Gazete Vatan Logo

Çağımızın yeni hastalığı

Günümüzde en sık görülen hastalıklardan biri olan yorgunluk hakkında merak edilenler...

Dr. İrfan Berber, günümüzde en sık görülen hastalıklardan biri olan yorgunluk hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı.

Toplumlardaki sosyal dokunun değişimi, çalışma şartlarının, kişisel rollerin farklılaşması ve ağırlaşması sonucu çok sık duyulan bir şikayet haline gelen yorgunluk hakkında bilinmeyenleri iç hastalıkları uzmanı Dr. İrfan Berber anlattı...

Yorgunluk nedir?
Yorgunluk için genel anlamda bir tanımlama yapmak zordur. Kişinin günlük aktivitelerine başlamak için kendinde yeterli gücü, enerjiyi bulamaması ya da rutin aktivitelerinin bitiminde tükenmişlik hissinin gelişmesi durumudur. Yorgunluk, subjektif , kişinin algılaması ile ilgili bir yakınmadır, bu sebeple kişisel farklılıklar gösterir.

Halsizlik, isteksizlik, güçsüzlük, yıpranmışlık, sıkıntı gibi tanımlamalar benzer durumu tanımlamak için sıklıkla kullanılır. Ancak, bazı hastalar egzersiz esnasındaki nefes darlığını veya bacaklardaki ağrıyı yorgunluk olarak dile getirebilir. Bu durumda tarif edilen yorgunluk bizim sıklıkla kullandığımız tanımın dışında kalp – damar sisteminin hastalığının şikayet bulgusu olabilir. Bu sebeple güçsüzlük, yorgunluk gibi yakınmaların arkasında gerçekte anlatılmak istenenin ne olduğu netleştirilmelidir.

Yorgunluk nedenleri nelerdir?
Yorgunluk nedenlerini 4 ana başlık altında değerlendirmek mümkün. Bu başlıklar; Fizyolojik yorgunluk, organik yorgunluk, psikojenik yorgunluk, kronik yorgunluk sendromu olarak sıralanıyor.

Fizyolojik yorgunluk, sağlık durumu normal olan kişilerde stres, yetersiz dinlenme, yetersiz uyku, diyet değişiklikleri veya aşırı aktivite durumunda görülür. Yaşlı hastalarda bu tip yorgunluk daha sıktır.

Organik yorgunluk, bazı hastalıklarla birlikte görülür. Orta ve ileri yaş hastalarda en sık karşılaşılan durumdur. Aile hikayesi, tam bir fizik muayene ve yapılan kan ve görüntüleme ile ilgili tetkikler sonrası nedeninin belirlenip, ilgili hastalığın tedavisi ile yorgunluk ortadan kaldırılabilir.

Psikojenik yorgunluk, genel olarak tüm yogunlukların %50'sini oluşturur. En sık depresyonla birliktedir. Herhangi bir yaş gurubunda oluşabilir. Çoğunlukla gün içinde azalır. Duygu, düşünce ve stres durumuna paralel olarak şiddeti değişebilir.

Kronik yorgunluk sendromu ise 19. yüzyılda “Kronik Nervöz Tükenme” olarak biliniyor. Yaşlılarda nadir olan bu durum, yorgunluğu olan hastaların %30'unda organik veya psikolojik sebep bulunmaz.

Yorgunluk bir hastalık mı, yoksa bir hastalık işareti midir?
Yorgunluk çoğunlukla bir hastalık bulgusu olmakla birlikte kronik yorgunluk sendromu adı altında hastalığın kendisi de olabilir. Yorgunluk her türlü bakteriyel, viral ya da parazitik enfeksiyonun, kansızlık ve benzeri kan hastalığının, karaciğer ya da böbrek hastalığının, kandaki vitamin ve mineral eksikliklerinin, hormonal hastalıkların, beslenme ve uyku bozuklukları sonucunda oluşabilir. Özellikle tiroid hormon yetmezliği, böbrek üstü bezi yetmezliği, büyüme hormonu yetmezliği ve hipoglisemi gibi hormonal sebepler erken dönemde gözden kaçabilir.

Kronik yorgunluk sendromunun tanısı içinse; tam bir klinik değerlendirme sonrası tanımlanamayan devamlı ve tekrarlayan yorgunluğun yeni ve bilinen bir zamanda başlaması, devamlılığı, sosyal ve iş hayatındaki aktivitelerde yavaşlamaya yol açması gerekir. 6 ay üzerinde devam eden durumlarda bu sendrom düşünülmelidir.

