Merkez Bankası kurlara müdahale edecek mi?

Haberin Devamı

Ekonomideki yangın gün geçtikçe büyüyor. Aylardan beri herkesin gözü kulağı Ankara’da. Hükümetten yapılacak kapsamlı bir önlem paketi açıklaması, “IMF ile anlaştık” haberi bekliyor.

Ama nafile. Çünkü en azından 30 Mart’a kadar ekonomideki yangın hükümetin öncelikleri arasında değil. Bugün Başbakan için tek öncelik, tek hedef var: Yerel seçimlerde partisinin oy oranını yüzde 50 çıtasının üstüne çıkarmak, muhalefetin belini kırmak...

Başbakan Erdoğan için hayati mesele bu. O yüzden Erdoğan muhtemelen bu hayati seçim hedefini gerçekleştirdikten sonra ekonomideki sorun ve darboğazların üstüne eğilmeyi planlıyor.

Bazı AKP kurmaylarının anlattıklarına bakılırsa bu aradaki zaman kaybı da pek önemsenmiyor. Başbakan’ın yakın çevresindeki kurmayların kriz ve önlem paketi konularındaki yaklaşımı şöyle özetlenebilir:

“Bu kriz bizim krizimiz değil. Dünyanın krizi. Evet biz sorun yaşıyoruz ama bunların hepsi dış kaynaklı. Bizim bugün acil önlem almamız bir şey değiştirmeyecek...”

Oysa teknisyen kadro aylar öncesinden doğrudan Başbakan’a olmasa bile ilgili bakanlara, Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’e adeta yalvarıyor: “IMF’nin kapısında patinaj yapıyoruz görüntüsünü mutlaka değiştirelim. Bu anlaşmayı bir an önce bitirelim...”

Bu anlaşma Erdoğan’ın seçim öncesinde “kabul edilemez” bulduğu bazı koşullar nedeniyle bitirilemedi.

Nisan ayına gelindiğinde şartlar ne olur, Başbakan bugün kabul edilemez bulduğu koşulları değiştirtebilir mi IMF’ye veya o günkü koşullarda kendi görüşü mü değişir, bugünden kestirmek mümkün değil.

Ancak bugün artık ekonomiyle ilgili açıklanan her veri bir öncekinden daha moral bozucu çıkmaya başladı.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) geçen hafta sonunda dış ticaret verilerini açıkladı. Ekim ayından itibaren gerileme trendine giren ihracat ocak ayında da yüzde 25,7 düşüş gösterdi. TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi)’in hesaplamalarına göre Şubat ayında durum daha da kötü. Şubat’ta ihracattaki gerileme yüzde 35’lere ulaşmış durumda. Aynı şekilde ithalattaki gerileme daha büyük. Dış ticaret hacmindeki bu keskin düşüş, Türkiye’de reel sektörün, yani sanayinin, üretimin çok ağır bir daralma yaşadığının işareti. Tabii aynı zamanda çığ gibi büyüyen işsizliğin...

Bu arada döviz kurları ABD doları için psikolojik baraj diye nitelenen 1,75 zirvesini zorluyor.

Bütün bu olumsuz gelişmeler üzerine piyasaların gözü hemen Merkez Bankası’na çevriliyor. Acaba Merkez Bankası kurlara müdahale edecek mi?

Merkez Bankası yönetiminden aldığım izlenimi şu şekilde özetleyebilirim:

Bu aşamada döviz kurlarına müdahale sözkonusu olmayacak. Ayrıca bir süredir Merkez Bankası’nın faiz indiriminde aşırıya gittiği, bunun da döviz kurlarında baskıya neden olabileceği iddia ediliyor. Merkez Bankası aynı görüşte değil. Döviz kurlarındaki artışın da herhangi bir spekülatif atak sonucu veya faiz düşüşünden kaynaklanmadığını tesbit ettiği için müdahale niyeti yok.

Bir başka önemli nokta bankaların ve özel sektörün bu yıl dış kredilerini çevirmekte zorlanıp zorlanmayacağı...

O noktada da en azından şu aşamada bir kaygı duymuyor Merkez Bankası. Ayrıca bu tür bir sıkışıklığa karşı Merkez Bankası bazı önlemleri iki hafta önce ilan etti. Örneğin döviz depolarında vadenin üç aya uzatılıp faizin indirilmesi. Ve ilginçtir ki şimdiye kadar bu kanaldan Merkez Bankası’na hiçbir banka döviz talebinde bulunmadı.

Merkez Bankası üzerine düşeni yapıyor. Ama ne yazık ki bunlar ekonomideki yangını kontrol altına almaya yetmiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR