Gazete Vatan Logo

Bu formülden şaşmayın kanseri kapı dışarı edin

Amerikalı kanser uzmanı Dr. Mitchell Gaynor kendisini ve ailesini kanserden uzak tutan formülü VATAN’a anlattı

Ben bir kanser uzmanıyım ve her gün büyük acılara şahit oluyorum. Hastalarımı tedavi edebilmek ise en büyük mutluluğum. Ancak önemli olan kansere yakalanmadan yapabileceklerimizi keşfetmek. Bu zor olsa da mümkün. Kanserden korunmanın farklı yolları var. Sağlıklı beslenmek de bu yollardan biri... “Zaten yiyoruz bu sebzeleri, meyveleri” diyebilirsiniz. Ama tam olarak öyle değil, herşeyden yeterli miktarda vermeliyiz bedenimize. Haftada bir kez yenen 1-2 porsiyon sebze ne yazık ki kanserden korunmakta yetersiz kalacaktır. Ancak belirli miktarlara ulaşıldığında etkili olmaya başlar bu yeşil dünya organizmamızda...

30 dakika egzersiz

Nasıl günde üç paket sigara içen bir kişinin kanser olma ihtimali bir paket içene göre daha fazlaysa, daha çok ve doğru miktarda sebze-meyve yiyen bir kişinin daha az yiyene göre korunma ihtimali de çok daha fazladır. Biliyor musunuz, eğer bu ülkedeki nüfusun büyük çoğunluğu gibi besleniyor olsaydım, şu an korkudan titriyor olurdum. Hayır ben aynen sizlere tavsiye ettiğim gibi yiyip içiyorum, ve tabiî ki ailem de... İşte ailemi ve kendimi kansere karşı korumak için uyguladığım program:

* Güne mutlaka 30 dakikalık bir egzersiz programıyla başlarım. Bu çalışmada ağırlık kaldırma mutlaka yer alır. Bunu takiben 30 dakikalık meditasyonu hiç ihmal etmem, o benim gün boyunca yanımda olacak iç huzurunu verir bana.

* İşe başlamadan şu karışımı hazırlatıp içerim: 2 kereviz sapı - 2 havuç - 1 pancar - biraz maydanoz - yarım salatalık - 1 elma... İşte sizi gün boyunca ayakta tutacak bir enerji içeceği... Ayrıca hergün üç fincan yeşil çayımı mutlaka içerim, fırsat buldukça meyve yerim. Tüm bunlara ilave olarak her gün 300 mgr dokosaheksaenoik asit (DHA), 200 mgr koenzim 10, selenyum ve E vitamini desteklerini almayı da unutmam.

* Eşim ve ben oldukça basit bir şekilde besleniriz. Organik ve çoğunlukla sebzelerden geliştirilmiş yeni tarifler eşimin başlıca eğlencelerindendir. 10’lu yaşlarında olan oğullarım bolca organik süt tüketirler ve beslenmeleri sebze ve meyve ağırlıklıdır. Büyük oğlum tam bir salata delisi ve beni bundan fazla mutlu edecek ne olabilir bilmiyorum.

* Her iki çocuğum da her gün DHA takviyesi alıyor. Hazırladığımız sebze sularının tadını pek hoş bulmadıklarında milkshake’lerinin içine koyuyoruz bu karışımları. O zaman bayılarak içiyorlar.

Erken teşhis önemli

Böyle yapınca ailemin sağlığından endişe duymadan uyuyabiliyorum çünkü biliyorum ki bu program onları pek çok hastalığa karşı koruyacaktır. En başta da kansere karşı. Beslenmenin koruma üzerindeki rolünün bir başka örneği Japonya’daki kanser oranları olabilir. Japon erkekleri gerçek birer sigara tiryakisi ve belki de Türklerden sonra en çok sigara içen halk. Ama onlarda görülen akciğer kanseri oranı dünya ortalamasına göre yarı yarıya az. Meme kanseri ve prostat kanseri çok çok nadir görülüyor. Doğudaki beslenme sistemi soya, yosun, bolca yeşil çay, balık, haşlanmış pirinç ve çok çok az yağdan oluşuyor. İşte size beslenme düzeninin kanser üzerindeki çok somut bir etkisi. Beslenme sistemimizi doğru yere oturttuktan sonra yapmamız gereken bir şey daha var kanserden korunmak için... O da erken teşhis yöntemlerinden faydalanmak. Şikayetiniz olmasa da yukarıdaki tabloda yer alan kontrolleri yaptırmanız gerekiyor.

Kanseri erken teşhis için düzenli kontrol şart


KADINLAR İÇİN

Test türü Yaş Süre

Komple kanser taraması 20-30 yaş 3 yılda bir

Komple kanser taraması 40 yaş ve üzeri Her yıl

Meme muayenesi 20 yaş ve üzeri Her yıl

Kişisel meme muayenesi 20 yaş ve üzeri Her ay

Pelvis muayenesi 18 yaş ve üzeri Her yıl

Mamografi çekimi 40 yaş ve üzeri Her yıl

Kolonoskopi 40 yaş ve üzeri Her yıl

Kan testleri 40 yaş ve üzeri Her yıl

ERKEKLER İÇİN

Test türü Yaş Süre

Komple kanser taraması 29-39 yaş arası 3 yılda bir

Komple kanser taraması 40 yaş ve üzeri Her yıl

Kişisel testis muayenesi 20 yaş ve üzeri Her ay

Kolonoskopi 45 yaş ve üzeri Her yıl

Kan testi 45 yaş ve üzeri Her yıl

Yağlar kanseri davet edebilir

Kanserle mücadele eden yağların başında balıklardaki Omega-3 gelir. Omega-3, eksi 75 dereceye ulaşmadan katılaşmaz. Balıkların ısınma ihtiyaçları su soğudukça arttığı için soğuk sularda yaşayan balıklarda daha fazla Omega-3 bulunur. Eskimoların kansere en az yakalanan ırklardan biri olmasının sebebi de budur. İngilizler’in 24 Avrupa ülkesinde yaptıkları araştırma sonuçlarına göre, hayvansal yağlarla beslenen ülkelerde yükselen kanser oranları, balık ve balık yağları yüksek gıdalarla beslenen ülkelerde ciddi bir azalma göstermiştir. Japonya’da yapılan bir araştırmada prostat kanserine yakalanan Japon erkeklerinin balık tüketmeyen gruba dahil oldukları dikkat çekmiştir.

Östrojen etkeni

Omega-3 fazla olmasa da bazı sebzelerde mevcuttur. Bunlar keten tohumu, kenevir tohumu ve hasır otudur. Fakat bu yağları yemek pişirmede kullanmayın, salatalarınıza koyun ve karanlıkta ve serin bir yerde saklayın.

Dr. Gaynor, meme kanseri geçirmiş insanlara soya, keten tohumu gibi östrojen üretimini arttıran gıdaları yememesi tavsiye edilir. Oysa ki siz başka bir şey söylüyorsunuz...

Evet, tam tersini söylüyorum ve bunu yalnızca ben değil, tıp bilimi söylüyor. Meme kanseri olsanız dahi soya tüketmelisiniz. Şimdi size neden böyle olduğunu anlatmaya çalışıcağım. Evet yüksek östrojen seviyesi meme kanseri oluşumunu hızlandırır ama bizim sözünü ettiğimiz bitkisel östrojen tam tersinde etkindir. Vücudumuzun ürettiği östrojen, soyadan alacağımız östrojenden 5 bin kat daha kuvvetlidir. Bir liman düşünün ve bu limana sadece belli bir özelliği olan gemiler yanaşabilsin. Bu gemilerin adı östrojenler olsun. Eğer liman doluysa bu östrojenler yanaşamazlar öyle değil mi? Peki liman kimler tarafından doldurulmuş? Bizim bitkisel östrojenlerimizle. Yani 5 bin kere daha güçlü olan yanaşamamış, zayıf olan önce davranıp yanaşmış. Bu durum östrojen hormonuna duyarlı tümörleri hiç memnun etmeyecektir, zayıf östrojen seviyesi büyüyüp gelişmesine imkan vermeyecektir. Nasıl? Mantıklı değil mi?

MUCİZE BESİN SOYA

Soya doğada bulunan en yüksek protein kaynağıdır. Soyada bulunan geistein, diadzen ve glycitein ise az önce bahsettiğimiz bitkisel östrojenlerdir. Isoflavones olarak da isimlendirebileceğimiz bu maddeler kolesterolü düşürür, kadınlarda hormonal dengeyi düzenler, sıcak basmalarını durdurur, kemik erimesini yavaşlatır ve kansere karşı korur. Kanser, kan olmadan büyüyemez, bunu sağlamak içinde kendine yeni damar yolları yaratır ve gelişmeye başlar. Tümör bu yeni yolları nasıl açacağını öğrenene kadar ufak ve güçsüzdür. Yapılan araştırmalar soyanın, bu yeni kanalların büyümesine engel olabildiğini göstermiştir. Kanser hücrelerinin bir diğer hilesi, yüksek seviyelerde stres proteini üretmektir. Böylece bağışıklık sistemimizin ataklarına karşı kendini koruyabilmektedir. İşte soyadaki genistein stres proteinlerini baskılamakta çok başarılıdır. Japonya’da meme kanseri oranı Amerika’dan 6 kez daha azdır, yine prostat kanseri oranında 4 kez daha düşüktür. Soya prostat kanserinden korunmada da çok etkendir. Soyanın tadına alışmaya başlasak iyi olacak sanırım ne dersiniz?

YAĞ ÇEŞİTLERİ

DOYMUŞ YAĞLAR: Hayvansal gıdalarda bulunan ve oda sıcaklığında katı kalan yağlardır. Süt, krema, tereyağı, peynir, kuzu eti, hindistan cevizi gibi gıdalarda yüksek oranlarda mevcuttur. Katı yağların kanser yaptığına dair kesin bir bilgi olmamasına rağmen alımını azaltmak faydalıdır. Karaciğerimizin kolesterol üretmek için katı yağları kullandığını biliyoruz. Yüksek kolesterol şikayeti olan kişilerin bu yağlardan sakınması gereklidir.

DOYMAMIŞ YAĞLAR: İki türlü doymamış yağ vardır: Omega-3 ve Omega-6. Omega-3 balıkta ve bazı sebzelerde bulunur. Bunlar soğuk suda yaşayan balıklar, keten tohumu, kenevir tohumu, ceviz yağıdır. Kalp hastalıkları ve kanserde koruyucu etkileri ispatlanmıştır. Omega-6, mısır, pamuk çekirdeği, ayçiçeği yağında mevcuttur. Toplam kolesterolü düşürür ve iyi kolesterol üzerinde etkendir.

YARI DOYMUŞ YAĞLAR: Bitkisel yağlar, fındık yağı bu gruba girer fakat en zengini zeytin yağıdır. Kalp ve kanser hastalıklarında koruyucu özelliği vardır.

TRANS-YAĞLAR: Bu yağ türü doğada bulunmaz. Margarinler, hazır kek ve pastalar, katılaştırılmış sıvı yağlar, raf ömrü uzatılmak istenen ürünler, bunların hepsi hidrojene edilmiş yağ ihtiva ederler. Bunların tek bir molekülünü dahi yememelisiniz.

Kanserin düşmanı amino asitler

Amİno asİtler en küçük mikroptan tutun da Einstein’in beynine kadar tüm canlı varlıkları oluşturan proteinlerin parçasıdır. Bu moleküller toplam ağırlığımızın yüzde 20’sini oluşturur. 20 önemli amino asit bulunsa da bunlardan sekizi “gerekli” diye nitelendirilir. Çünkü bunları mutlaka ayrı olarak almak gerekir. Diğer 12 amino asit ise vücudumuz tarafından başka maddeler kullanılarak üretilebilir. İki tür amino asit kansere karşı etkilidir. Bunlar arjinin ve glutamin’dir.

ARJİNİN

Bu amİno asit alındığı dozaja göre, erkekte üreme gücünü artırır, vücuttaki zararlı maddeleri etkisiz hale getirir, yaraların ve yanıkların iyileşme sürecini hızlandırır, kas hücrelerini geliştirir ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirerek kansere karşı direnci yükseltir. Kanserle savaşan doğal katil hücrelerin hareketlerinde üç kata yakın artış sağlar. İngiltere’de yapılan bir araştırmada kolorektal ameliyata girecek 18 hastaya üç gün boyunca artan miktarda arjinin verildi. Sonuçta tümörlerin içine sızan lenfosit hücrelerinin fazlalaştığı gözlendi. Arjininin tümörlerin yayılmasını engellediği, büyümesini yavaşlattığı ve direnci artırdığı da biliniyor.

Hangi gıdalarda bulunur?

Arjinin fıstık, fıstık ezmesi, badem, kaju, fındık, sarımsak ve çikolatada bolca bulunur. Ancak karaciğerde kansere neden olabilen aflatoksin maddesini içerdiği için fıstık ve fıstık ezmesi tüketmek tavsiye edilmiyor. Günde 4 ya da 6 grama kadar kullanılabilir. Ancak böbrek yetersizliği ya da deri rahatsızlığı olan kişilerin arjinini doktor tavsiyesiyle kullanması gerekiyor.

GLUTAMİN

Bu amİno asitin kanserle ilişkisi biraz ilginçtir. Kanser hücreleri büyümek için yeterli miktarda glutamine ihtiyaç duyuyor. Ancak bu nedenle glutaminleri kanseri beslediği için suçlamak doğru değil. Çünkü glutaminler olmadan insanların da büyümesi mümkün değil. Glutaminler kanda en fazla bulunan amino asitler olmasının yanısıra beyne kolayca ulaşan tek amino asittir. Ancak kansere karşı etkili olmasının nedeni doğal katil hücrelerin hareketliliğini artırmasındadır. Ayrıca tümörlerin ortaya çıkmasını ve yayılmasını hızlandıran E2 adlı prostaglandinin oluşumunu da engeller. Arkansas Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmada, glutaminin verilen hastalarda tümör gelişiminin yüzde 40 azalttığı tespit edildi.

Günde 2 gram almak gerek

Kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri, un, kabak, pancar, fasulye ve ıspanakta bolca bulunur. Dozaj insandan insana değişir. Ancak günde 2 gram genellikle kabul edilebilir bir orandır. Günlük alım 18 grama kadar çıkabilir.

YARIN: * Selenyum, kalsiyum gibi mineraller kanserle savaşta nasıl bir rol üstleniyor?

* Hangi kanser türleri erkekler için, hangileri kadınlar için tehdit oluşturuyor?

Haberin Devamı