IMF ile anlaşma “ihtiyati” mi olacak paralı mı?

Haberin Devamı

Hükümetin IMF’ye “Ümüğümüzü sıktırmayız, bizim şartlarımızı kabul ederlerse anlaşma yaparız” diye özetlenebilecek meydan okuması bitti. Ayaklar suya erdi ve şu anda IMF ile müzakere süreci başlamış durumda.

Müzakere süreci başladı ama hükümette IMF konusunda kafaların hala net olmadığı anlaşılıyor. İşin birinci derecede sorumlusu sayılabilecek isim olan Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, “ihtiyati stand-by yapacağız” diyor.

Acaba öyle mi olacak?

Aslında ihtiyati stand-by kriz öncesinde, bundan önceki anlaşmanın sona erdiği ilkbahar ve yaz aylarında geçerli bir modeldi. O zaman Türkiye’nin IMF’nin parasına ihtiyacı yoktu, sadece uluslararası piyasalara güven vermek için ihtiyati bir çıpa olarak Türkiye’nin arkasında durduğunu göstermesi yeterli idi.

Fakat şimdi koşullar hem dünyada hem de Türkiye’de çok değişti. Bu konulardan iyi anlayan bütün uzmanların söylediği artık gerekli olanın ihtiyati değil klasik stand-by olacağı yönünde.

Muhtemelen hükümet de müzakere süreci içinde o yola girecek de şimdi viraj alma aşamasında.

Şimşek’in söylediği ihtiyati stand-by’da para yok. En fazla 7-8 milyar dolarlık bir kaynağı Türkiye’ye ayıracak IMF ve bu da dış ödemelerde bir sıkışıklık olması durumunda çekilecek. 3 ay öncesine kadar bu makul bir yaklaşımdı ama şimdi değil.

Neden mi?

Çünkü birkaç ay öncesine kadar Türkiye dışardan ihtiyacının üzerinde döviz bulabiliyordu. Gerek borçlanma yoluyla gerekse de doğrudan yatırım yoluyla Türkiye’ye oluk oluk döviz akıyordu.

Şimdi ise bolluk dönemi sona erdi, dış kanallar kuruduğu için de içerde bankaların reel sektöre açtığı kredi muslukları kısılmaya başladı.

Dün bu konuları CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’la konuştuk. Eski Hazine Müsteşarı ve eski DPT Müsteşar Yardımcısı olan Öztrak’ın ekonomi bürokrasisindeki dönemi, krizler ve krizlere karşı önlem arayışları ile geçmişti.

Bugün karşı karşıya olunan krizi de hükümetin ekonomi kurmaylarından farklı yorumluyor.

Durum tespiti şöyle Öztrak’ın:

“Türkiye’nin geçmişte yaşadığı krizler ‘stop and go’ yani dur kalk biçiminde özetlenebilecek gelişmelerdi. Yani ekonomi krize girdi, çöktü, ama kısa sürede de toparlanıp büyümesini sürdürdü. Krizler nisbeten kısa sürdü. Şimdi ise Türkiye adım adım yapışkan bir krize doğru gidiyor. Ekonomi uzun süre devam edebilecek bir durgunluğa hatta küçülme sürecine giriyor.”

Hükümetin küresel krizi doğru okuyamadığı gibi önlem alma konusunda da çok geç kaldığını söyleyen Öztrak, kaybedilen zamanın maliyeti büyüttüğünü belirtiyor.

IMF ile ihtiyati stand-by’ın yeterli olamayacağını söyleyen Öztrak, bu noktadan sonra kuvvetli bir mali desteğe dayalı normal stand-by dışında çıkış bulunmasının zor olduğu kanaatinde.

“Hesap basit” diyor Faik Öztrak ve anlatıyor:

“2009’da cari açık küçülür ama en iyimser tahminle 110-120 milyar dolarlık bir dış finansmana ihtiyacı var. Bu koşullar altında 75 - 80 milyar doları bulmak başarı olur. Bugünden gözüken en az 30 milyar dolar bir açık var. İşte IMF ile kuvvetli mali desteğe dayalı stand-by önce bunun için kaçınılmaz...”

Zaten bugün Şimşek her ne kadar “ihtiyati” dese de IMF’in vereceği 25 - 30 milyar dolara “hayır” demeyecektir. Ayrıca bunun için, Başbakan Erdoğan’ın “ümük”le özdeşleştirdiği, yerel seçimlere dönük harcama savurganlığının kısılmasına rıza göstermek zorunda kalması da kaçınılmaz gözüküyor.

DİĞER YENİ YAZILAR