Gazete Vatan Logo

Çağımızın hastalığı ego!

Siz kendinizi ne sanıyorsunuz kuzum? Kimse bu lafı ederken, kendine dönüp de bunu söylemek benim ne haddime diye sormuyor. Yüksek egoların hüküm sürdüğü çağdayız. Tarih bu çağları yazdığında egoların savaşı diye ara başlık atacaklar.

Çağımızın hastalığı ego!

Egomuzun zarar görmemesi için hepimiz farkında olmadan çok şey yapıyoruz. Kötü bir gün geçirirken kalayı bastığınız baristayı, terslediğiniz servis elemanını düşünün. Veya tam tersi. Sosyal medyada okuduğunuz o büyük büyük lafları, sonu gelmeyen selfie’leri, patronunuzdan ya da iş yaptığınız birinden duyduğunuz o hadsiz isteği gözünüzün önüne getirin. Bu gözle baktığınızda bu sıralar etrafta herkesin egosu tarafından ele geçirildiğini fark etmemek mümkün değil. Aslında insan hep böyleydi de artık egoların dikenleri gözümüze giriyor...

Çalışmaları narsisizm ve ego üzerinde yoğunlaşan klinik psikolog Hakan Kızıltan şöyle anlatıyor: “Çağın ruhundan konuşurken bir ruhsal durumdan söz ediyoruz aslında. Hem öznesi hem nesnesi, hem faili hem mağduru olduğumuz modern zamanların ortalama insanının duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını belirleyen ruh halinden. Bu ruhsal durumun en belirgin özelliği insan olmanın mayasında yer alan eksikliğe, yetersizliğe ve kusurluluğa, sınırlılığa ve faniliğe duyulan tahammülsüzlük. Aynalara yansıyan imajlarımızda eksiğe, kusura yer yok; çirkin çıktığımız fotoğrafları siliyoruz, Facebook’ta herkes çok mutlu, çok güzel, çok yakışıklı, çok seksi ve acayip eğleniyor... Herkesin hem sahnede, hem de seyirci olduğu garip bir çağ bu. Ezikliğin merhamet değil tiksinti uyandırdığı, alay konusu edilip horlandığı taş kalpli bir devir.”

Haberin Devamı

Elbette egosuz yaşamak mümkün değil. Psikiyatri Profesörü M. Emin Önder’e, acaba fark etmeden egolarımız şişkinleşiyor mu diye sorduğumuzda, “Toplumsal anlayış hep daha fazlasını isteyen çocuksu arzuları, açgözlülüğü, sevgimizi daha çok kendimize yöneltmeyi, imkansız diye bir şeyin olmadığına kendimizi inandırmayı ve sürekli haklı olduğumuzu düşünmeyi körükler. Belki de içinde bulunduğumuz zaman, insanların bunları daha abartılı yaşamasını kolaylaştırıyor” diye cevaplıyor. Peki ya sosyal medya? Önder, sosyal medya kullanımını giderek sığlaşan yaşamımızı renklendirebilme, zamana damga vurma, ölümsüzleşme gibi narsisistik emellere ulaşabilme çabaları olarak değerlendirebileceğimizi söylüyor. Sosyal medya kullanımı bu yüzden bağımlılığa varacak boyutlarda görülebiliyor.

Haberin Devamı

Egonun onarılması için narsisist oluyoruz

Şöför, temizliğe yardımcı kadın, garson gibi insanlara kötü davrananların davranışlarının arkasındaki motivasyon nedir diye soruyorum. Kızıltan şöyle anlatıyor: “İnsanların birbirine kötü davranmasının çeşitli nedenleri var. Narsisizm bağlamında düşündüğümüzde güç gösterisi, haset ve empati yoksunluğundan bahsetmeli. Yaşadığımız çağ, sanılanın aksine bireyin varlığının önem kazandığı ve değer gördüğü bir çağ değil. Bireysel gibi görünen şey, hepimizin peşinde olduğu mutluluğa öteki olmadan da ulaşılabileceğimizi telkin eden bir tür propaganda. Statünün, zenginliğin, başarının, cinselliğin, kusursuz bir görüntünün, bir şekilde elde edilecek hayranlığın mutlu olmak için yeter de artar olduğuna dair yanlış bir bilinç.” Bizi modern dünya bu hale getiriyor nitekim Kızıltan şöyle devam ediyor: “Modern dünya eksiklerimiz, kusurlarımız, arızalarımız ve neredeyse ölümden kurtulacağımıza dair yanılsamayı diri tutacak ve hepimizi ayartacak maddi ve simgesel araçlara sahip. Kimimiz kilo verdiğimizde, kimimiz estetik ameliyat olup bedensel kusurlarımızdan kurtulduğumuzda, kimimiz şirketin tepesine yükseldiğimizde hayalini kurduğumuz kudrete ve mutluluğa ulaşacağımızı zannediyoruz.” Tanıdık geldi mi?

Haberin Devamı

NARSİSTE DÖNÜŞTÜĞÜMÜZÜ NASIL ANLARIZ?

