Gazete Vatan Logo

Burada yargılanan düşünce!

Odatv davasının 5. duruşmasında gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın savunması alındı

25 yıldır gazetecilik yaptığını belirten Yalçın “Burada sanık sandalyesinde oturan düşüncedir. Ben yaşadığım çağa ve ülkeme karşı gazeteci olarak sorumluluğumu yerine getirdim. Sizleri de tarihin huzurunda sorumluluklarınızla baş başa bırakıyorum” dedi

Ergenekon soruşturması kapsamında gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın da aralarında olduğu 12’si tutuklu 14 sanık hakkında açılan Odatv davasının 5. duruşmasında gazeteci Soner Yalçın’ın yazılı ve sözlü ifadesi damga vurdu. Duruşmaya 11 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklardan İklim Kaleli katıldı.

Duruşmada ilk olarak savunmasını yapan Yalçın Küçük, söz aldı. Küçük, “Hakkımdaki iddialardan biri de CHP’yi değiştirmektir. Evet değiştirdim doğrudur. Diğer bir iddia ise ‘Ergenekon Davalarını’ zayıflatmak için tutuklu olan kişileri milletvekili seçtirmemdir, bu da doğrudur bu suçu işledim. Bu işler için organize polisinden izin almak zorunda değilim. Soner Yalçın arkadaşımdır. Ben ona o da bana yardım eder, ortağım gibidir” dedi. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, “Sabıkanız var mı?” sorusuna sanık Küçük, “Sabıkam yoktur, kız oğlan kızım” dedi. Bunun üzerine Başkan Ekinci’nin, dosyada hakkınızda verilmiş 3 ayrı sabıka kaydının olduğunu belirtmesi üzerine Küçük de 2000 yılında bu sabıkaların silindiği söyledi.

‘Mesleğime hiç ihanet etmedim’

Duruşmada tutuklu sanık Soner Yalçın ilk kez ifade verdi. 25 yıldır gazetecilik yaptığını belirten Yalçın, “Burada sanık sandalyesinde oturan düşüncedir. Gazeteci ve yazarları cezaevine atmak kimseye onur vermez. Düşünce ateşe atmakla yok edilemez. Düşünce ve kitapları yargılayanları tarih affetmez” dedi. Türkiye’de gerçek gazetecilik yapmanın tehlikeli sonuçlarının olduğunu ifade eden Yalçın “Gazetecileri bekleyen sadece acıdır. Dürüst taviz vermeyen gerçek gazeteciler ya hapse atılır ya da işten atılır. Taviz vermeyen cesur gazeteciler hep olmuştur ve olacaktır. Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink gibi... Bunlar ölümü bile göze almıştır. Gazetecinin tek ilkesi vardır, gerçeğe bağlı kalmaktır. Onurumla girdiğim cezaevinden, utançla çıkmaya hiç niyetim yok. Mesleğime hiç ihanet etmedim” dedi.

15 yıl önce yazmıştım

Bugüne kadar 11 kitap yazdığını ve hayatı boyunca “derin devlet”, “gladyo”, “faili meçhul cinayetler” konularını araştırıp yazdığını belirten Yalçın, Türkiye’de şu anda çokça tartışılan “Jitem” ve “Susurluk Çetesini” 15 yıl önce kendisinin yazdığını hatırlattı. Yalçın, “Devlet içinde yuvalanmış derin yapılar hakkında en bilgili gazetecilerden biriyim. Faili meçhul cinayetler soruşturması yürüten Ankara Başsavcılığı bu konuda tanıklığıma başvurdu. Ne gariptir ki bir savcı sanık, başka bir savcı tanık yapıyor. Hangi hukuk uygulanıyor Türkiye’de. Böyle terörist olur mu?” dedi.

Odatv operasyonuna karar veren iki önemli isim olduğunu ifade eden Yalçın, “İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ve Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz. Peki, Odatv operasyonundan hemen sonra Yılmazer ve Öz neden görevlerinden alındı? Bunun tesadüf olmayacağını bilecek kadar gazetecilik deneyimim var” dedi.

