Gazete Vatan Logo
Magazin Bir Kuzey masalı müziği Liima

Bir Kuzey masalı müziği Liima

Bir Kuzey masalı müziği Liima

Efterklang ve ünlü perküsyoncu Tatu Rönkkö beş gündür Salon’da yeni oluşumları Liima’nın müziklerini hazırlıyor. Dün ilk kez dinleyicilerine yeni şarkılarını dinlettiler. Bugün ise yeniden Salon İKSV’de karşımızda olacaklar. Tanıdığım en iyi müzisyenler Casper ve Tatu ile müzikal yolculuklarını konuştuk.

İstanbul’da bu kadar sık konser vermenizin nedeni nedir?

Casper Clausen: Bilmiyorum, sanırım hepimizin İstanbul ve Türk insanıyla bir şekilde özel bir ilişkisi olması. Hem burada çalmaktan dolayı hem de burada arkadaşlarımızın olmasından aramızda bir bağ oluştu. Tatu da buraya önceden diğer grubuyla sık geliyordu. Ben de aynı zamanda sırf Efterklang ile konsere değil, İstanbul’u ziyarete de sık geldim. İstanbul ve Türkiye hakkında bizi kendine çeken özel bir şey var. Bizim için çok egzotik bir tecrübe ve İstanbul’da konser vermek Avrupa’da herhangi bir yerde konser vermekten çok daha farklı.

Tatu Rönkkö: Burada egzotik ama tanıdık olan bir his var. İskandinavya ve İstanbul arasında bir bağlantı var. Burada geçmişe ait bir bağ olduğunu hissediyorum. Geri gelmenin hep çok heyecan verdiği bir şehir burası. Müzik ve ses açısından da gerçekten ilham verici.

Haberin Devamı

Casper: Evet, özellikle müzik açısından da bir güzellik var. Türk müziği bizim yaşadığımız yerdeki müzikten çok farklı. Şu anda Berlin’de yaşıyoruz ve çok değişik bir şehir. Birçok yetenekli müzisyen var. Ama Türkiye’de, özellikle İstanbul’da kültürel açıdan sihirli bir unsur var.

‘Her konser benzersiz bir tecrübe’

Albümlerinizi dinlediğimizde hep bir melankoli var ama sahne performanslarınız tam tersi. Aradaki o dengeyi nasıl yakalıyorsunuz?

Casper: Şunu söylemeliyim, bu sefer İstanbul’da yepyeni bir şey yapacağız. Efterklang’dan tamamen farklı bir projeyle seyirci karşısında olacağız. Yeni projemizin ismi Liima. Tatu son iki senedir bizimle çalıyor ama çok farklı bir müzik altyapısından geliyor. Hiçbirimizin önceden yapmadığı gibi bir proje üretmeye çalıştık. Efterklang albümlerinin hepsi tamamen izole bir ortamda kaydedildi. Stüdyoda bir sene albüm üzerine çalışıp, başka kimseyle görüşmezken albüm çıktığında birden dünyaya açılıp şarkıları çalmamız bu şarkılara başka bir şekilde güç verdi. Bu yüzden Efterklang şarkıları konserlerde daha pozitif bir hale gelmiş olabilir. Ama Liima ile vereceğimiz konserde Efterklang konserlerindeki yaptığımızdan farklı olarak şarkıları saf haliyle çalıcağız. Stüdyoya girip izole olabilecek ve “Bu konseri nasıl yapabiliriz?” diye düşünebileceğimiz de bir zamanımız yoktu.

Haberin Devamı

Tatu: Ben de Liima’da daha spontane şekilde çalıyorum. Üretim ve şarkı yazma sürecinde çaldıklarımızı biraraya koyarak ve tekrar dinleyerek fikirlerimizle heykel yaparmış gibi bir bütün olarak doğaçlama yapıyoruz. Bir şarkıyı şekillendirmek değil, canlı çalarken şekillendirmek gibi... Yani normalde yapılan şekliyle beste yazıp canlı çalmanın tam tersi.

Bu kararı almanız seyirciyle doğrudan alakalı o zaman?

Casper: Tabii ki. Konser, çalacağımız mekan, insanlar, oturanlar, ayaktakiler, Liima ile çok farklı şeyler çalacağız. Değişik şeyler yapmayı seviyoruz.

Haberin Devamı

Tatu: Çok enteresan, ne kadar konser verirseniz verin, seyircinizin nasıl olacağını asla bilemiyorsunuz. Her seferinde benzersiz bir tecrübe oluyor.

Casper: Müziğin ayrıca özgür olduğunu da biliyorsunuz. Albüm kaydetmek vahşi bir hayvanı kafese koymaktan farksızdır. Müzik aslında bu örnekten çok daha özgürdür. Bir şarkıyı farklı yerlerde çalabilirsiniz ama esas önemli olan müziği biraz seyahat edebilecek şekilde yazmak. Kaydedilen müzik hakkındaki mesele aslında budur, müziği bir şekilde “özgür” bırakmak, yani müziği bir yerden alıp farklı bir yerde çalarak müziğin ruhunu serbest bırakmak.

‘İstanbul Hatırası bizi bu şehre getirdi’

Tatu seni yeni projelere iten etken nedir?