M. Emin Önder’in saydığı özelliklere bakınca çağımızın vebasının narsisizm olduğunu görmemek için kör olmak lazım…

Her gün bir kişide rastladığınız bir tanesine çentik atsak diye düşündüm, kağıtlar yetmez.

- Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik hayalleriyle vakit geçirme.

- Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna inanma.

- Kendini sadece üstün meziyetleri olan kişilerin anlayabileceğini düşünme ve sadece kişilerle arkadaş olmak isteme.

- Herkes tarafından sürekli beğenilme beklentisi içinde olma.

- Her şeyi hak ettiğini düşünme.

- Empati kuramama.

- Küstah, kendini beğenme davranışı ve tutumu sergileme.

Haberin Devamı

EGO MAĞDURU OLMAK ZOR

İş hayatında konumunuz işi yöneten değil de çalışan durumundaysa hayatınız zor. Çünkü egosu yüksek olan pek çok kişi sizi kölesi zannedebilir.

Koray, Çağrı merkezi çalışanı, 32 yaşında

Bizi kendi çalışanı gibi kabul ediyorlar

“Neticede stabil bir psikolojiye sahip olmayan insanların coğrafyasında yaşıyoruz. Aldığı hizmet için para ödeyen insanlar buna güvenerek çalışanlara baskı yapma hakkını kendilerinde görüyorlar. Bir seferinde müşteri, borcundan dolayı kapalı olan hizmetinin ödeme yapmadığı halde açılması için bana baskı yapıyordu. Tabii ki bunun mümkün olmadığını, sadece ödeme yapıldıktan sonra hizmetin otomatik olarak açılabileceğini söyledim. Abone ısrarla talebinin yerine getirilmesini istiyordu ve şöyle dedi: “Sen benim talebimi karşılamayacaksan niye oraya oturup çağrı alıyorsun? Bana hizmet veren bir it gibi dediğimi yapmak zorundasın.” Ben buna yetkim olmadığını söyledim. Abone mühendis olduğunu söyledi ve “Sen sürekli aynı şeyleri tekrarlayan, benim ödediğim parayla karnını doyuran lise mezunu cahil bir insansın” diye devam etti. Bu tip insanlarla baş etme zorunluluğu bu işin gerçeği aslında, bu benim işimin bir parçası, paramı bu işten kazanıyorum, ayrılsam ülkede kriz var, nerede iş bulurum, böyle bir insan yüzünden işimden olmaya değer mi diye kendinizi motive etme yöntemleri buluyorsunuz.”

Hakan, Set işçisi, 28 yaşında

Oyuncu isterse prodüksüyon ekibi ambalajlı salam arar

“Çekimler genelde şehirden uzakta yapılıyor. Ve ekipte işi erken bitenler setten çıkan prodüksiyon aracı olursa onunla merkezi bir yere kadar gidiyor. Bazen de gidemiyor. Çünkü oyuncu, araçta şoförden başkasını istemiyor. Bu genel bir örnek, daha spesifik örnekler de verebilirim. Isparta’nın dağında çekim yaparken başrol oyuncusu kahvaltı için salam istiyor. Ekip ambalajlı salam bulamadı diye durumu belgelemek zorunda kalıyor.”

Fırat, Hizmet sektörü piri, 28 yaşında

Müşteri mekanla birlikte sizi de satın aldığını sanabilir

“Tezgahtarlık da yaptım, çağrı merkezinde de çalıştım. Çağrı merkezi yüzyüze iletişime göre daha iyi. Telefonda sükuneti korumak, yüz ifaden görünmediği için kolay. Ama mesela tezgahtarlık zor. Mağazaya gelen müşteri elini değdirdiği bütün giysileri bozar, bir şey almadan çıkar. Sinirlerini sizden çıkarır, gözünüze bakmaz, sürekli emir verir, size ezik muamelesi yapar. Mekanı çalışanıyla beraber satın almış gibi muamele eder.”

Neşe, Servis elemanı, 40 yaşında

Ondan güzel olamazsınız

“Bir şarkıcı kadın var bir gün çalıştığım yere o gelmişti. Mönüyü verdim istemedi, günün mönüsünü sordu. Mönüyü saydım, bu kez, “İstemiyorum mönü getirsene bana” dedi. Getirdim. Yüzüme de, mönüye de bakmadan “Sizin mönüyü sevmiyorum hiç yaratıcı değil. Tavuk var mı?” dedi. Var dedim. Bunun üzerine “Ne tavuğu? Bu zamanda tavuk yenir mi hiç” diye bağırmaya başladı. Ben en sonunda dayanamayıp siz asıl probleminizi söyleyin belki yardımım olur” dedim. Bana “Çok güzelsin, tarzını da beğendim ama burada benden güzel olamazsın” demişti. Ben de alttan alıp, “Bu mümkün değil tabii ki” dedim. Konu tatlıya bağlandı. Bu tür insanlarla baş etmek kolay değil, hele hele yaşınız ilerledikçe daha da zorlaşıyor. Laf dalaşına girmemek için uzaklaşıyor, biraz sakinleştikten sonra çalışmaya geri dönüyorum.”

