Gazete Vatan Logo

Bir mum yakmak bütün dünyayı aydınlatır

Tiyatromuzun usta ismi Haldun Dormen, yeni projeler üretmeye ve genç oyuncular yetiştirmeye devam ediyor. Onun enerjisine yetişmek mümkün değil... Dormen’le son yıllarındaki anılarını kaleme aldığı “Nerede Kalmıştık?” kitabı için bir araya geldik.

Bir mum yakmak bütün dünyayı aydınlatır

Yeni kitabınız hayırlı olsun. Öncelikle babanızdan başlamak istiyorum. Başarılı bir iş adamı, tiyatrocu olmak istediğinizi söylemeye korkuyorsunuz, ama duyduğunda size destek oluyor…

Bir kere yetiştirilme tarzım için babama çok minnettarım, çok uygar bir adamdı. Doğar doğmaz Alman dadım sayesinde iki kültürle birden yetiştim. Bizim evde modern müzik dinlenilir, konserlere ve tiyatrolara gidilirdi. Bunlar hep babam sayesinde oldu. Benim tiyatrocu olmak istediğimi herkes biliyordu, annem babam bilmiyordu. İş için Amerika’ya gittiğinde babama mektup yazmaya cesaret ettim. Bana harika cevap geldi, maalesef o mektubu kaybettim. O mektupta “Senin isteklerine saygı duyarım ama olacaksan en iyisi ol” , “Sana elimden gelen desteği veririm.” diyordu.

Amerika’da Yale Üniversitesi’ne kabul edilmiş olmanızın da bunda katkısı olabilir belki…

Olabilir tabii.

Babanızdan başladık ama diğer aile fertleriniz de çok etkin hayatınızda. Kardeşiniz, oğulunuz, torunlar, eski eşiniz Betül Mardin’i zaten söylemeye gerek bile yok sanırım. Bir proje başlamadan önce kendisinin fikrini alırmışsınız…

Haberin Devamı

Evet, bu sabah yine konuştuk, kitabı okumuş çok beğenmiş. Tabii ki her zaman görüşürüz. Ancak torunlarla bu yoğunluğun içerisinde istediğim kadarıyla görüşemiyoruz. Bir de oğlum Ömer, işi dolayısıyla Hindistan’a tayin oldu. Ayda bir kere geliyor, ben buradaysam hep beraber toplanmaya çalışıyoruz.

Hayatınıza baktığımda, gazetecilik, tiyatroculuk, sinemacılık, eğitimcilik var. Aynı anda birkaç projede çalışıyorsunuz. Almanya’da oyun sergiliyorsunuz oradan gelip başka çekimlere gidiyorsunuz. Bu enerjiyi nerden buluyorsunuz. Bize de söyleseniz…

Bunun başlıca sebebi insanları ve yaptığım işleri sevmem. Tabii bence organize olmak çok önemli. Mesela pazartesi günü Almanya’ya gideceğim. Galada hangi elbiseyi giyeceğim bile şimdiden bellidir. Mümkün olduğu kadar planlı programlı yaşarım.

Kaç saat uyuyorsunuz?

5 - 6 saat arası. Ama ben her yerde 10 dakika uyuklayabilirim. O 10 dakikada rüya bile görürüm. Bu beni dinç tutuyor, büyük bir avantaj.

Haberin Devamı

Kitabınızda dikkatimi çeken, Anadolu’nun farklı şehirlerine dokunmak istemişsiniz. Mersin, Antalya, Eskişehir, Samsun, İzmir, Diyarbakır...

Evet, pek çok yerde oyun sahneye koydum. Diyarbakır çok önemliydi bence. Bana teklif geldi, Ben Kürtçe bilmiyorum. Gelin konuşalım dediler, biz de Diyarbakır’a gittik. Orada bir şeyler yapmak istiyordum. Çünkü Kürtlere gereken ilgiyi göstermediğimize inanıyorum. Gerektiği gibi, gerek sanat gerek sanayi götürmediğimize inanıyorum. Ben Kürtçe bilmediğim için benim bildiğim bir oyunu yapalım dedik, onlar da benim bir oyunuma karar verdiler. Aktörlerin hepsi çok iyi Türkçe konuşuyordu. Onlar bana önce Türkçe okuyorlardı, sonra Kürtçe’ye geçiyorduk. Anlıyordum ne olduğunu. Kolay oldu.

Başta oyuncularla bir soğukluk olmuş galiba…

Benden değil onlardan dolayı, biraz benden çekindiler. “Soğuk bir adam mı acaba?” diye tereddütleri oldu sanırsam. Sonra çok iyi dost olduk. Hala hepsiyle görüşüyorum.