Yorgunluk hangi durumlarda masum bir halin ötesine geçerek tehlike işareti olabilir?
Yorgunluk yakınması, daha önce yaşanılmayan ölçüde yoğunsa , günlük aktiviteleri sınırlıyorsa, beraberinde başka yakınmalar mevcutsa, takipte olduğunuz kronik bir hastalığınız mevcutsa ya da aile hikayesi veya vücut yapısı nedeniyle bazı organik hastalıklar açısından risk grubunda bulunuyorsanız ve kendi çabalarınızla geçmiyorsa zaman kaybetmeden bir hekimle görüşmelisiniz. Yakınmanın tehlikeye işaret edip etmediği bazı tıbbi araştırmalar sonucunda netleşecek bir durumdur. Pek çok sinsi seyirli kanserin ilk bulgusu yorgunluk olabilmektedir. Ve bu durumda kilo kaybı, beslenme bozukluğu ve hastalığın tutulma bölgesi ile ilgili pek çok ek yakınma sonradan tabloya eklenebilmektedir.

Yorgunlukla kronik yorgunluk arasındaki farklılıklar nelerdir?
Kronik yorgunluk sendromu sürekli ve tekrarlayıcı seyreden, bir çok sistemi etkileyen bir hastalığı tanımlamak için kullanılır. Tek bir sebebi yoktur. Bu hastalığın viral bir enfeksiyon tarafından çalışma dengesi bozulan beyin kaynaklı olduğu veya stres ve savunma sisteminde oluşan bozulmanın ve hedef sapmasının içinde olduğu bir durum olduğunu kabul etmeliyiz. Kronik yorgunluğun en ayırt edici özelliği yatak istirahati ile geçmemesidir. Bu sürecin sonucu bitkinliktir.

Kronik yorgunluk sendromunu gösteren belirtiler hangileridir?
Belirtiler; fiziksel, duygusal ve zihinsel tükenmişlik bulguları olarak sıralanabilir. Bunlardan ilki olan fiziksel tükenmişlik bulgusu, başka bir nedene bağlı olmayan, istirahatle geçmeyen, 6 aydan uzun süren, ortalama günlük aktiviteyi en azından %50 azaltacak derecede, sürekli ve tekrarlayıcı fiziksel ve mental bitkinlik hissi olarak tanımlanır.

Güçsüzlük, daha önce tolere edilebilen egzersizden sonra oluşan ve 24 saat ya da üzerinde devam eden bir durumdur. Enerji kaybı yıpranma, hastalıklara karşı daha hassas olma, baş ağrıları, bulantı, kas krampları ve miyalji, bel ağrıları, denge kaybı, sindirim sorunları, uyku bozuklukları, çabuk yorulma, fafif ateş, üşüme, boğaz ağrısı, boyunda ağrılı lenf bezleri, açıklanamayan genelleşmiş kas zayıflığı, kaslarda katılaşma, geçici eklem ağrıları, farenjit, bazı hastalarda gribal enfeksiyon benzeri durumlar.

Duygusal tükenmişlik bulguları, ışıktan rahatsızlık, düşünmede zorluk, göz önünde beneklerin uçuştuğu hissi, depresyon, umutsuzluk, unutkanlık, evde, işte gerginlik, tartışma artışı, kızgınlık, net görememe, huzursuzluk,sabırsızlık, nezaket, saygı gibi pozitif bulgularda azalma olarak tanımlanabilir.

Zihinsel tükenmişlik bulgularında; doyumsuzluk, işi bırakma, kendine ve işine karşı negatif yaklaşım, hafıza problemleri, işi savsaklama gibi davranış biçimleri gözlemlenmektedir.

Kronik yorgunluk daha çok kimlerde görülür?
Kronik yorgunluk sendromu A tipi agresif dediğimiz hırslı, titiz, mükemmelliyetçi, çabuk sinirlenen, tez canlı kişilik yapılarında daha çok görülür. Kentsel yaşam ve çalışma yoğunluğunun sonucu olarak bu toplumun bireylerinde daha sıktır. Doktorlar ve diğer yardımcı sağlık çalışanlarında, yönetici kadrosunda çalışanlarda, ekonomi alanında çalışanlarda daha yoğun görülür. Kadın cinsiyet erkeklerden daha fazla risk altındadır.