İlknur, temizliğe yardımcı abla, 45 yaşında

Yerimizi bilmemizi istiyor ve ona göre dışlıyorlar

“Benim işim insanların evinde, ofisinde. Çok insan tanıdım, çok şey gördüm. İlk gün anlarsın sana nasıl davranacağını. Bazı insan burnu yere düşse eğilip almaz derler ya, öyleler. Sanki ben senin misafirin geldiğinde kendime çay koyup salonda mı oturacağım? Elbette ki yerimi biliyorum. Ama sırf ben yerimi bileyim diye mutfakta yemek servis etmek, durmadan emirler yağdırmak benim en çok gördüğüm şey. Ne yapalım, iş işte…”

Nuray, Makyöz, 38 yaşında

İşini iyi yaptıkça kendine güvenip yenilmiyorsun

“Bu işi 20 yıldır yapıyorum. Çok egolu ve çok paralı insanlar gördüm, çok paraları var ama çok mutsuzlar bence. İstedikleri saygıyı sevgiyi görmüyorlar. Bizimle, şoförüyle, yardımcısı kadınla tatmin ediyor kendini. Bir de bu insanların çoğu ünlü, sanatçı insanlar. Bir keresinde bir sanatçı konseri için saç makyaj servisi istemişti, devamlı da bir müşterimizdi. Patronum normalde 5 bin alıyoruz ama size 3 bin’e olur, tanıdıksınız demiş. Sonra o sanatçıyı göremez olduk. Bir ay sonra beni tek çağırdı, sordum ben de neden gelmediğini. O da bana ne demek bana indirim yapmak, o kim ki bana iyilik yapıyor? Ben ondan iyilik mi istedim?” diye bağırmıştı. İndirim kimin hoşuna gitmez ki diye düşünüyorsun ama gitmeyebiliyor işte… Vaktiyle makyajdan önce nemlendirici olarak acıbadem sütü kullanıyordum. (Hâlâ da üzerine tanımam bu arada.) Ben bunu sürmem suratıma sen nasıl bunu kullanırsın diye bağırmıştı biri. Olgunlaşmak da tecrübelerle oluyor. 10 sene önce eve gidip ağlıyordum, şimdi güçlüyüm. Kendinin kıymetli olduğunu, işini iyi yaptığını bildikçe, kendine güveniyorsun.”

İLİŞKİLERDE EGO ÇIKMAZI

Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Gamze Eser’e, yüksek egoların ilişkilere nasıl yansıdığını soruyoruz. “İlişkilerde bir tarafın kendisini aşırı beğenmesi diğer tarafın ilgisini çeker. Hayranlıkla başlayan ilişki zamanla diğer tarafın kendisini eksik, yetersiz görmesine ve hayran olduğu yönlerin hiç de harika olmadığını fark etmesine yol açar. Dengesiz başlayan ilişki toleransın yok olmasıyla iki tarafa da mutsuzluk vermeye başlar.” Peki insanlar karşılarında yüksek egolu birinin olduğu ilişkilerde ne yapmalılar? Eser şöyle diyor: “Kendisiyle barışık insanlar çevrelerine yarar sağlarken narsisistik kişilik bozukluğu başkalarını önemsememeyi, kendi isteklerini her şeyin üzerinde görmeyi içerdiğinden partnerleri için yaşamı zorlaştırır. Bu tür ilişkilerde dürüst olmak, kusurları ve güzellikleri objektif bir biçimde iletebilmek, eleştirebilmek mümkün olabilirse ve karşı tarafça algılanıp dikkate alınabilirse bir şans doğabilir. Ama bu pek de mümkün olmadığı için zamanla çatışmalar başlar. Ya karşı taraf kurban rolüne bürünür ve hayatı kabusa döner ya da direnç gösterir ve ilişki sona erer.” Yüksek egolu, sizin üzerinizde egosunu kullanan biriyle ilişki yaşamak özgüven kaybına yol açıyor. Kişinin kendisini partneriyle eşit konuma getirmesini sağlamak çok önemli, bu tür terapiler de bunun için.

İlişki koçu Seda Diker ise kendi köşesinde şunları yazmış ego problemine ilişkin. “Ego bize lazım. Çünkü acı çekmemek için bizi korumaya çalışıyor. Ama bakın bize neler yapıyor. Âşık olduğumuzda sevdiğimize teslim olmaktan korkarız. Ya yalan söylerse? Ya güvenemezsek? Ve o da insafsız çıkabilir bazen. İşte bu durumda sevgili ego devreye girer. Stratejisi şudur: İşler nasıl olsa kötü gidecek. Öyleyse ben önce davranıp bu işi sabote edeyim. Ve türlü türlü bahanelerle insana hata yaptırır. Çiftlerden biri hata yapıp kalp kırdı mı, diğeri de ona savaş açar...