Almanya’da Ray Cooney’in “Kaç Baba Kaç” oyununu sahneye koyuyorum. Çok yetenekli bir kadro var. Hem Almanya var, hem İzmir var. Bir de İzmir’de Bedia Muvahhit ödülleri yapıyoruz, sekizinci senesi olacak bu sene. Atatürk’ün izniyle sahneye çıkan Müslüman kadın sanatçımız. Afife Jale İstanbul’da, Bedia Muvahhit İzmir’de oldu. Almanya’dan dönüyorum, İzmir’e gidiyorum.

Haberin Devamı

EVİMİN KAPISI HER ZAMAN AÇIKTIR

Hayat felsefenizi sorsam…

Hayata sevgi ve umutla bağlıyım. İnsanları seviyorum, onlarla beraber olmaktan çok hoşlanıyorum. Zaman zaman hayal kırıkları da oluyor tabii. Özellikle tiyatrocu olmak isteyen gençlere, başarısız olmaya hazır mısınız diyorum. Başarısızlık tabii ki var ancak mücadele edersen bir çıkışı mutlaka var.

Evinizin kapıları öğrencilerinize, dostlarınıza hep açık, eviniz hiç boş kalmazmış…

Evet, gençler bana çok enerji veriyorlar. Ben de bilgimi paylaşmaktan çok mutlu oluyorum. Benim bir lafım var, bir mum yakmak bütün dünyayı aydınlatmak demektir. Ben mum yakarsam, başkası da yakar. Birkaç tane mumla dünyanın büyük kısmı aydınlanır. Evim de hiç boş kalmaz. Uzun yıllardır böyledir, kapı hep açıktır.

Haberin Devamı

Sizce arkanızda nasıl bir nesil bırakıyorsunuz?

Telefonlardan korkuyorum açıkçası, telefonların insanları yozlaşlastırdığını düşünüyorum. Başka bir hayata gidiliyor. Aile ilişkileri gidiyor, akşam oturmaları diye sempatik bir alışkanlıklarımız vardı, hepsi gidiyor. Herkes dizi seyrediyor, telefonla vakit geçiriyor.

ACUN’UN YAPTIĞI PROGRAMLARI KEYİFLE İZLİYORUM

Dormen Tiyatrosu 1972 de kapanıyor ve televizyon giriyor hayatınıza…

Dormen Tiyatrosu kapanıyor, televizyonda da iş yapmaya başlıyorum. Yoksa ben tiyatroyu hiçbir zaman bırakmadım, Televizyonda da 1000’e yakın yayın yapmışımdır.

Bizim en çok hatırladığımız Pop Star programı sanırım…

Pop Star beni çok popüler yaptı zaten. Bugüne kadar en çok izlenilmiş programlar. Onlar türünün ilk programlarıydı. Bugün daha iyisini Acun yapıyor.

Sizin gibi sanatçılar kimi zaman bu programları eleştiriyor. Ama siz cesaretle kim ne der demeyip, dahil olmuşsunuz projeye?

Ben Pop Star’ı kabul ettiğim zaman “Sana yakışıyor mu?” dediler. Niye yakışmasın? Beni tiyatrocu olarak daha meşhur etti. Kimse bana “Tiyatroyu bıraktı, tiyatroyu rezil etti” demedi. Acun’un yaptığı programlara da saygı duyuyorum. Ben keyifle seyrediyorum.

Gençler umutlanıp, sonra hayal kırıklığı yaşayabiliyorlar…

Acun baya destekliyor o gençleri. Mesela bizim Pop Star’da bir sürü insan vardı. Bir tanesi bir şey olamadı sonrasında. Ben ona çok üzüldüm. Abidin, Firdevs iyi şarkı söylüyorlardı. Ama Acun devam ettiriyor, destek veriyor.

ALTIN PORTAKAL BENİ UNUTMUŞTU

Biraz da sinemadan bahsedelim…

Valla sinemacı oldum. Artık Portakal’da onur ödülü aldım bu sene. Altın Portakal bugüne kadar beni kaale almıyordu. Daha önce ödüller kazandığım halde organizasyona davet bile etmiyorlardı. Ben de unutmuştum. Bu sene Onur ödülü verdiler.

Sinema projeleriniz de var galiba…

Bir tanesi başlıyor, büyük şehirden bıkıp köye yerleşen bir ressamı oynayacağım. Bir de çektiğimiz bir film var, galası yakında olacak. Oyuncu olarak sinemada oynamak çok hoşuma gidiyor, yönetmenlik yapmam artık ama iyi rol bulursam oynarım.

İstanbul’u sanat açısından nasıl buluyorsunuz?

İstanbul müthiş bir şehir, inanılmaz bir metropol haline geldi. Sanat da çok geniş alana yayılmış durumda. Genç nesile, tiyatrolara, tiyatroculara çok inanıyorum.

Peki Atatürk Kültür Merkezi binası?

İşte onu anlamıyorum. Cezalı gibi duruyor orada, niye duruyor bilmiyorum. Ben olsam hükümetin yerinde hemen yaptırırdım. İnsanları çok mutlu ederler.