Nur Hanımcığım, değişim mi bu?

Haberin Devamı

Sevgili hocam Nur Hanım; Gazetemizde yayınlanan söyleşinizi dikkatle okuyorum. Çok güzel tespitleriniz var. Ama bunlar bana biraz “içinden çıktığınız çevreye” karşı duyduğunuz öfkenin yansıması olarak geliyor.

Okuduğunuz Sorbonne Üniversitesi’nde böyle mi öğretiliyor bilemem tabii ama demokrasi anlayışınız bana biraz “kalabalık gücü” gibi geldi. Hani “Kim daha kalabalıksa haklı ve doğru olan da odur” gibi bir şey.

Bir değişimden söz ediyorsunuz, Allah aşkınıza tarihin hangi döneminde geriye doğru gidiş değişim olarak adlandırıldı? Elbette tarihin her döneminde geriye gidişler de yaşandı ama her seferinde insanlar doğruyu buldular. Halkın çoğunluğunun gecekonduda yaşaması, eğitimden, bilimden, sanattan, edebiyattan, üretkenlikten uzak durması ve bunların gölgesinde kendi kendine oluşturduğu yaşam biçimi değişim olarak sunulabilir mi?

Galile “Dünya yuvarlıktır” dediğinde kalabalıklar dünyanın düz olduğunu söylüyordu. Oysa Dünya düz değildi ki.

Nur Hanımcığım;

Sizin de içinde yaşadığınız çevreyi acımasızca eleştirirken örneğin Nişantaşı’nda yaşayanlar için baş örtülünün sadece evdeki temizlikçi kadın olduğunu söylüyorsunuz. Bir yere kadar doğru. Çünkü evlerde temizliğe gelen kadınlar genellikle göç yoluyla İstanbul’a akan ailelerin üyeleri. Köydeki yaşam biçimlerini aynen sürdürdükleri için öyleler. Eski Türk filmlerini de mi seyretmediniz hiç, evlerde çalışan hizmetçilerin kıyafetlerini de mi görmediniz a kuzum?

Sonra evde dua okutmak istediğinizi ama komşulardan çekindiğinizi söylüyorsunuz. Ah Nur Hanımcığım, bunu ilk kez sizden duyuyorum. Bugün, ama doğumda ama ölümde Kuran okunmayan ev bulmak neredeyse olanaksızdır. Siz hangi ülkede yaşadınız bugüne kadar? Kimin dinine karışıldığını gördünüz? Herhalde siz çok snop bir aileye mensupmuşsunuz. Buna üzüldüm. Nur Hanımcığım; bana göre daha eğitimli, üretken olduğu için daha çok kazanan, eğitime, bilime, sanata önem veren, araştıran, fikir üreten insanlar çağdaş normlara daha yatkın oldukları ve kıyafetlerini de böyle seçtikleri için yerden yere vurduğunuz çevrelere karşı, varoşlardan doğan sizin tanımınızla “değişimin” egemen olacağını söylüyorsunuz.

Evet, dediğiniz gibi, şimdi onlar başımızda. Ama şunu da görmüyor musunuz Sayın Hocam; onlar da eleştirdiğiniz Nişantaşı ahalisi gibi olmak istiyor. Bu kesimin palazlananları en pahalı mağazalardan alışveriş yapıyorlar, lüks arazi araçlarına biniyorlar, içkili olup olmamasına bakmadan en pahalı lokantalara gidiyorlar, yurt dışında tatil için kuyruğa giriyorlar. Yani bir yerde sizin deyiminizle “değişim yaratanlar” bir süre sonra sizin tokatladığınız türden insanlar olacak.

Sevgili Hocam, eleştirmek için yazmadım bunları, dertleşmek istedim, bir yanlışım olduysa affınıza sığınırım.

*****

Ertuğrul Günay: Manşetlerden sonra harekete geçmedim

Dün sabah Kültür Bakanı Ertuğrul Günay aradı. Konuyu tahmin edersiniz, 4 Ekim’de Sultanahmet’teki Bizans Sarayı üzerine yapılan inşaatla ilgili Bakan’ın sesini çıkarmadığını, ama konu gazete manşetlerine çıkınca rahatsızlık duyduğunu yazmıştım.