Tatu: Kişisel olarak seneler boyunca müzikte yön değiştirip bir keşiften tamamen başka bir keşfe doğru çıkarak kendimi çok huzursuz hissettiğim zamanlar oldu. Ama sonunda öğrendiğim bunun getirdiği verimdi. Tıpkı bir tren yolculuğunda sürekli aynı yol üzerinde gitmek istemeyip hangi durakta inmek istediğinizi seçmek gibi... Ben de farklı şarkıların farklı yankılanmalarını gördüm.

Haberin Devamı

Casper: Evet, aynı şeyleri tekrarlama konusunda iyi değiliz ve bu yüzden Tatu’nun Efterklang’a girmesi çok iyi bir eşleşme oldu, çünkü hepimizde o huzursuzluk hissi var. Bize göre önemli olan güzel bir şarkıyı daha da güzel yapmak değil. Beraber bir maceraya atılıp sevdiğin bir şeyi yapmak. Mesela anne babamla konuştuğumda derler ki “İş olarak ne yaptığını gerçekten anlamıyorum.” (gülüyor) Müzik yaptığınızı söylediğinizde müzik onlar için bir hobi. Şu anda müzisyen olduğumu söylemekten memnunum ama bunu söyleyebilmek çok uzun seneler aldı. Ve bu konuda hala rahat değilim çünkü müzik yapmak takılmak, keşfe çıkmak ya da biriyle seyahat etmek gibi.

İzlediğiniz en iyi müzik belgeseli neydi?

Tatu: Step Across the Border ve Crossing the Bridge (İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek).

Casper: Crossing the Bridge kesinlikle benim de en sevdiğim müzik belgesellerinden biri. Beni en başta İstanbul’a getiren belgeseldir.

Tatu: Crossing the Bridge beni de aynı şekilde İstanbul’a getirdi. İstanbul’un içine girip birçok farklı insanı takip etmek gerçekten çok güzeldi.

Casper: Nick Cave’in son filmini, 20,000 Days on Earth’ü de çok beğendim. Bir başka efsane müzik belgeseli de Metallica’nın Some Kind of Monster’ı olabilir.

‘DÜNYAYI FETHETMEYİ TERCİH EDEN MÜZİSYENLER DEĞİLİZ’

Grubun ticari başarısı mı önemlidir yoksa dinleyiciye bıraktığı anılar mı?

Tatu: Müziğinizin ilerlemesini ve müziğinizle beraber büyümeyi istersiniz. Mesela daha iyi bir grupta çalıyorsunuz, yaptığınız müzik daha fazla insan tarafından biliniyor ve bu yüzden de daha başarılı olmak istiyorsunuz. Ama benim için anılar, seyirciyle paylaşılan enerji ya da birini etkilediğiniz konser tecrübeleri de benzersizdir.

Casper: Şarkıları biz seviyoruz ve egoist olan da bu. Şarkılara uyanan his sadece müziğin kendine ait kısmı. Diğer konu yani şarkıların başarısı ise üzerinde çok düşünüldüğü zaman ulaşılmaz bir hedef haline gelebilir. “İnsanlar bu şarkıyı nasıl daha fazla dinler?” diye düşündüğünüzde hiçbir yere gelemezsiniz.

Tatu: Böylelikle biz de o şarkının arkasında dururuz ve gerçekten o şarkıyı yaptığımız için mutlu oluruz.

Casper: Daha sonrasında da ulaştırabildiğimiz kadar fazla insana ulaşmasını deneriz. Ama bunu yaparken de müziğin de bir sınırı olduğunu yani herkesin beğenmeyeceğini unutmamak çok önemli. Tüm dünyayı fethetmek yerine küçük bir kulüpte çalarken daha rahatız. Bence etrafımızda dünyayı fethedebilecek müzik yapan yeterince insan var. Ama dediğim gibi her şey müziğe bağlı, her şey müzikle başlıyor.

Selda Bağcan’ın müziğini de çok seviyorsunuz...

Casper: Geçen gece Selda’nın (Bağcan) menejeriyle konuşuyordum. Selda’ya yakın zamandaki konserlerinde eski şarkılarını çaldırmış. Menejerinin söylediğine göre 70’lerden kalma şarkılarını çalmak Selda’nın hiç alışık olmadığı bir fikirmiş. Selda Bağcan yıllardır çok farklı bir yönde çalıştığı için birinin çıkagelip ona eski yaptığı şarkılar için “Bak işte gerçek müzik bu, ben senin bu şarkılarını seviyorum!” demesi ona çok tuhaf gelmiş olabilir. Bazen senin yaptığın ya da yapmak istediğin insanların sevdiği olmaz. Yaptığına istediğin tepkiyi alma konusunda seyirciyi at gibi kontrol edemezsin. Tek yapabileceğin içinden gelen sese güvenip kendi müziğini çalmaktır. Ayrıca insanların siz çalarken “Harika!” diye bağırmalarına da gerek yok, ya iyi hissedersiniz ya da çok iyi hissetmezsiniz. Aslında siz olan biteni hissedersiniz.

Tatu: Bir odanın içindeki herkesi tatmin edemezsiniz. Eğer bunu deniyorsanız, çok yanlış bir yerdesiniz.