Kronik yorgunluğun giderilmesi için yapılması gerekenler nelerdir?
Kronik Yorgunluk Sendromu'nun tanı amaçlı kan testleri yoktur. Bu nedenle oluşturulan tedavi planında öne çıkan maddeler şöyle sıralanabilir:

Tatil, egzersiz (kas gevşemesine yardımcı, hafif egzersizler), günlük istirahat sürelerini uzatma, ilaç, vitaminler (günlük ihtiyaca göre), psikoterapi (hayat tarzı değişikliği)

Yorgunluğa neden olan sağlık sorunları neler olabilir?
Kan hastalıkları, kansızlık çeşitleri, kan kanserleri, kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları, kroner kalp hastalığı, kalp yetmezlikleri, kalp ritim bozuklukları, kapak hastalıkları, periferik atar ve toplar damar problemleri, solunum sistemi bozuklukları, uyku –apne sendromu, astım, KOAH gibi hastalıklar, akciğer kanserleri, sindirim sistemi hastalıkları, mide-bağırsak kanamaları, iltahabi bağırsak hastalıkları, karaciğer yetmezliği (siroz), hepatitler, kanserler, böbrek yetmezlikleri ve idrar yollarının böbreğin iltahabi ve kötü huylu hastalıkları, hormonal hastalıklar, tiroid hormonu yetmezliği, böbreküstü bezi yetmezliği, şeker dengesizliği (tip2 diyabet, hipoglisemi), büyüme hormonu yetmezliği, östrojen- testesteron hormanlarında dengesizlik, nörolojik hastalıklar, vitamin – mineral yetersizlikleri, B12 , Dvitamini yetersizliği gibi ve enfeksiyon hastalıkları neden olabilir.

Kişinin yorgunluğunun kaynağını anlamaya yarayan tahliller hangileridir?
Yorgunluğu olan hastada yapılacak tetkikler: Kan sayımı, sedimentasyon, karaciğer fonksiyon testleri, böbrek fonksiyon testleri, kan şekeri, tiroid hormonları, kandaki vitamin, mineral ve elektrolit düzeyleri, ek yakınmalarla ve muayene bulguları ile karar verilecek görüntüleme yöntemleridir.

Alkol ve sigaranın yorgunluk üzerinde ne gibi etkileri vardır?
İzin verilen dozların üzerinde alkol alımı karaciğeri yoracağından, sinir sistemini olumsuz etkileyeceğinden, bazı vitaminlerin (folik asit gibi) kan düzeyini düşüreceğinden ve şeker dengesini olumsuz etkileyeceğinden yorgunluğa yol açabilir.

Sigara kullanımı yarattığı hava yolu kasılması ve yıpranmasından dolayı, solunumla alınan oksijen miktarını azaltır. Böylelikle dokuların yeterli oksijenlenmesi bozulur. Ortaya çıkan serbest radikaller ve benzeri maddeler doku yaşlanmasına ve yorgunluğa neden olur.

Her iki madde de uzun vadede kalp damar hastalığı sebebi olduğundan diğer önemli bir yorgunluk nedeni de bu durumdur.

Beslenme şekli yorgunluk nedeni olabilir mi? Kendini yorgun hissedenler nasıl beslenmelidir?
Beslenme şekli yorgunluk sebebi olabilir. Et ve kuru baklagilden fakir bir beslenme demir ve vitamin B12 eksikliği nedeni ile kansızlığa dolayısıyla yorgunluğa neden olabilir. Yoğun yağlı ve karbonhidratlı beslenme şekli hipoglisemiye, diyabete eğilim yaratacağından ve kilo fazlası oluşturacağından yorgunluk yaratabilir. Meyve ve sebzeden fakir beslenme folik asit, c vitamini, potasyum gibi pek çok mineral, vitamin eksiğine neden olabilir.
Sıvı alımımızın yeterli ve dengeli olması oldukça önemlidir. Kafein ve çay tüketimine dikkat edilmelidir. Bu içeceklerin her birinin günde 2 - 3 fincandan fazla tüketimi yorgunluk nedeni olabilir.

Her gıda grubunun dengeli alımı beslenmeden kaynaklanacak yorgunluğun önüne geçecektir. Dengesiz beslenme ile sıkı diyetler oldukça önemli bir yorgunluk nedenidir.

Kendini yorgun hisseden kişiler gün içinde neler yapmalıdır?
Yorgunluğu olan insanlar, dengeli beslenmeli, fazla kilolarından kurtulmalı, yaşamlarını tekdüzelikten çıkaracak uğraşlar edinmeli, her sabah 10 - 15 dakika kas gevşetici egzersizler yapmalı, uyku ritmine dikkat etmeli, günlük tempolarını düşürmeli, tatil fırsatlarını değerlendirmeli, iş yerinde iş yükünü paylaşmaya yönelik çalışmalar yapmalı, organik nedenler olabileceği ihtimaline yönelik hekim desteği alınmalıdır.(habertürk)

Haberin Devamı