içinden çıkamaz, telefon jokeri hakkını kullanır. Aranan Türkçe öğretmeni bir arkadaşıdır. Ve kendinden emin bir ses tonu ile gelen cevap; mamafih...

Benim bildiğim kadarıyla, bu tür yarışmalarda bir ön test yapılır tüm yarışmacılara. Örneğin İtalya’da Ornella Mutti böyle bir ön testten geçememiştir.

*****

Onlara çok şey borçluyuz

Geçenlerde Tiyatro İstanbul’da yeni sahnelenmeye başlanan “Gönül Hırsızı” oyununa gittim. Can Gürzap, Nilgün Belgün, İlkay Saran, Melda Gür, Levent Ulukut, Ahsen Ever ve Tuğçe Doras’ın rol aldığı oyun çok keyifli bir komedi. Oyundan bir gün önce iki ayak parmağını kıran Can Gürzap, hareketli sahnelerde ıstırap çekmesine rağmen seyirciye hiçbir şey belli etmedi.

Oyundan önce beklerken çok sevdiğim iki eski oyuncuyu gördüm. Toron Karacaoğlu ve Tijen Par. Hala dimdik ayaktalar ve yıllara meydan okuyorlar. Onları uzaktan izlerken yıllar öncesine döndüm. İstanbul’a her geldiğimizde hemen her gece birine gittiğimiz tiyatroları hatırladım. Haldun Dormen, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Nevra Serezli, Mücap Ofluoğlu ve birden aklıma gelmeyen onlarca sanatçı.

Peki bu sanatçılara hak ettikleri değeri verebiliyor muyuz? Kimbilir onlar bütün gönül zenginlikleriyle bunu düşünmüyorlardır bile.

Ama şunu da söylemek istiyorum. Özellikle 1960’lı yılların tiyatro ve sinema sanatçıları henüz gelişmekte olan İstanbullulara çok şey öğretmişti. Yaşam gustosunu tiyarocuları izleyerek geliştiren dönemin pek çok zengini vardır.

Örneğin bakın, bugünden bakınca basit gibi görünebilir ama dönemin İstanbul zenginleri nasıl giyinilir, yemeğe nasıl gidilir, hangi saatte hangi yemek yenir, içki tercihi nasıl yapılır gibi konuları bu sanatçıları izleyerek öğrendi. Tabii aynı şekilde aşkları, ihanetleri, kıskançlıkları da.

O dönemlerde şimdi magazin cıvıklıkları da olmadığı için sanatçılarla birlikte geçirilen saatler hem eğitici, hem öğretici hem de çok keyifli olurdu. Onlara çok şey borçluyuz. Onlar istemese de en azından sevgi ve saygımızı eksik etmemeliyiz.

*****

İyi ki Temel varmış

Karadeniz halkı müthiş bir yaşama keyfinin yanı sıra hayatla ve kendileriyle dalga geçmesini de çok iyi bilir. Engin bir hoşgörüyle, her yerde olabilecek tuhaflıkların kendilerine mal edilmesinden de gocunmazlar hatta bunların bazılarını kendileri bile üretir.

Bugün sizlere “İyi ki Temel varmış” başlığı altında toplanan komik olay ve espriler sunmak istiyorum;

* Temel yere bir daire çizip bu dairenin içinde horon tepmeye başlamış. Niçin?

Kendi çapında eğlenmek için.

* Temel sigarasını bir metre uzunluğundaki ağızlığa takıp içiyormuş. Niçin?

Doktoru sigaradan uzak durmasını söylediği için.

* Temel her gece yatmadan önce ayaklarına böcek ilacı sıkıyormuş. Niçin?

Ayaklarında karıncalanma olduğu için.

* Temel eşinin yaş gününde ne almış?

Kurulanması için bir havlu.

* Temel hasmına tehdit mektupları yazarken eldiven giymiş. Neden?

El yazısı tanınmasın diye.

* Milyarder Temel’in çocukları, derslerini villalarının bahçesinde yapıyorlarmış. Niçin?

Temel’e “zengin adamsın, çocuklarını dışarıda okut” dedikleri için.

* Temel dolma kalemiyle mektup yazarken birden çok hızlı yazmaya başlamış. Neden?

Dolma kalemin mürekkebi bitmek üzereymiş.

* Temel doktorunun muayenehanesine kocaman bir fıçı ile gitmiş. Niçin?

Doktoru altı ay sonra idrarınla birlikte gel demiş.

* Temel saçını ıslatmadan şampuanlıyormuş. Niçin?

Şampuanın etiketinde ‘kuru saçlar içindir’ yazdığı için.

* Atletizim şampiyonasına katılan Temel, doping yapmasına rağmen sonuncu olmuş. Neden?

Doping yaptığı anlaşılmasın diye.

* Temel yeni aldığı ayakkabısını bir hafta giymemiş. Neden?

Satıcı bir hafta kadar ayağınızı sıkabilir dediği için.

*****

Lastik

Yaşlı bir amca elinde bastonuyla kalabalık bir otobüse biner, oturacak yer yok. Bastonunu yere vura vura taa arkaya gider ama kimse kalkıp yer vermez. Baston tıklamasından rahatsız olan gencin biri, yüksek sesle bağırır amcaya; “Dede,şu bastonunun altına keşke lastik taksaydın. Bu kadar kafamızı şişirmezdin, biz de rahat ederdik.”

Bütün gözler gence dikilirken, yaşlı adam istifini bozmadan otobüsü kahkahaya boğacak bomba cümleyi patlatır; “17-18 yıl evvel de senin baban o lastiği taksaydı, şimdi biz rahat ederdik!”

*****

Eğitimle olabilecek şey, kanunla yapmaya çalışılmamalıdır. Montesquieu

DİĞER YENİ YAZILAR