Gazete Vatan Logo
Magazin Bienal bitmeden görmelisiniz!

Bienal bitmeden görmelisiniz!

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 14. İstanbul Bienali 1 Kasım’da son buluyor. ‘Tuzlu Su’ başlığı altından düzenlenen bienalde rota olarak Beyoğlu’nu seçenler için sergi önerileri...

Bienal bitmeden görmelisiniz!

Amerikalı küratör Carolyn Christov-Bakargiev tarafından şekillendirilen bienalin bu seneki kavramsal çerçevesi ‘Tuzlu Su’. Ülkedeki kültürel, ekonomik ve nüfus dalgalanması ilhamı ile Boğaz, bütün mekanlarda ana eksen oldu. Bienalde bir bakıma sanatın diğer bilimlerden de ayrışamayacağına şahit oluyorsunuz. Ve bienalin tüm duyguları çalıştırdığının da bir kanıtı olarak üç hayali mekanda sözsel olarak var olan, hayal gücünüzdeki üç farklı sergi var. Bienali tek günde gezmek ise neredeyse imkansız. Eğer bienali bitmeden, ucundan yakalamak isterseniz Taksim rotasında olan ve gözden kaçmaması gereken sergileri yazdık.

Dükkan

Atölye gibi duran sergi

Dükkân, Tophane Mahallesi’ndeki Boğazkesen Caddesi üzerinde bulunuyor. Bina, 1940’ların başında inşa edilen daha büyük bir yapı kompleksinin parçası. İçeride ise Amerikalı sanatçı Theaster Gates’in çömlekçi atölyesi formunda, sanat, gündelik yaşam ve ustalık gerektiren zanaatkârlığın önemi ve aktarımı üzerine bir projesi var. Sergi boyunca içeride çömlek yapılıyor ve Ahmet Ertegün’e saygı niteliğinde Atlantic Records’den çıkan albümler çalıyor. Aynı zamanda bütün bienal mekanlarından toplanmış kil ile yapılan çömlekler de sergideki yerini almış.

Haberin Devamı

Arter

Sınırlarını zorlayan eserler

Üç farklı kata yayılmış eserleri görebiliyorsunuz. Her katta farklı sanatçılar var ve her katı birbirine bağlayan tek eser bulunuyor. Giriş katında Giovanni Anselmo’un görünür olmayını görünür kılmaya çalışan projektörlerle yansıttığı yazıları var. Bunları görmek de sandığınız kadar kolay değil. Bir bakıma öznelliği vuguluyor ama bunu yaparken de sağınızdaki solunuzdakine de önem vermeniz gerekiyor. Aynı zamanda burada ilk kez kuzey ışıklarını fotoğraflayan Fredrik Carl Mülertz Stormer’in de fotoğraflarını görme şansınız var.

Bir üst katta ise Christine Taylor Patten’in eserleri var. Binbir mikro çiziminde evremin oluşumu anlatılıyor. Bu mikro çizimleri sanatçı kendi elleri ile gelip buraya asmış. Bir tüy kalemle hava kadar ince çizimler yapmış.

En üst katta ise Bracha Ettinger’in adı müstesna “Ve Kalbim, İçimdeki Yara Yeri” sergisi var. Sanatçı tamamen gitmek ve kalmak üzerine yoğunlaşmış.

Haberin Devamı

Galata Özel Rum İlköğretim Okulu

Bir okuldan da ötede artık

Boğaz’ın yanındaki Kemeraltı Caddesi üzerinde bulunan Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, 1885-1909 yılları arasında neo-klasik tarzda, İstanbul’daki Rum çocukların eğitimi için inşa edildi. Rum nüfusun özellikle 1960’lardan bu yana azalması nedeniyle okul 1988’de ve sonra tekrar 2007’de kapanmak durumunda kaldı. Şimdi ise kültür ve sanata katkısı devam ediyor. Mekanın girişinde Anna Boghiguian’in tuz tüccarlarından yola çıkarak ortaya koyduğu bir gemi sizi karşılıyor. Binada Emre Hüner, Prabhakar Pachpute ve Rupali Patil, Michael Rakowitz, Hera Büyüktaşçıyan ve Andrew Yang’ın eserleri bulunuyor. Bina zaten başlı başına sanat eseri sayılacak vaziyette.

