Büyük izdivaççı sosyal medya

Sosyal medya aşklarını, hikayelerini anlatalım biraz. Buyurunuz...

2000’lerin başında sanal dünya ve sosyal medyanın ağırlığı bu kadar değildi; “Yıllar önceydi. Bir kulüp vardı, hepimiz orda toplanırdık. Orada tanışmıştık.” Nasıl hatırlamazdım. O gece onun yüzünden hepimiz gerilmiştik. Hatta kıskanmıştı bizden. Şaşırmıştık. Ne hızdı. “Yıldırım aşkı bu olsa gerek” diye düşünmüştük.

Sevgilisini, beraberliklerinin başladığı günden beri bizden kaçırdı. O günden sonra aylarca haber alamadığımız arkadaşımız, sevgilisinden ayrılınca yine haliyle yanımıza koşmuştu. Ama ısrarlarımıza rağmen asla konuyu açmıyor, sebep göstermeden sadece, “Bitti. Severek ayrıldım” diyordu. Geçtiğimiz gün “İnan, o zamanlar sizi çok kırdığımın farkına varmıştım. Ama ne yapayım, aşkımı paylaşmak istememiştim” dedi.

İlk defa bir aşk yüzünden, etrafındakileri bu derece uzaklaştıran birine şahit olmuştum. “Kendine güvensizdin bekli de. Bekli de ona da güvenmedin. Çok gençti. Elinden kaçıracağını düşündün” dedim.

Bir an duraksadı. Sesi inceldi hatta içini açtı; “ Evet doğru. Kendime saklamak istedim onu. Derler ya, kuşu altın kafese koymuşlar... Ben de o örnek, altın kafes sundum ona. Ailesi İstanbul dışında yaşadığından zaten sığınacak bir liman arıyordu. Filmler, kitaplar hediye ettim. Öyle kendime benzetmeye çalıştım ki...”

Haberin Devamı

Birçoğumuzun ilişkilerdeki temel yanlışımız. Sevgilimizi, olduğu gibi değil de kendimize benzetmeye çalışarak ilişkiye zarar veririz. Şüphesiz bu hataya düşmüştü arkadaşım, “Giyimine bile el atmıştım. İlla benim aldığım şeyleri giysin istiyordum.”

Ne ileri ne geri kalan insanlar

Detayları ise şöyle anlattı; “Bir gece iş yemeğine çıkmıştım. Evde beni beklemek üzere anlaşmıştık. Evde yoktu. Arıyorum, telefonu çekmiyor. Aklıma hemen sık sık arkadaşlarıyla gittiği Taksim’deki o rock bar geldi. Kesin ordadır dedim. Atladım o rock bara gittim. Bir köşede alkollü 3-5 arkadaşının yanında birine sarılırken gördüm. Hatırladım eski sevgilisiydi. Hiçbir şey demeden çıkmak istedim olmadı. Arkadaşı yanıma geldi. Eski sevgilisinin doğum günüymüş. Demek ki günler öncesinden haberleşilmişti. Sonrasında, o gece kapıya sarhoş geldi. Zili uzun uzun çaldı, açmadım. Anahtarını kaybetmiş. Açsaydım keşke diye uzun süre içim içimi yedi. Hatta kimse vazgeçilmez değildir. Bunu da öğrendim. Anahtarı komşuya bıraktım. Telefonuna mesaj attım. ‘Eşyalarını topla’ diye. Teşekkür edip gitti. Sonra, o evden taşındım biliyorsun. İzini kaybettim. O da beni aramadı. Sonradan öğrendim, evin kapısına gelmiş bir iki kez.”

Haberin Devamı

Gelelim şu sosyal medya işine: O mu vesile oldu yoksa yine. Yahu izdivaççı gibi şu sosyal medya. Eskiden mahallede büyük teyzeler ellerinde fotolar ile gezer, gençleri birleştirirdi. Şimdi bu işi sosyal medya ele aldı. “İşte üstünden yıllar geçtikten sonra. Birbirimizi facebooktan bulduk” dedi... Mutlu sona yaklaşıyoruz diye hissederken... “Buluştuk!” dedi ve yüzü düştü. “Bıraktığım yerde. Hatta gerilemiş bile. İnsan hiç mi bunca zaman hayatına bir şey katmaz. Okul, iş, para, ev, sosyal hayat, her şey aynı. Ben böyle birini istemiyorum. Büyümemiş. Küçülmüş o... Ayaklarının üstüne durmasını bilmeyen birini ben ne yapacağım. Hayatıma alacağım insan bana bir şeyler katmalı...”

Haberin Devamı

“Peki, bunu ona söyledin mi?” diye sordum, cevap verdi, “Az önce de facebooktan mesaj attım. Ben seni eski sen olarak sevmek istiyorum. ‘Sen o günlerde kal’ diye.” İşte, o birleştirdi, o ayırdı. Ah sosyal medya ah!

DİĞER YENİ YAZILAR