Ertuğrul Bey “Yeni yıla benimle girmişsiniz” diye takıldıktan sonra “Hayır, haber Milliyet’in manşetine çıktıktan sonra konuyla ilgilenmedim, ekim ayında söz konusu inşaata gittim” dedi.

Günay, o tarihlerde göreve yeni gelmiş olduğunu belirterek “İstanbul’a geldiğimde yanımda Vali Yardımcısı ve Arkeoloji Müdürü ile birlikte Sultanahmet’e gittim. İnşaatı da gördüm ve çok rahatsız oldum. Otel yöneticileri beni ağırlamak istedi ama hiç içimden gelmedi, bir çaylarını bile içmedim” diye konuştu. Günay ardından ilgililere talimat verdiğini ve “Şu durumu iyice araştırın bana pek hoş gelmedi” dediğini de kaydetti. Günay inşaatla ilgili izinlerin 2000 yılında çıktığını belirterek “Şimdi durumu enine boyuna inceliyoruz” dedi. Ertuğrul Bey’in bu açıklamasına çok sevindim. Demek ki zamanında müdahale etmiş ama bunu basına duyurmamış. Şimdi üzerinde durmakla kendine yakışanı yaptığını söylemek isterim.

*****

Nihat Sırdar ve sivrisinek

Akşam keyfilerimden biri Alem FM’deki Nihat Sırdar ve Sivrisinek’i dinlemek. Saat 18.00-20.00 arasında mikrofon alan Nihat’la Sivrisinek sıkışık trafik içinde geçen zamanı unutturuyor insana. Elbette pek çok radyocu aynı saatlerde pek güzel şeyler yapıyorlardır ama ben bir kere Nihat’la Sivrisinek’e denk geldim sonra da adeta tiryakisi oldum. Öyle anlar oluyor ki arabada tek başıma giderken gülmeye başlıyorum, trafik de sıkışık, hemen yanınızdaki arabada olanlar sizi görüyor doğal olarak. Ne yapacağımı şaşırıp elime telefonu alıyorum bari görenler konuştuğum birine gülüyorum sansın diye.

*****

Bakan Bey gerçeği tam söylememiş

Reklam Kurulu’nun Atatürk Havalimanı’ndaki reklam panolarında bulunan içki reklamını yasaklamasından sonra yazdığım yazı için Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan aramıştı. Sevgili Bakanımız “Reklam Kurulu’nun Sanayi Bakanlığı ile hiçbir ilgisinin olmadığını” söylemişti ben de bunu aynen yazmıştım. Çünkü Bakan’ın sözüne güvenmiştim. Oysa küçük bir araştırma yapınca bu bilginin gerçek olmadığını üzülerek öğrendim. Çünkü 4077 sayılı TKHK’nin 16. maddesine göre Reklam Kurulu’nun bağımsız tüzel kişiliği yok. Madde 17’de ise kurulun doğrudan Sanayi ve Ticaret Bakanı’na bağlı olduğu yazılı. Bu kurula Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü Özcan Pektaş başkanlık ediyor. Yardımcısı da Ozan Güler. O da Genel Müdür Yardımcısı.

Atılan imza ise Bakan adına. Anladığım kadarıyla bu olayda en gerçekçi yaklaşım Çağlayan’ın “Bu kurulu dağıtacağım, 29 kişilik kurul olmaz” demesi. Umarım bu açıklama yerini bulacaktır. Bunun yanı sıra, deştikçe çıkıyor, bu Reklam Kurulu haber ve köşe yazıları nedeniyle neredeyse bütün gazetelere ağır para cezaları kesmiş. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan ve gazetelerin üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi sarkıtılan bu kurulun zaten acilen yeniden ele alınması gerekiyor.

*****


Eğer insanlara yenilik yapma özgürlüğü, deneme özgürlüğü, başarma özgürlüğü veriyorsanız, başarısız olma özgürlüğü de vermelisiniz...

Paul Sloane

DİĞER YENİ YAZILAR