Gazete Vatan Logo

Bilimsel fişleme (2)

3 üniversiteden bir grup öğretim görevlisi 40 ilin inanç haritasını çıkardı. Mahalle mahalle Hanefi, Alevi, Şafi sayıları ve tarikat faaliyetleri belirlendi

"Bilimsel fişleme"ye ne dediler?
Nur Vergin İ.Ü SBF Öğretim Üyesi
Sözde akademik ama istihbarat çalışması
ABD'de skandal niteliği taşıyan ünlü 'Camelot projesi' vardı. Güney Amerika toplumlarında yürütülen sözde bir sosyolojik araştırma. Yürütenlerin bu çalışmayı CIA için yaptıkları ortaya çıktığında kıyamet koptu ve araştırmanın bulguları bilim dünyasında çöpe atılıverdi. Bilimin amacı gerçeğe erişmek, doğruyu bulmaktır, insanın yurttaşı olduğu devlet dahil olmak üzere, şu veya bu kuruma hizmet etmek değil. Çünkü bilim adamı devletin memuru değil. Nedense bizde bağımsız bir kamu görevlisi değil de memur olma merakı birçok akademisyende var. Allah aşkına, özellikle taşra kentlerinde bizim devletimizin emniyetiyle, askeriyle, mülki amirleriyle ve mahalle muhtarlarıyla kimin inancının ne olduğunu bilmesi için bu acemi, sözde akademik, aslında istihbaratı çalışmaların bulgularına ihtiyacı mı var?

HÜ Antropoloji Bölümü'nden Doç Suavi Aydın
Devlete hizmet amacıyla bilim olmaz
Proje, doğrudan doğruya YÖK üniversitelerinde bilimin ne hale geldiğini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Bir kere doğru-düzgün bir üniversitelerde ve akademik ortamda bu çalışmaların hiçbiri 'tez' olarak değerlendirilmez ve bu tezleri hazırlayanlar unvan alamazlar. Yine hiçbir doğru-düzgün üniversitede hiçbir bilim adamı araştırmasının ya da çalışmasının amacını bu şekilde tanımlayamaz. AB sürecinde nüfus sayımlarında din sorusunun bile iptal edilmesi gündemde iken devletin bu tür bilgiyi böylesine dolaylı yoldan elde etmeye çalışması ve kendisine 'bilim adamı' diyebilen kişilerin bu hizmete koşmaları hangi meslek etiğiyle ve hangi demokratik devlet projesiyle bağdaşabilir?

İsmail Engin Antropolog
Çatışma ortamına zemin hazırlayabilir
Bu akademik çalışmaların verileri, Genel Nüfus Sayımı ve dolayısıyla saptanan demografik hareketlerden, değişmelerden ve gelişimlerden nasiplenmemiş görünmekte. Özellikle kent ortamında nüfusun inanç eğilimlerinin belirlenmesinin zorluklarının nasıl aşıldığı metodolojik önemli bir problem olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye koşullarında 'inanç coğrafyası'nın belirlenebilmesi zordur. Bundan da öte bu çalışmalardaki metodolojik problemlerin aşılabilmesi sorunludur. Bu çalışmalar şu an için olası 'çatışma ortamına' zemin hazırlayabilir.

Prof. Kuzgun ne demiş?
Misyonerlik endişesi
Düşmanlarımız kendi dininden ve mezhebinden olan insanları kendi tabii müttefikleri olarak görür, savaş öncesinde onlarla ilişkiye girerek ülke içinde iç dinamizmi çökertmeye çalışırlar" diyen Prof. Şaban Kuzgun'un, İslami cemaatlerden çok gayri müslim oluşumlara şüpheyle baktığı anlaşılıyor. Bu nedenle yapılan çalışmalarda, söz konusu illerde Müslüman olmayan kaç kişi bulunduğu, özellikle Ermeni olup olmadığı titizlikle araştırılmış. Öğrencileri hocalarının misyonerlik faaliyetleri konusunda çok hassas olduğunu, son yıllarında "dinlerarası diyalog" girişimlerine karşı mücadele ettiğini vurguluyorlar. Hatta Prof. Kuzgun'un Şanlıurfa'daki dinlerarası diyaloga karşı bir sempozyum dönüşü ölümünün de kaza olmayabileceğini ileri sürüyorlar.

Alevi-Sünni çatışması
Türkiye'nin inanç Coğrafyası" adı altındaki projenin bir başka temel hedefi, hakkında türlü spekülasyonlar yapılan Alevi nüfusunu tam olarak saptamak. "Ülkemizde Alevi-Sünni çatışmasını sağlamak üzere çeşitli provokasyonlar düzenlenmekte ve kitleler eyleme geçirilmektedir. Provokatörlerin sızabilecekleri yerlerin önceden bilinmesi için Türkiye'nin inanç haritasının en ayrıntılı şekilde devletin elinde olması gerekir" diye yazan Prof. Şaban Kuzgun, buna uygun olarak, Kahramanmaraş, Erzincan, Sivas, Hatay, Malatya, Tokat gibi Alevi ve Sünnilerin karışık yaşadığı illere öncelik vermiş.

Haberin Devamı