Gazete Vatan Logo
Magazin Bir boyacının gözünden günlük hayatın içindeki rutin terslikler!

Bir boyacının gözünden günlük hayatın içindeki rutin terslikler!

Bir boyacının gözünden günlük hayatın içindeki rutin terslikler!

Tiyatro Martı’nın yeni oyunu ‘Hoşgeldin Boyacı’nın sahnesinde Erdal Özyağcılar ve Berna Laçin buluşunca onlarla bir araya gelip tiyatro hakkında konuşalım istedik. Dizilerden tiyatroya, özel hayattan sosyal medyaya, işte Erdal Özyağcılar ve Berna Laçin’in Hafta Sonu’na anlattıkları...

ERDAL ÖZYAĞCILAR

‘Diziler tiyatronun önüne geçemez’

Kadıköy Bahariye Caddesi’ndeki Halk Eğitim Merkezi’nin önünde güneşli bir İstanbul günü Erdal Özyağcılar ve Berna Laçin’le bir araya geldik, hem röportaj yaptık hem fotoğraf çektik. Merkezin bahçesindeki çimlerin üzerinde espriler yapan iki oyuncunun neşesi ve samimiyeti kısa sürede bize de bulaştı.

Geçen yıl kurulan Tiyatro Martı’nın ikinci oyunu ‘Hoşgeldin Boyacı’yla yeniden tiyatro sahnesine çıktınız. Uzun süre ara vermiştiniz tiyatroya. Neden bu kadar uzun sürdü?

18 yıl kadar bir araydı. Ben hiç boş kalmadım ki, en fazla altı ay, sekiz ay, diziler hep arka arkaya geldi. ‘Bizimkiler’ dokuz sene, ‘Şehnaz Tango’ üç sene, ondan sonra TRT dizileri başladı. ‘Mihriban’ı, ‘Karakolda Ayna Var’ı ‘Sevdakondu’yu çektik, bir sene de o eder. Arkasından ‘Yabancı Damat’ geldi üç sene, ‘Elveda Rumeli’ de üç sene, hesap ediyor musunuz? 18 dedim ama 19 etti galiba. Şehir Tiyatrosu’ndan yaştan dolayı değil işten dolayı emekli oldum. Dışarıda işim fazlalaşınca tiyatroya ayıracak zamanım kalmayınca istifamı, emekliliğimi istedim.

Haberin Devamı

Tiyatroya dönüş sebebiniz neydi? Aile tiyatrosu olduğu için mi?

Hayır, ben zaten tiyatrodan kopmuş değilim. Eşim Güzin de Şehir Tiyatroları’nda oynadı, kızım Zeynep konservatuvarı bitirdikten sonra sekiz yıldır oynuyor. Tiyatroyla iç içeyiz. Biz zaten Güzin Özyağcılar, Erdal Özyağcılar, Zeynep Özyağcılar üçümüz de tiyatrocuyuz, eski tabirle elzem oldu denir ya, elzem olunca bir tiyatro kuralım dedik. İki-üç yıl ön çalışması yapıldı, oyun arandı. İlk oyunumuz ‘Uçlar’la başladık. Tiyatrocuyuz, ne yapacaksın ki... Kasap dükkanı açamayız, çiçekçi de açamayız, üçümüz sadece tiyatro açarız, açtık...

‘Hoşgeldin Boyacı’da Berna Laçin ve Gözde Çetiner’le nasıl bir araya geldiniz, nasıl birlikte oynamaya başladınız?

Haberin Devamı

Biz oyuna karar verdikten sonra oyun da Türkçe’ye de çevrildikten sonra oturduk Arif’le konuştuk. Marcia rolünü düşünürken aklıma pat, Berna geldi. Çok enteresan, Arif’in de aklına Berna gelmiş. Akşam 10’da telefon etmiş, Berna da tatildeymiş, arkadaşının teknesinde almış haberi. “Olur” dedi, çok heyecanlandı. Geldi, çalışmaya başladık. Berna’yla provalara girdik. Daha önce Gözde’yle ‘Sevdaluk’ta oynamıştım. Muhtarın eşini oynamıştı, çok iyi bir performansı vardı. Gözde’ye söyledik kısa sürede o da hazırlandı. Algısı güzel, yeteneği var, çok refleksli bir oyuncu, çok da güzel çıkardı rolü Gözde.

YANLIŞ YAPARSAN GELİR SENİN BACAĞINA DOLANIR

Oyun iki perdelik komedi. Neler anlatıyor oyun?