Hiç tanışmadım

Evinin aranması için hangi güçlü delillerin olduğunun araştırılması gerektiğine dikkat çeken Yalçın, 13 Mayıs 2009’da İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün bir rapor hazırladığını, raporda, Tuncay Güney’in 2001 yılında yakalandığı sırada kendisi hakkında bazı açıklamalarda bulunduğunu ancak bu açıklamaların aradan 8 yıl geçtikten sonra hatırlanılmasının düşündürücü olduğunu söyledi. Söz konusu raporda, “Güney’in Yalçın’ın bir dönem Cem Ersever ile görüştüğünü, Yalçın’ın Veli Küçük’ün talimatı ile hareket ederek Aydınlık Dergisi’ne gittiğini ve birtakım bilgilerin Veli Küçük tarafından bu şahsa iletilmekte olduğunu tahmin ettiğini beyan etmiştir” ifadesinin yer aldığını söyleyen Yalçın şöyle devam etti: “İyi de Güney sorgusunda böyle dememişti ki. Güney, Cem Ersever’in Veli Küçük talimatıyla bana geldiğini tahmin ediyordu. Yoksa Veli Küçük’ün talimatıyla Aydınlık’a gittiğimi değil. Zaten ben 1987’de, Aydınlık’a değil 2000’e Doğru dergisine gittim. Hadi Savcı Öz’ü polis raporu yanılttı diyelim. Hayatımda Güney ve Veli Küçük’ü hiç görmedim, tanışmadım, telefonla dahi konuşmadım. Tanısaydım da çok iyi haberler yapardım. Ersever, Ankara’daki Ulusal Basın Ajansı’na bir açıklama yapmıştı, bunun üzerine kendisiyle röportaj yaptım. Bunun gizli saklısı yok ki, 1994 yılında yazdığım Binbaşı Ersever’in İtirafları’ kitabımda süreç olduğu gibi yazılı” dedi.

Erkan’a tükürmüşüm, ayıp ayıp!

AK Parti eski milletvekili ve Ergenekon davasının firari sanığı Turhan Çömez’e yönelik yapılan aramada dijital verilerde tespit edildiği iddia edilen “BAY EYMÜR” isimli world dosyasındaki kendisi ile ilgili yazılanlara da değinen Yalçın, “Hakkımda, Güneydoğu’ya istihbarata, UGA (Ulusal Güvenlik Ajansı) üyesi Yalçın gidiyor. Katledilen masum Kürt ve Alevi halklarının sorunlarını dinliyor. Diyarbakır’da OHAL Valisi Ünal Erkan ile görüşüyor. Erkan, Soner Yalçın’a ‘Siz bulaşmayın’ deyince, Yalçın, Erkan’ın yüzüne tükürüyor ve kapıyı sertçe vurup ayrılıyor’ ifadeleri var. Ulusal Güvenlik Ajansı ne, hiç duymadım. Ayrıca Erkan’la hiç görüşmedim, tanışmadım. Dolayısıyla bu hayal ötesi bile olamayacak absürd, sözümona belge de rapora eklenmiş. Erkan’ın yüzüne tükürmüşüm. Ayıp ayıp...” dedi.

Geriye dönük dinleme

26 Ocak 2011’de İklim Bayraktar ile Deniz Baykal’a yönelik iddiasının konuşulduğu telefon kaydının olduğunu söyleyen Yalçın, şöyle devam etti: “Odatv operasyonunu Baykal’a şantaja dö-nüştürerek bizleri itibarsızlaştıran telefon görüşmeleri var. Hukuken silinip yok edilmesi gereken bu telefon kaydı, bizleri lekelemek için kullanıldı. Mahkemenin geriye dönük dinleme kararı vermesinin nedeni bu. Biz, Bayraktar’ın iddiasını konuşmuş ve unutmuştuk. Ama şimdi ortaya çıktığı gibi yasa dışı dinleme yapanlar yasadışı mahremiyetimizi medyaya sızdırdı. Tezgah kurulmuştu, bilgisayarlara siber korsanlık sonucu öyleyse Varan 2’ yalanı yerleştirilmişti. Öyle ya Türkiye seçime gidiyordu. Böyle bir siyasi malzeme bir kararla yok edilebilir miydi? Odatv’yi, bizi ve CHP’yi lekelemek için bundan iyi fırsat olabilir miydi?”

Bayraktar’ın da tacize uğradığını iddia ettiği günden bir gün sonra 27 Ocak 2011’de dinlenmeye başlandığını anlatan Yalçın, “Bayraktar’ı niye dinliyorlar. Bu soru, tüm tezgahı ortaya çıkarıyor. Baykal’la Halktv meselesini konuşmamışız daha. Öyle ya daha Odatv basılıp bilgisayarlarda sözüm ona “varan2” “medya 2010” filan çıkmamıştı. Demek polisin öngörüsü bayağı iyi” dedi.

Türkiye’de adaletin siyasallaştığını vurgulayan Yalçın, “Adalet Bakanlığı ‘Cezalandırma Bakanlığı’na dönüştü. Savcılık ifadesinde Yalçın Küçük ile 4 yılda 2 kez cenazede görüştüğümü söyledim. İddianamede ise Küçük ile görüşmemi inkar ettiğim öne sürülüyor. Ne yani şimdi bu? 3 yılda 9 telefon 3 yüz yüze görüşme bizi örgüt mü yapıyor?” dedi.

Haberin Devamı