Başbakan’ın 36 etnik kimlikten söz etmesi bölücülüktür

Haberin Devamı

Birkaç ay önce yazmıştım ama bir kere daha yazmak istiyorum, çünkü Başbakan Erdoğan ısrarla aynı hatayı yapmayı sürdürüyor.

Başbakan son olarak yine bir meydan konuşmasında “Türkiye’de 36 etnik kimlik var. Biz hepsinin bir birlik içinde yaşamasını istiyoruz. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız” dedi.

Tayyip Bey böylelikle birlik ve beraberlikten ne kadar yana olduğunu göstermek ve milliyetçi duygularını ortaya koymak istiyor belli ki.

Oysa yanılıyor. Tam tersine, bölücülük yapmış duruma düşüyor.

Bir başbakan yönettiği ülkede 36 etnik kimlik olduğunu söyleyemez.

Ayrıca Tayyip Bey’in ikide bir sözünü ettiği 36 etnik kimlik konusunda da çok ciddi tartışmalar var. Konuyu bilimsel olarak inceleyen toplumbilimcilere göre Türkiye’de bu kadar çok sayıda etnik kimlik yok. Ama Türkiye’yi sözde iyi niyetle irdelemeye çalışan ve böylelikle etnik ayırımcılığı körükleyen çevreler 36 etnik kimlikten söz etmeyi pek seviyor.

Tayyip Bey de -kötü düşünmek istemediğim için böyle diyorum- bu tuzağa düşüyor.

Devlet yöneticileri, ülkeyi birlik beraberlik içinde tutmak zorundadır. Etnik kimliklerden söz ederek birlik ve beraberliği sağlayamazsınız.

Etnik farklılıklar sadece Türkiye’ye özel bir durum değil. Ama siz demokratik sistemle yönetilen herhangi bir ülkede, yöneticilerin “etnik kimliklerden” söz ettiğini duydunuz mu hiç.

ABD Başkanı hiç “Bizim ülkemiz dünyanın her yerinden gelen ulusların oluşturduğu bir devlettir” der mi? ABD Başkanı sadece ‘Amerikalılık’tan söz eder.

Fransa’da, İngiltere’de, İtalya’da hatta Belçika’da etnik kimliklerden söz ederek siyaset yapan tek siyasetçi bile bulamazsınız.

Yine de Tayyip Bey hakkında iyi niyetler beslemek istiyorum.

*****

Senaryo değil gerçek

Hudson Enstitüsü’nün bir toplantısında konuşulan Türkiye senaryoları büyük gürültü kopardı. AKP bu toplantıda konuşulanları diline dolayarak bunu Silahlı Kuvvetler’e karşı koz olarak kullanmak amacında. Üç gündür AKP yanlısı medyada silahlı kuvvetlere yönelik yayınlarla “Açıklama yap” çağrıları yükseliyor. Bir düşünce kuruluşunda olası senaryoların tartışılması doğaldır. Doğal olmayan bunların gerçek gibi kamuoyuna sızdırılmasıdır. Sızdırılan bilgileri kamuoyuna aktaranların kimliğine bakınca buradaki oyunu da görüyoruz aslında.

Türkiye’yi bir kaosa sokmak için emekli olan Anayasa Mahkemesi Başkanı’na suikast düzenlenmesi, kalabalık bir yerde bomba patlatılması, ülke çapında çatışmaların başlaması ve Silahlı Kuvvetler’in Irak’a girmesi bir senaryodur.

Ama öyle bazı yeni şeyler öğrenirsiniz ki, bunlar senaryo değildir. Muhtemelen yaşanmıştır ve bunu doğrultusundaki plan aynen işlemektedir.

Örneğin İstanbul’daki tüccarların en tepesindeki ismin AKP’nin kuruluşu sırasında çok aktif olduğu biliniyor. Bu kişinin partinin kuruluşu aşamasında Amerikalılarla çok yoğun görüşmeler yaptığı doğru mudur?

Bu görüşmelerde Kıbrıs’tan Ermeni sorununa, Ege’deki gelişmelerden Kuzey Irak’taki teröre kadar bazı konularda sözler verilmiş midir?

Bu kişinin Amerikalılarla yaptığı görüşmelerden hemen sonra telefonla partinin kurucu genel başkanına bilgi verdiği, aldığı talimatları muhataplarına ilettiği ve tüm bunların hem sesli hem de görüntülü olarak kaydedildiği doğru mudur?

Eğer doğruysa bu kayıtların yakın bir gelecekte ortaya çıkması olası mıdır?

Diyorum ya, bazıları senaryodur, boşa tartışırsınız, bazıları da gerçektir, bir türlü tartışamazsınız.

*****

Sürekli başarısızlık

AKP 4.5 yıldır iktidarda. Bu sürenin son iki ayı hariç dikensiz gül bahçesinde gibiydiler. Hiç muhalefet görmeden bugünlere geldiler. Aritmetik çoğunluklarının her şeyi halledebileceğine inandılar. Cumhurbaşkanlığını ele geçirebileceklerine çok inandılar.

Şimdi gelin manzaraya bakalım. Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olmak istedi. Olamadı. Yerine Abdullah Gül’ü atadı. O da olamadı. Bunun üzerine sistemi altüst etmeye karar vererek Cumhurbaşkanı’nı halk seçmesini sağlayacak anayasa değişikliği yaptılar ve 22 Temmuz’da çift sandık olacağını söylediler. Bunu da yapamadılar. Referandum süresini kısalttılar. Orada da başarılı olamadılar.

Bunlar son iki ayın sürekli başarısızlıkları.

Bu kadar sürede bu kadar başarısız olan bir iktidara bu halk nasıl güvenecek acaba?

*****

Barzani’nin son lafları

Kürt lider Barzani, birkaç önce karagâhında toplantı yaparken, komutanlarından bazıları “Türkiye’de hükümet Silahlı Kuvvetler’e karşı çıktı. Başbakan’ın topraklarımıza yönelik bir askeri harekâta izin vermemesi çok olumlu. Bu yönde bir açıklama yapacak mısınız?” diye sormuşlar.

Barzani “Aman” demiş ve eklemiş: “Şu sıralar Türk hükümeti için iyi söz söylemeyin sakın, ters tepiyor, bekleyin biraz.”

Kimbilir belki de artık ters tepmiyordur. Tayyip Bey DTP ile de koalisyon kurabileceğini söylediğinde pek bir şey olmadı. Barzani’nin “kutlaması” mı sıkıntı yaratacak?

*****

Demokrasideki küçük ayrıntı

Demokrasi deyince AKP’nin aklına hemen aritmetik çoğunluk geliyor. İnsan hakları ve yaşam biçimi denince de ille türban. Oysa demokrasi gelişmiş toplumların yönetim biçimidir ve insanlar daha kaliteli, daha iyi olmayı önce içlerine sindirmelidir.

Sakarya’nın Geyve İlçesi’nde bir olay yaşandı. Belediye Başkanı, çocukları bir kasap dükkânında sünnet ettirdi. Bu başkan daha sonra televizyon kanallarında önce yapılanın hata olduğunu söyledi ama arkasından da “Hiç kimse şikâyetçi değil, ayrıca ne var bunda bu kadar büyütecek” dedi. Demokrasi kültürü olmayınca arabesk toplumların sembolü olan “ne var bunda” kültürü egemen hale gelir. Çocukları kasapta sünnet ettirmeyi savunanların, kalkıp herkese demokrasi dersi vermiyor mu, işte insanın ağrına giden bu. Türkiye bunu hak etmiyor ama ne yaparsınız bitecek bir gün.

DİĞER YENİ YAZILAR