Hidayet ve mehdi

Haberin Devamı

Türkçemize de geçmiş olan hidayet kelimesi doğru yolun gösterilmesi, kurtarıcılık demektir. Mehdi ise İslam’dan önceki Ehli Kitap dinlerde Mesih adı verilen, kurtarıcı olarak ortaya çıkması beklenen yüksek vasıflı kişinin İslam kültüründeki adıdır. Hidayet kavramı Allah’a, Kuran’a ve Hz. Peygambere nispet edildiği için Kuran’da “mehdi” kelimesi yer almaz. Hadisçilerin en önemlileri, Hz. Peygambere dayandırılan mehdi ile ilgili sözleri muhteva olarak zayıf, rivayet edenleri de güvenilmez buldukları için kabul etmemişlerdir. Fakat başka bazı hadisçiler o sözleri nakletmekten çekinmemişlerdir. İslam’ın başlangıçta mehdi, hidayete, hak yoluna eriştirme anlamı ile Hz. Peygamber, dört halife ve Hz. Peygamberin torunu Hüseyin için kullanılmış, Allah’ın bu insanları hak yola eriştirdiğine işaret edilmiştir.

Mehdinin beklenen kurtarıcı anlamında kullanılmasının genel olarak Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesinden sonra ortaya çıktığı kabul edilir. Bu olaydan sonra hilafetin Hz. Ali’nin soyundan gelenlerin hakkı olduğu düşüncesini savunanlar kuvvetlenmiş, beklenen kurtarıcı inancı yaygınlaşmıştır. Bazı âlimlere göre, iyiliği emredip kötülüğe engel olma görevini yerine getiren ve dini hayatı canlandıran her dini-siyasi lider mehdi konumundadır. Zaten ilk halifelere de bu anlamda mehdi denilmişti. Mehdi sıfatı verilen kişiler, olağanüstü güç ve kabiliyetleriyle değil, bilgi, irade ve kabiliyetlerini kullanarak zulme karşı çıkmak ve adaleti gerçekleştirmek amacıyla mücadeleye girişirler.

Temel prensip

Mehdi inancının ve mehdinin Hz. Ali soyundan olmasının Şiilik için anlamı, onların varlıklarını bu düşünceye dayamış olmalarıdır. Ehli Beyt adına ayaklanan Hz. Hüseyin’in öldürülmesinden sonra onun yardımına gelememekle işledikleri günahtan tövbe edenlerin (Tevvabun) başlattığı hareket Şiiliğin kitleselleşmesi yolundaki ilk adım olmuştur. Hz. Ali’nin bir Harici tarafından öldürülmesi münferit bir hareketken, oğlu Hüseyin’in devlet kuvvetlerinin darbeleri altında can vermesi Şiilik müessesesine temel olmuştur. Ehli Beyt’in uğradığı haksızlığın öcünü almak, zayıfları savunmak, günahkârlara karşı cihat yapmak Şiilik için temel prensiptir ve Şia, dar anlamı ile bir Ali Fırkası olmuştur. Onlar için Kuran ve peygamber ailesi dünyanın iki hazinesidir. Bu açıdan Şiiler kendilerini Sünnilerden daha Sünni sayarlar.

DİĞER YENİ YAZILAR