Donald Churchill’in oyunu. Füsun Günersel’in çevirdiği oyunumuzu Arif Akkaya sahneye koydu. Berna Laçin ve Gözde Çetiner’le birlikte oynuyorum. Oyun daha çok günlük hayatın içindeki terslikleri anlatıyor. Üç karakter var. Karakter diyorum çünkü hepsi bir toplumsal katmanın insanı; mesela boyacı, boya yaparak hayatını geçindiren, karısından ayrılmış bir adam. Üst düzeydeki kadın ise genç, güzel ve sınıf atlamak için kendinden 20 yaş büyük bir adamla evlenmiş Marcia. Bir de orta sınıftan küçük bir dükkanı olan Jane var. Onun da talihsiz bir evliliği var, aşk evliliği yapmış ama kocası bunu sürekli aldatıyor. Jane de kocasının kendisini aldattığı kadınları takip ederek intikam alma peşinde. Kendi içlerinde dramları olan üç insanın birleşmesini anlatıyor oyun. “Yanlış yaparsan gelir senin bacağına dolanır” durumunu anlatıyor. Donald Churchill’in özelliği aynı zamanda senarist olması. Dizi filmler yazıyor. Bu yüzden seyirciye sürekli “Şimdi ne olacak?” sorusunu sordurduğu için oradan el alışkanlığı var, bu oyunu da öyle yazmış. Marcia’ya Jane geliyor, “Sen benim dün akşam kocamla beraberdin, ben de gidip senin kocana durumu anlatacağım” diyor daha üçüncü dakikada.

Haberin Devamı

Peki bu arada Boyacı ne yapıyor?

İşte onu gelip seyredecekler (gülüyor). ‘Hoşgeldin Boyacı’, yani hoş gelen bu boyacı bakalım ne yapıyor? Biletix veya gişelerden gelip biletleri aldıklarında görecekler ne yaptığını (gülüyor).

Haberin Devamı

BERNA LAÇİN

‘25 yıl öncesine dönsem yine aynı şeyleri yapardım’

Berna Laçin hem hayatını hem yeni oyunu ‘Hoşgeldin Boyacı’yı anlattı...

Erdal Özyağcılar’la birlikte çalışmaya nasıl başladınız?

Erdal Abi, Güzin Abla ve Zeynep’le Şehir Tiyatroları’ndan tanışıklığımız vardı. Birbirimizi zaten tanıyan insanlardık ama hiç birlikte çalışmamıştık. Bodrum’daydım. Yönetmenimiz, Arif Akkaya beni aradı. Arif de beni hep aradığında Şehir Tiyatroları’ndan biri vefat ettiğinde arar, cenaze haberi verir. “Ay Arif Allah aşkına lütfen!” diyerek telefonu açtım. Erdal Abi’yle bir oyun çalışacağımızı söyledi. Ben de bir arkadaşımızın teknesinde tatildeyim o sırada. “Hemen oyunu gönderin” dedim ama bulunduğum yer tekne, internet çekmiyor o sırada. Tekneyi bir o tarafa, bir bu tarafa götürtüyorum internet bulacağım diye... Sonunda çeken bir yer bulduk, gece gece okudum oyunu. Bir-iki gün sonra zaten herkes Bodrum’daymış, Erdal Abi’lerin evinde buluştuk ilk orada okumaya başladık oyunu. Orada temeli oluşturduk, İstanbul’da sahnede çalışmaya başladık. Ama o arada ikimizin de dizisi vardı, yoğunluktan oyun kaldı. Aradan neredeyse bir sene geçtikten sonra Erdal Abi aradı “N’oldu bu oyun?” dedi. “Hadi yapar mıyız?” yaparız dedik, dizi almamaya karar verdik ve başladık.

Diziyle aynı anda tiyatro olmuyor mu?

Tiyatro çok kaprisli bir sevgili gibi... Yanına hiçbir şey kabul etmiyor, onu ikinci plana atmanı istemiyor, gideyim arada bir şey yapayım falan kabul etmiyor. Her şey onun istediği gibi olsun istiyor. Bir buçuk ay aralıksız her gün prova yaptık. Kaprisli falan ama bu sevgiliyi istiyorsak katlanacağız dedik, yoksa atıyor bizi sırtından. Bu sefer de salon bulmakta zorluk çektik. Tiyatromuz gezgin, provalarımız da gezgin bizim. Bir minnacık salonda prova yapıyoruz, sonra gidip kocaman salonda yapıyoruz. Bir yandan çok zorlandık, bir yandan da terbiye olduk. O hale geldik ki odada da oynarız, anfi tiyatroda da oynarız (gülüyor). Fakat çok zor tabii. Adım sayısı dahi değişiyor, ses değişiyor. Ama azmettik. Erdal Abi de azmetti. Dur, arkasından Erdal Abi’nin dedikodusunu yapayım (gülüyor). Açıkçası ben ondan bu kadarını beklemiyordum. Ne de olsa dizinin bir rahatlığı var, tiyatronun yanında zor değil. Orada yorulduğunda “Ay ben bir oturayım” diyor oturabiliyorsun. Ama tiyatroda her gün, her gün hep aynı şeyi dinlenmeden yapıyorsun. Deli işi yani. Erdal Abi de aynı şekilde deli gibi çalıştı.