Uygulama ile mekanları keşfedin

İKSV’nin Bienal sponsoru Vodafone’un “İKSV Mobil” uygulamasına katkısı sergileri gezerken hissediliyor. Sergi mekanına girer girmez oraya dair bilgilerle sizi karşılıyor. Ayrıca, 14. İstanbul Bienali’nin ana teması olan “Tuzlu Su” çerçevesinde ilgili mekanın rakımı, başka bir deyişle deniz suyundan ne kadar yüksekte olduğu gösteriliyor. Sanatçı ve eserlere dair bilgileri de okuyabiliyorsunuz. Aynı zamanda karşınıza çıkan haritada bienal rotanızı rahatlıkla belirleyebiliyorsunuz.

Haberin Devamı

C5 Otopark

Sesler ile kişisel tarihe dönüş

Tophane’deki Boğazkesen Caddesi üzerinde bulunan otoparkta Cevdet Erek’in ‘Bir Ritim Mekanı’ adındaki ses enstalasyonu ile karşılaşıyorsunuz. Erek, on yıldır kapalı olan ve yakında yıkılıp yeni bir yerleşim yeri haline gelecek olan alanı bienal için kullanır hale getiriyor. Mekan şehrin önemli bir noktasında ses ile bütünlük kurmanızı sağlıyor. Keza tamamen kapalı ve artık kedilerin ev sahipliğindeki bu mekanı Erek, sergi izleyicisi için temizleyip revize eder.

İçeriye girer girmez dışarıdaki tüm sesleri duyabiliyorsunuz. İçerideki ses ise katiyen dışarı çıkmıyor. Erek, “Genelde sergi izleyicisi girdiği bienal mekanında görecek bir şey arar, bekler ve algıda onu etkileyecek vurucu bir görsel umar. Biz ise burada ses ile bir boşluk yarattık” diyor. Krişlerin arasına gizlenmiş hoparlörlerden çıkan ritimler; tarihin dalgalarına soyut göndermeler niteliğinde. Erek, otoparkın alt katında ise artık kullanılmayan arabalara da rastlar bunların içine de bas sesi veren hoparlörler koyar. Böylece içeride sakin bir kalp atış sesine de denk geliyorsunuz. Erek, mekana her geldiğinde ise seslerle oynuyor, böylelikle alanı her ziyaret ettiğinizde iş farklı bir boyut kazanıyor. Bir de bu yerleştirmenin özel bir yanı var. Mekanda bulunan beton oturma alanlarını yapan Tekin Usta, Ankara’daki patlama sonrası hayatını kaybedenlerden. Bir bakıma otoparktaki her adımınızda onu da anmış oluyorsunuz. Otopark’ı görmek için son bir hafta... Sonrasında bu alan tamamen yıkılacak.

Haberin Devamı

Ev

O zaman göğe bakalım

The House Hotel Galatasaray’ın karşısında bulunan Bostanbaşı Sokak No: 30’daki terkedilmiş eski bir ev... Deniz Gül’ün Taş (Elyazmaları Yanmaz) eseri, 1915 civarlarında inşa edilip son yüz yılda üç kez el değiştirerek Rum sahiplerinden Türklerin eline geçmiş bir apartmanı yeniden canlandırıyor. Ihlamur ağaçlarından kazınarak tavana yerleştirilen işler bir bakıma “Yere bakmak yerine artık kafanızı kaldırın” diyor. Ayrıca size geçmişten verdiği simgeler ile hafızanızı yokluyor ve gökyüzüne bakarak hayal etmenizi sağlıyor.