Yayıncılıkta Kürtçe açılım

Haberin Devamı

“Dilinin sınırları dünyanın sınırlarıdır” der Wittgeinstein.

Geçen yıl ilki düzenlenen Diyarbakır Kitap Fuarı’na giderken bu sözü bir türlü aklımdan çıkaramamıştım.

Çünkü insan kelimelerle düşünür ve her kelime bizi çevreleyen sınırları biraz daha uzaklaştırır, dünyamıza yeni mevzular, heyecanlar, aşklar belki de korkular getirir. Ama muhakkak getirir, götürmez!

Kıssadan hisse; ne kadar çok kelime, o kadar çok düşünce!

Bu yüzden fuar alanında Doğan Kitap’ın standını gördüğümde çok heyecanlanmıştım.

Çünkü Doğan Kitap, Kürt meselesine duyarlı birçok siyasi yayınevinin bile göstermediği bir hassasiyeti göstererek, “Okumak Görmektir” ve “Okumak Gelecektir” sloganlarını bir de Kürtçe yazmıştı.

Yani “Xwendin dîtin e” ve “Xwendin pêşeroj e” olarak...

Bu bence, moda tabiriyle söyleyecek olursak, büyük bir açılımdı...

Sessiz sedasız yapıldığı için ne kıyamet koparan ne de alkış toplayan! Ama bu girişimi samimi bir çabaya dönüştüren de buydu.

Entelektüel semimiyeti.

Bu çabanın, Türkiye’nin en büyük yayınevlerinden birinden gelmesi ise işin en sevindirici yanıydı.

Çünkü söz konusu yayınevi Elif Şafak’tan Murakami’ye kadar her ülkeden ve dilden kitap yayımlayan, profesyonel bir kurumdu. Bu da bu entelektüel samimiyete ciddiyet kazandırıyordu.

İşte Doğan Kitap, bu çabasına bu yıl bir yenisini daha ekledi ve bu yıl ki Diyarbakır Kitap Fuarı için iki kitabını Kürtçeye çevirtip yayımladı.

(Darısı diğer yayınevlerinin başına, özellikle de kendilerini demokrat tarif eden ve mangaldaki tüm külleri kendine mal edenlerin!)

Kürtçeye çevrilen yazarlar ise Murat Özyaşar ve Yavuz Ekinci... Murat Özyaşar, Yunus Nadi Öykü ve Haldun Taner Öykü Ödüllü.

Zaten Kürtçeye de bu ödülleri alan “Ayna Çarpması” kitabı çevrildi. Yavuz Ekinci de ödüllü bir yazar.

“Sırtımdaki Ölüler”le Haldun Taner Öykü Ödülü’nü almıştı.

Kürtçeye çevrilen kitabı ise büyük beğeni toplayan son romanı “Tene Yazılan Ayetler.”

Her iki yazarın ortak noktası ise bu bölgenin insanın olması.

Bu yüzden çok da heyecanlılar. Nitekim tebrik etmek için kendisini aradığımda Yavuz Ekinci şöyle dedi: “Romanımın
Kürtçeye çevrilmesine geçen mayıs ayında karar verilmişti.

O günden sonra içimde hep bir mutluluk fokurdayıp durdu.

Ama yine de kitabımın Kürtçe baskısını elime aldığımda ilkin hüzünlendim.

Çünkü anadilimle yazamamıştım.

Ama ardından bir mutluluk çığ gibi büyüdü. Odama kapanıp saatlerce okumaya çalıştım, harflere parmaklarımla dokundum. Duygulandım. Hüzünlendim. Heyecanlandım.

Üzüldüm.”

Burada Yavuz’un “okumaya çalıştım, harflere parmaklarımla dokundum” cümlesine dikkat çekmek isterim.

Yavuz böyle diyor çünkü çok iyi bir yazar olmasına, harika bir roman ortaya koymasına rağmen ne yazık ki roman yazacak kadar kendi anadiline hakim değil.

Ama edebiyat böyle bir şey... Yani gökyüzü gibi, duvarlara rağmen altında buluşabildiğin...

Zira “Tene Yazılan Ayetler”in iki ayrı dili buluşturması başka nasıl açıklanır?

*****


Turist Ömer’e turist kaldık!

Pazartesi gecesi Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Ödülleri’ni izlemek için ben de Mustafa Kemal Merkezi’ndeydim.

Ancak “Sisler Bulvarı” şairi Attila İlhan’ın adını taşıyan salondaki töreni izlerken zihnimde öyle soru işaretleri oluştu ki hala yanıt bulamadım.

İşte bazıları:

-Sadri Alışık’ın hayatından kesitler, filmlerinden bölümlerin gösterildiği bazı sahneler elindeki sigaradan ötürü mozaiklenmişti. Bu bir televizyon programı değil. Burada daha esnek davranılamaz mı? Üstelik yarın öbür gün Can Yücel Şiir Yarışması düzenlenirse ne yapacağız?

-Ödül töreninin sponsoru Efes Pilsen’di. Ama 24+ yaş uygulamasından ötürü kokteyl alkolsüzdü. Bu durumda... Efes... Sponsorluk... Uff kafam karıştı!

-Her dalda üç adayın yarıştığı ödülün en iyi erkek oyuncu adayları içinde ‘Hür Adam Bedüüzzaman: Said Nursi’ filminde rol alan Mürşit Ağa Bağ’ın yer alması beni de şaşırttı. Mesela Kavşak filmindeki performansıyla Güven Kıraç diğer iki aday olan Cem Yılmaz ve İsmail Hacıoğlu’nun yanına daha çok yakışmaz mıydı?

-Umut Vaad Eden Ödülü’nü hâlâ anlayamadım. Çünkü Bartu Küçükçağlayan bence umut veren değil dağıtan bir oyuncu!

-Tiyatro ödüllerinde Murat Daltaban ve Dot’un ödüllendirilmesine çok sevindim. 0.2’ye de!

-Üstün Akmen’in sesi her zamanki gibi şiirseldi.

-Genco Erkal’ın konuşması, bu yazı da dahil olmak üzere her şeyi özetliyordu.

DİĞER YENİ YAZILAR